> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Öfke Ve Sorgu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Öfke Ve Sorgu  (Okunma Sayısı 1185 defa)
29 Temmuz 2011, 16:44:05
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 29 Temmuz 2011, 16:44:05 »



Öfke Ve Sorgu


Kabul etmek gerekir ki, statükonun dışında ve hatta karşısında inanç ve görüşler dile getiren, bunu yaparken de her türlü müşrik tepki ve tehlikesine karşılık gö­rünürde hiçbir yardımcısı olmayan birisi biraz garip, biraz acınacak bir halde gö­rünür. Birçokları açısından böyle bir kişiyi ciddiye almak zordur. Bu nedenle Hz. Muhammed'in risâlet görevinin ilk günlerinde olduğu gibi, Hz. İbrahim de risâ-letinin ilk günlerinde ciddiye alınmadı. Bunun izlerini bir ayette buluyoruz: 'On­lar; 'Sen bize hakikat mı getirdin, yoksa sen şakacılardan mısın?' dediler.[473]

Hz. İbrahim nüfusu yüzbinleri bulan bir şehirde, putları kabul etmeyen tek ki­şiydi. Herkesin özel putunun bulunduğu böylesi bir yerde, hemşehrileri O'nun kendisine görünmeyen, soyut bir bir put edindiği düşünmüş olabilirler. Fakat za­manla anladılar ki, Hz. ibrahim o toplumda hiç kimsenin sahibi olmadığı soyut bir put edinmemiş ti. Zira O, bütün putlara karşı olduğunu söylüyordu. Bütün putların hiçbir işe yaramayan şeyler olduğunu ilan ediyordu. İşte o zaman iş de­ğişmeye başladı. Bütün putlara yönelik ifadelerin, şehrin en büyük putunu, dola­yısıyla o putu temsil eden 'Baş ttmrı'yı ve temsilcisini hedef aldığı açıktı. Bunu ka­bul edemezlerdi. Zira o hepsinin putuydu; kralıydı.

Müşrikler, önceleri ciddiye almadıkları Hz. ibrahim'in aslında ciddiye alınma­sı gerektiğini kısa süre sonra fark ettiler. Anladılar ki, problem, bir kişinin putla­rı reddedişi değildi. Problem, toplumun inancının ve yaşantı tarzının merkezini oluşturan putu reddedişti. İş bununla da kalmamakta, bu putların meşruluklarım sağlayan en önemli dayanak konumundaki gelenek de reddedilmekteydi. Hatta putperest geleneğin dayanağı konumundaki tüm ataların tamamının yanlış iş yap­tıkları ilan ediliyordu: 'Onlar; 'Atalarımızı bunlara ibadet ediyor bulduk' dediler. İb­rahim dedi ki; 'Yemin olsun, siz ve atalarınız açık bir sapıklık içindesiniz.[474]

Müşrikler açısından problemin boyutu büyüktü. O sıralar ülkenin kralı olan Nemrut da olup bitenlerden haberdar olmuştu. Putların bir fonksiyona sahip ol­madığının ilanının, kendi otoritesinin meşruluk dayanağım hedef aldığı ortaday­dı. Zira o, 'Baş tanrı' olan "Ay Tanrısı' Nanna'nm insanlar arasındaki tek temsilci­siydi. Nanna'yı temsil eden heykel reddedilince, Nanna da reddedilmiş olmaktay­dı. Nanna reddedilince, Nemrut'un otoritesi reddedilmekte, iktidarı gayr-i meşru ilan edilmekteydi. Nemrut açısından bu büyük bir problemdi. Fakat acaba Hz. ibrahim aslında 'Ay Tanrısı' Nanna'nm bizzat kendisini değil de, varlığını sembo­lize eden heykeli reddediyor olamaz mıydı? Eğer böyle ise Nemrut açısından bir problem söz konusu değildi. Çünkü Nanna'nm varlığının kabulü, kendi otorite­sinin de kabulü anlamına gelirdi. Ancak, durum düşünüldüğü gibi çıkmadı. Hz. İbrahim, Nanna'nm sadece heykelini değil, esasında Nanna'mn sözde varlığını ve sıfatlarını da reddediyor; tüm bunların hayal ürünü şeyler olduğunu ilan ediyor­du; gidişatını hiçbir şekilde değiştirmeyeceğini de özellikle ifade ediyordu: 'Gece­nin karanlığı bastırdığı zaman, gökte bir yıldız gördü ve haykırdı: 'Söyleyin, bu mu benim Rabbim?' Ama yıldız kaybolunca 'Ben kaybolup, batıp giden şeyleri sevmem dedi. Bir de ayın parlak bir şekilde doğmakta olduğunu görünce: 'Peki söyleyin, bu mu benim Rabbim' diye haykırdı. Ama ay da batınca 'Gerçekten eğer Rabbim beni doğruya iletmese, ben kesinlikle sapıklığa düşmüş kimselerden olurum' dedi. Sonra güneşin doğduğunu görünce: 'Bu mu benim Rabbim? Bu hepsinden de büyük' diye haykırdı. Ama o da kaybolunca 'Ey halkım! Ben sizin gibi, Allah'tan başka şeylere ilâhlık yakıştırmaktan uzağım. Bakın, ben gerçeklere uymayan her şeyden uzak du­rarak yüzümü ve özümü, gökleri ve yeri var eden Allah'a çevirmekteyim. Ve ben, O'nâan başkasına ilâhlık yakıştıranlardan değilim.' Toplumu onunla tartışmaya gir­di, bunun üzerine onlara: 'Allah beni doğru yola iletmiş olmasına rağmen, benimle O'nun hakkında hâlâ tartışıyor musunuz? Bilin ki ben Allah'tan başka ilâhlık yakış-tırdığınız hiçbir şeyden korkmuyorum. Zira Rabbim olan Allah dilemedikçe, bana hiçbir kötülük dokunmaz. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Artık düşünüp Öğüt al­mayacak mısınız?' Siz Allah'ın hakkında, hiçbir hüküm göndermediği şeyleri O'na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden niçin korka­yım? Şimdi biliyorsanız söyleyin bakalım, iki guruptan hangisi güvende olmaya da­ha layıktır; Allah'ı bir olarak kabul edenler mi, yoksa putlara ilâhlık yakıştıranlar mı?.[475]

Bütün bunlar başta Nemrut olmak üzere, bireysel ve toplumsal hayatlarının temelini oluşturan ilkeleri putlarıyla meşrulaştıranlar için oldukça tehlikeli söz­lerdi. Bu sözler bireysel ve toplumsal hayatın bütün ilke ve özelliklerini hedef almakta ve yanlış olarak nitelemekteydi. Dolayısıyla her iki taraf için de prob­lem büyüyordu. Müşrik eşraf için problem büyüyordu; çünkü inanç, düşünce ve yaşantının her alanında sahip oldukları bütün şeyler yanlışlanıyor ve açıkça red­dediliyordu. Hz. ibrahim için problem büyüyordu; çünkü başlarında ülkenin kralı olan Nemrut'un da bulunduğu, büyük bir topluluk öfke içerisinde karşı­sında yer alıyordu. Fakat Hz. İbrahim için söz konusu olan problem ve o prob­lemin neden olduğu tehlike görünüşteydi. Zira O, alemlerin Rabb'i olan Allah'ın taraftarıydı. Allah'a dost olan [476] Allah'ın yardımını alan birisi ise za­yıf, güçsüz değildi.

Hz. İbrahim çekinmeden, korkmadan görevine devam etti. İlâhî hakikatleri ilandan bir an olsun geri durmadı. Bir ara 'Ay Tanrısı1 Nanna'yi ve diğer güneş, yıl­dız 'tanrılarım' reddettiği için, başına büyük bir bela gelmesini bekleyen halkın arasına karıştı ve puthanenin bulunduğu yere gitti. Amacı düşündüğü bir planı uygulamaya koymaktı; 'Andolsun Allah'a, sizler arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım [477] diyerek bir karar vermişti. Bunu yapabilmesi için halkın puthanenin yanından uzaklaşması gerekmekteydi. Çevresindeki insanlara 'Sizler neye tapıyorsunuz? Birtakım uydurma ya­lanlar için mi Allah'tan başka ilâhlar ediniyorsunuz? Alemlerin Rabb'i hakkındaki düşünceniz nedir? [478] diye sordu. Bu soru müşrikler için Nanna'nm azabını çağırmakla eş anlamlıydı. Korktular, azabın gelmesinin çok yakın olduğu­nu düşündüler. Hz. ibrahim sorusunu takiben; 'Sonra yıldıza bir göz attı. 'Ben doğ­rusu hastayım' dedi.[479] Müşrikler, ilahî azabın geliyor olmasından iyice emin oldular. Nanna'mn azabının Hz. ibrahim'in üzerine inmekte olduğuna emindiler. O azap kendilerine de dokunmaması için, 'arkalarım dönüp O'ndan kaç­tılar. İbrahim de kimselerin bulunmadığı o günde, onların putlarına yaklaştı ve 'Önü­nüze konulmuş bu güzelim yemeklerden niçin yemiyorsunuz? Neyiniz var ki, konuş­muyorsunuz?' dedi. Sonra üzerlerine yürüyüp, tüm gücüyle vurup kırdı onları. [480] O, putların hepsini paramparça etti, yalnız kendisine başvursunlar diye, en büyük putu bıraktı.[481] Çok geçmeden halk yığın halinde topla­nıp oraya geldi.[482] Onlar dönüp puthanede olanları görünce, 'Bunları putlarımıza kim yaptı?' diye sordular. 'Onun haksızca iş yapan biri olduğunda kuşku yok!' dediler. İçlerinden bazıları, 'ibrahim denen bir gencin, o tanrıları diline doladı­ğını İşitmiştik. Onu insanların gözü önüne getirin, mahkemesi ve cezalandırılması halk önünde olsun da, belki ona şahit olunca, ondan ibret alırlar' dediler. İbrahim on­ların yanlarına getirilince, 'Bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?' diye sordular. İbra­him, 'Belki onu, putların büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorsa ona sorun' dedi. Bunun üzerine vicdanlarına dönüp, 'Doğrusu asıl zalim olan, yaratılış gayesi dışında yaşa­mak suretiyle yoldan çıkan biziz!' diyerek kendilerini suçlamış oldular. Ama çok geç­meden, yine eski düşünce tarzlarına döndüler ve İbrahim'e, 'Bu putların konuşama­dıklarını, kendin de pekala biliyorsun.'1 dediler. İbrahim, 'O halde' dedi; 'Allah'ı bıra-kıpta size hiçbir şekilde ne yaran, ne de zararı dokunmayan şeylere mi tapınıyorsunuz? Yuh olsun size de, Allah yerine tapınıp durduğunuz bütün bu nesnelere de! Hâ­lâ akletmeyecek misiniz?.[483]

Putların aşağılanıp, reddedilmesi; kırılması; putların sembolize ettiği başta 'Ay Tanrısı1 Nanna olmak üzere bütün 'tanrıların' reddedilmesi ve bunlara bağlı ola­rak Kralın otoritesinin gayr-i meşru ilan edilmesi, Kral Nemrut ve adamları için önemli bir problemdi. Nemrut, Hz. İbrahim'le görüşmeye karar verdi. Eğer O'nu düşüncelerinden vazgeçirebilir veya tartışarak yanlışlığını ispatlayabilirse, kendi­si ve saltanatı için söz konusu olan problemi çözerdi. Yoksa her geçen gün altın­daki tahtının biraz daha sallandığını fark etmeye başlamıştı. Hz. İbrahim'in sözle­ri, otoritesinin dayanaklarını bir bir yıkıyordu. Hz. İbrahim, Nemrut'un huzuru­na çıkarıldı. Nemrut, Hz. İbrahim'le tartışmaya girişti.[484] O, Hz. ib­rahim'i hemen öldürüp, işi bitirmeyi düşünmedi. Düşündüyse de bu düşüncesini yararlı bulmadı. Çünkü böylesi bir durumda, Hz. İbrahim'in fikirlerinin bazıları tarafından benimsenmesinden korktu. Hz. ibrahim'i tartışmada yenecek olursa, bu durumda hiç kimsenin Hz. İbrahim'in taraftarı olmak istemeyeceğini hesapla­dı. Bu amaçla önce tartışmaya girdi. Fakat Hz. ibrahim'in iş olsun diye tartışmak niyeti yoktu. Tevhid'in ciddiyeti, ciddi olmayan tartışmalara konu olmaya engel­di. Hz. ibrahim durumu kısa sûrede sonuçlandırmak için halkın gözünde ıBa$ tan­rı' Nanna'nın yeryüzündeki temsilcisi olan ve onun adına toplumu yöneten Nem­rut'a hitaben, 'Benim Rabb'im diriltir ve öldürür [485]dedi. Nemrut, bu söz karşısında cevabını hemen verdi: 'Ben de öldürür ve diriltirim.[486] O bu sözüyle, istediğini öldürebileceğini, öldürmeye karar verdiklerini de serbest bırakıp öldürmekten vazgeçebileceği ve buna kimsenin karışamayacağını kastedi­yordu. Bu cevap tar...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Öfke Ve Sorgu
« Posted on: 24 Nisan 2024, 15:34:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Öfke Ve Sorgu rüya tabiri,Öfke Ve Sorgu mekke canlı, Öfke Ve Sorgu kabe canlı yayın, Öfke Ve Sorgu Üç boyutlu kuran oku Öfke Ve Sorgu kuran ı kerim, Öfke Ve Sorgu peygamber kıssaları,Öfke Ve Sorgu ilitam ders soruları, Öfke Ve Sorguönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes