> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Farklı Bir Çocuk
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Farklı Bir Çocuk  (Okunma Sayısı 3476 defa)
02 Ağustos 2011, 17:31:10
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 02 Ağustos 2011, 17:31:10 »



Farklı Bir Çocuk


(Ey Muhammedi) Rabb'in sana verecek ve sen razı olacaksın. O, seni yetim bulup barındırmadı mı? O, seni şaşırmış bulup doğru yola iletmedi mi? [18]

Arap toplumunun çoğunluğu putperestti. Put, kâhin, fal ve cin, Arap putperestli­ğinin temel unsurlarını teşkil ediyordu. Putlara tapıyor, işlerini kâhinlerin görüş­lerine göre yürütüyor, falı karar ve gidişatlarının dayanağı kılıyor, beğenmedikle­ri işlerin cinlerin etkisiyle gerçekleştiğine inanıyorlardı. Mekkelilerin inanç ve ya­şantısı da, Hz. İbrahim'den kalan ve geleneklerinde hâlâ yaşamaya devam eden tevhidi unsurlara rağmen, Arap putperestliğinin söz konusu tipik özellikleriyle aynıydı. Resulüllah'm akrabaları da bundan istisna değildi. Çocukluk yıllarında en önemli sığınağı olan dedesi de hayatının büyük çoğunluğunda Mekke toplu­munun diğer bireyleriyle benzer durumdaydı. Bu konuda babası Abdullah'la ilgi­li bazı olaylar, dedesinin de Mekke toplumunun putperest adet ve uygulamaları­nın büyük oranda dışında olmadığını göstermesi açısından önemlidir. Şöyle ki: Suyun hayat olduğu gerçeğini en iyi bilenler çölde yaşayanlardır. Bir çöl yerleşi­minde yaşayan Mekkeliler için de su hayat demekti. Zira su kaynakları son dere­ce kısıtlıydı ve ihtiyaçlarını son derece güç şartlarda karşılayabiliyorlardı. Bazı kü­çük su kaynaklan ile sarnıçlarda topladıkları yağmur sulan ile ihtiyaçları olan su­yu karşılamaya çalışırlardı. Yağmur ise çok az yağardı. Kısacası, susuzluk önemli bir problemdi. Ama susuzluğu bahane ederek Mekke'yi terk edemezlerdi; çünkü Mekke, taparcasına bağlı oldukları atalarının yurduydu. Belki daha da önemlisi Mekke, en önemli gelir kaynaklarından Kabe'nin bulunduğu yerdi. Zira hac nede­niyle büyük gelirler elde ediyorlardı. Ayrıca Kabe nedeniyle, ikinci önemli gelir kaynakları olan ticaretlerinde büyük imtiyazlar elde etmişlerdi.

Esasen eskiden Mekkelilerin ihtiyacını fazlasıyla karşılayacak bir su kaynağı vardı. Ne var ki, bir ara Mekke'ye hakim olan ve herkese çok kötü davranan Hu-zâalar, Kureyş'in atalarından Kusayy'm girişimleriyle Mekke'den kovuldukları za­man, Hz. İbrahim zamanından kalan ve Zemzem olarak isimlendirilen bu su kay­nağını yeri bilinmeyecek şekilde doldurup, kaybetmişlerdi. O zamandan beri de, yüz yıla yakın süredir, su sıkıntısı Mekkeliler için büyük bir problem olmuştu. Hemen her Mekkelinin en büyük özlemi olan Zemzem'i tekrar açığa çıkarmak Ab-dülmuttalib'e nasip oldu. Abdülmuttalib, bulduğu kaynağın kullanım hakkının sadece kendi soyunda kalmasım arzuladı. Geleneksel bir görev olarak atalarından devraldığı hacıların su ihtiyacını karşılama (sikâye) sorumluluğunun gereği ola­rak, bulduğu bu kaynağın ticaretini yapmayacak; ihtiyacı olan insanların kullanı­mına vererek, yaptığı işin sadece şerefiyle yetinecekti. Ancak Abdülmuttalib'in li­deri olduğu Haşim oğulları soyunun en güçlü rakibi durumundaki Umeyye oğul­ları başta olmak üzere Mekke'nin diğer büyük aileleri, Abdülmuttalib'in bu dü­şüncesine karşı çıktılar. Zemzemin, geleneksel olarak Mekke'nin tüm ailelerine ait olduğunu ve öyle kalmaya da devam etmesi gerektiğini söyleyerek, Abdühnutta-lib'i kararından vazgeçirmeye çalıştılar. Amaçları, insanların su ihtiyacını karşıla­ma şerefinden kendilerine de bir pay sağlamaktan ibaretti. Bu şerefin, kendilerine diğer soylar, kabileler ve toplumlar indinde önemli bir itibar kazandıracağına ve hatta başta ticarî faaliyetler olmak üzere bazı ekonomik konularda önemli imti­yazlar sağlayacağına emindiler. Abdülmuttalib kararından vazgeçmedi ve bu ko­nuda muhtemel her zorluğu göğüsleyecek kararlılıkta olduğunu ifade etti. Abdül­muttalib ile diğer aile temsilcileri arasında tartışma çıktı, küçük çaplı da olsa ba­zı itiş-kakışlar yaşandı. Her an büyük bir kavga patlak vermek üzereydi. Abdül­muttalib daha önce hiç fark etmediği bir eksikliğini ilk kez o zaman fark etti. Can­ları pahasına kendisini koruyacak oğulları yoktu; sadece bir oğlu vardı. Üstelik, di­ğer ailelerin temsilcileri Abdülmuttalib'in tercihine karşı çıkışlarını, onun üzüntü­sünü artıracak, kalbini yaralayacak bir görüşle desteklemişlerdi. Alaycı bir üslûpla 'Senin sadece bir oğlun var. Bu suyu bırakacağın soyun hani nerede?' demişlerdi.

Çölün oldukça zor hayat şartlarında ve üstelik her an bir düşman baskını ihti­malinin bulunduğu bir toplumda, çok sayıda erkek çocuğa sahip olmak çok önemliydi. Bir ikisi ölse veya öldürülse bile, diğerleri ailenin korunması ve deva­mı için büyük önem ifade ederdi. Halbuki Abdülmuttalib'in birçok kızına karşılık sadece bir oğlu vardı. Abdülmuttalib, Mekkeli aile temsilcilerinden duyduğu ger­çek karşısında bir şey diyemedi. Tek oğlu Haris'le soyunun devam etmesinin çok zayıf bir ihtimal olduğunu, soyu devam etse bile çok sayıdaki oğulların sağladığı güvene sahip olamayacağını o tartışma sırasında bizzat yaşayarak öğrendi. Elleri­ni kaldırıp Allah'a dua etti. Duasında, Mekkelileri de şahit tutarak, bir söz verdi; bir adakta bulundu. Eğer yüce Allah kendisine on oğul bahşederse, birisini şükür için Allah'a kurban edecekti. Aradan yıllar geçti. Abdülmuttalib'in on oğlu oldu. Abdülmuttalib sözün değerini bilen birisiydi. Söz onun için namustu ve bu ne­denle sözünden dönmeyi düşünmedi. Üstelik Allah'a karşı söz vermişti. Fakat, sö­zünü tutma zamanı gelince ne yapacağını bilemedi, yapmaya söz verdiği işi gön­lü kaldırmadı; ama sözünü tutması ve bir oğlunu kurban etmesi gerektiğini bili­yordu. Hepsi de büyümüş olan oğullarını yanma çağırdı. Yıllar önce verdiği sözü bildirdi. Oğullan, babalarının sözünü önemli buldular. Hepsi de, verilen sözün yerine getirilmesi gerektiğini söyledi. Sözün şeref olduğu bir toplumda, sözünü tutmayan bir babanın evladı olma düşüklüğüne razı olmayacaklarını ifade ettiler, Bunun üzerine, Arap putperestliğinin bir gereği olarak, kimin kurban edileceğini fal aracılığıyla belirlemeye karar verdiler. Falda kim çıkarsa, o kurban olacaktı. Abdülmuttalib, oğullarım yanma alarak, bir puthaneye dönüşmüş olan Kabe'ye gitti. Âdet gereği, üzerinde her bir oğlunun özel işaretinin kazındığı on oku Ka­be'nin falcısına vererek, kurban olması gereken oğlunu belirlemesini istedi. Falcı, Kabe'nin içinde duran Hübel putunun önüne gitti, fal için gerekli töreni yaptı ve Hübel adına oku çekti.

Abdülmuttalib, oğullarının hepsini de çok seviyordu, hiçbirisine kıyamazdı. Fakat özellikle sekizinci oğlu Abdullah'ın kalbindeki yeri çok başkaydı; ona hiç kıyamazdı. Ne var ki falcının çektiği ok, kurban edilmesi gereken kişi olarak Ab­dullah'ı gösterdi. Abdülmuttalib üzüldü, ancak inancı gereği yapabileceği bir şey yoktu; çaresiz sonuca razı oldu. En sevdiği oğlunu kurban etmek için gerekli ha­zırlığa başladı. Bu sırada birçok Mekkeîi Kabe'nin yakınında toplanmış, kurbanın kim olacağının belirlenmesini bekliyorlardı. Abdullah'ın oku çekilince kalabalık­tan bir hoşnutsuzluk uğultusu yükseldi. Zira Ebû Talib ve Zübeyrle birlikte Ab­dullah'ın annesi olan Fâtıma, Abdülmuttalib'in diğer kadınlarının aksine, Mekkeliydi. Mekke'nin ileri gelen ailelerinden Mahzûm soyuna mensuptu. Abdullah'ın kurban edilecek olması anne tarafından akrabalarını; dayılarını, teyzelerini, kuzenlerini üzdü. Fal sonucuna itiraz edemediler; ama Abdullah'ın kurban edilme­sini de istemediler. Abdühnuttalib'den sözünden dönmesini isteyemezlerdi. Böy­lesi bir istek, yapabilecekleri bir şey değildi. Herkesin ne diyeceğini, ne yapacağı­nı bilemez bir halde donup kaldığı sırada, derde derman olacak arayışı ifade eden bir ses duyuldu. Konuşan Abdullah'ın dayısı Abdullah b. Muğire'ydi; 'Ey Abâül-muttalib! Abdullah'ı kurban edemezsin. Onu kurtarmak için her şeyimizi harcamaya hazırız. Bunu bir başka şekilde halletmenin yolunu düşünelim'. Bir başkasının sözle­ri ise çözüm olabilecek bir öneriyi dile getirdi; 'Bu durumu bir de Yesrib'teki kâhi­ne soralım, o belki bize bir çıkış yolu gösterir'. Teklif, kalabalık tarafından makûl bulundu. Yapılan teklif Abdülmuttalib'in de gönlüne hoş geldi. Abdullah'ın kur­ban edilmesi kararını erteleyerek, o gün ismi Yesrib olan Medine'ye gitmeye karar verdi. Oğullarından ikisini yanma alarak Yesrib'e gitti. Aradıkları ünlü kadın kâhinin Hayber'de olduğunu öğrence, vakit kaybetmeden Hayber'e gidip kâhini bul­du ve durumu anlattı. Kâhin, Mekke toplumunda bir kişinin fidyesinin ne oldu­ğunu sordu. Abdülmuttalib, bir kişinin can bedelinin on deve olduğunu söyledi. Kâhin, on deveyi ve kurban edilmesi gereken çocuğu alarak Kabe'nin falcısına git­melerini ve develerle çocuk arasında kura çekmelerini bildirdi. Eğer kurada Ab­dullah çıkarsa, her seferinde fidye olacak develerin sayısını on tane artırarak, ku­ra develere çıkıncaya kadar çekilişe devam etmelerini söyledi. Abdülmuttalib bu çözüme sevindi. Mekke'ye dönünce hemen kâhinin söylediklerini uygulamaya koydu. Kabe'nin falcısı, Hübel'in önünde durup biri develeri, diğeri Abdullah'ı gösteren oklardan birisini çekti. Çekilen ok Abdullah'ı gösterdi. Fidye on deve ar­tırılıp ok tekrar çekildi. Yine Abdullah'ın oku çıktı. Fidye on deve artırılıp çekiliş tekrarlandı. Çekilen ok yine Abdullah'ı gösteriyordu ve bu durum tam on kez tek­rar etti. Ancak onuncu çekilişte çekilen ok develeri gösterdi. Abdullah'ın yüz de­ve karşılığında bağışlandığına inanıldı. Fakat Abdülmuttalib'in içi rahat etmedi; çekilişi tekrar ettirdi. Fal oku yine develeri gösterdi. Çekiliş bir kez daha tekrar­landı ve yine develerin oku çıktı. Başta Abdülmuttalib olmak üzere, herkes yüce Allah'ın Abdullah'ın yerine develerin kurban edilmesine razı olduğuna inandı. Yüz deve Hübel'in önüne yatırılarak teker teker kurban edildi.[19]

Her şey Mekkelilerin putperestliğinin gereklerine göre gerçekleşmişti. Bu uy­gulamada, Mekkelilerin ve Muhammed'in akrabalarının sahip oldukları şirk her haliyle açığa çıkmıştı; Allah'a dua edilmiş, ondan erkek evlat istenmiş, hatalar ne­deniyle...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Farklı Bir Çocuk
« Posted on: 29 Mart 2024, 08:06:50 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Farklı Bir Çocuk rüya tabiri,Farklı Bir Çocuk mekke canlı, Farklı Bir Çocuk kabe canlı yayın, Farklı Bir Çocuk Üç boyutlu kuran oku Farklı Bir Çocuk kuran ı kerim, Farklı Bir Çocuk peygamber kıssaları,Farklı Bir Çocuk ilitam ders soruları, Farklı Bir Çocukönlisans arapça,
Logged
14 Ocak 2016, 23:25:15
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #1 : 14 Ocak 2016, 23:25:15 »

Alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimizin doğumu ile beraber birçok olaganustu olaylar gerceklesmiştir. Kabede putlar yuzustu devrilmiş, Kisra sarayının sutunları yıkılmıs,save gölü yere batmiş, iranda binyıldır yanan ates sonmüstur.. Efendimizin doğumu ile dunyadaki cehalet ve küfür atesi sonmus,putperetslık yıkılmıs,zulum sona ermiştir.. Doğumu, çocuklugu, gençliği, peygamberliğin gelmesı ve sonrası ayrı ayrı güzellikler barindiran Efendimize sonsuz salat ve selam olsun.. Rabbım sefaatına naıl olan lardan eylesın..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
15 Ocak 2016, 00:10:17
Hatice Akdağ 8

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 818



« Yanıtla #2 : 15 Ocak 2016, 00:10:17 »

Ve Aleyküm Selam:
Peygamberimiz'in doğumunda ele alınınca da bir huzur gelirdi.Halime'de kucağına alıralmaz para sormadan tamam kabul ediyorum demişti.Bunun gibi peygamberimizin doğmasında gönüllere huzur dolmuştu.
Bu bilgileri bizimle paylaştığınız için Allah Razı Olsun...

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

"EY KARANLIKLARIN GÖLGESİNDE TUTSAK EDİLMİŞ İNSAN
KALBİNİN İÇİNDE SENİ BEKLEYEN IŞIĞIN FARKINA VAR ARTIK
O IŞIK CENNET'TE EMANET EDİLDİ SANA
O EMANETLE İNDİRİLDİN DÜNYAYA
ATEŞLER İÇİNDE BİR NURLA
BEDEN ÇARMIĞINA GERİLDİN SONRA
KALBİNDE AÇAN BİR GÜLLE"
15 Ocak 2016, 02:57:21
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #3 : 15 Ocak 2016, 02:57:21 »

Aleykumselam.Peygamber efendimiz dogdugu andan itibaren farkli bir cocuk oldugunu gostermistir.Cocuklugu gencligi yasadiklari onun farkliligini ortaya cikramistir.Rabbim razi olsun paylasimdan kardesim.....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

15 Ocak 2016, 11:03:08
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #4 : 15 Ocak 2016, 11:03:08 »

Islamdan onceMekke de Araplar arasinda erkek cocuk cok kiymetliydi.oyleki soy yalnizca onlardan devam ederdi.kiz cocuklarinin hicbir kiymeti yoktu.
Efendimiz boyle bir ortamda dunyaya gelmis ve tum bu karanlik ortami Islamin nuruyla aydinlatmisti.
Bilgilerimizi de tazelemis okduk.Allah razi olsun paylasiminiz icin
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes