๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Kapak Konusu => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 08 Eylül 2011, 12:05:55



Konu Başlığı: Kayıp çocuklarımız kanayan yaralarımız
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 08 Eylül 2011, 12:05:55
KAYIP ÇOCUKLARIMIZ KANAYAN YARALARIMIZ

Temmuz 2010 58.SAYI

Her dönem dünyanın her yerinde çocuklar farklı emeller için acımasızca kaçırıldı ve bu süreç sinsice çeşitlenerek devam ediyor. 1940’ların Hitler Almanya’sında üstün Nazi ırkı oluşturmak için kusursuz güzellikte bir nesil hedeflenmişti. Savaşlar nedeniyle azalan Alman nüfusunun hem çoğalması hem de mükemmel güzellikteki çocuklardan oluşması için Avrupa’nın çeşitli yerlerinden mavi gözlü, sarışın, 12 bin gürbüz çocuk kaçırılarak Almanya’daki Nazi sempatizanı zengin ailelere evlatlık verilmişti. Bu hikaye 63 yıl sonra konuşulmaya başlanacaktı. Bu haberleri aynı yıllarda yaşanan bazı olaylar doğrular gibiydi. Dönemin Alman Hükümeti “ari ırk” iddiasında o kadar ileri gitmişti ki bu uğurda, sakat doğan çocukların dahi mükemmel ırk görünümünü bozacağı endişesiyle öldürüldüğü vakalarına rastlanmaktaydı. Bu gün ise dünyanın her yerinden binlerce çocuk sessiz sedasız kayıplara karışıyor. Kimi kötü amaçlı kişilerin eline düşüyor, kimi dilendiriliyor. Kaçırılan çocukların halen savaşların devam ettiği İsrail gibi ülkelerin nüfusunun çoğalması için kullanılabileceği ihtimali de üzerinde durulan bir nokta.

BİR ZAMANLARIN KUSURSUZ GÜZELLİKTEKİ AVRUPALI ÇOCUKLARI ŞİMDİ AİLELERİNİ ARIYOR

Tekrar 1940’ların Almanya’sına dönecek olursak; bugün 67 yaşında olan Folker Heinecke,  henüz 4 yaşındayken aniden kayboluyor. Aslında Kırım’da doğmuş. Annesi ile babasını hayal meyal hatırlıyor. 1947 yılının bir ilkbahar günü, annesi onu parka götürmüş, salıncakta sallanırken aniden birileri gelip onu kaçırmış. Aynı dönemlerde Avrupa’nın birçok yerinde meydana gelen benzer olaylar sonucunda 12 bin çocuk bu şekilde ortadan kayboluyor. Hepsinin ortak bazı özellikleri var: Hepsi mavi gözlü, sarışın ve kusursuz sayılacak güzellikte…  Bir zamanların mavi gözlü kayıp çocuklarından biri olan Folker Heinecke, onu evlat edinen Alman ailesiyle yaşadıklarını ve yıllardır dinmeyen merak ve acısını birinci ağızdan anlattı. 63 yıl önce kaçırıldığı Kırım’a yaşlı bir adam olarak ve gerçek adı Aleksander Litau olarak döndü. “Ailemi bulmadan rahat edemeyeceğim. Onları ölünceye kadar arayacağım” diyor. Ayrıca onun gibi, bir zamanların kayıp çocukları, artık açık olan eski gizli arşivlere akın ederek ailelerinin izini bulmaya çalışıyor.

TÜRKİYE’DEKİ ÇOCUKLAR NE İÇİN KAÇIRILIYOR?


Dünyada çocuk ticareti inanılmaz bir hızla büyüyen acımasız bir mecra. Bazı Afrika ülkeleri, Güney Asya derken ülkemizde de kayıp çocuk sayısı son 3 yıldır hayret verici bir artış gösteriyor.  Kayserili çocuklar için Cumhurbaşkanı’nın devreye girmesi bile sonuç getirmedi. Çocuklardan halen bir haber yok. Aileler perişan. Aynı dönemlerde Diyarbakır’da, Bolu’da pek çok çocuk kaçırıldı. Kimi bakkala gitmekteydi, kimi bayramda şeker toplamaya, kimi de evin önünde her şeyden habersiz evcilik oynuyordu.

Çocuk ticaretinin kolları başta İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyükşehirlerde yoğun olmakla birlikte, Anadolu’nun ilçelerinde de sıklıkla görülmeye başladı. Ebeveynlerin tedbirli olması, çocuklarını bahçede dahi olsa başıboş bırakmaması gerekiyor. Çocukları kaybolan ailelerin medyaya yansıyan içler acısı dramı, bu konuda Türkiye’deki çok ciddi bir göstergeye de işaret ediyor. Ülkemizde kayıp çocuk sayısı 2007’den bu yana her yıl katlanarak artmakta. Özellikle 2009’un ilk beş ayında 645 çocuğun kaybolduğu, kayıp çocuk olaylarında Ege bölgesinin başı çektiği Emniyet Müdürlüğü’nün açıkladığı verilerle ortaya çıktı. Kayıp olaylarında başı çeken iller ise sırasıyla İstanbul, Mersin, Ankara ve Kahramanmaraş. Artan pedofili olayları, çocukların dilendirilmesi, kaçırılarak evlatlık verme gibi çeşitli iddialara rağmen, bu sorunun nedenlerine ve mücadele yöntemlerine ilişkin kimsenin gerçekte tam bir fikri yok.

KIZ ÇOCUKLAR ÇOĞUNLUKTA

Türkiye’de 24 milyon çocuk var. Bu rakam bazı Avrupa ülkelerinin nüfusundan bile fazla. Ülkemizdeki kayıp çocuk sayısı Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 1997’den günümüze kadar toplam 27 bin 594’e ulaştı. Bunlardan 25 bin 937’sinin bulunarak ailelerine ve ilgili kurumlara teslim edilmesine rağmen halen 1. 657’sine ulaşılamadı. Kayıp çocuklar için Meclis Araştırma Komisyonu dahi kuruldu. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, kayıp çocukların yaşından cinsiyetine, kaçıran kişiye göre kaybolma yahut kaçırılma nedenlerinin farklılaştığını vurgulayarak, çocuk kaçıran odakların hedefinde genellikle küçük yaş grubundaki çocuklar olduğunu dile getiriyor.

Kavaf’ın verdiği bilgilere göre kaçırılan çocukların yaşı büyüdükçe kaçırılma nedenleri de değişiyor.  4-5 yaşa kadar daha çok duygusal gereksinimlerle çocuk kaçırma olayları görülürken, 6-14 yaş arasındaki çocukların büyük çoğunluğu mafya tarafından kaçırılıyor ve suça karışıyor. Okul dönemi erkek çocuklarına göre, okul dönemi kız çocuklarının kaçırılma oranı ise 3 kat daha fazla.  Kayıp çocukların yüzde 88’i 13-18 yaş aralığında ve büyük oranda kız çocuklarından oluşuyor. Bakan Kavaf’ın verdiği rakamlara göre, dünyada her yıl yarısı kız çocuğu olmak üzere 2,5 milyon çocuk kaçırılarak satılıyor. 90 milyon çocuk da sokakta yaşatılıyor. Çocuk ticareti dünyada milyar dolarlık bir sektör olmuş durumda.  Afrika ülkeleri, Balkanlar ve Güneydoğu Asya gibi ülkeler çocuk ticaretinde hedef durumda. Dünyadaki kayıp çocuk vakalarının yüzde 15’i Türkiye’de gerçekleşiyor her geçen yıl kaybolan çocuk sayısı hızla artıyor. 2007’de kayıp çocuk sayısı 7 bin’in üstündeyken, 2008 yılında bu rakam 1400’lerde seyrediyor.  2009 yılında 1500’ün üzerinde olan kayıp çocuk sayısı 2009’un son 9 ayında katlanarak 3 bin 336 kişiye ulaşıyor. Bunlardan 996’sı erkek, 2 bin 340’ı kız çocuk ve kadınlardan oluşuyor.

EBEVEYNLER NE TÜR TEDBİRLER ALMALI?

“Bir anlık dikkatsizlik çocuğunuzun kaçırılmasına yol açabilir” uyarısında bulunan Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği (YAKAD) Başkanı Zafer Özbilici, ebeveynlerin dikkat etmesi gereken noktaları şöyle sıralıyor: Çocuğun DNA’sını belirleyecek saç telini saklayın. Sık sık fotoğrafını çektirin. Adli Tıp Kurumu laboratuarlarında kayıp kişinin eski fotoğrafı “yüz yaşlandırma” tekniğiyle bugün hangi görünüşe sahip olduğu tahmin edilebiliyor. Çocuğunuzun arkadaşlarının adını, telefon numarasını ve adres bilgilerini içeren bir defteriniz olsun. Çocuğunuzun en son ne giydiğini bilin. Çocuğunuzu bir yere gönderirken hangi yoldan gitmesi gerektiğini söyleyin. Kaybolduğunda arkadaşlarının ailelerini kontrol edin ve onlara çocuğunuzu aradığınızı söyleyin. Okulunu bilgilendirin. Eğer bunların hiçbirinden etkili sonuç alamazsanız, polisi arayın. Polisin rapor tutmasında ısrar edin, dosya numarasını alın. En son kim, nerede çocuğunuzu görmüş, bunları öğrenmeye çalışın.

ÇOCUKLAR NEDEN KAYBOLUYOR?

Çocukların kaybolmasına yol açan pek çok sebep var. Bunlar her çocuğun ve ailenin özel durumuna göre değişiyor. Ortalama şu sebepler gösteriliyor: Sağlık problemleri, zeka özrü veya akıl hastalığı olanlar. Çaresiz hastalıklara yakalananlar veya terk edilenler. Kazalarda kaybolanlar, yaşamını yitirenler. Doğal afetler. Fuhuş amaçlı kaçırılanlar. Evlat edinmek, cinayet veya organ ticareti, dilendirmek veya uyuşturucu kuryeliği için kaçırılanlar. Kendi isteği, ailedeki geçimsizlik veya maddi sorunlar nedeniyle evden kaçanlar…

“ÇOCUKLARIMIZI HİÇBİR YERDE YALNIZ BIRAKAMIYORUZ.”

Çocukların bizim çocukluğumuzdaki gibi sabah evden çıkıp akşama kadar mahallede çember çevirip bisikletle dört dönmesi de bahçeli bir evde oturmak da apartmanların beton sokaklara açıldığı şehir çocukları için hayli lüks bir şey. Özellikle yaz aylarında onları evde tutmak mümkün olmazken dışarıda koruma yolları da her geçen gün zorlaşıyor. Bırakın mahallede turlamayı, parka gitmek yahut kapının önünde oynamak istediklerinde bile ailelerde telaş başlıyor. Evdeki büyüklerden biri mutlaka çocuğa eşlik etmek zorunda kalıyor. Özellikle anaokulu ve ilkokul çocuklarını tek başına sokağa salmak neredeyse mümkün değil. Çalışan aileler çocuklarıyla büyük ölçüde hafta sonları dışarı çıkarken ev hanımları gün boyu çocuklarını gittikleri yerlerde yanlarından yahut görüş alanlarından ayıramıyor. O halde çocuklar nasıl güvenli bir şekilde büyütülüyor ve nerelere dikkat edilmeli?

Kimya Öğretmeni Hülya Akay, 3 yaşındaki kızını işe giderken annesine emanet etse de annesiyle çocuğun dışarı çıkıp İstanbul’da bir mahalleden başka bir mahalleye dahi gitmesine izin vermiyor. Çocukların yaşlılar ile dışarı çıkmasını sakıncalı bulma sebebi ise dışarıda özellikle trafik açısından en savunmasız yaya grubunu çocuk ve yaşlıların teşkil etmesi. “İki savunmasız grubu birbirine emanet etmek ne kadar güvenli olabilir?” sorusunu soruyor. Diğer açıdan çocukların hareketli olduğunu, yaşlıların dışarıda onların peşinden koşup zapt etmekte zorlanacaklarını düşünüyor. “Bir çocuğu en iyi annesi ve babası düşünür. Büyükanne, büyükbaba dahi olsa çocuğu koruması gereken kişi özellikle 6 yaşına kadar anne ve sonra babasıdır” diyor. Çocukların akrabalara emanet edilerek bir yerlere gönderilmesi konusunda da temkinli olunması gerektiğini düşünüyor. Gerekçe olarak da kaçırılan kimi çocukların katillerinin akraba çıkmasını gösteriyor. Kreş çağına geldiğinde de güvenlik konusunda hassas olan kurumların seçilmesi gerektiğini belirtiyor.

18 yaşına kadar çocukların dışarıya yalnız bırakılmaması gerektiğini düşünen Akay’ı öğretim görevlisi Sema Yükselci’nin görüşleri de destekliyor. “Çocuklarımızı hiçbir yerde yalnız bırakamıyoruz, markette bile gözümüzün önünden kaybolsalar telaşlanıyoruz” diyen Yükselci, 5 yaşında ve 9 yaşında iki kızını dışarıda oyun oynarlarken sürekli camdan gözetim altında tuttuklarını söylüyor. Lise çağına kadar çocukların sürekli bu şekilde ailelerce gözetim altında tutulduğunu belirtiyor. Küçük kızının kreşinde güvenliğe dikkat edildiğini fakat aynı itinayı büyük kızı Ayşe’nin gittiği kolejde göremediklerini kaydediyor. Küçük kızı Esra’yı kreşe kaydettirirken yetkililer velinin dışında çocuğu okul çıkışı karşılayacak 3 kişinin resim ve bilgilerini almışlar. Servis evin yakınına kadar çocuğu getiriyor ve belirtilen bu kişilerden birine çocuk bir görevli tarafından teslim ediliyor. Koleje giden ilkokul öğrencisi Ayşe’yi ise okul servisinin sitenin girişinde bırakıp gitmesinden rahatsız olduklarını belirtiyor. Kış aylarında saat 4’te hava kararıyor, çocuğun dışarıda öylece bırakılıp gitmesi, bir velinin beklemesi gibi bir şart aranmamasından yakınarak içlerinin rahat olmadığını söylüyor.

KÜÇÜK KARDEŞ BÜYÜK KARDEŞE EMANET EDİLİYOR

Aileler ekseriyetle çocukları dışarı oynamaya yollarken küçük çocuğu büyük çocuklarına emanet ediyor. Çoğu kez büyük çocuk kendi arkadaşlarıyla oyuna dalıp o mekandan ayrılıyor ve küçük çocuk yalnız kalıyor. Ailelerin bu konuda dikkatli olmaları gerektiğine işaret eden öğretmen Oleksandra Sayma, kendisinin de 5 yaşındaki kızını 9 yaşındaki oğluyla dışarı gönderdiğini ancak oğlunun kardeşiyle iyi ilgilendiğini bildiği için buna izin verdiğini söylüyor. Parkta yalnız oynayan 3 yaşındaki kız çocukları olduğunu belirten Oleksandra ailelerin ilgisizliğinden yakınıyor. Kendi kızını ise tek başına dışarı bırakmadığını kendileriyle ve uzun yıllardır tanıyıp güvendiği komşularıyla dışarı çıktığını belirtirken komşuyla gönderme konusuna da açıklık getiriyor. “Komşum ne kadar güvenilir olsa da kızımın yaşıtı bir kız çocukları olmasaydı buna da izin vermezdim” diyor.

Görünen o ki çocukların dışarıda güvende olmaması evin içinde tutulmalarını gerektirmiyor. Aileler bir şekilde güvenli bir yöntem bularak çocuklarının dışarıda oynayabilmesini sağlıyor. Çocukların çeşitli endişelerle evde hapis gibi tutulması, ailenin alternatif yöntemler geliştiremediğine de işaret ediyor. Aileler gittikleri her yere çocuklarını da götürerek sosyalleşmelerine ortam hazırlamalı. Neresi olursa olsun onların güvenliğini düşünerek ona göre önlem almalı ve çocukların gözü kulağı olunmalı. Nitekim eskiler kollama kavramını açıklarken “göz kulak olma” demişler ve “göz kulak ol” derken olayı çok da hoş açıklamışlar.

ÇOCUĞUNUZU ÇANTASINDAN İZLEYİN

Uygulamada ne kadar doğru sonuç vereceği bilinmez ama kayıp çocuk olayları, elektronik firmalarını da alternatif güvenlik sistemleri geliştirmeye itiyor. Bursa’da bir firma “akıllı çanta”yı geliştirdi. Projeye göre firma, söz konusu cihazı çocuğun çantasına yerleştiriyor. Kullanıcı adı ve şifre verilen veliler, istedikleri zaman internetten sistemlerine girerek, çocuklarını adım adım takip edebiliyor. Cihazın bir başka özelliği de çocuğun bindiği servis aracının hızını ölçebilmesi.

Hanzade YÜCEL