Hâl Dili

Abdullah Demirtaş | Ekim 2013 | HÂL DİLİ

Mevlâna Hâlid-i Bağdâdî k.s. şöyle der:

“Yüce Allah’ı zikretmek, O’na vasıl olmaya sebeptir ve zikreden kimsenin Allah Tealâ tarafından sevildiğinin alametlerindendir. Zira Cenab-ı Hakk’ın gazap ettiği isyankâr kimselerin elinden zikir alınır, böylece Allah’ı zikretmekten mahrum kalır.”

Emanetin Hakkı

Müminlerin Emiri Hz. Ali r.a. namaz vakti girdiğinde, hali rengi değişir, adeta titremeye başlardı. Kendisine bunun sebebi sorulunca şöyle cevap verdi:

– Allah Tealâ buyuruyor ki; “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu insan çok zalim, çok cahildir.” (Ahzâb, 72). İşte bu emaneti eda etme vakti geldi. Ben ise onun hakkını verebilecek miyim veremeyecek miyim bilemiyorum.

İmam Şa’rânî, Tenbîhu’l-Muğterrîn

Namazın Eksiği Tamı

Efendimiz s.a.v.’in Ehl-i Beyt’ten kabul ettiği Selman-ı Fârisî r.a. şöyle der:

“Her kim tam hazır olmaz ve namaza kendini vermezse, eksik ölçüp tartan kimseler sınıfına girer. Siz, Allah Tealâ’nın eksik ölçüp tartanlar hakkında ne buyurduğunu biliyorsunuz. Namaz da bir ölçekledir. Kim namazı tam yerine getirirse karşılığı da kendisine tam verilir.”

Tenbîhu’l-Muğterrîn

Makbul Niyet

Nakşibendî yolunun büyüklerinden Mevlâna Halid Bağdâdî k.s. Hak yolcusunun niyet edebini şöyle açıklar:
“Mürid, öncelikle kalbini mürşidi vesilesiyle bütün noksan sıfatlardan münezzeh olan yüce Allah’a yöneltmelidir. Bunu da sadece Hak Tealâ ve O’nun rızası için yapmalıdır. Yani niyeti dünya ve ahirete ait birtakım çıkar ve maksatlar olmamalıdır. Evliyalık, insanları etkilemek, irşad etmek, bâtınî haller gibi Allah Tealâ’nın rızası dışındaki gayelerden hiçbiri olmamalıdır. Allah Tealâ’ya yönelmekteki maksat, ancak O’na kulluk etmek olmalıdır.”

Mevlâna Halid-i Bağdâdî, Risâle-i Hâlidiyye

Ashab-ı Kiram’ın Derinliği

Büyük alim Muhammed b. Sirin rh.a. bir gün bir konuya dair fetva verdiğinde onu övmek isteyenler:

– Sahabe-i Kiram olsaydı bundan daha güzel fetva vermezlerdi, dediler. Bunun üzerine onlara şöyle dedi:

– Şayet onların fıkıh bilgilerini, anlayışlarını dahi öğrenmek istesek, akıllarımız bunu idraka güç yetiremezdi.

İmam Şa’rânî, Tabakâtü’l-Kübrâ

Keramet Ve Üstünlük

Mevlâna Halid-i Bağdâdî k.s. hazretleri şöyle buyurmuştur:

“Keramet üstünlük değildir. Üstünlük, yakîn kuvveti ve irfan sahibi olmaktır. Keramet ekseriyetle zahitlerden ve muhabbet sahibi kimselerden meydana gelir. Arifler ise keramete iltifat etmez, aksine kadınların özel halini gizlediği gibi gizlerler.”

Risâle-i Hâlidiyye

Kardeşini Kendinden de Saklı

Sâdât-ı Kiram’dan İmam Cafer-i Sadık k.s. şöyle der:

“Mümin kardeşinin hoşa gitmeyen bir durumunu işittiğinde, onun için birden yetmişe kadar mazeret ara. Şayet bir mazeret bulamazsan, belki benim bilmediğim başka bir mazereti vardır, de.”

Tabakâtü’l-Kübrâ

Çarşıda Bile

Ebu Vâil Şakîk b. Seleme rh.a. şöyle der:

“Çarşıda olsa bile kişinin kalbi Allah Tealâ’yı zikretmeye devam ettiği müddetçe namazda sayılır. Şayet kalbiyle beraber dili de zikrederse (hayır konuşur, hayır söylerse) daha yüce bir zikir yapmış olur.”

Tabakâtü’l-Kübrâ

Hikmet Pınarı

“Alışkanlık haline geldikten sonra nefsin kötü isteğini yok etmek dağları tırnakla oymaktan daha zordur.”

Mataru’d-Dârî rh.a.

“Hakiki dua günahları terk etmektir. Her kim günahları terk ederse, dile getirmese de istediklerini Allah Tealâ ona ihsan eder.”

Süfyân-ı Servî k.s.

“Günah işlemeye devam ettiği halde ağlayıp gözyaşı döken kimse, gerçekten Allah’tan korkan biri değildir. Hakikaten korkan, Rabbinden korkarak günahları terk edendir.”

İshak b. Halef rh.a.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın