> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Hüccetullahil Baliğa > Tevhid
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevhid  (Okunma Sayısı 1545 defa)
16 Şubat 2011, 19:08:11
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 16 Şubat 2011, 19:08:11 »



Tevhid:

 

Tevhid bahsinde ise şöyle demektedir:

“Müşrikler; önemli olayların idaresi konusunda, yine olması kesin olarak programlanıp kararlaştırılan şeyler hakkında müslümanlarla aynı şekilde düşünmektedirler. Bunun dışında diğer ko­nularda ise farklı bir inanca sahiptirler.

Bunlar, daha önceki nesillerden sâlih insanların Allah’a iba­det ettiklerini, O’na yaklaştıklarını, bunun sonucunda da Allah Teâlâ’nın onlara uluhiyyet (tanrılık vasfı) verdiğini, böylece onla­rın da, diğer insanların kendilerine ibadette bulunmasına hak ka­zandıklarını kabul ederler ve inançlarını şöyle bir örnekle açıklar­lar: Hükümdarlar hükümdarına kölesi hizmet eder, hizmetinde kusur göstermez ve onun teveccühünü kazanır. Bunun sonucunda da hükümdar ona, saltanat hilati verir ve ülkesinin bir bölümünün idaresini ona havale eder. Bu makama ulaşmasıyla artık ona, (as­lında köle olmasına rağmen) o ülke halkının itaati vacip olur.

Bunlar şöyle derler: Allah’a yapılan ibadetin kabul edilmesi için, mutlaka bunlara da ibadette bulunulması gerekir. Dahası, Allah Teâlâ, son derece yücedir, erişilmez bir yerdedir; bunun için de, O’na doğrudan ibadette bulunmak bizatihi insanı O’na yaklaştıramaz. Bu itibarla, Allah ile kullar arasında aracı olmaları ve O’na yaklaştırmaları için, mutlaka sözü edilen sâlih insanlara iba­det etmek gerekir.

Bunlara göre, onlar işitirler, görürler, kullan için şefaat eder­ler, onların işlerini düzenlerler ve onlara yardım ederler.

Bu inançlara sahip olan müşrikler, zamanla onların adına taşları yontmuşlar ve bu heykelleri ibadetleri esnasında kendileri­ne kıble edinmişlerdir. Arkalarından gelen nesiller, bu kıble edini­len putlarla, o putların temsil ettiği kimseler arasındaki bağlantıyı kavrayamaz olmuşlar ve önlerindeki putların, bizatihi mabûd ol­duğunu düşünmeye başlamışlardır.” [8]

Cahiliye dönemi insanlarının inançları, ibadetleri vb. gibi ko­nulardan bahsederken de şöyle der:

“Cahiliye döneminde Allah Teâlâ’nın, gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunan her şeyi yaratmada, büyük işleri idare etmede herhangi bir ortağının olmadığına inanılır, hiçbir kimsenin onun hükmünü geri çeviremeyeceğine, takdir buyurması ve kesin hük­metmesi halinde O’nun kazasını önleyecek bir manianın olmadığına itikat edilirdi. Şu âyet-i kerîmeler bu temayı işlemektedir:

“Andolsun ki, onlara, ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye sorsan, mutla­ka ‘Allah...’ derler.” [9]

“Bilakis yalnız Allah’a yalvarırsınız.” [10]

“Denizde başınıza bir musibet geldiğinde, O’ndan başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider.” [11]

Ancak onların zındıklıklarından sayılacak şu sözleri bulunu­yordu:

“Meleklerden ve ruhlardan öyle şahsiyetler vardır ki, bun­lar büyük işlerin dışında kalan konularda yeryüzü işlerini idare ederler; kişinin kendisini, ailesini ve mallarını ilgilendiren konu­larda ıslaha yönelik tasarruflarda bulunurlar. Bunların hali, sul­tanlar sultanına nisbetle etrafında bulunan küçük krallara, hış­mından yanına yaklaşılamayan hükümdara nisbetle şefaatçi ve nedimlere benzer. Bu inancın çıkış noktası, şeriatların, işlerin me­leklere havale edilmiş olduğunu, mukarrabûn mertebesine ulaş­mış insanların dualarının kabul olunduğunu ifade etmiş olmasıdır. İnsanlar bu tür ifadelerden hareketle, görünmeyeni görünene ben­zeterek hükümdarlar gibi melekleri iktidar sahibi, tasarrufta bu­lunabilen varlıklar zannnetmişlerdir...” [12]

Şah Veliyyullah Dihlevî, açıklamalarıyla şirk manası taşıyan amellerin ve inançların temeline inmişti. Halkın ve onlara çok benzeyen aydınların içine düşmüş oldukları şirk manası içeren davranışlara karşı savaş açmıştı. Alllah’tan başkası adına adakta bulunmak, kurban kesmek, veli ve salihler adına oruç tutmak, on­lara dua etmek, onlardan dilek tutmak, onlara sığınmak, onlardan korku ve ümit arasında olmak, istimdad ve istiânede, kabirlerine tazimde bulunmak, onlarla ilgili olan her şeye Allah’ın evine, hare­me, şer’an kutsal sayılan yerlere hürmet eder gibi saygı göster­mek, insanın mutlu ve mutsuz oluşunda, sıhhatli ve hasta oluşun­da, fakirlik ve zenginliğinde etkin olduklarına inanmak..., gibi inanç ve davranışları tevhid inancını zedeleyen, şirk manası taşıyan inanç ve davranışlar olarak mahkum etmiştir.

Şah Veliyyullah Dihlevî, inançların açıklanmasında selefin yolunu tutmuş, Kur’ân ve sünnetin açıklamasını esas almıştır. Bu konuda İbn Teymiye (ö. 728), onun talebesi İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 791) gibi isimler kendisi için örnek olmuştur. Akaide dair yazdığı, el-Akîdetu’l’hasene adlı kitabında tevil ile lâfızcılık arasında orta bir yol tutmuştur. Kitap, akıcılığı, ibaresinin kolaylığı yanında, Ehl-i sünnet inancını özet olarak içinde toplayan muhte­valı bir eserdir.

Şah Veliyyullah Dihlevî, Farsça olarak yazdığı Vesâyâ risale­sinde konu hakkındaki tutumunu şöyle ifade etmiştir:

“Bu fakirin ilk tavsiyesi, itikat ve amelde Kitap ve sünnete dört elle yapışılması ve daima onlara göre amel edilmesidir. Akaid konusunda ilk dönem Ehl-i sünnet (mütekaddimîn) metodu tercih edilmelidir. Selef-i sâlihin uzun boylu üzerinde durmadığı sıfatlar ve müteşabihler konusuna fazlaca girilmemeli, akılcıların, zeki geçinenlerin kuşkuya düşüren görüş ve düşüncelerine değer verilme­melidir.”

İsimler ve sıfatlar hakkındaki yaklaşımını da şöyle takdim et­mektedir:

“Bil ki: Hak Teâlâ, akıl ya da duyularla kavranılan herhangi bir şeye mukayese edilmekten veyahut arazların mahallerinde gö­zükmesi gibi O’na sıfatların hulul etmesinden, sıradan insanların akıllarıyla kavranmaktan, halk arasında kullanılan lâfızların O’nu ifade etmesinden münezzeh ve yücedir. Öbür taraftan O’nun mut­laka insanlara tanıtılması da gerekmektedir. Çünkü kendileri için mümkün olan kemâl mertebesine ulaşabilmeleri için, bu zorunlu­dur. Bu durumda aşağıdaki yollara başvurmak gerekecektir:

1. O’nun hakkında zahir manaları değil de sonuçlan itibarıy­la bazı sıfatların kullanılması vacip olacaktır. Meselâ O’na, “rah­met” sıfatının, kalbin şefkat duyması ve hislenmesi manasında değil de, nimetlerin inmesi anlamında nisbet edilmesi gibi.

2. İstiare yoluyla, hükümdarın, ülkesini yönetmesini ifade et­mek için kullanılan lâfızların, Allah Teâlâ’nın kâinatı idare etmesi için kullanılması. Çünkü bu manayı ifade etmek için bundan daha açık başka bir yol bulunmamaktadır.

3. Teşbihler kullanılması. Bunlarla, kullanılan kelimelerin ifade ettikleri mananın kendisi değil de, örfte o benzetmeye uygun bulunan manaların kastedilmesi şarttır. Meselâ, “eli açıklık” tan, cömertliğin kastedilmesi gibi. Yine bu teşbihlerin, muhataplara O’nun hayvanı duygulara sahip olduğunu açık bir şekilde hatırlat­maması da şarttır. Bu, tabiî muhataplara göre farklılık arzedecek bir durumdur. Buna göre meselâ Allah Teâlâ hakkında “görür”, “işitir” denir; fakat “tadar”, “dokunur” denemez.

4. Allah Teâlâ’nın her ayrı konuyla ilgili fiillerini dikkate ala­rak O’nu “Rezzâk”, “Musavvir”..., gibi adlarla isimlendirmek.

5. Allah Teâlâ’ya lâyık olmayan her türlü yakıştırmalardan, özellikle de O’nun hakkında yanılgıya düşen kavimlerin itikatları­nı hatırlatıcı tavsiflerden kaçınmak; “Lem yelid ve lem yûled” gibi.[13]

İstisnasız bütün semavî din müntesipleri, Allah Teâlâ’nın sı­fatlarının bu şekil üzere beyan edilmesi, O’nu niteleme babında gelen kelimelerin olduğu gibi kullanılması, kullanımı ötesinde üze­rinde durularak kurcalanmaması hakkında icmâ (görüşbirliği) et­mişlerdir. Haklarında hüsnü şehadette bulunulan ilk nesiller, hep bu tavır üzere olagelmişlerdir. Sonra bir grup müslümanlar, bu konuya dalmaya başlamışlar ve herhangi bir nass ya da kesin bir aklî delil olmaksızın, onların ne manalara geldiğini kurcalamaya başlamışlardır.” [14]

Allah’ın isimleri ve sıfatları konusunda selefin görüşünü tut­ması, yersiz yorumlara giden ve sıfatlar konusundaki sözleri, ba­zen sıfatları ortadan kaldırma noktasına kadar giden felsefeci kelâmcılarla uyum içinde olmaması, hadise ve sünnete karşı olan tutkusu ve aşırı saygısı, Şah Veliyyullah Dihlevî’yi, Şeyhülislâm İbn Teymiye’yi savunmaya, onun değerinin büyüklüğünü itiraf et­meye sevketmiştir. Bilindiği gibi İbn Teymiye, son asırlarda hak­kında çok tartışma yapılan, hakaretlere, suizanlara hedef olmuş bir şahsiyettir. İşte böyle bir ortamda Şah Veliyyullah Dihlevî, onu son derece güzel ifadelerle övmüş, onu müdafaa etmiştir, et-Tefhîmâtu’l-ilâhiyye’de şöyle demiştir:

“Şeyhülislâm İbn Teymiye’nin görüşleri arasında, Kitap, sün­net, selefin söz ve uygulamalarından mesned ve delili olmayan hiç­bir şey yoktur. Dünyada böyle bir âlimin bulunması çok ender çı­kar. Yazılı ya da sözlü beyanda onun seviyesine kim ulaşabilir?! Ona karşı çıkanlar, onun sahip olduğu meziyetlerin onda birine bi­le sahip değillerdir.” [15]




[8] Huccettullahi'l-bâliğa, 1/59.

[9] Lokman: 31/25.

[10] En'âm: 6/41.

[11] İsrâ: 17/67.

[12] Huccettullahi'l-bâliğa, 1/125.

[13] Manası şöyle: "Allah, doğurmamıştır, doğurulmamıştır; yani O ne baba olmuştur, ne de oğul." Bu âyet, Hıristiyanların Allah inancını reddetmektedir.

[14] Huccettullahi'l-bâliğa, 1/63.




[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevhid
« Posted on: 29 Mart 2024, 04:09:36 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevhid rüya tabiri,Tevhid mekke canlı, Tevhid kabe canlı yayın, Tevhid Üç boyutlu kuran oku Tevhid kuran ı kerim, Tevhid peygamber kıssaları,Tevhid ilitam ders soruları, Tevhidönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes