> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü K-Z > Şeytan
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şeytan  (Okunma Sayısı 1142 defa)
01 Şubat 2010, 11:14:48
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 01 Şubat 2010, 11:14:48 »



Şeytan
Yemende yetişen büyük velîlerden Abdullah-ı Yemenî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin riyâzet ve mücâhede ile meşgûl olduğu günlerde şeytan siyah bir köle şeklinde karşısına çıktı. Abdullah Yemenî hazretlerinin önünde diz çöküp; "Senin ibâdet ettiğin gibi ibâdet eden hiç bir kimseyi görmedim." diyerek ucba, kendi ibâdetlerini beğen­dirmeye, böylece onu ibâdetlerinden vazgeçirmeye yeltendi. Keşf ve ke­râmet sâhibi olan Abdullah Yemenî bunun iblis olduğunu anlayıp huzû­rundan kovdu. Çünkü o iblisin Allahü teâlânın sevgili kullarına musallat olup, onları doğru yoldan saptırmaya çalışacağını biliyordu.

Evliyânın büyüklerinden Gavs-ül-âzam Seyyid Abdülkâdir Geylânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Şeytanlar çeşitli kılık ve kıyâfet­lere bürünüp toplu hâlde yanıma gelir, beni yolumdan çevirmek için uğ­raşırlardı. Kalbimde büyük bir azim ve direnç hissederdim. İçimden bir ses; "Ey Abdülkâdir! Onlarla mücâdele et, onlara galip geleceksin." Derdi. İçlerinde bir şeytan durmadan bana gelir; "Buradan git, şöyle ya­parım, böyle yaparım." diye beni tehdit ederdi. Cân u gönülden, "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm" okuyunca, onun tamâmen yandığını görürdüm.

Bir kere Abdülkâdir Geylânî şöyle bir ses işitti: "Ey Abdülkâdir! Ben senin Rabbinim! Sana haramları mubah, serbest kıldım." Bir rivâyete göre; "Başkasına yasak olan şeyleri sana helâl kıldım." diyordu. Bunun üzerine Abdülkâdir Geylânî Eûzü çekti. "Kovulmuş şeytandan Allahü teâlâya sığınırım. Sus ey mel´ûn!" diye bağırdı. Bunun üzerine aynı ses; "Ey Abdülkâdir! Rabbinin izni ile çeşitli yerlerde bana aldanmayarak, şer­rimden, kötülüğümden kurtuldun. Halbuki ben bu yolda yetmiş kişiyi yol­dan çıkardım." dedi. Onun şeytan olduğunu nasıl anladığını sordukla­rında; "Sana haramları helâl ettim, sözünden anladım. Çünkü Allahü teâ- lâ böyle şeyleri emretmez." buyurdu.

Başka bir kere gâyet çirkin ve pis kokulu birisi geldi. "Ben iblisim, şeytanım. Sana hizmet etmeye geldim, beni ve yardımcılarımı çok yor­dun." dedi. "Sana inanmıyorum, buradan uzaklaş." dedim. Bana vuracak oldu ise de onu perişan ettim. İkinci defâ elinde büyük bir ateş kıvılcımı ile hücum etmeye başladı. Bu esnâda elinde kılıç bulunan atlı birisi bana yardıma geldi. Yine onu mağlûb ettim. Üçüncü olarak iblisi çok uzakta ağlar gördüm. Gâyet üzgün olarak; "Senden ümîdimi kestim. Gâliba seni yoldan çıkaramayacağım." dedi. "Sus ey mel´ûn!" dedim ve kovdum. Al- lahü teâlâ her seferinde beni onlara karşı üstün kıldı.

Bağdad´da yetişen İslâm âlimlerinden ve büyük velîlerden Abdülke- rîm Cîlî (rahmetullahi teâlâ aleyh) talebelerini, bilhassa nefsin ve şeyta- nın aldatmalarına karşı çok uyarır, dikkatli olmalarını öğütler ve hocala- rının sözünden hiç çıkmamalarını sıkı sıkıya tenbih ederdi. İblisin şöyle dediğini bildirirdi: "Vallahi, bana göre bin âlimi aldatmak, îmânı kavi bir ümmiyi aldatmaktan daha kolaydır."

O insanlar üzerinde şeytanın hîle ve aldatmalarını şu şekilde özetler ve müslümanların uyanık bulunmalarını isterdi.

Şeytan avam tabakasına yâni ilmi olmayan müslümanlara önce şeh- vete dâir işlerin sevgisini aşılamaya çalışır. Böylece kalp duygularını öldürür. Sonra dünyâ sevgisini vererek dünyâlık kazanmaya sevkeder. Böylece bu insanların bütün gâyeleri dünyâ talebi olur. Çünkü cehâletle dünyâ sevgisi bir araya gelmiştir.

Sâlih kimseler iyi ameller işlediklerinde şeytan harekete geçer. On­lara işledikleri ameli güzel gösterir. Böylece onları ucba ve kendini be­ğenmişliğe sürükler. Sonunda hiç bir âlimin öğüt ve nasîhatini dinlemez­ler. İblis onları bu hâle getirdikten sonra şöyle der: "Başkaları sizin ibâ­detinizin binde birisini yapsa kurtulur". Bu telkinlere kananlar amellerini azaltırlar. İstirâhat yolunu tutarlar. Kendilerini yüceltirler, başkalarını ha­fife alırlar. Artık bu hâlleri onları peşpeşe günâha sürükler.

Şeytân âlimi aldatmak için ise onun ilmi ile devreye girer. Söylediği her sözün hak olduğunu anlatır. Senin gibisi yok diye telkin eder. Şeytan bu yoldan gitmekle çok muvaffak olur. Büyük İslâm âlimlerine tâbi olma­yıp ilimlerine güvenenlerden pek azı bu hîleden kurtulabilir.

Evliyânın meşhûrlarından Ahmed bin Âsım Antâkî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: En tehlikeli düşman, sana en yakın ve en giz­lisi, fakat düşmanlığı en çok olanıdır. Bu düşman, diğer bütün düşman­ları da sana karşı teşvik eder. İşte bu düşman, kalbi devamlı kötü vesve­seleriyle meşgûl eden şeytandır. İnsanı onun şerrinden ancak Allahü teâlâ muhâfaza buyurur. "İnsanın günahından korkması tâat (Allahü teâlânın beğendiği bir şey), korkmaması ise mâsiyet günahtır."

Velîlerin büyüklerinden ve Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhe­binden biri olan Hanbelî mezhebinin imâmı, Ahmed bin Hanbel (rahme- tullahi teâlâ aleyh) vefât ederken eliyle işâret edip; "Hayır olmaz!" dedi. Oğlu; "Babacığım bu ne hâldir?" diye sorunca; "Şu an tehlike za­mânıdır, duâ ediniz. Şeytan felâket toprağını başıma saçmak istiyor. Ey Ahmed! Benim elimde can ver, diyor. Ben de; "Hayır olmaz! Hayır ol­maz!" diyo- rum. Bir nefes kalıncaya kadar tehlike vardır. Şeytanın aldat­masından emîn olmak yoktur." buyurdu.

Âlim ve evliyâdan Amr bin Mürre (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazret­lerinin talebesi Selîm bin Rüstem anlatır: şeytanın hîlelerinden sakındırır ve bununla ilgili olarak şeytanın; "İnsan kızdığı zaman ben yanına yakla­şırım, sevindiği zaman da kalbine vesvese veririm. Kendini kontrol et­mezse, elimden nasıl kurtulur?" sözünü hatırlatırdı.

Kendilerine ?Silsile-i aliyye? denilen büyük âlim ve velîlerin beşincisi olan Sultân-ül-Ârifîn Bâyezîd-i Bistâmî (rahmetullahi teâlâ aleyh) haz­retlerini bir gece uyku bastırıp, sabah namazına uyanamadı. Namazını kazâ edip o kadar ağlayıp inledi ki, bir ses işitti. "Ey Bâyezîd, bu günâ­hını affeyledim. Bu pişmanlık ve ağlamana da, ayrıca yetmiş bin namaz sevâbı ihsân eyledim." diyordu. Aradan birkaç ay geçtikten sonra onu, yine uyku bastırdı. Şeytan gelip, Bâyezîd´i Bistâmî´nin mübârek ayağın­dan tutarak uyandırdı ve; "Kalk namazın geçmek üzeredir." dedi. Bâye- zîd-i Bistâmî, Şeytan´a; "Ey mel´ûn! Sen hiç böyle yapmazdın. Her­kesin namazının geçmesini, kazâya kalmasını isterdin. Şimdi nasıl oldu da beni uyandırdın?" buyurunca, Şeytan şu cevâbı verdi: "Birkaç ay önce sabah namazını kaçırdığında, pişmanlığın ve üzüntün sebebiyle çok ağlayıp inlediğin için ayrıca yetmiş bin namaz sevâbı almıştın. Bu gün, onu düşünerek, sâdece vaktin namazının sevâbına kavuşasın da, yetmiş bin namaz sevâbına kavuşmayasın diye seni uyandırdım." dedi.

Evliyânın büyüklerinden Câfer bin Süleymân Dâbiî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Mâlik bin Dînâr´dan naklederek buyurdular ki: "Kim kötü bir şey ile medh edilmekten sevinç duyarsa, şeytan onun kalbine girmeye imkân bulur."

Evliyânın büyüklerinden Cüneyd-i Bağdâdî (rahmetullahi teâlâ a- leyh) hazretleri´nin yanına büyüklerden bir zât gelmişti. Şeytanın, onun yanından hızla kaçtığını gördü. O kimse Cüneyd-i Bağdâdî´nin yanına yaklaşınca, yüz hâllerinden, onun çok öfkelenmiş olduğunu anlayıp, sor- du: "Ey Cüneyd! Biz biliyoruz ki, insan öfkelenince şeytan ona yakla­şır. Fakat görüyorum ki, bu kadar fazla öfkelenmiş olduğunuz halde, şeytan sizden kaçıyor. Bunun hikmeti nedir?" Cüneyd-i Bağdâdî cevâ­bında; "Sen bilmez misin ki, biz kendi nefsimiz için kızmayız. Başkaları, nefsleri için kızarlar. Bunun için de şeytan kendilerine musallat olur. Bi­zim kız- mamız, hep Allah için oduğundan, şeytan bizden kızdığımız za­man kaç- tığı gibi başka hiç bir zaman kaçmaz." buyurdu.

Mel´ûn şeytan, bir üstâdın hizmetçisi kılığında, evliyânın büyüklerin­den Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri´nin yanına gelip; "Efendim, size hizmet etmekle şereflenmek, feyiz ve bereketlerinizden istifâde etmek arzusuyla geldim. Lütfen kabûl buyurunuz." dedi. Cüneyd-i Bağdâdî kabûl etti. Şeytan yirmi sene kadar kendisine hizmet etti, ama bir kere olsun ves­vese veremedi. Nihâyet ümidini kesip bir gün; "Ey üstâdım! Siz beni ta­nıyor musunuz?" dedi. Cüneyd-i Bağdâdî; "Ben seni ilk geldiğin gün ta­nımıştım. Sen iblissin." dedi. Şeytan; "Ey Ebâ Kâsım! Ben senin kadar yüksek makam ve derecelere kavuşmuş olan bir zât daha tanımıyorum." dedi. Cüneyd-i Bağdâdî; "Ey mel´ûn! Hemen defol git. Şimdi de kendimi beğenme, ucub gibi bir duruma düşürmek ve beni mahvetmek arzusun­dasın değil mi? Bu çirkin maksadına kavuşamayacaksın. Haydi defol!" buyurdular.

Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri´nin talebelerinden biri şeytanın vesve­sesine kapılıp; "Artık ben kemâle geldim. Sohbete devâm etmeme lüzum kalmadı." deyip kendi başına bir yere çekildi. Benlik ve gururundan do­layı şeytânî bir rüyâ gördü. Rüyâsında, bağlık bahçelik içinde güzel ne­hirler ve çok lezzetli yemekler yediğini gördü. Bu rüyâyı hakîkat zanne­dip, kibiri daha da arttı ve bu hâlini arkadaşlarına anlattı. Onlar da Cü- neyd-i Bağdâdî´ye arzettiklerinde, Cüneyd-i Bağdâdî çok üzüldü ve anla- tılan kimsenin yanına gitti. Baktı ki o kimseyi şeytan aldatmış, Ona; "Seni bu gece Cennet´e götürürlerse, Cennet´e vardığında üç defâ Lâ havle oku." buyurdu. Hakîkaten o kimseyi rüyâsında Cennet´e götürdü­ler. O kimse Cennet´e vardığında üç defâ Lâ havle okudu. Gördüklerini ve ken- disinde hâsıl olan şeytânî hâllerin hepsini unuttu. Bir anda kendi­sinin pis- lik ve çöplük içerisinde olduğunu gördü. Uyandığında gördükle­rini hatır- ladı ve içine düştüğü hatâyı anladı. Çok pişman olup tövbe etti ve Cü- neyd-i Bağdâdî´nin elini öptü. Sohbetlere devâm edip, talebeler arasın- daki yerini aldı. Hazret-i Cüneyd-i Bağdâdî buyurdu ki: "Herkese bir mür- şid-i kâmil lâzımdır. Aksi halde mel´ûn şeytan gelip kendisine mu­sallat olur ve insan maazallah ona tâbi olur."

Son devir velîlerinden Dârendeli Muhammed Hilmi Efendi (rahme- tullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Üç kimse şeytanın ve...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şeytan
« Posted on: 29 Mart 2024, 17:28:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şeytan rüya tabiri,Şeytan mekke canlı, Şeytan kabe canlı yayın, Şeytan Üç boyutlu kuran oku Şeytan kuran ı kerim, Şeytan peygamber kıssaları,Şeytan ilitam ders soruları, Şeytanönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes