> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Zulmün Modern Yüzüne Karşı: Filistin
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zulmün Modern Yüzüne Karşı: Filistin  (Okunma Sayısı 653 defa)
12 Ekim 2011, 17:08:47
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 12 Ekim 2011, 17:08:47 »



Zulmün Modern Yüzüne Karşı: Filistin



Ağustos 2006 - 92.sayı

Ahmet MİROĞLU kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


    Sorumluluk da Büyük, Hesabı da...

    Geçmiş yazılarımızdan birinde (Haziran 2002) “Kudüs Kimlere Ağlıyor?” diye sormuş ve bunun cevabını bulmaya çalışmıştık. Orada Kudüs’ün Hz. Ömer’i, Selahaddin Eyyubî’yi ve Osmanlı Devleti günlerini, kısacası İslâm’ın adaletini, merhametini, hakkaniyet ölçülerini aradığını anlatmaya çalışmıştık. Maalesef durum günden güne bu ihtiyacı daha belirgin hale getirmektedir.

    Kan bağı içinde bulundukları İshak, Yakup, Yusuf, Musa, Zekeriya, Yahya ve İsa -Allah’ın selamı hepsinin üzerine olsun- gibi İslâm peygamberlerine asla layık olamayan azgın yahudi topluluğunun tarihi dönemler boyunca diğer dünya halklarının kendilerine yaptığı zulümlerin intikamını Filistin’in müslüman halkından çıkarmaya kalkıştığını görüyoruz.

    Fakat bütün bir Benî İsrail (İsrailoğulları) tarihinin günahlarını adeta tarihî bir belge niteliğinde önümüze sermiş olan mukaddes kitabımız Kur’an’a bakarsak, aslında onların kendilerini Firavun’un zulmünden kurtaran o Yüce Peygamber’e (Hz. Musa a.s.) bile defalarca ihanet ve hıyanet ettiklerini görürüz. Zekeriya a.s. dahil birçok mübarek peygamberin canına kıydıklarına tanık oluruz.

    Onlar dünya tarihinin gelmiş geçmiş en iffetli kadınlarından birisi olan Hz. Meryem’in namusuna iftira atmalarına ve yine Hz. İsa a.s.’ın mucizelerine gözleriyle şahit olmalarına rağmen, Allah Tealâ’nın onu farklı biçimde yaratmasını dillerine dolayarak görevini yapmasına bile imkan vermemişler, hatta canına kastetmişler ve hıristiyan inancına göre çarmıha gerdirmeyi başarmışlardır. Ve ne yaman bir çelişkidir ki hâlâ hıristiyanlardan destek görmektedirler.

    Bu bakımdan hıristiyan dünyasının yahudileri nasıl olup da desteklediğini anlamak hakikaten güçtür ve gerçekten ibretlik bir durumdur. Mevcut duruma herhalde yalnız Kur’an’ı dikkatli ve titiz okuyan müslümanlar hayret etmese gerektir. Zira mukaddes kitabımız onların müslümanlara karşı birlik ve beraberlik içinde hareket edeceklerini daha indiği tarihte haber vermiştir. Dahası Kur’an, müslümanların onların dinine (Hıristiyanlık ve Yahudilik) uymadıkları sürece kabul görmeyeceklerini de bildirmektedir.

    O halde Peygamberimiz s.a.v.’in şu hadisine lütfen bir kez daha ve olabildiğince dikkatle yeniden bakınız: “Ey Muaz, Allah benden sonra Ariş’ten Fırat’a kadar Şam bölgesini (Filistin’in de bu bölge içinde yer aldığına dikkat!) size nasip edecektir. Oranın erkekleri, kadınları ve dulları kıyamete kadar sınır bekçisidirler (murabıt). Herhangi biriniz Şam sahillerinden birini yahut Beyt-i Makdis’i (Kudüs) seçerse kıyamete dek cihad halindedir.”

    Bu hadis, bölgenin sürekli mücadele alanı olacağının işareti sayılabilir. Zira Allah Rasulü s.a.v. “Kim orada oturmayı tercih ederse kıyamete dek cihad halindedir.” buyurmuşlardır. Yani mücadele kıyamete dek sürecektir. Bazen bu kanada, bazen öbür kanada; bazen bu cepheye, bazen öbür cepheye karşı. Belki çoğunlukla da her ikisine karşı...

    Allah Tealâ orada bu mücadeleyi verenlere, mallarını ve canlarını kendi uğrunda feda edenlere elbette mükafatlarını kat be kat verecektir, bundan hiç şüphemiz yok. Fakat ya dünyanın diğer yörelerindeki bu mücadeleye yeterince ilgi göstermeyen müslümanlar? Acaba onlar nasıl hesap vereceklerdir?.. Anlayacağınız sorumluluk da büyük, hesap da...

Filistin, her karış toprağında peygamberlerin hatırasını taşıyan bir İslâm beldesidir. Giriş yazımızda isimlerini andığımız peygamberlere ek olarak, Hz. İbrahim a.s. da bu beldeyi gören, burada yaşayan ve hatta kendisine izafetle koskoca bir kentin kurulduğu (el-Halil) bir mübarek simadır. Ve elbette Mirac’a buradan yükselen Sevgililer Sevgilisi Hz. Muhammed s.a.v. de buraya uğramıştır. Hem de burada o koskoca peygamber ordusu bir cemaate imamlık yapmak suretiyle geçmiştir bu mübarek beldeden. Sadece neredeyse bütün peygamberlerin gelip geçmiş olmasından dolayı değil, aynı zamanda kutsiyeti Kur’an tarafından beyan ve tasdik edilmiş olmak bakımından gerçekten mübarek bir bölgedir. Onun için bütün din mensuplarınca, yahudiler, hıristiyanlar ve müslümanlarca daima kutsal sayılmış ve bu topraklara tarih boyunca özel önem verilmiştir.

İslâm’ın buralara verdiği önem ise hepsinden farklıdır. Zira Kudüs’teki Mescid-i Aksa müslümanların ilk kıblesidir. Dolayısıyla sırf bu açıdan ayrı bir değer taşımaktadır. Filistin ve özellikle de Filistin’in kalbi olan Kudüs, İslâm tarihinin başından bu yana müslümanlar için kutsaldır. Müslümanların Filistin’i kutsal görmeleri -hıristiyan ve yahudilerin aksine- bölgeye barış ve huzur getirmelerine vesile olmuştur.

Filistin’de İslâm adaleti


Nitekim Kudüs’ün ve Filistin topraklarının İslâm açısından taşıdığı değer ve kutsiyetten dolayı Medine’de kurulan İslâm devletinin sınırları kuzeye doğru genişlemeye başlayınca, müslümanlar derhal Filistin topraklarına yöneldiler.

Bu yönelişin ilki Hz. Ebu Bekir r.a. zamanında oldu. Filistin üzerine m. 633’te iki küçük birlik gönderildi. Bu birlikler önemli başarılar gösterdiler. Daha sonra İslâm ordusunun Remle yakınlarında Bizans ordusuna karşı kazandığı zaferle Kudüs dışındaki bütün Filistin toprakları fethedildi (634). Kudüs’ün fethi ise ikinci halife Hz. Ömer r.a. döneminde gerçekleşti (638). Bu fetihten sonra Kudüs ve çevresi 1097’ye kadar yaklaşık 4,5 asır müslümanların hakimiyetinde kaldı. Hem de şanla, şerefle, huzur ve barış içinde... Hiçbir din mensubunun burnu kanamadan... Hiç kimse hiç kimseye zulmetmeden, haksızlık yapmadan... Fetih sırasında gördüğü adalet timsali manzara karşısında Kudüs’ün artık bir daha geri dönmemecesine ellerinden çıktığını yakinen kavrayan patrik Sophronius’un öngörüsü doğru çıkmıştı.

Ne olduysa oldu. Belki de devrin müslümanlarının inanç ve yaşantısındaki birtakım yanlışlıklar sonucu, belki de mücerret imtihan vesilesi olsun diye 1097’de Haçlı ordularının kırk gün süren şiddetli kuşatmaları sonunda bu kutsal belde uzun asırların ardından yeniden hıristiyanların eline geçti.

Haçlı zulmü


Olay şöyle gelişti. Filistin’de her üç dinin mensupları barış ve huzur içinde yaşarken, Avrupa’daki hıristiyanlar bir “Haçlı” seferi düzenlemeye karar verdiler. Papa İkinci Urban’ın 25 Kasım 1095’te Clermont Konseyi’nde yaptığı çağrı ile, “Kutsal toprakları müslümanlardan kurtarmak” kamuflajı altında Doğu’nun efsanevi zenginliğini yağmalamak gayesiyle Avrupa’nın dört bir yanından toplanmış 100 binin üzerinde gözü dönmüş savaşçı Filistin’e doğru yola koyuldu. Uzun ve yıpratıcı bir seferden ve yol boyunca uğradıkları İslâm diyarlarında pek çok yağma ve katliamdan sonra 1099 yılında Kudüs’e ulaştılar. Yaklaşık 5 hafta süren uzun bir kuşatmanın ardından şehir düştü ve Haçlılar kente girdiler.

Haçlılar Kudüs’ü işgal ettikten sonra şehirde bir hafta katliam yaptılar ve dünya tarihinde eşine az rastlanır bir vahşet sergilediler. Şehirdeki tüm müslümanları ve yahudileri kılıçtan geçirdiler. Bir tarihçinin ifadesiyle “Buldukları tüm Arapları ve Türkleri öldürdüler... Erkek veya kadın, hepsini katlettiler.” (Gesta Francorum Et Aliorum Hierosolimitanorum: The Deeds of the Franks and the Other Pilgrims to Jerusalem, ed.: Rosalind Hill, London, 1962, p. 91) Bu katliamda müslümanlardan 40-70 bin kişinin öldürüldüğü kayıt altına alınmıştır.

Haçlılardan biri, Raymund of Aguiles, bu vahşeti üstelik utanmadan “övünerek” şöyle anlatıyordu: “Görülmeye değer harika sahneler gerçekleşti. Adamlarımızın bazıları -ki bunlar en merhametlileriydi- düşmanların kafalarını kesiyorlardı. Diğerleri onları oklarla vurup düşürdüler, bazıları ise onları canlı canlı ateşe atarak daha uzun sürede öldürüp işkence yaptılar. Şehrin sokakları, kesilmiş kafalar, eller ve ayaklarla doluydu. Öyle ki yolda bunlara takılıp düşmeden yürümek zor hale gelmişti. Ama bütün bunlar, Süleyman Tapınağı’nda yapılanların yanında hafif kalıyordu. Orada ne mi oldu? Eğer size gerçekleri söylersem, buna inanmakta zorlanabilirsiniz. En azından şunu söyleyeyim ki, Süleyman Tapınağı’nda akan kanların yüksekliği, adamlarımızın dizlerinin boyunu aşıyordu.” (August C. Krey, The First Crusade: The Accounts of Eye-Witnesses and Participants, Pinceton & London, 1921, p. 261)

Evet; Kudüs’te o şanlı şerefli, adalet dolu günler geride kalmıştı. Bundan böyle söz artık zulümdeydi.

Eyyubîler ve Osmanlı


Ancak Filistin’e vahşet getiren Haçlıların ömrü fazla uzun olmayacaktı. Ortadoğu’daki tüm müslüman emirlikleri birleştiren Selahaddin Eyyubî, Hıttin Savaşı’nda tüm Haçlı ordusunu bozguna uğrattı (1187).

Haçlılar, 88 yıl önce Kudüs’te müslümanlara yönelik katliamın aynısının bu defa Selahaddin Eyyubî tarafından kendilerine yapılacağı korkusu içindeydiler. Fakat hiçbiri en ufak bir zarar görmedi. Dahası, ‘Haçlı’ kimliğine sahip olmayan Ortodokslara şehirde yaşama ve diledikleri gibi ibadet etme imkanı tanındı.

Müslüman Kudüs Fatihi, bir batılı tarihçinin ifadesiyle “Kur’an’da emredilmiş olduğu gibi şiddetten kaçındı. 1099 yılındaki katliamların öcünü almaya kalkmadı. Tek bir hıristiyan öldürülmedi, hiçbir yağma yapılmadı. Esirleri serbest bırakmak için istenen fidyeler ise son derece düşük tutuldu. Kur’an’da emredildiği gibi, esirlerin çoğunu da hiçbir fidye almadan serbest bıraktı. Selahaddin’in kardeşi El-Adil, bin kadar esirin kendi hizmetine verilmesini istedi ve sonra hepsini acınacak durumda olduklarını gördüğü için karşılıksız olarak serbest bıraktı. Şehirdeki zeng...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zulmün Modern Yüzüne Karşı: Filistin
« Posted on: 29 Mart 2024, 15:55:56 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zulmün Modern Yüzüne Karşı: Filistin rüya tabiri,Zulmün Modern Yüzüne Karşı: Filistin mekke canlı, Zulmün Modern Yüzüne Karşı: Filistin kabe canlı yayın, Zulmün Modern Yüzüne Karşı: Filistin Üç boyutlu kuran oku Zulmün Modern Yüzüne Karşı: Filistin kuran ı kerim, Zulmün Modern Yüzüne Karşı: Filistin peygamber kıssaları,Zulmün Modern Yüzüne Karşı: Filistin ilitam ders soruları, Zulmün Modern Yüzüne Karşı: Filistinönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes