Süleyman Uludağ'ın yazısı:

Kaderi yanlış anlıyoruz. Kaderi şöyle zannediyoruz: Allah (cc) yazdı, biz de O’nun yazdığını yaşıyoruz. Bu anlayış İslam tarihindeki cebriyeci felsefenin anlayışıdır. Onlar kişiyi Allah’ın iradesi önünde, rüzgârın önündeki yaprak gibi görürler. Elbette ki bu bakış tarzı İslam’ın ruhuna aykırıdır. Zira bu anlayışta kulun iradesini yok sayma söz konusudur. Sanki Allah (cc) bizi zorluyor, mecbur kılıyor, biz de yazılanı yapıyoruz. Bu bakış doğru değildir. Kaderi şöyle tanımlayabiliriz: Yüce Allah kulun ne yapacağını biliyor. Çünkü Allah’ın ilmi zaman ve mekâna kayıtlı değildir. Allah (cc) bizim ileride yapacağımızı bildiği için de “kader kitabımıza” bunları yazıyor. Biz de zamanı gelince yazılanı yaşıyoruz. İsteyen, irade eden, planlayan insanın kendisidir. Kulun istediğini, istediği tarzda yazan da Yüce Allah’tır.

KADERE ETKİ EDER

Kaderin iki yönü vardır. Bunlardan birinden biz sorumlu değiliz. Birinden ise sorumluyuz. Sorumlu olmadığımız yönü şudur: Cinsiyetimiz, boyumuz, fiziksel özelliklerimiz, geçireceğimiz sıkıntılar, sevinçler, elemler, coşkular vs. Bunlardan biz sorumlu olmayız. Zira bunları belirleme imkânına sahip değiliz. Sorumlu olduğumuz kader ise şudur: Günah, sevap, iyilik, kötülük, merhamet, haksızlık vs. Nefs, akıl ve vicdanla ilgili her türlü tasarrufumuz, sorumluluk alanımızdadır. Kişi kaderimde şu yazılıdır diyerek tedbirsiz davranamaz. Kendini kadere teslim etmez. Bu âlemde yapacağı iyi şeylerin, kaderin çizildiği o ezeli âlemde kaderin şekillenmesine etki ettiğini bilmelidir. Belki Yüce Allah (cc) sonsuz rahmetiyle sizin için 50 yıllık bir ömür biçmişken, sizin yapacağınızı bildiği iyi amellerinizden, baba-anne duası almanızdan, vereceğiniz sadakadan dolayı ömrünüzü 80 yıl ile noktalamış olabilir. Bu bizim için kapalı bir kutudur. Bilemeyiz. Ne kadar konuşsak da çözemeyiz. Çünkü ilahi tasarrufun şifreleri Yüce Rabbin katındadır.

ÖNCE TEDBİR ALIN

Hz. Ömer halifeliği zamanında Şam’a gider. Şam’da veba salgını vardır. Peygamberimiz (sav) daha önceleri bulaşıcı hastalıkların görüldüğü bölgelere girmeyi ve oradan çıkmayı yasaklamıştı. Bir anlamda modern karantinayı uygulatmış ve emretmişti. Bunu bilen halife Şam’a girmek istemez. Uzun uzun istişarelerde bulunur ve sonunda Şam’a girmeden geri dönmek ister. Sahabenin büyüklerinden ve cennetle müjdelenmiş olan Ebu Ubeyde (ra), Hz. Ömer’e itiraz eder. “Sen Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” der. Hz. Ömer şu cevabı verir: “Evet! Onun kaderinden yine Ömer’in kaderine kaçıyorum” der. Meseleyi anlamaya çalışan Ebu Ubeyde’ye ise şu örnekle durumu anlatır: “Ne dersin? Senin bir deven olsa, bir vadiye insen, bir tarafı ağaçlık, diğeri yeşillik olsa. Çorak yere gitsen bu kaderdir işte. Yeşillik yere gitsen, bu da kaderdir. (Siyretü Ömer, Ahmet Taci, 190-191) Kaderi doğru anlamak lazım. Kaderci anlayış, teslimiyetçi bakış tarzı İslam’ın tevekkül anlayışına aykırıdır. Tevekkül yani teslimiyet Hz. Peygamber’in (sav) şu sözlerinde anlamını buluyor: “Deveni bağla, sonra tevekkül et.” Köyden gelen Arap, deveyi kapıya salıp mescide gelince Peygamberimiz (sav) sordu: “Deveni ne yaptın?” O şöyle cevap verdi: “Kapıya saldım, Allah’a (cc) teslim ettim. Tevekkül ettim.” Hz. Peygamber (sav) şöyle cevap buyurdu: “Deveni bağla, sonra Allah’a (cc) tevekkül et.”

Sabah
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın

ÖNCE TEDBİR ALIN

Hz. Ömer halifeliği zamanında Şam’a gider. Şam’da veba salgını vardır. Peygamberimiz (sav) daha önceleri bulaşıcı hastalıkların görüldüğü bölgelere girmeyi ve oradan çıkmayı yasaklamıştı. Bir anlamda modern karantinayı uygulatmış ve emretmişti. Bunu bilen halife Şam’a girmek istemez. Uzun uzun istişarelerde bulunur ve sonunda Şam’a girmeden geri dönmek ister. Sahabenin büyüklerinden ve cennetle müjdelenmiş olan Ebu Ubeyde (ra), Hz. Ömer’e itiraz eder. “Sen ALLAH’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” der. Hz. Ömer şu cevabı verir: “Evet! Onun kaderinden yine Ömer’in kaderine kaçıyorum” der. Meseleyi anlamaya çalışan Ebu Ubeyde’ye ise şu örnekle durumu anlatır: “Ne dersin? Senin bir deven olsa, bir vadiye insen, bir tarafı ağaçlık, diğeri yeşillik olsa. Çorak yere gitsen bu kaderdir işte. Yeşillik yere gitsen, bu da kaderdir. (Siyretü Ömer, Ahmet Taci, 190-191) Kaderi doğru anlamak lazım. Kaderci anlayış, teslimiyetçi bakış tarzı İslam’ın tevekkül anlayışına aykırıdır. Tevekkül yani teslimiyet Hz. Peygamber’in (sav) şu sözlerinde anlamını buluyor: “Deveni bağla, sonra tevekkül et.” Köyden gelen Arap, deveyi kapıya salıp mescide gelince Peygamberimiz (sav) sordu: “Deveni ne yaptın?” O şöyle cevap verdi: “Kapıya saldım, ALLAH’a (cc) teslim ettim. Tevekkül ettim.” Hz. Peygamber (sav) şöyle cevap buyurdu: “Deveni bağla, sonra ALLAH’a (cc) tevekkül et.”

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın