๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Kapak Konusu => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 12 Eylül 2011, 15:56:24



Konu Başlığı: Kitaplar yüzümüzü hakikate döndürür
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 12 Eylül 2011, 15:56:24
KİTAPLAR YÜZÜMÜZÜ HAKİKATE DÖNDÜRÜR

Mayıs 2010 56.SAYI

Yaradanın Kur’an-ı Kerim’deki ilk emrinin “oku” olması okumayı hayatımızın merkezine oturtmamız gerektiğinin en somut göstergesi. Kur’an’ı, hayatı, hakikati doğru okumak ve anlamak için en doğru yol göstericiler ise kitaplar.

Zaman zaman gazetelerde, dergilerde toplum olarak ne kadar az okuduğumuzla ilgili haberlere rastlarız. Ve hep aynı soruyu sorarız: “Neden az okuyoruz?” Cevaplar da bellidir çoğu zaman; derslerim çok yoğun, sınavlara hazırlanıyorum, iş, güçten fırsat bulamıyorum, ev işinin biri bitiyor, biri başlıyor, çocuklarla ilgilenmek gerekiyor vs. Ancak tüm bunları yaparken televizyon seyretmeye, internette bir şeylerle uğraşmaya, uzun uzun telefon konuşmaları yapmaya, yeni bir elbise için saatlerce çarşı pazar dolaşmaya fırsat bulabiliyoruz. Falancanın kızı ile filancanın oğlu neden nişanı atmış diye günlerce konuşabiliyoruz.

Öyleyse asıl mesele zaman bulamamak değil! Okumanın bizi ne kadar değiştireceği ve dönüştüreceğinin farkında olmayışımız. Halbuki bazıları için nefes almak kadar vazgeçilmez bir ihtiyaç okumak. “Okumanın tüm çeşitleri kitap okumaktan, kainat kitabını okumaya kadar insanın tefekkür yamaçlarına yaptığı iradi bir seferdir” diyen Zübeyir Koçulu için bu sefere iştiyak duymamak, o konuda ihtiyacını görememek az okumanın temel sebebi. Dolayısıyla kitap okumanın bizim için ne ifade ettiği, hayatımıza ne kattığını düşündüğümüzde zaten kendiliğinden vazgeçilmez hale gelir okumak.

Kim olduğumuz, geçmişimiz, bu dünyadaki varlık sebebimize dair ufkumuz açılır sayfalar arasında gezindikçe. Ekranlarda gördüklerimiz zihnimizde “iyi” adına ne varsa azaltırken asıl kitaba; Kur’an’a götüren kitapları okudukça dünyayı daha başka türlü görmeye başlarız. İnsan ilişkileri daha farklı bir anlam kazanır gözümüzde. Komşumuzla incir çekirdeğini doldurmayacak bir konu yüzünden kanlı bıçaklı olmayız mesela. Çocuğumuz büyürken ne yapacağımızı şaşırdığımız noktada çok önceden okuduğumuz bir cümle çare olur sıkıntımıza. Ama görüntünün iktidarı zihinlerimizi öylesine kuşatmış durumda ki okumak çok zahmetli bir iş gibi geliyor pek çoğumuza. Televizyona gözümüzü dikip hayal kurmaya zahmet etmeden bizim adımıza kurulan hayalleri izlemek, ekranın dört köşesi arasında sınırlandırılan dünyada gösterilenle yetinmek günün sıkıntılarını unutturduğu için daha cazip geliyor bize. Ancak televizyon ekranı karardığı anda kendimizi koskoca bir boşlukta buluveriyoruz. Oysa kitaplar bir yandan bizi hayal dünyamızın sınırlarını zorlayamaya iterken öte yandan neyi, nasıl görmemiz gerektiği konusunda da ufkumuzu genişletiyor.

EKRAN TUTSAĞI DEĞİL İYİ BİR OKUR OLMALI

Bu yüzden kitaplarla arası iyi olan birinin hayata bakışı da farklılaşıyor. İnsani ilişkileri daha sağlam bir zemine oturuyor. Çünkü okudukça olgunlaşırız, kişiliğimizde, karakterimizde varolan olumsuzlukları daha iyi görmeye başlarız. Yazar Recep Şükrü Güngör, “Kitap okuyanın hayatında ne değişir?” sorumuza “Hayat algısı değişir. Hayal etme ufku genişler. Düşünce dünyası değişir. Başkasını daha rahat anlar. Kıyas yapar. Empati yapar” diye cevap veriyor. Bu da sözgelimi aile hayatında karşılaşabileceğimiz pek çok sorunu en başından fark edip önlemini almamızı sağlar. Ekran tutsağı olmak yerine iyi bir okur olduğumuzda televizyondaki albenili hayatlara sahip olma isteğimiz de azalır. Ruhumuz doyduğu için gözümüz de doyar. Hele yolun başındaysak çok gençsek daha kitaplarla kuracağımız dostluk ömrümüz boyunca en hakikatli ve bereketli birliktelik olur bizim için. Siyasi ve ideolojik kamplaşmalar yerine “insani” ve “İslami” olanı önemsemeye başlarız. Heyecanımızın ve tecrübesizliğimizin bizi götüreceği yollardan yine kitaplar döndürür bizi kendi gerçeğimize. Bu yüzden pek çok ihtida hikayesinde “kitaplar” başroldedir.

Hasılı kelam, kapağını açtığınızda “sıkıcı”, “uzun”, “anlaşılmaz” gibi görünen bir kitabın sayfalarından belki de o güne dek görmediğiniz kadar güzel bir dünyanın kapıları açılır size… En zorundan değil en kolayından başlayın işe. Alın bir kırk hadis kitabı, bakın neler değecek kalbinize.

KEZBAN KARAGÖZ KARATAŞ (EDİTÖR): KADIN ÇALIŞSA DA ÇALIŞMASA DA OKUMALI

Yıllar evvel Radikal gazetesinde yayınlanan kitap okuma alışkanlığı ile alakalı bir araştırmada ev hanımları en az kitap okuyan kesim olarak arşivlerde yerini almıştı. Neden peki? “Neden kitap okumuyorsunuz?” denince “vakit olmuyor” diye verilen o klasik bahaneye bile lüzum yokken hem de. Vakit var pekala. Ama sabah televizyonun tuşuyla başlıyor mesai, temizlik düzen, ardından yemek ve daha bir sürü rutin ev hizmetleri. Saatler, günler, aylar, yıllar bu rutin içinde geçip gidiyorken geriye posasından başka bir şey kalmıyor zamanın. Halbuki her kadın, her insan hayatı anlamak, dünyaya penceresini açmak zorunda. Eşiyle daha iyi bir iletişim, çocuğuyla dertleşmek için bile bu gerekiyor. Ama okumayan insan tefekkür de etmeyi bırakıyor, etmeyince fark etmiyor. Fark etmeyince; görmüyor, duymuyor, bilmiyor da.

Kadın çalışsa da çalışmasa da okumalı oysa. Hatta çalışmayan kadın belki daha çok okumalı. Okumanın, bilmenin, dünyaya başka başka tepelerden bakmanın dört duvar arasında bir martı gibi süzülmenin tadını yaşamalı. O yaşayacak ki çocukları da okuyacak elinde kitap olan annesini gördükçe. Anneler kızlarını işçi ev hanımları olarak yetiştiriyor ama alim ev hanımı yetişmiyor kolay kolay. Ev hanımı olmak silip süpürmek, taşırıp pişirmekten ibaret çünkü zihin sözlüklerimizde. Nerden aldık bu mirası bilmiyorum. Peygamber eşleri de sultan eşleri de hanelerinin alimleriydi oysa. Bizim de yeniden bu bilince sahip olmamız gerekiyor.

ZÜBEYR KOÇULU (ÖĞRENCİ): OKUMAK İRADİ BİR AMELİYEDİR

Okumanın tüm çeşitleri kitap okumaktan, kainat kitabını okumaya kadar insanın tefekkür yamaçlarına yaptığı iradi bir seferdir. Bu sefere iştiyak duymamak, o konuda ihtiyacını görememek az okumanın temel sebebidir. Bir mevzuyu dert edinen, o konuda fikir sancısı çekerek yetersizliğini gören aç bir beyin, bu açlığı dindirmek için “kıraat” sofralarına koşacaktır. Fikir sancısı çeken kendisini okumaya başlamış demektir. Bu okuma, “oku” emrini verenle “görme” kabiliyeti verene doğru katmanlar halinde genişleyecek bir okuma silsilesine dönüştürülebildiği oranda doğru yorumlanmış olur. Bu anlamda medeniyetimizi oluşturan kaynak eserlerimizin insanın kendisini okuma hassasiyeti içinde mütalaa edilmesi, okunması, okutulması fikir erozyonuna uğramama adına çok önemlidir.

RECEP ŞÜKRÜ GÜNGÖR (ÖYKÜ YAZARI): VARLIĞI OKUMANIN GENEL YOLU KİTAPTAN GEÇİYOR

Kitap okumadan yaşayamam. Başkaları da yaşamamalı. Okuma saatleri olmalı. Evde aile ile okuma saati. Yalnız yaşıyorsa onun da özellikle okuma saati olmalı. Televizyon belli saatten sonra kapatılmalı. Okuma ne katar diyorsunuz. Ne katmaz ki? Hayat algısı değişir. Hayal etme ufku genişler. Düşünce dünyası değişir. Başkasını daha rahat anlar. Kıyas yapar. Empati yapar. Okumadan da yapılır mı? Belki. Ama irfani bir gelenekle yetişmemişse okusa ne okumasa ne! Varlığı okumak elbette çok önemli. Varlığı okumanın genel yolu da kitaptan geçiyor.

ELİF ÇAĞLA SOLAK (EVHANIMI): OKUMADIĞIMDA HAYATIMDA BİR EKSİKLİK OLUYOR

Semerkand’ın Aile Saadeti kitabını okuyorum. O benim ev huzurumu sanki sağlıyor. Beni yatıştırıyor. Bazen sinirlenince o kitap bayağı yol gösterici oluyor. Kitap okumadığımda hayatımda bir eksiklik oluyor. Kızımla kitap okumayı çok seviyorum. Akşamları ona ya masal anlatırım ya kitap okurum.

SEVGİ EMİR (EĞİTİMCİ): KENDİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN OKUMALI


İnsan kendini geliştirmek, daha fazla şey öğrenebilmek için okumalı. Çok aktif bir insan olmayabilir, evhanımı olabilir ama aldığı bir dergi ya da kitapla kendini çok güzel geliştirebilir. Annelerin kitap okumasının çocuğun gelişimine çok büyük katkısı var. Çocuğun eğitimi, psikolojisi hatta sağlıklı beslenmesi konusunda okuyarak geniş bilgi sahibi olabilir bir anne. Her şey bir yana okuduklarını çocuğuna aktardığı zaman o çocukla iletişimi çok daha güzel oluyor.

ŞABAN ABAK (ŞAİR): HİÇ OKUMAMAK BİR TÜR ÖLÜMDÜR

Kitap okuyanların dünyası okumayanlara kıyasla büyük farklılık arzeder. Çok daha zengindir iç dünyaları. Dil bilinci gelişmiştir. Kelimelerle düşünürler. Okuduğu kitap sayısı 100’ü geçen bir insanın dünyası değişir, ilişkileri değişir, beğenileri sınıf atlar, hatta arkadaş çevresi ve yaşantısı değişir. Aynı diplomaya sahip kişilere mesela bütün sınavlarda fark atar. Bu rakam 500’e yaklaşmışsa artık az çok bir “aydın” kişiden söz ediyoruz demektir. 1500’lerin üstüne çıkmışsa, bütün ülkede tanınan, bilinen saygın biridir o kişi. Bütün ömrümüz boyunca okuyabileceğimiz en yüksek kitap sayısı 3 bin – 5 bin arasındadır. Hayat çok kısa, okunmaya değer kitap çok fazla olduğu için en iyilerini, en seçkinlerini, en büyük yazarlara ait olanlarını seçerek okumalıyız. Şunu da unutmamalıyız ki bal üreten arıyla zehir üreten akrep, iki farklı kitap gibidir. Akrebin kütüphanesinden, akrebin dünya görüşünden okursak zehir saçarız. Yani her kitap “bal” değildir. Hayır ve şer gibi, bal ve zehir gibi, iyi kitap, kötü kitap da hayatın tabii bir zıtlığıdır. Nasıl her eylemimiz bir seçimse, doğru kitap, yanlış kitap da öyle bir seçim konusudur. Hiç okumamak ise bir seçim değil, bir tür ölümdür.

TV VE İNTERNET KİTAPTAN SOĞUTUYOR

Kitap okuma oranının düşmesinde ve okuduğumuz kitapların niteliksizleşmesinde yeni teknolojilerin etkili olduğunu belirten Psikolog Dilek Akıcı Tayanç konu hakkında şunları söylüyor: “Tüketim ve haz çağının en önemli unsurları olan sanal iletişim ve teknolojinin insan ilişkilerinin tüketilmesi konusunda istismarı hayatımızda zaten artmakta olan iki unsuru daha da arttırmakta ve bireyi kısır döngüye sokmaktadır. Bu unsurları, bir formülle ifade edecek olursak: daha fazlasını iste, zevk al + düşünme, anı yaşa = farkındalığın azalması, psikolojik problemlerin artması. Bu formülasyona göre yaşamlarını kuran günümüz insanı görsel öğelere bağımlıdır; hızla değişen ve haz veren görüntülere. Ayrıca sorumluluktan kaçar, canı istediğinde insanlardan tek bir tuşla kaçabilmelidir. Böylesi bir yaşamda televizyon, sanal dünya kendi kendini eğlemek için yeterlidir, kitaba gerek yoktur. Zira artık, bilgilenmek ve erdemli olmak değil, eğlenmek amaç haline gelmiştir

KİTAP OKUMAK İNSANA NE KATAR?


Psikolog Dilek Akıcı Tayanç’a göre “Kitap okumak (tabi, okunan kitabın içeriğine bağlı), analiz gücümüzü geliştirir, farkındalığımızı arttırır. Sözel ifade gücümüzü arttırır, duygularımızı ve düşüncelerimizi daha kolay anlayabilmemizi ve tarif edebilmemizi sağlar. Hayal dünyamızı geliştirir, hafızamızı güçlendirir ve bizi hem bilgi hem de bakış açısı anlamında derinleştirir. Kendi iç dünyamıza yolculuk etmek konusunda bizi istekli kılar, ayrıca diğer insanların bakış açılarını daha iyi anlayabilmemize, empati yapabilmemize de yardımcı olur. Bize kitaplar dışında da “okuma” alışkanlığı kazandırır; olayları, kavramları, olguları, varlıkları ve varoluşu okuyabilme alışkanlığı... Yalnız unutulmaması gereken en önemli nokta, herşeyin narsistik yatırım amaçlı kullanılabileceği gibi, okumak da bazen bir çeşit narsistik yatırım olarak kullanılabilir; okudukça mütevazi ve olgun bir tavır kazanmak yerine kendimizi ayrıcalıklı ve üstün görme tuzağına düşme riskine karşı dikkatli olmak şarttır.”

KİTAPLA BARIŞMAK İÇİN

• Tv izleme sürenizi en aza indirin
• Çocuklardan vakit bulamıyorsanız onlarla birlikte okumayı deneyin.
• Kitap okumak konsantrasyon gerektirdiği için yeterince yoğunlaşamadığınızı düşünüyorsanız işe dergi okumakla başlayın. 
• Deneme, şiir ve hikayeler kısa aralıklarla okunabileceğinden başlangıç için iyi seçimlerdir.
• Akşamları ailece dizi seyretmek yerine arkası yarın gibi roman okuyun.
• Çantanızda cep kitapları bulundurun. Otobüs beklerken, banka işlemleri için sıra beklerken zamanınızı değerlendirmiş olursunuz.
• Öğrenciyseniz kitap okumak sosyal bilimlerde başarı oranınızı artıracaktır. Bunu düşünerek motive olabilirsiniz. Tarih dersini sevmiyorsanız tarihi romanlar size tarihi sevdirecektir.
• Roman ve edebi eserler okumak istiyorsanız dizi ve sinema filmine uyarlanan eserleri okumakla başlayabilirsiniz.
• Kitap ve okuma konusundaki önyargılarınızı gözden geçirin. “Bir kitap okuyunca hayatım mı değişecek” diye düşünüp okumayı küçümsemeyin. Bir kitap okuyun ve hayatınızı değiştirin!

Hilal ARSLAN