> Forum > ๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑ > Sakarya İlitam > Ders Notları ve Özetler > 5.Yarıyıl Dersleri > Sistematik Kelam > Sistematik Kelam 5.Ünite
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sistematik Kelam 5.Ünite  (Okunma Sayısı 4868 defa)
03 Temmuz 2012, 20:41:18
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 03 Temmuz 2012, 20:41:18 »



Sistematik Kelam 5.Ünite



İSBAT-I VACİP VE ALLAH’IN İSİMLERİ
ALLAH’IN VARLIĞININ İSPATI (İSBÂT-I VÂCİB)



Din bilginleri, İslâm düşünce tarihi boyunca fikrî düzeyde Allah inancı üzerinde uzun
ve yoğun mesaîler sarf etmiş, O’nu anlamanın yollarını araştırmış, sonuç olarak “aklî
istidlal” ve “kalbî mârifet” olmak üzere iki ana metod üzerinde durmuşlardır. Bunlardan
aklî istidlâl yöntemini felsefe ve kelâm; kalbî mârifet yolunu ise tasavvuf tercih etmiştir.

AKLÎ İSTİDLALİN ROLÜ
İlk dönem bilginlerinden Ebû Hanîfe’ye (ö. 150/767) göre, mârifetullah konusunda nazar ve istidlâl metodunu kullanmak herkese vâcibdir.
İmâm Eş‘arî ise, mârifete kitab, sünnet, icmâ ve aklî deliller ışığında ulaşılabileceğini ileri sürmüştür.
Mârifetullahın aklen zorunlu (vâcib) olduğu görüşünde olan İmâm Mâtürîdî de, bu konuda aklı ön plana çıkarmış, sadece naslardan elde edilen bilgilerin mârifetullahı sağlamayacağını belirterek, bu hususta taklitçiliği reddetmiştir.
Ebû Ali el-Cübbâî (ö. 303/916) ile Kādî Abdülcebbâr’a göre, mârifetullaha müşâhede, taklîd ve nakil metodu ile ulaşılamaz.
Allah ve sıfatları ancak hüccet ve O’nun fiilleri üzerinde düşünmek suretiyle anlaşılabilir. Bu durumda bir çok Ehl-i Sünnet bilgininin mârifetullah görüşünün bir yönüyle Mu‘tezile bilginleriyle paralellik arzettiği söylenebilir.
Eş‘arîlerin çoğunluğu, Allah’ın ancak vahiy yoluyla tanınabileceği görüşündedir.Eş‘arî ulemâsına göre, Allah’ın varlığı konusunda “nazar” yöntemini kullanmak bir zorunluluktur.
Allah’ın gerçek anlamda bilinmesi sadece resullerin irşadıyla mümkündür.
İmâm Eş‘arî ve onu izleyen âlimlerin “Allah’ın tanınması zorunludur, zira evrendeki mükemmellik bunu gerçekleştiren bir zâta (sânî) işaret eder” şeklindeki görüşlerini yeterli bulunmadığı, ayrıca O’nun sıfatları ile fiilleri üzerinde düşünmenin (nazar) gerekliliği eklenmesi gerektiği kabul edilmiştir. Ulemaya göre, iman da ancak bu şekilde sahih olur.
Alimlere göre, Allah’ın bilinmesinde sonuç alınabilecek en iyi metot, O’nun yarattığı şeyler üzerinde düşünmektir.
Kelamcılar, insanın yokluk sahnesinden varlık alanına çıkartılmasını, hayatı boyunca kullandığı yetenekleri, Allah’ın varlığının delili olarak kabul eder. Her mükellef kişinin Allah’ı tanıması gerektiğini belirtir. Ancak onlara göre Allah, zâtı açısından gerçek anlamda tanınması mümkün bir varlık değildir. Nitekim bazı İslâm âlimleri de bu gerçeği, Hz. Ebû Bekir’e nispet edilen "bir şeyin anlaşılmayacağını idrak etmek de bir tür idraktir" sözüyle dile getirmiş, bu anlayışın da bir nevi iman olduğunu vurgulamak istemişlerdir.
Kelamcılara göre, insanların Allah’ın kemal sıfatlarına sahip olduğunu ve O’nun noksanlıklardan münezzeh bulunduğunu bilmesi gerekmektedir.
Bilginlere göre, Allah kendi sıfatlarının bilinmesi için deliller ortaya koymuş, fiillerinin müşâhede edilmesini ve buradan kendi varlığına istidlâllerde bulunulmasını istemiş, ancak zâtının gerçek mahiyetini insanlara gizlediğini belirtmiştir. Böylece Zât-ı ilâhî, takdisi hatırlatan bir azamet ve celâl perdesi altında gizlenmiştir.
Bazı kelamcılar, yapılan sâlih ameller sonucu mârifetullahın elde edilebileceği şeklindeki tasavvufî anlayışa karşı çıkmakta ve Allah’ın varlığı ve birliğinin kavranılması konusunda en başarılı yöntemin, O’nun fiilleri üzerinde tefekkür etmek olduğunu kabul etmektedir.
 
Ulemaya göre, insanın en güzel bir şekilde (ahsen-i takvîm) yaratılışı, mârifetullah konusunda önemli bir delildir. Onlara göre, Kur’an’da kendisine yemin edilen nefis de, Allah’ın varlığını ve sıfatlarını isbat etmektedir.
Hz. Peygamber, Allah’ı tanıma yollarının sınırını bildirmiştir. Buna göre, aslında hiç kimse Allah’ı gereğince kavrayamaz, O’nu inkâr etmek isteyen kimse de inkârını delillendiremez. Allah’ın fiillerini istidlâl yoluyla anlama konusunda verilebilecek en güzel örneğin, ruh olduğunu belirten bilginler vardır.

İSPAT METODLARI
Din bilginleri, İslâm düşünce tarihi boyunca fikrî düzeyde Allah inancı üzerinde uzun ve yoğun mesaîler sarf etmiş, O’nu anlamanın yollarını araştırmış, sonuç olarak “aklî istidlal” ve “kalbî mârifet” olmak üzere iki ana metod üzerinde durmuşlardır. Bunlardan aklî istidlâl yöntemini felsefe ve kelâm; kalbî mârifet yolunu ise tasavvuf tercih etmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’tan bahseden âyetlerin çoğu, O’nun sıfatlarını konu edinmiştir.İlk dönem bilginlerinden Ebû Hanîfe’ye (ö. 150/767) göre, mârifetullah konusunda nazar ve istidlâl metodunu kullanmak herkese vâcibdir.
İmâm Eş‘arî ise, mârifete kitab, sünnet, icmâ ve aklî deliller ışığında ulaşılabileceğini ileri sürmüştür.
 
Mârifetullahın aklen zorunlu (vâcib) olduğu görüşünde olan İmâm Mâtürîdî de, bu konuda aklı ön plana çıkarmış, sadece naslardan elde edilen bilgilerin mârifetullahı sağlamayacağını belirterek, bu hususta taklitçiliği reddetmiştir.
 
Mu‘tezile’nin çoğunluğuna göre ise kul için Allah’ı bilmek aklî ve nazarî olarak vâcibdir. Kādî Abdülcebbâr (ö. 415/1024) Allah’ın varlığının isbatı ve tanınması konusuna büyük önem vermiştir. Ebû Ali el-Cübbâî (ö. 303/916) ile KādîAbdülcebbâr’a göre, mârifetullaha müşâhede, taklîd ve nakil metodu ile ulaşılamaz.
Bu durumda bazı Ehl-i sünnet bilginlerinin mârifetullah görüşünün bir yönüyle Mu‘tezile bilginleriyle paralellik arzettiği söylenebilir.
 
Eş‘arîlerin çoğunluğu, Allah’ın ancak vahiy yoluyla tanınabileceği görüşündedir. Onlara göre mârifetullahın nakil ile vâcib olduğu konusunda nas ve icmâ vardır. Bu bilginlerin “icmâ” ile Eş‘arî âlimlerinin konuyla ilgili müşterek kanaatlerini kastettikleri anlaşılmaktadır.
Kur’an’da Allah’ın varlığı konusuyla doğrudan alâkalı bir âyette, gerek dış (âfâk) ve gerek iç (enfüs) âlemde, O’nun varlığına deliller bulunduğu bildirilmektedir. Allah’ın varlığını isbat çabası, felsefe ve kelâmın en önemli problemi olmuştur
   Ehl-i sünnet bilginleri, bunun isbatının ise akıl yoluyla yapılması gerektiğini, bu nedenle aklî istidlallere dayanmadan benimsenen bir imanın, sahibini şüphe ve vesveseden uzaklaştırmayacağını özellikle vurgulamışlardır.
1. Hudûs Delili
Hudûs, kelâm literatüründe terim olarak “bütünüyle tüm evrenin mevcudiyetine yokluğun tekaddüm etmesi, bu varlıkların bir zamanlar yok iken, sonradan var edildikleri olgusunu” ifade eder.
İslâm bilginlerinin çoğunluğunun yaklaşımları doğrultusunda, hudûs deliline, Hz. İbrâhim’in, evrenin yaratıcısını arayışını konu edinen âyetlerin (el-En‘âm 6/75–79) ışık tuttuğunu ileri sürmüşlerdir. Bu doğrultuda Kur’an’ın da ruhuna uygun olan bu delilin, ilk defa Ca’d b. Dirhem (ö. 124/742) ve Cehm b. Safvân (ö. 128/745–746) tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Bu âlimler kanalıyla Mu‘tezile mensuplarına intikal eden delili, Basra Mu‘tezile ekolünün kurucusu olan Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf geliştirmiştir.
 
Eş‘arî’de açık bir şekilde görülmeyen, Ehl-i sünnet kelâmcılarıyla filozoflar tarafından kullanılagelen hudûs delilini, sünnî kelâmcılar içinde en ayrıntılı bir biçimde ve derin bir vukufla ilk defa açıklayarak işleyen bilgin İmâm Mâtürîdî, olmuştur.
 
Kelamcılara göre hudûs, “haber, duyu ve istidlâl” şeklinde özetlenebilecek olan bilgi vasıtalarının her üçüyle de sabittir. Mâtürîdî’nin buradaki haberden maksadı, Kur’ân Kerîm’de tabiatın aşkın bir güç tarafından yaratılmış olmasına dikkatlerin çekilmesidir. Bu ise yöntem itibarıyla gözlem ve istidlâle dayanan bir delildir. Yine ona göre, duyulara dayalı olan bu delil cisimlerde gözlenen ihtiyaç gerçeğiyle açıklanabilir. Cisimler ya hareket veya sükûn halinde bulunduğuna göre, birleşme-ayrışma, hareketsükûn, güzellik-çirkinlik gibi özelliklerin hâdis olduğu hem gözlemlerle hem de zıtların bir araya gelmesinin imkânsızlığıyla sabittir. Buna göre hâdis özelliklerden ayrı kalamayan bu âlemin, kadîm olması düşünülemez.
2. İmkân Delili
 
İslam filozofları ve kelamcılar varlığı iki kategoride incelemişlerdir. Buna göre, varlığı
kendinden diğer bir tabirle zorunlu varlık (vacibü’l-vücud) ile varlığı bir başkasına
muhtaç olan ya da mümkün varlık (mümkinü’l-vücud) şeklinde bir sınıflandırma
yapılmıştır. Bu delil öncelikle Kindî (III/IX yy), Farabî ve İbn Sina tarafında
kullanılmıştır. Âlemin mümkün varlık statüsünde olduğu bu nedenle de var olmak için
bir başkasına muhtaç olduğu tezini işleye imkân delili, daha çok felsefi bir karakter
taşımaktadır. Kelam bilginleri de daha sonraları bu delile sahip çıkmışlardır.
 
Ana tema itibarıyla vacip bir varlığın kanıtlanmasına yönelik olan hudus deliline
benzerlik arz etmekle birlikte, tabiattaki varlıkların, var olmaları için kendiliklerinden
güç yetirebilecek bir yapıda olmadığı tezine dayanmaktadır. Buna göre zati bir nitelik
olarak var olma özelliği kazanamayan evrendeki her şey, hadis yani sonradan olmadır.
Bu ise onu var eden ve var olmak için bir başkasına ihtiyaç duymayan aşkın bir varlığa
ihtiyaç duymaktadır. O ise vacibü’l-vücud olan Allah’tır. Eğer böyle bir ilk varlık ve
neden olmazsa, sürekli birilerini var eden ama kendisi de var olmak için bir başkasına
muhtaç olan varlıklara ihtiyaç duyar, bu ise sonsuza kadar sürmesi gerekir. Buna, devir
ve teselsül denmiştir.
3. Gāye ve Nizâm Delili
İnâyet, hikmet ve itkān olarak da adlandırılan, İslâm filozofları ile kelâmcıların müştereken kullandıkları bu delil, “âlemin birbirine uygun bir sebep ve gayeler sistemi arzetmesi” ve “bu sebep ve gayeler manzûmesinin, âlim ve âkıl bir yaratıcı tarafından yaratılması” şeklindeki iki önermeden oluşmaktadır.
ALLAH’IN İSİMLERİ
Allah’ın sıfatları ve esmâ-i hüsnâ hakkındaki ilk tartışmaları Gaylân ed-Dımaşk...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sistematik Kelam 5.Ünite
« Posted on: 02 Mayıs 2024, 03:22:35 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sistematik Kelam 5.Ünite rüya tabiri,Sistematik Kelam 5.Ünite mekke canlı, Sistematik Kelam 5.Ünite kabe canlı yayın, Sistematik Kelam 5.Ünite Üç boyutlu kuran oku Sistematik Kelam 5.Ünite kuran ı kerim, Sistematik Kelam 5.Ünite peygamber kıssaları,Sistematik Kelam 5.Ünite ilitam ders soruları, Sistematik Kelam 5.Üniteönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes