Konu Başlığı: İrtifaklar iki ayrı düzeydedir Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Şubat 2011, 15:42:20 İrtifaklar İki Ayrı Düzeydedir: 1. Bedeviler, mağaralarda ve yaşamaya pek elverişli olmayan yerlerde yaşayan insanlar gibi en ilkel toplulukların dahi gidermek zorunda kaldıkları ihtiyaçlar. Bunlara, “birinci derecede karşılanması gerekli olan ihtiyaçlar” demekteyiz. 2. Medenî insanlarla, üstün ahlâk sahibi kimselerin ve filozofların yetişmesine imkân veren mamur bölgelerde yaşayan insanların hissettikleri ihtiyaçlar. Bu gibi yerlerde büyük kalabalıklar yaşar ve ihtiyaçlar alabildiğine çoğalır. Tecrübe ve bilgi birikimi artar. Bunların sonucunda da ihtiyaçların giderilmesi için pek çok yollar bulunur ve insanlar gün be gün artarak çoğalan bu yollara dört elle sarılırlar. Üst Tabaka İhtiyaçları: Bu ikinci düzeyin üst tarafı ise, tam bir refah içerisinde yaşayan hükümdarların ihtiyaçlarıdır. Çeşitli ülkelerde bulunan filozof ve bilginler bu gibi hükümdarların etrafında toplanırlar, onlar da bu filozof ve bilginlerin buluşlarını, ihtiyaçların karşılanmasında getirdikleri yenilikleri benimserler. Böylece üst seviyede ihtiyaçlar karşılanmış, tabiattan yeni yeni istifade yollan ortaya çıkmış olur. Bunlara da “ikinci derecede olan ihtiyaçlar” demekteyiz. İkinci derecede olan ihtiyaçlar tamama erdikçe, üçüncü bir ihtiyacı ortaya çıkarırlar. Şöyle ki: İnsanlar kendi aralarında çeşitli muameleler yaparlar, bu esnada kendilerine cimrilik, haset, yükümlülüklerden kaçma, hak ve hukukun inkârı.., gibi hoşa gitmeyen haller arız olur. Derken aralarında anlaşmazlıklar ve çekişmeler doğar, içlerinden kötü arzularının esiri olan bu yüzden başkalarına zarar veren ya da yaratılış itibarıyla öldürme, yağmalama gibi konularda cüretkâr olanlar bulunur. Tabiî ki bunların engellenmesi gerekir. Öbür taraftan kişilerin yalnız başlarına yapamayacakları veya zorlanacakları ya da istemeyecekleri faydası herkes için müşterek olan altyapı hizmetlerine ihtiyaç duyulur. Bütün bunlar sonucunda insanlar, aralarında adaletle hükmedecek, kötüleri kötülüklerinden engelleyecek, cüretkârların cüretini kıracak, vergi toplayacak ve gerekli yerlere harcayacak bir hükümdarlık kurumuna zorunlu olarak ihtiyaç duymuşlardır. Halifelik Kurumuna Duyulan İhtiyaç: İhtiyaç sonucu hükümdarlık kurumunun ortaya çıkışı, dördüncü bir ihtiyacı daha doğurmuştur. Şöyle ki: Her hükümdar kendi şehri üzerinde hâkimiyet kurup vergileri toplamaya başlayınca, kahramanlar etrafında yer almışlar ve her biri bir güç merkezi oluşturmuştur. Zamanla bunlar arasında birbirlerine karşı tahammülsüzlük, hırs ve kin doğmuştur. Derken aralarında anlaşmazlıklar çıkmış ve birbirleriyle savaş etmeye başlamışlardır. Bunun sonucunda halifelik kurumuna ya da kendileri üzerinde halife gibi egemenlik kuran birine itaate ihtiyaç duyulmuştur. Burada “halife” sözcüğünden kastım, kolay kolay elinden saltanatı alınamayacak kadar güçlü olduğu herkesçe kabullenilen, iktidarları ancak büyük güçlerin birleşmesi ve hesapsız malların harcanması ile -ki asırlar geçecek de böyle biri ancak çıkacaktır- ellerinden alınabilecek olan otorite sahibidir. İhtiyaç duyulan halifenin özellikleri, (yöreye,) bireylere ve âdetlere göre farklı olur. Mizaç itibarıyla daha sert ve hiddetli olan bir ulus, cimrilik ve husumette kendilerinden daha aşağı bir mertebede olan diğer uluslara nisbetle, halife ve hükümdarlara daha çok muhtaçtırlar. Biz bu bölümde, sözünü ettiğimiz türel ihtiyaçlar, bunların giderilmesi için gerekli olan kurum ve kuruluşlar hakkında okuyucuya genel bir bilgi vermek, onların -tabiri caizse- bir fihristini çıkarmak istiyoruz. Milletlerin sağduyu ve üstün ahlâk anlayışlarının gerektirdiği ve herkesçe kabullenilen yol olan, uzak-yakın hiçbirinin ihtilâfı bulunmayan bu konulara dikkat çekmek istiyoruz. Şimdi bunları kısaca arzetmeye çalışalım. |