๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => İslam Alimleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 06 Temmuz 2012, 14:21:30



Konu Başlığı: Ahmed Bin Hanbel
Gönderen: Zehibe üzerinde 06 Temmuz 2012, 14:21:30
AHMED BİN HANBEL
 (ö. 241/855)

Hanbeli mezhebinin imamı, muhaddis, fakih.


Ebu Abdillah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybani el-Mervezi. 164 (780) yılı Rebiyülevvelinde Bağdat'ta doğdu. Ailesi Merv'den Bağdat'a göç ederken annesi ona hamile olduğu için Merv'de doğduğunu söyleyenler de vardır. Oğlu Salih'in rivayet ettiği şecereye göre soyu Hz, Peygamber'in dedelerinden Nizar'la birleşerek Hz. İsmail'e kadar uzanır. Dedesi Hanbel b. Hilal Emeviler devrinde Serahs valiliği yapmış, Abbasiler'in idareyi ele geçirmesinde önemli görevler üstlenmiş, babası da Abbasi ordusunda görev almıştı. Ahmed b. Hanbel, babası otuz yaşlarında öldüğünden, Şeybanoğulları'ndan olan annesi Safiyye binti Meymüne'nin himayesinde büyüdü. Kur'an-ı Kerim'i ezberledikten ve Bağdatlı âlimlerden bir müddet gramer ve fıkıh okuduktan sonra hadis öğrenmeye başladı (795). İlk hocalarından biri, kendisinden pek çok hadis yazdığı tanınmış muhaddis Hüseym b. Beşi,' olup diğer hocaları arasında Süfyan b. Uyeyne, Yahya b. Said el-Kattan, Abdurrahman b. Mehdi, İmam Şafi ve Abdürrezzak b. Hemmam gibi âlimler bulunmaktadır. En çok hadis yazdığı hocası Veki b. Cerrah'tır. İmam Şafi'den ise fıkıh ve usul-i fıkıh öğrenmiştir. El-Müsned'deki rivayetlerine göre hocalarının sayısı 280 kadardır. Birini doğrudan öbürünü başka bir ravi vasıtasıyla ondan iki hadis rivayet eden Buhari'nin yanı sıra diğer tanınmış talebeleri arasında Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî, akranlarından Yahya b. Main ile Ali b. Medini, Ebu Zür'a er-Razi, Ebu Hatim er-Razi, iki oğlu Salih ve Abdullah bulunmaktadır. Hocaları İmam Şafi Abdurrezzak ve Abdurrahman b. Mehdi de kendisinden hadis dinlemişlerdir. Yalnız İmam Şafi onun adını açıkça söylemek yerine. "güvenilir kimse bana rivayet etti" demeyi tercih etmiştir. Ahmed b. Hanbel Bağdatlı muhaddislerden faydalandıktan sonra hadis tahsilini tamamlamak üzere önce Kufe'ye (799), ardından dört defa Basra'ya (802-816 yılları arasında), ayrıca Mekke, Medine, Dımaşk, Halep ve Cezire'ye seyahatler yaptı. Bunların en uzunu ve en yorucusu, Abdurrezzak b. Hemmam'dan istifade etmek üzere ve yeterli parası olmadığı için kervancıların yanında deve bakıcılığı yapmak suretiyle 198 (813-14) yılında gerçekleştirdiği Yemen yolculuğudur. Fakat elli dirhemi bulunmadığı için Cerir b. Abdulhamid'den hadis okumak üzere diğer talebe arkadaşlarıyla birlikte Rey'e gidemedi. İkisi (veya üçü) yaya olmak üzere beş defa hacca gitti. Bu seyahatlerinde önemli hedeflerinden biri de Hicaz'daki muhaddislerle görüşüp onlardan faydalanmaktı. Hadis sahasındaki derin bilgisi ve güçlü hafızası ilim muhitlerinde duyulduğu için onu gıyaben tanıyan muhaddisler, yanlarına gittiği zaman istediği hadisleri memnuniyetle kendisine rivayet ederlerdi. Kırk yaşına kadar devam eden talebelik hayatından sonra hadis okutmaya başladı. Çok zaman 5000 kadar hadis talebesi onu dinlemek üzere çevresinde toplanır, bunlardan 500 kadarı hadis yazarken diğerleri onun tavırlarından ahlak ve edebinden faydalanmaya çalışırlardı.


Abbasi Halifesi Me'mun (813-833), hilafetinin son yıllarında Mutezile mezhebi ileri gelenlerinin tesiriyle, devrin tanınmış âlimlerini Kur'an'ın mahlûk olduğu görüşünü kabul etmeye çağırıncaya kadar Ahmed b. Hanbel hadis okutmaya devam etti. Bazı âlimler önceleri Kur'an'ın mahlûk olmadığını söylemekle beraber işkence ile tehdit edildikleri zaman halifenin zulmüne uğramamak için onun arzusuna uygun cevap verdiler; fakat o, bu görüşü benimsemediğini açıkça belirttikten sonra da kanaatinde ısrar etti. Bu sebeple hapse atıldı. Zulümden kurtulmak maksadıyla halifenin görüşünü kabul eder görünmesini tavsiye edenlere gücendi. 0 sıralarda Tarsus'ta bulunan Me'mun onunla görüşmek isteyince, "Ha1ku'l-Kur'an" konusunda kendisi gibi düşünen Muhammed b. Nuh ile birlikte, Bağdat Valisi İshak b. İbrahim tarafından zincire vurularak yola çıkarıldılar. Ancak Rakka'ya vardıklarında halifenin ölüm haberi geldi. Bu sebeple tekrar Bağdat'a gönderildiler. Fakat Muhammed b. Nuh, Ahmed b. Hanbel'den genç olmasına rağmen sıkıntılara daha fazla dayanamadı ve yolda öldü. Ahmed b. Hanbel Bağdat'a getirilerek hapsedildi. Yeni halife Mutasım (833-842) kardeşinin siyasetini takipte kararlı olduğu için İbn Hanbel'in hapiste tutulmasını istedi. Bir yıl sonra da huzuruna getirterek baş kadı Ahmed b. Ebu Duad ve güvendiği diğer kişilerle birlikte konu üzerinde yaptıkları münakaşaları dinledi. Onun ayet ve hadis dışında ileri sürülen delillere iltifat etmediğini ve kanaatinden vazgeçmediğini görünce işkenceye tabi tutulmasını emretti. Şiddetli kamçı darbeleri altında inlediği halde orucunu dahi bozmadığını görünce, uygun bir ifade kullandığı takdirde serbest bırakılacağını söyledi. İbn Hanbel buna da yanaşmadı. İşkencenin hiçbir tesiri olmadığını gören halife onu serbest bırakmayı düşündü. Ancak İbn Ebu Duad, "Kur'an'ı mahlûk saymamak suretiyle dinden çıkan bir kimseyi serbest bırakmanın doğru olmayacağını, halkın bunu, Mutasım, kardeşi Me'mün'un yolundan ayrıldı, üstelik İbn Hanbel her iki halifeyi de mağlup etti" diyerek yanlış değerlendireceğini söyledi. Bunun üzerine halife kızgın güneş altında cellâtların daha çok kamçılamak suretiyle yaptıkları işkencelere bizzat nezaret etti.


Ahmed b. Hanbel iki yıl dört ay süren bu hapis ve işkence hayatından sonra serbest bırakıldı. Yaraları iyileşince yine fetva verip hadis okutmaya başladı. Mutasım'ın ölümünden sonra halife olan oğlu Vasık döneminde (842-847) "Halku'lKur'an" meselesi mekteplerde resmi program içerisine alınarak okutulma yoluna gidilince, bu hareket karşısında galeyana gelip isyan etmeyi düşünen halk Ahmed b. Hanbel'e başvurdu. Bunun doğru olmadığını ve sabretmek gerektiğini söylemesine rağmen halkla görüşmesi ve hatta halifenin bulunduğu yerde ikamet etmesi yasaklandı. Vasık'ın ölümüne kadar evinde göz hapsinde tutuldu. Cuma namazlarına bile gidemedi. Beş yıl boyunca oğulları dışında kimseye hadis rivayet edemedi. Onun bu dönemde hadis rivayetini bırakması, İbn Cevzi'nin bir rivayetine dayanmaya çalışan H. Laoust'un iddia ettiği gibi Mutezile kadısının başına yeni bir dert açmasından korktuğu için değildir. Mütevekkil devrinde (847-861) Halku'l Kur'an meselesi sona ermekle beraber, yine de Hz. Ali taraftarlarından birini evinde barındırdığı ve ona biat edeceği iddiasıyla evi arandı ve sorguya çekildi. İleri sürülen iddiaların asılsız olduğu anlaşılınca halife ona ihsanlarda bulunarak gönlünü almak istedi. Fakat o bu hediyeleri halifeye kızdığı için değil, içine haram karışmış bir mal olduğu düşüncesiyle kabule yanaşmadı. Bu tavrının kendisine yine zarar getirebileceğini düşünen dostları halifenin ihsanlarını reddetmemesini söylediler. Bunun üzerine hediyeleri kabul etmekle birlikte tamamını ihtiyaç sahiplerine dağıttı. Daha sonraları halifenin hiçbir ihsanını kabul etmeyeceğini kesin bir dille belirttiği halde ailesine maaş bağlandı. Bu maaşın kabul edilmemesini istemesine rağmen halifenin ihsanını alan oğullarına gücendi ve bundan sonra onların bir lokmasını bile yemedi. Ayrıca oğlu Salih'e kadılık görevini kabul ettiğinden dolayı kırıldı. Son günlerinde iyice halsiz düştüğü için halife özel doktorunu göndererek onu tedavi ettirmek istedi. Ancak doktor onun bedenen rahatsız olmadığını, az yemek, çok oruç tutmak ve ibadet etmek sebebiyle halsiz düştüğünü söyledi. Vefat edeceğini hissedince yanında bulundurduğu Hz. Peygamberin üç tel saçından ikisini gözlerinin, birini de dilinin üstüne koymalarını vasiyet etti. İşkenceye tabi tutulduğu günlerde yaptığı gibi kelime-i şehadet getirerek oğullarının ve yakınlarının buna şahit olmalarını istedi.


Ahmed b. Hanbel 12 Rebiülevvel 241 Cuma günü (31 Temmuz 855) Bağdat'ta vefat etti. Halifenin muhtelif kimselere yaptırdığı tahminlere göre cenazesinde altmış bini kadın olmak üzere 800 bin (veya bir milyon) kişi bulundu. Hayatında iki evlilik yaptı. İlk evliliğinden oğlu Salih doğdu. İsfahan kadısı olan Salihin annesi vefat ettikten sonra ikinci defa evlendi. Bu hanımından da el-Müsned'i rivayet edecek olan oğlu Abdullah dünyaya geldi. İkinci karısının ölümünden sonra bir cariye aldı. Ondan da üç oğlu ile bir kızı oldu.


Şahsiyeti:


Orta boylu, koyu esmer tenli ve güzel yüzlü olan Ahmed b. Hanbel'in altmış üç yaşından sonra sakalına kına yakmaya başladığı, ağırbaşlı hali ile çevresindekiler üzerinde derin bir saygı uyandırdığı ve son derece mütevazı olduğu, nüktedan bir kimse olan hocası Yezid b. Harun'un bu çok sevdiği öğrencisi ile birlikte bulunurken yanında nükte ve şaka yapmamaya dikkat ettiği kaynaklarda zikredilmiş; bir imtihan saydığı şöhretten çok rahatsız olduğu, Mekke'nin bir mahallesinde tanınmadan yaşamayı arzu ettiği rivayet edilmiştir. Bir gün muhaddis Ali b. Abdüssamed onun feyzinden faydalanmak düşüncesiyle elini elbisesine sürmüştü. Ahmed b. Hanbel bu harekete kızdı ve eliyle elbisesini silkelerken "Kimden aldınız bu adeti?" diye çıkıştı. Zühd ve takvasıyla bilinen İslam büyüklerinin faziletlerini anar, "Onlar nerede, biz nerede" diye hayıflanırdı. Babasından kalan dokuma tezgâhının kirasından aldığı para geçimine yetmediği için bazen ücretle kitap istinsah eder bazen uçkur (kemer) dokur, bazen da karısının eğirip dokuduğu kumaşı satardı. Ekinler biçildikten sonra tarlada kalan döküntüleri -diğer ihtiyaç sahipleriyle birlikte- topladığı olurdu. Yakınlarının söylediğine göre, evinde yiyip içecek bir şey bulunmadığı zaman üzülecek yerde sevinir, ekmek kırıntılarını ıslatarak üzerine tuz döküp yerdi. Pahalı yiyeceklere iltifat etmez, bunlar kendisine ikram edilse bile ya biraz tadar veya hiç yemezdi. Tahsil hayatı boyunca da aynı sıkıntılara katlanmış, bununla beraber kimseden yardım istememişti. Kendisinden hadis okumak üzere Yemen'e kadar kervancıların yanında deve bakıcılığı yaparak gittiği hocası Abdurrezzak b. Hemmam ona bir miktar yardım teklif edince, "Eğer birinden yardım almayı kabul etseydim senden alırdım' diyerek kabul etmemişti. Kendisini seven bazı tacirlerin ve ona saygı duyanların ısrarla vermek istediği binlerce dirhem veya dinarı almamış, reddettiği büyük imkânları başkalarının geri çevirmediğini söyleyen oğlu Salih'e Taha suresinin 131. ayetini okuyarak Allah'ın vereceği rızkın daha hayırlı ve daha kalıcı olacağını ifade etmişti. Aynı konuda sitemde bulunan amcasına da, "Biz paranın peşinde olmadığımız için geliyor, eğer onun peşinde olsaydık gelmezdi" demişti. Mütevazı evinde eşya olarak eski bir hasır ile basit birkaç çanak çömlekten başka bir şey yoktu. Bununla beraber uzaklardan ziyaretine gelenleri evinde ağırlar ve onlara kuru ekmek ikram ederdi; daha fazlasını yapamadığı için de gönüllerini alırdı. Yardıma muhtaç yakınlarına veya kendisinden yardım isteyenlere elindeki üç beş dirhemin tamamını verirdi.


Oğlu Abdullah, mihne olayından öne onun günde 300 rekat namaz kıldığını, daha sonra vücudunun zayıflaması sebebiyle ancak bunun yarısı kadar kılabildiğini söyler. Her gün Kur'an-ı Kem'in yedide birini okumayı adet edinmişti. Cihad sevabına nail olmak için Tarsus'ta bir müddet sınır bekçiliği yapmış ve savaşa da katılmıştı. Resul-i Ekrem'in bir tel saçını zaman zaman öpüp gözlerinin üzerine koyması ve suya batırıp bu suyu şifa niyetiyle içmesi, onun minber ve hücresine hayır ve bereket umarak el sürmekte bir beis görmemesi gibi oğlu Abdullah'tan nakledilen halleri, Ahmed b. Hanbel'in Hz. Peygamber'e duyduğu sevgi ve hasretin birer ifadesidir. Zehebi bu bilgileri verdikten sonra. Ahmed b. Hanbel'in böyle davranışlara taraftar olmadığını ileri sürenlerin ona iftira ettiklerini söyler.


Ahmed b. Hanbel'i yakından tanıyan hocalarının onun hakkında takdirkâr ifadeleri vardır. Mesela Yahya b. Said el-Kattan onun bir derya olduğunu, talebeleri arasında bir benzerini görmediğini söylemiş ve bütün kitaplarını (veya hadislerini) istifadesine sunmuştur. İbn Hanbel'in çok sevdiği ve seher vakti kendilerine dua ettiği altı kişiden biri olan İmam Şafi, Bağdat'ta Ahmed b. Hanbel'den daha faziletli, muttaki, âlim ve fakih bir kimse görmediğini söylemiş, diğer hocası Abdurrezzak b. Hemmam da aynı kanaati paylaşmıştır. Ali b. Medini ise, "Allah bu dini ridde günü Ebu Bekir ile mihne günü de Ahmed b. Hanbel ile yüceltmiştir" demek suretiyle, o çetin imtihanda yapılan işkencelere onun kendisinden daha fazla dayandığını itiraf etmiştir. Mihne olayında İbni Hanbel'in peygamber sabrı gösterdiğine işaret eden devrin tanınmış sufisi Bişr el-Hafi, kendisinin aynı sabrı gösteremeyeceğini belirttikten sonra onun "atıldığı ateşten has altın olarak" çıktığını söylemiştir. Talebelerinden Ebu Davud, onun ilim meclislerinde uhrevi alemin zevki bulunduğunu anlatmış, Ebu Hatim er-Razi de, Ehl-i sünnet ile ehl-i bid'at taraftarlarını birbirinden ayırmanın en sağlam ölçüsü onu sevmektir demiştir.


Ahmed b. Hanbel'in vecize mahiyetinde hakimane sözleri vardır. Çok sevdiği Ali b. Medini bir tavsiyede bulunmasını isteyince ona, "Azığın takva olsun ahiret hep gözünün önünde bulunsun" demiştir. Yakınlarına da, "Değerli bulduğunuz hayırları araya bir engel girmeden yapmaya bakın" tavsiyesinde bulunmuştur.


Eserleri: Ahmed b. Hanbel, en önemli eseri olan el -Müsned dışında kendisine nisbet edilen kitapların hiçbirini bizzat kaleme almamış, hatta kendi söz ve fetvalarının yazılmasına izin vermemiştir. Bundan dolayı eserleri, başta oğlu Abdullah olmak üzere diğer talebeleri tarafından ve ölümünden sonra kaleme alınmıştır. Günümüze ulaşan ve hemen hepsi hadise dair olan eserleri şunlardır:


1. el-Müsned'. Ahmed b. Hanbel'in 700 bin hadis arasından seçerek tertip ettiği otuz bin kadar hadise oğlu Abdullah ile talebesi Ebu Bekir el-Katii'nin birçok (bazı kaynaklara göre on bin) hadis ilave etmesiyle meydana gelen bu eser, en hacimli iki hadis külliyatından biridir (diğeri Baki b. Mahled'in el-Müsned'idir). Sadece sahih hadisleri ihtiva etmesi hedef alınmadığından eser hasen ve zayıf hadisleri de içine almaktadır. İbnü'l-Cevzi el-Müsned'de otuz sekiz mevzu hadis bulunduğunu söylemiş, fakat İbn Hacer el-Askalani bu iddianın doğru olmadığını göstermek üzere el-Kavlu'l-müsedded fi'z-zebbi an Müsnedi Ahmed adlı eserini yazmıştır. İbn Hanbel, yalancı olduğu bilinen kimselerden hadis rivayet etmemeyi doğru sözlülüğü ve dindarlığı herkesçe kabul edilen güvenilir ravilerden hadis almayı prensip edindiği için eserde mevzu hadislerin bulunmaması tabiidir. Ancak uzun hapis hayatı ve bu hayatın getirdiği çeşitli rahatsızlıklar sebebiyle kitabını tertip etmeye fırsat bulamadığından bazı zayıf ve epeyce de mükerrer rivayetin eserde yer almasını önleyememiştir. Kitapta İslam'a giriş tarihleri esas alınmak üzere önce aşere-i mübeşşere'nin, sonra Ehl-i beyt', Haşimoğulları, Mekkeli, Medineli, Küfeli, Basralı, Suriyeli sahabi1erin ve en son da kadın sahabilerin müsnedleri sıralanmıştır. El-Müsned üzerinde muhtelif çalışmalar yapılmıştır. Nureddin el-Heysemi, bu eserde bulunup da Kütüb-i Sitte'de yer almayan sahih hadisleri Gayetü'l-maksad fi zevaidi'l-Müsned adlı kitabında bablara göre tasnif etmiştir. Eserdeki hadislerin güvenilir olup olmadığına. ravilerinin hal tercümesine, Hz. Peygamber'den üç ravi ile rivayet edilen hadislerine (sülasiyyat) dair yazılan kitapların yanı sıra eseri sahabe adlarına göre alfabetik olarak tertip eden, bablara göre yeniden tasnif eden, nadir (garib) kelimelerini açıklayan, şerh ve ihtisar eden kitaplar da yazılmıştır.


2. Kitabü's-Sünne: İtikadu Ehli's-sünne adıyla da bilinen ve İbn Hanbel'in Cehmiyye. Mürcie, Kaderiyye, Havaric, halku'l-Kur'an, kader, deccal, melaike, rü'yetullah, kürsi ve ahirete dair görüşlerinin oğlu Abdullah tarafından derlenmesiyle meydana gelen eser Mekke'de (1349) ve Kahire'de neşredilmiştir.


3. Kitabü'z- Zühd: Oğlu Abdullah'ın rivayetlerinden meydana gelen eser başlıca iki bölümden ibarettir. Birinci bölümde Hz. Muhammed ile Âdem, Nuh, İbrahim. Yusuf, Eyyüb, Yunus, Musa, Davud, Süleyman. Lokman ve İsa peygamberlerin zühdüne dair rivayetler, ikinci bölümde de başta Hulefa-yi Raşidin olmak üzere ileri gelen on dokuz sahabi ile on altı tabii büyüğünün zühdü ve bu konuya dair sözleri bulunmaktadır. Eser Mekke'de (1357) ve Beyrut'ta (1983) basılmıştır.


4. Kitabü'l-Vera: Talebesi Ebu Bekir el-Merruzi'nin Ahmed b. Hanbel'e sorduğu bazı fetvalar ile zühd ve takvaya dair 100 meselenin yine onun tarafından kaleme alınmasıyla meydana gelen eser önce Kahire'de (1340), daha sonra biri Zeyneb İbrahim el-Karut'un tahkikiyle Beyrut'ta (1403/ 1983), diğeri Muhammed Said Besyüni'nin tahkikiyle yine Beyrut'ta (1986) yayımlanmıştır.


5. Kitabu'l- ilel ve marifetir-rical:
İlel konusunda büyük bir otorite olan Ahmed b. Hanbel'in hadis ravileri hakkındaki tenkit ve görüşleri talebelerinden Ebu Bekir el-Merrüzi, Ebu Bekir el-Esrem, Hallal ve oğlu Abdullah tarafından derlenmiştir. Bu kitap Abdullah'ın bir araya getirdiği tenkitleri ihtiva etmektedir. İbn Ebu Hatim, Ahmed b. Hanbel'in muhtelif raviler hakkındaki görüşlerini oğlu Abdullah'tan yazılı olarak almış ve bunları el-Cerh ve't-tadil adlı kitabında çokça zikretmiştir. Talat Koçyiğit ile İsmail Cerrahoğlu eseri iki cilt halinde yayımlamışlardır (I, Ankara 1963; II, İstanbul 1987).


6. Kitabü Feza'ili's-sahabe: Abdullah b. Ahmed'in ashab-ı kiramın faziletlerine dair babasından duyduğu hadisleri rivayet etmesiyle meydana gelen eserin Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan tek nüshası, Vasiyyullah b. Muhammed Abbas tarafından hadislerin kaynakları da gösterilerek geniş fihristlerle birlikte Cidde'de neşredilmiştlr (1403/ 1983). Zehebi, Abdullah ile Ebu Bekir el-Katii'nin esere bazı ilavelerde bulunduklarını söylemektedir.


7. el -Mesail: İbn Hanbel'in gerek talebeleri gerekse başkaları tarafından fıkha, akaid ve ahlaka dair sorulan sorulara verdiği cevaplar, muhtelif talebelerince bu adla bir araya getirilmiştir. Ebu Davud es-Sicistani tarafından derlenen el -Mesa'il Kahire'de (1353/ 1934), Abdullah b. Ahmed'in derlediği ise Züheyr eş-Şaviş'in tahkikiyle Beyrut'ta (3. bs. 1408/ 1988) yayımlanmıştır


8. Kitabü's-Salat: Risaletü's-Salat adıyla da bilinen eser, İbn Hanbel'in Müsedded b. Müserhed'e yazdığı mektupla birlikte 1311'de Bombay'da, 1322'de Kahire'de. es-Salat ve ma yelzemü fiha adıyla ve İbn Kayyim el-Cevziyye'nin Kitabü's-Salat ve ahkami tarikiha adlı eseriyle birlikte yine Kahire'de (1323, 1347) ve son olarak er-Risaletü's-seniyye fi's-salat adıyla Muhammed Abdurrezzak Hamza tarafından neşredilmiştir (Kahire 1964). Zehebi, Ahmed b. Hanbel'in er-Risale fi's-salat adlı bir eserinin bulunmadığını, bu kitabın ona sonradan nisbet edildiğini söylemektedir.


9. Kitabü'l-Eşribe: Bazı kaynaklarda Kitabü'l-Eşribeti's-sağir adıyla kaydedilen eser, haram olan içkilere dair Hz. Peygamber'in hadislerini, ashap ve tabiinin sözlerini ihtiva etmektedir. Subhi Casim el-Bedri tarafından Bağdat'ta (1396, 1976), Subhi es-Samerrai tarafından da Beyrut'ta (2. bs. 1405/ 1985) neşredilmiştir.

10.Er-Red 'ale'z-zenadıka ve'l-Cehmiyye: Eser, sahasında yazılanların ilki olması, ilk asırlardaki inançları ve selef akidesini aktarması bakımından önemlidir. Kıvamüddin Burslan kitabı tercüme ederek Topkapı Sarayı Müzesi nüshasının tıpkıbasımıyla birlikte Darülfünun İlahiyat Fakültesi Mecmuası'nda yayımlamıştır.

11. el-'Akide: On kadar talebesinin naklettiği eser, bazı rivayetlere ait müstakil yazmalar yanında, söz konusu ravilerin çoğunun İbn Ebu Yalanın Tabakatü'l-Hanabile'sindeki biyografilerinde muhtelif hacimlerde zikredilmiş olarak günümüze kadar gelmiştir.


12. Kitabü Feza'ili Ali: İbn Ebu'l-Hadid'in Şerhu Nehci'l-belağa'sı içinde bulunmaktadır.

13. Kitabü'l-Vuküf ve'l-vesaya: Hallal tarafından derlenen eserin Kahire ve Mekke'de birer nüshası bulunmaktadır.


14. Kitabü't-Tereccül: Saç bakımının önemini fıkhi açıdan ele alan eserin Mekke'de bir yazması mevcuttur.


15. Kitabü Ehli'l-milel ve'r-ridde ve'z-zenadıka ve tariki's-salât ve'l-feraiz ve nahvi zalik: Eserin Mekke'de bir nüshası bulunmaktadır.


16. Cevabü'l-İmam. Ahmed b. Hanbel an suali halki'l-Kur'an: Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan Köşkü


17. Kitabü'l-İrca': Hallal'ın, Kitabül-Cami'i içindedir.


18-Kitabu'l İman: Rüyasında Hz. Peygamberden rivayet ettiği söylenen üç hadisin bulunduğu bir varak Zahiriyye Kütüphanesi'nde, akaid ve sünnete dair bazı fikir ve fetvalarının bulunduğu bir diğer varak da Tahran'da Mektebetü külliyeti'l-hukuk'tadır. Ayrıca ona ölüm, ahiret günü. Allah'tan başkasına baş eğmeme konularına dair bir şiir nisbet edilmektedir (Sezgin, 1, 506).

Ahmed b. Hanbel'in günümüze kadar gelip gelmediği bilinmeyen et-Tefsir ve Kitabü'l-Fera'iz adlarında iki eseri daha vardır, et- Tefsir'in el-Müsned'den birkaç misli daha hacimli olduğu ve 120 bin hadis ihtiva ettiği söylenmektedir. Zehebi Kitabü'l-Fera'iz in bir kısmını gördüğünü söylemektedir. Ayrıca Kitabü'n-Nasih ve'l-mensuh, Kitabü'l-Menasik, Kitabu Ta'ati'r-Resul, et- Tarih, Hadisu Şu 'be, el-Mukaddem ve'l -mu'ahhar fi'l-Kur'an, Cevabatü'-Kur'an, Nefyü't-teşbi'h ve el-İmame adlı eserler de kaynaklarda ona nisbet edilmektedir. Talebesi Ebu Bekir el-Hallal'in yaptığı uzun seyahatler sonunda diğer talebe arkadaşlarından yüz kadarıyla görüşmek suretiyle derlediği, İbn Hanbel'in sözlerini, fetvalarını, ilel, raviler, sünnet ve fıkha dair görüşlerini ihtiva eden ve her biri üçer cilt hacminde olduğu belirtilen Kitabü'l- İlm, Kitabü'l- 'İlel, Kitabu's-Sünne ve Kitabü'l-Cami' adlı eserler de dolayısıyla onun eserleri arasında sayılabilir.


Hadis ilmindeki Yeri:

Ahmed b. Hanbel'in hayatını dolduran yegâne meşgale hadis olmuştur. Hayatını hadise göre tanzim etmiş, yazdığı her hadis ile mutlak amel ettiğini söylemiş, kendisinden istenen fetvaları da hadise dayanarak vermiştir. Örnek davranışlarıyla İbn Hanbel'in takdirini kazanmış olan muhaddis ve zahid Abdulvahhab b. Abdulhakem el-Verrak ona altmış bin fetva sorulduğunu, hepsini de "haddesen ve "ahberana" diyerek hadislerle cevaplandırdığını söylemiştir. Ebu Zura er-Razi'nin birlikte yaptıkları müzakerelerde tesbit ettiğine göre Ahmed b. Hanbel -mükerrerleriyle birlikte- 700 bin (veya bir milyon) rivayeti ezbere bilmekteydi. Oğlu Abdullah da onun bir milyon rivayet derlediğini ve yazdığı her rivayeti ezberlemeyi prensip edindiğini söylemektedir. Kuvvetli hafızasıyla tanınan Ebu Zür'a, onun hıfzının kendisininkinden çok daha sağlam olduğunu çeşitli örnekler vererek itiraf etmiştir. Ahmed b. Hanbel'e göre, fakih sayılabilmek için iyi bir muhaddis olmak, en az dört yüz bin rivayeti ezbere bilmek ve sıhhatinden emin olunmayan rivayetlerle fetva vermekten kaçınmak gerekir. İshak b. Hani, "Fetva verme hususunda pek cüretkar davrananlarınız, ateşe atılmakta en cüretkar olanlarınızdır" mealindeki hadis hakkında görüşünü almak istediği zaman, hadisteki tehdide muhatap olan kimselerin, duymadığı rivayetlerle fetva verenler olduğunu söylemiştir. Hadis kitaplarına sahip olmayı onların içindeki rivayetlerle amel etmek için yeterli görmemiş, ayrıca bu rivayetlerin mahiyetini bilmek gerektiğini ifade etmiştir. Oğlu Abdullah kendisine böyle birinin durumunu sorduğu zaman, zayıf bir hadisle değersiz bir rivayeti, kuvvetli bir senedle çürük bir senedi ayıramayanların kitaplardaki hadislerle amel edebilmek için bu sahalarda otorite olan âlimlere danışması gerektiğini belirtmiştir. İmam Şafii, Iraklılarla yaptığı bir münakaşada ele aldıkları konuya dair hiçbir hadis hatırlayamadığını söyleyince, ona aynı konuda üç hadis okuyan talebesi İbn Hanbel'e sahih hadisleri kendisinden daha iyi bildiğini itiraf etmiş ve kendi kanaat ve fetvalarının aksine sahih bir hadise rastlarsa haber vermesini istemiştir.


Ahmed b. Hanbel'in sahih hadisleri iyi bilmesine rağmen el-Müsned'de zayıf hadislerin bulunması, eserine malzeme toplarken kabul ettiği şartlardan kaynaklanmaktadır. Hadis münekkitlerince yalancı olduğu ileri sürülen kimselerden kesinlikle hadis almamış, bunun yanında doğru sözlülüğü ve dindarlığı ile bilinen ravilerin rivayetlerini kabul etmekte bir mahzur görmemiştir. Yalancı olmamak kaydıyla rivayet şartlarının tamamı kendinde bulunmayan bazı ravilerden hadis almasının sebebi, herkesin aradığını bulabileceği büyük bir hadis külliyatı meydana getirme arzusuyla yakından ilgilidir. Vefatından bir müddet önce oğlu Abdullah'tan el-Müsned'deki zayıf bir hadisi çıkarmasını istemesi, eserini şartlarına uymayan rivayetlerden tamamen ayıklayamadığı kanaatini uyandırmaktadır. Ayrıca ondan hem kendisinin hem de yakın arkadaşlarının helal ve harama, sünnet ve ahkâma dair rivayetleri kabul ederken son derece titiz davrandıkları, fakat bir hüküm getirmeyen, sadece faziletli amellere teşvik eden, ayrıca Hz, Peygamber'e isnad edilmeyen haberlerde aynı titizliği göstermedikleri rivayet edilmektedir. Gerek Ahmed b. Hanbel'in gerekse aynı kanaatte olan bazı muhaddislerin zikredilen konularda müsamahakâr davranmaları, buna benzer rivayetleri başka tariklerle takviye edebilecekleri düşüncesinden ileri gelmektedir. Şurası da unutulmamalıdır ki Ahmed b. Hanbel zamanında hadisler "sahih" ve "zayıf" diye iki kısımda ele alınmakta ve zayıf terimi, daha sonra ortaya çıkan hasen rivayetleri de kapsamaktaydı. Onun faziletli ameller konusunda delil olabileceğini söylediği zayıf hadisler bugünkü anlamda zayıf rivayetler değil, en azından hasen rivayetlerdir. Kıyasa tercih ettiği zayıf hadisler de aynı şekilde hasen rivayetlerdir. Hasta yatağında bile eserini zayıf rivayetlerden arındırmaya çalışması ve pek güvenilmeyen ravilerden alınmaları sebebiyle garib sayılan hadislerin yazılmasına karşı çıkması, onun bu kabil rivayetlere karşı müsamahakâr davranmadığının delilidir. Nitekim üçüncü tabakaya mensup hadis münekkitlerinin en titizi olarak Yahya b. Main ile Ahmed b. Hanbel kabul edilmektedir. İbn Sa'd, İcli, Ebu Hatim er-Razi, Nesai ve İbn Hibban gibi hadis münekkitlerinin onun bu sahada otorite ve güvenilir bir ravi, hadisin hem fıkhını hem de tefsirini bilen bir hafız olduğunu söylemeleri hadisteki yerini belirtmeye kâfidir. Rivayet ettiği hadisten elde edilecek hükümleri bilmek, ancak büyük muhaddislerde görülen bir özelliktir. Hadis hafızı Salih Cezere, kendilerine yetiştiği muhaddisler içinde hadislerin fıkhını en iyi onun bildiğini belirtmektedir...

(T.D.V.İslAns. 2/ 75-80)


Konu Başlığı: Ynt: Ahmed Bin Hanbel
Gönderen: Kaan Han üzerinde 10 Şubat 2015, 21:45:29
Allah razi olsun paylasim icin.


Konu Başlığı: Ynt: Ahmed Bin Hanbel
Gönderen: Ruhane üzerinde 24 Ocak 2017, 21:22:03
Sealmun aleykum Allahim boyle mubareklerin sefaatine nail eyleain bizleri insaalalh


Konu Başlığı: Ynt: Ahmed Bin Hanbel
Gönderen: Sevgi. üzerinde 25 Ocak 2017, 00:50:13
Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Bu güzel bilgiler için Allah ( Celle Celalühu ) Razı olsun. Vesileniz ile mübareklerin hayatlarını öğreniyoruz. Mevlam ilmimizi artırsın inşaAllah. Amin ecmain.