> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları M-Z > Zaman aşımı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zaman aşımı  (Okunma Sayısı 1194 defa)
07 Nisan 2010, 17:10:17
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 07 Nisan 2010, 17:10:17 »




ZAMAN AŞIMI




Sürenin geçmesi, belli sürenin geçmesiyle bazı hakların kazanılmasını veya kaybedilmesini ifade eden bir fıkıh terimi. Arapça "murûru´z-zamân" veya "tekâdümü´z-zamân" tamamlamalarının karşılığı olarak kullanılır.

insanların bir takım hakları elde etmesi veya sahip olduğu bazı hakları kaybetmesi zaman süreci içinde ortaya çıkar.

Çoğunluk müctehitlere göre süre aşımı bir mülk sebebi olarak kabul edilmemiştir. Eşyada asıl olan mübahlıktır. Sahipsiz olan ve toplumca da sahipli sayılmayan şeylerin mülk edinilmesinde herkes eşit hakka sahip olur. Meselâ; ihtiyaç sırasında yararlanılmak üzere suyun kaba alınması, av hayvanının yakalanması, mübah olan ot veya odunların kesilip toplanması bunlar üzerinde mülkiyet hakkı doğurur. Bu el koymaya "hiyâzet" veya "ihrâz * " denir. Bir hadiste; su, ateş ve otların insanlar arasında ortak olduğu belirtilmiştir (Ebû Dâvud, Büyû´, 60; İbn Mâce, Ruhn,16; Ahmed b. Hanbel, V, 364). Buradaki ihrâza "zilyedlik * " diyebiliriz.

Ancak toprak mülkiyetinde meşru zilyedliğe "ihya * " şartı da eklenmektedir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Henüz hiç kimsenin eline geçmemiş olan Şey, onu ilk eline geçirene ait olur" (Ebû Dâvud, İmâre, 36). Bu hadisi duyan sahabilerin işgal etmek istedikleri arazilere dağılıp adımladıkları ve işaretler koydukları nakledilir. Mücerred işgalin yeterli olmadığı, ayrıca toprağı ihya etmenin de gerekli bulunduğu hadiste şöyle belirlenir: "Kim ölü bir toprağı ihya ederse bu toprak onun olur. Haksız verilen emek için bir hak yoktur" (Buharî, Hars, 15; Ebû Dâvud, İmâre, 37; Tirmizî, Ahkâm, 38; Mâlik, Muvatta, Akdiye, 26, 27; Dârimî, Büyû´, 65).

Diğer yandan ölü ve sahipsiz toprağı çeviren kimse yıllarca işletmeksizin bekletme hakkına sahip midir? Böyle bir hak tanındığı takdirde kolay ve masrafsız bir yolla geniş toprak parçalarını belli kişiler çevirir ve başkalarının yararlanmasını da engelleyebilirdi. Halbuki toprak işgaline ve ihyasına izin verilmesi bu toprakların üretime sokulması amacına yöneliktir. Bu yüzden çevrilen, fakat üretime sokulamadan elde tutulabilecek süre hadiste üç yılla sınırlandırılmıştır: "Âd´tan kalanlar Allah´ın, Rasûlunun ve sonra sizindir. Kim ölü bir araziyi ihya ederse ona sahip olur. Çeviren üç yıl içinde ihya etmemişse, bundan sonra bir hakkı kalmaz" (Ebu Yûsuf, Kitâbü´l-Harâc, Kahire 1396, 70). Hz. Ömer´in uygulaması da bu şekilde olmuştur. O şöyle demiştir: "Ölü araziyi kim ihya ederse onun olur. Çeviren üç yıl içinde ihya etmezse, çevirdiği arazi üzerinde bir hakkı kalmaz" (Ebû Yûsuf, a.g.e., 71). Bu duruma göre sahipsiz bir araziyi çevirmek üç yıl süreyle burasını mülk olarak edinmede öncelik hakkı vermektedir. Üç yıl içinde ihya gerçekleşmezse bu öncelik hakkı düşmektedir. Burada meydana gelen bir mülkiyet hakkının düşmesinden çok mülkiyeti elde etmede sahip olduğu öncelik hakkının düşmesi söz konusu olmaktadır.

Sürenin geçmesiyle hakların kazanılması veya kaybedilmesi temelde adalete ve yaratılışa aykırı düşer. Buna bir malı gasp veya hırsızlık yoluyla ele geçiren kimsenin durumunu örnek verebiliriz. Eğer bu kimse meselâ; yakalanmadan veya dava edilmeden on yıl geçince bir mala mâlik sayılsa bu bir zulüm olurdu.

Diğer yandan İmanı Mâlik´e göre kendi mezhebinde sonrakilerin görüşüne muhalif olarak bir malı "ihrâr" hâlinde mülkiyet hakkı elde edildiği gibi, başkanın bunu ihrâzı hâlinde belli bir süre geçince önceki mâlikin hakkının düşeceği görüşünü benimsemiştir. Mâlik b. Enes (ö. 179/795) bu konuda Said b. el-Müseyyeb (ö. 93/711)´ten mürsel* olarak nakledilen şu hadise dayanır: "Kim bir Seve nizasız ve fâsılasız (hasmı aleyhine) on yıl süreyle zilyed olursa, bu Şeye ondan daha fazla hak sahibi olur" (el-Mâlik, el-Müdevvene, Mısır 1323,´ 1905, XIII, 23).

Zaman Aşımının Davalara Etkisi

Bir takım hak ve alacakların mahkeme yoluyla istenebilmesi süresiz olarak mümkün kılınırsa; hâkimin görev yapma süresi, delillerin yok olması, şahitlerin unutkanlıkları, mülkün aslı üzerinde şüphe doğmasına engel olma gibi nedenlerle çeşitli zorluklar doğar. Ancak ne kadar süre geçerse geçsin bir hak kendiliğinden düşmez. Sahibinin itiraf edilerek bunun yerine verilmesi "diyâneten" vacip olur. Bir kimse başkasının mülk edindiği bir mala el koysa, hiç bir durumda şer´an bu mala mâlik olamaz (ez-Zühaylî, el-Fıkhu´l-İslâmî ve Edilletüh, Dımaşk 1405/1985, IV, 69).

Bir hakkı mahkeme yoluyla (kazâen) isteyebilmek için İslâm Devleti bir takım düzenlemeler yapabilir ve zaman aşımı süreleri koyabilir.

Mecelle´de hukuk davaları için zaman aşımı süreleri beş tane olup şunlardır:

1- Otuz altı yıllık süre aşımı: Vakfın aslı ve arazinin sahibi ile ilgili davalar 36 yıllık zaman aşımına tabidir. Mecelle´nin 1661. maddesi şöyledir: "Vakfın aslı hakkında mütevelli veya oradan maaş alanların (mürtezika) davaları 36 yıla kadar dinlenir. Fakat 36 yıl geçtikten sonra artık dinlenmez." Meselâ bir kimse otuz altı yıl süreyle bir akara, mülkiyet üzere tasarrufta bulunduktan sonra bir vakfın mütevellisi, bu akarın kendi vakfının gelir getiren ünitelerinden (musteğallât) olduğunu dava etse, bu dava dinlenmez. Vakfın salih oluşu kendisine bağlı bulunan her şey vakfın aslındadır. Bu nitelikte olmayan şeyler ise "vakfın şartları"ndan sayılır. Mütevelli ya vakıfnâme gereğince veya hâkim tarafından belirlenir. Mürtezika ise, vakfın gelirinden maaş ve tayin alan kimselerdir. Bunlara "ehl-i vezaif"de denir. Bir caminin imamı, müezzini veya kayyımı gibi. Bazı fakihlere göre, vakıflarda dava hakkı yalnız mütevelliye aittir. Önceleri fetvaya esas olan görüş bu idi. Ancak Mecelle buna "Mürtezika"yı da ilave etmiştir.

Meselâ; bir kimse, başkasının elinde bulunan bir akar için bu akarın gelirinin veya oturma hakkının kendisine şart koşulmuş vakıf olduğunu ve zilyedliğin kendisine ait bulunduğunu dava etse, bu kimse mütevelli ise veya Mecelle´nin tercihi ile bu vakıftan maaş alan bir kimse ise ve diğer zilyedin tasarrufunun üzerinden de 36 yıl geçmemişse dava dinlenir. Aksi halde dava dinlenmez (Ali Haydar, Düraru´l-Hukkâm Şerhu Mecelleti´l-Ahkâm, İstanbul 1330, IV, 342).

Vakıf paraların aslı ile ilgili davalar da otuz altı yıla kadar dinlenir. Meselâ; bir kimse mütevellisi olduğu vakıf paralardan bir miktar kendi işi için harcarsa, kendinden sonraki mütevelli bunu dava etse, otuz altı yıl geçmemişse dava dinlenir. Aksi halde dava süre yönünden reddedilir (Ali Efendi, Fetâvâ, İstanbul 1311, II, 89). Ancak vakıf paranın kârı (rıbh) ile ilgili davalar on beş yıllık zaman aşımına tabi kabul edilmiştir.

Vakfın aslı ile ilgili davalar iki türlü olabilir:

a- Akarı vakfa geri almak için dava açmak. Meselâ; bir kaç dükkânı mülkiyet üzere 36 yıldan daha az bir süreyle tasarruf etmekte olan bir kimse aleyhine mütevelli vakıf davası açsa, ispat ettiği takdirde bu dükkânlar vakfa geri döner. 36 yıl geçmişse kazâen geri verilmez, fakat tasarrufta bulunan diyâneten yani vicdanı ile başbaşa bırakılır. Böyle bir durumda sorumluluktan korkan mü´minden bu yeri vakfa döndürmesi beklenir.

b- İki vakıf arasında dava açılması: Bir vakfın kullanmakta olduğu bir akarı, başka bir vakıf mütevellisi kendi vakıflarına ait kira ile verilen bir yer olduğunu dava etse, otuz altı yıldan fazla süre ile susmuşsa bu dava dinlenmez (Ali Haydar, a.g.e., IV, 343).

Diğer yandan gayri menkule bağlı "geçiş (murûr)" ve "su akıtma (mesîl)" hakları vakıf arazide bulunuyorsa bunlarla ilgili davalar da 36 yıllık zaman aşımına tabi bulunur. Hatta bu haklar iki vakıf arasında da cereyan eder.

On beş yıllılık zaman aşımının üstünde bir süre içinde dava konusu yapılabilen üç çeşit mal daha vardır. Bunlar: Yetim malı, kayıp olan kişinin malı ve miras malı. Ancak Ebûssuud Efendi bir fetvasında miras meselesini ayrı tutmuştur. Fetva şöyledir: "Bir kimse şer´î bir özrü olmaksızın mirasla ilgili davasını 15 yıl süreyle takip etmese bundan sonra dinlenir mi? el-Cevap: Dinlenmez." Ali Efendi ile Rumeli müftüsüi Abdullah Efendi fetvalarında da durum böyledir. Ancak mirasla ilgili bu fetva İslâm Devletinin miras davası için 15 yıllık zaman aşımı esasını benimsediği durumla sınırlı sayılmıştır (bk. Ali Efendi, Fetâvâ, II, 87; İbn Abidîn, Reddü´lMuhtar ale´d-Muhtâr, Terc. M. Savaş, İstanbul 1985, XII, 312).

2. Onbeş yıllık zaman aşımı: 36 yıllık zaman aşımına tabi bulunan vakıf akar, yetim veya kayıp olan kişinin malı dışında bir takım mallar 15 yıllık zaman aşımı süresine bağlıdır. Para alacağı, vedîa *, miras *, mülk akar *, vakıf akarın * geliri ile ilgili davalar 15 yıl içinde açılmadığı takdirde, artık bu konuda mahkemeye başvurma hakkı düşer. Bunlar kısaca şöyledir:

Alacak davası (deyn): Bir kimse 15 yıl geçtikten sonra borçlusuna: "Sana 15 yıldan fazla bir süre önce verdiğim şu kadar parayı, karz-ı haseni veya sattığım malın satış bedelini istiyorum" diye dava açsa, davası dinlenmez. Ancak diyaneten bu borç düşmez, Allah´la kendisi arasında sorumluluk doğurmak üzere devam eder. Nitekim çeşitli âyetlerde karz´ın yüce Allah´a güzel bir borç olarak verildiğine işaret edilir (bk. el-Bakara, 2/245; el-Mâide, 5/12; el-Hadîd, 57/11, 18; et-Teğabun, 64/17; el-Müuemmil, 73/20). Fertle devlet arasındaki alacak ve vereceklerde de bu zaman aşımı süresi uygulanır. Nitekim Osmanlı İmparatorluğu uygulamasında 20 Muharrem 1300 H. tarihli padişah fermanı ile beytülmal´e ait alacakların 15 yıl geçtikten sonra artık dava konusu yapılamayacağı bildirilmiştir.

Emanet verilen şey (vedîa): Bir kimse " 15 yıl önce sana verdiğim şöyle bir emanetimi istiyorum" diye dava etse, davalı bunu inkâr etse, dava dinlenmez.

Âriyet (kullanmak üzere verilen şey): Meselâ bir kadın, vefat eden kızına 15 yıl önce filân şeyleri âriyet olarak vermiştim, şimdi geri istiyor...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zaman aşımı
« Posted on: 26 Nisan 2024, 17:07:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zaman aşımı rüya tabiri,Zaman aşımı mekke canlı, Zaman aşımı kabe canlı yayın, Zaman aşımı Üç boyutlu kuran oku Zaman aşımı kuran ı kerim, Zaman aşımı peygamber kıssaları,Zaman aşımı ilitam ders soruları, Zaman aşımıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes