Fıkıh Usulü 4. Ünite Özetleri4.ÜNİTE İCMA1. Tarifi: Ennas Whatsap Grubu / ilimdunyasi.com İcma kelimesi lügatta, azmetmek, bir işi yapmaya kesin kararlı olmak ve bir hususta fikir birliği etmek gibi anlamlara gelmektedir.
Fıkıh usulü ıstılahında icma:” Hz Peygamber’in vefatından sonra herhangi bir asırda İslam müctehidlerinin ameli bir meselenin şer’i hükmü üzerinde ittifak etmeleridir.
2. Geçerlilik Şartları:İcmaın gerçekleşebilmesi için aşağıdaki şartların bulunması gerekmektedir: a. İcmanın Hz Peygamber’in vefatından sonra olması: Hz Peygamber hayatta iken bir icmadan bahsedilemez. Çünkü onun kararları sünnet çerçevesinde değerlendirilir. Aynı şekilde sahabenin onayladığı bir hükmü Hz Peygamber’in tasdik etmesi de icma değil SÜNNET sayılır.
b. İcma edenlerin Müslüman ve müctehid olması: Bir ittifak dinin delillerinden birisi olan icma sayılabilmesi için, o ittifak iştirak edenlerin Müslüman ve müctehid olması şarttır. Müctehid, dinin tafsili delillerinden şer’i hüküm elde etme melekesine ve ehliyetine sahip olan adalet sahibi Alimdir. Adaletten maksat; itikadi bakımdan ithama elverişli açık bir kusur taşımama ve bidatlardan kaçınmak demektir. Müctehidlere ehlu’l-halli ve’l –akd, “rey ve ictihad ehli “ ve “Ümmetin Alimleri” diye de adlandırılır. Çoğunluğu teşkil eden usul Alimlerine göre, bir devirde müctehid yoksa, icma da gerçekleşemez. Müctehidlerin sayısının az olması icmaya zarar vermez.
c. İcma sayılacak fikir birliğinin(ittifakın) oluşması:
İcmanın gerçekleşmesi için, bir asırda yaşayan ve müctehid derecesinde bulunan bütün Alimlerin fikir birliği etmesi şarttır. Çoğunluk bir fikir üzerinde ittifak etse, karşı görüş sayısı da bunlardan az olsa, usul Alimlerinin ekserine göre bu icma sayılmaz. Çoğunluğun dediği her zaman doğru olmayabilir. Bazen bir kişi de hakikati bulabilir. İCMA ;
İmam Malik’e göre; Medine’lilerin ittifakı huccet sayılır.
Zahirilere ve Ahmed b. Hanbel’den nakledilen bir görüşe göre, ashabdan olmayanların icması muteber değildir.
İmamiyye’ye göre ise, masum imamlardan başkasının icmaı sahih değildir.
d. İcmaın şer’i bir hüküm hakkında olması: Fıkıh usulündeki anlamıyla bir icmadan bahsedilmek için, üzerinde icma edilen hükmün sahih, fasit, farz, vacib, haram gibi şer’i ameli bir hüküm olması şarttır. Dil ile ilgili hükümler, akli meselelerle ilgili ittifaklar, matematik formülleri, itikadi meseleler üzerindeki ittifaklar da icma sayılmaz. Bu gibi meselelerin hükmü akılla değil, nakille sabit olur.
3. Çeşitleri: Ennas Whatsap Grubu / ilimdunyasi.com Fıkıh usulü Alimleri icmayı çeşitli bakımlardan tasnife tabi tutmuşlardır. Buna göre icma, yapısı bakımından kavli, fiili ve sükuti, sağladığı bilgi derecesine göre kat’i ve zanni, dayandığı delil bakımından nakli ve re’yi (nassa ve ictihada dayalı) icma ve ittifakın belirlenme biçimi bakımından ise sarih ve sükuti şeklinde isimlendirilmiştir.
a. Sarih İcma: Herhangi bir zamanda bütün müctehidlerin bir meselenin hükmüyle alakalı olarak görüşlerini tek tek açıklamaları şeklinde olan fikir birliğine ”sarih icma” denilir. Mesela hakkında hüküm verilmesi gereken meseleyi görüşmek üzere ictihad ehliyetine sahip alimler toplanır ve inceleme sonucunda hepsi aynı görüş üzerinde fikir birliği ederler, bunu da açıkca ifade ederlerse “sarih icma”meydana gelir. Bir asırda yaşayan müctehidler bir mesele hakkındaki kanaatlerini bir araya gelmeden, ferdi olarak da açıklayabilirler. Müctehidler aynı görüşü beyan etmişlerse bu da “sarih icma”dır. Bu şekillerden biriyle tahakkuk eden, icma kat’i delil sayılır, muhalif davranılamaz.
b. Sükuti İcma: Herhangi bir meselede aynı asırda yaşayan müctehidlerin bir veya birkaçının görüşlerini beyan ettikten sonra, bu görüşten haberdar olan diğer müctehidlerin açık şekilde tasdik veya reddetmeksizin sükut etmeleridir.
4. Delil Oluşu:İcmanın delil oluşunu veya kaynak değerini belirlemek için yukarıda zikrettiğimiz icma çeşitlerini göz önünde bulundurmak gerekir.Çünkü her ikisinin delil olma keyfiyeti ve gücü aynı değildir.
a. Sarih İcmanın Delil Oluşu: Cumhura yani alimlerin büyük çoğunluğuna göre, şartları teşekkül etmiş olan sarih icma, kesin delildir. Böyle bir icmaya göre amel etmek vacib, muhalif davranmak ise haramdır. Sarih icma ile sabit olan hüküm kesin (kati) hükümdür.
Mutezile Alimlerinden Nazzam ve bazı Harici alimler icmaı kaynak olarak kabul etmemişlerdir. Şia’nın bir kısmı icmaı delil olarak kabul etmekle birlikte onların icmaya verdikleri mana, Sünni usülcülerden farklıdır.
Sarih icmayı delil olarak kabul eden cumhurun bu konudaki delil ve dayanakları bazı ayetlerle ilgili gerekçeleridir.1. Kuran’dan deliller
Ennas Whatsap Grubu / ilimdunyasi.com Cumhura göre Nisa Suresi 115. Ayeti icmaya işaret etmektedir. “Kim kendisi için yolun doğrusu belli olduktan sonra Peygamber e karşı ve müminlerin yolundan başka bir yola uyarsa onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir.
2.Sünnetten deliller
Cumhur Hz Peygamber’den rivayet edilen ve İslam ümmetinin hata üzerinde birleşmeyeceği ifade eden bazı hadisleri de icmaya dayanak olarak göstermişlerdir. Hadislerden bazıları; “Benim ümmetim hata üzerinde birleşmez”. Allah’tan ümmetimin sapıklık üzerinde birleşmemesini diledim, bana dilediğimi verdi. Ümmetin müctehidleri ilim ve rey sahibidirler. Müctehid olmayanlar ise müctehidlere tabidirler. Müctehidlerin icmai hak olunca ona tabi olmak ve muhalefet etmemek gerekir. İcmanın delil olmasının anlamı budur.
3. Akli delil
İcmai delil olarak kabul eden cumhurun akli gerekçeleri de şöyledir: İlahi kanun, insanların ihtiyacını karşılamak için, kıyamete kadar varlığını sürdürecektir. İster ihtilaf etsinler isterse ittifak etsinler, doğru olan görüş, İslam Alimlerinin vardığı sonuçlar arasında mutlak vardır.
Muhalifler Cumhurun bu delillerine çeşitli şekillerde itiraz etmişlerdir. Onlara göre icmaya delil olarak gösterilen ayet ve hadisler bu konuya doğrudan delalet etmemektedir. Bu itiraz yerinde kabul edilerek, mezkur ayet ve hadislerin icmaya doğrudan değil de dolaylı olarak delalet ettiği söylenebilir.
b. Sükuti İcmanın Delil Oluşu Sarih icmayı delil olarak kabul eden usulcülerin bir kısmı sükuti icmayı hüküm istinbatında bir kaynak kabul etmemişlerdir. Bunlar arasında bunun “icma” olarak isimlendirilmeyeceğini düşünenler de vardır. Bu şekilde icmanın delil olup olmadığına dair üç ayrı görüş bulunmaktadır:
A.Sükuti icma “icma” değildir. Bu sebeple zanni delil bile sayılmaz. Malikiler ve kendisinden nakledilen son görüşüne göre Şafii bu görüştedir.
B.Sükuti icma “icma” değildir. , fakat zanni bir delildir. Hanefilerin bir kısmı ile Şafiiler bu görüştedir.
C.Sükuti icma , kesin bir delildir; ona muhalif davranılamaz. Zira bu icma, sarih icma kadar güçlü değilse de, hüküm olarak sarih icma gibidir. Hanefilerin ekserisi ve Hanbeliler bu görüştedir.
5. SENEDİ(Dayanağı/İcma Temel Olan Mesele)Usul alimleri icmanın senedinden bahsetmektedirler.”Sened”den maksat, müctehidlerin fikirlerini dinde mutebere sayılan bir temele dayandırmaktadır. Müctehidlerin icmaı ancak naslar üzerinde görüş birliği olabilir. Bu nastan bağımsız bir şey değildir.İcmanın kaynak olduğunu kabul edenlerin ekserisi, icmanın bir senedi olması gerektiği kanaatindedirler. Çünkü senedsiz icma, Allah’ın dininde şahsi görüşe göre hükmetmeye ve Hz Peygamber’den sonra yeni bir din ihdas etmeye sevk eder.
Hz Peygamberin şöyle dediği nakledilmiştir: “Her kim gıda maddesi satın alırsa, onu tamamen teslim almadan satmasın.” Bu hadise göre yiyecek maddesini teslim almadan başkasına satmak yasaklanmaktadır. Bundan maksat insanlar arasında çıkabilecek anlaşmazlıkları ve mağduriyetleri ifade etmektir. Fakat bu hadis ahad olduğu için zan ifade etmektedir. Bazen KATİ bir delil ile sabit olan hükmün delilleri arasında icma da zikredilir. Bu durumda icmaın fonksiyonunu delalet eden problemlerini çözmek değil, kesin olan nassın hükmünü teyit etmektir. MESELA: Beş vakit namazın, orucun , zekatın ve haccın farziyeti, kitap ve sünnet ile sabit olduğu gibi, icma ile de sabittir.Bu gibi hükümler üzerinde icma edilmesi hükmün sübutunu teyit yanında, bunların başka türlü yorumlanamayacağını da hükme bağlamaktadırlar.
Usul Alimleri hangi delillerin icmaya sened olabileceği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Kitab ve Sünnetin icmaya sened olabileceğinde görüş birliği eden bu alimler, kıyasın sened olup olmayacağı hususunda farklı görüşler beyan etmişlerdir.
Bir kısmına göre kıyas icmaya delil olamaz. Çünkü onlara icma kesin, kıyas ise zanni delildir, kesi(kati) olan zanni olanın üzerin bina edilemez.
Alimlerin bir kısmına göre ise kıyas da icma için delil olabilir. Mesela şarap içenin cezası sahabenin icmaina göre seksen değnektir. Onların bu konudaki icmaı kıyasa dayanmaktadır. Çünkü şarap ve diğer sarhoş edici maddeleri içen kimselere verilecek cezanın kesin miktarı ne Kuran’da ne de sünnette gösterilmiştir.
Hz Ömer döneminde içki içenlerin sayısı artmış ve bu konuda Hz Peygamber döneminde verilen ceza yeterli olmamaya başlamıştı. Bunun üzerine içki içenlere verilecek ceza yeniden belirlenmesi için Hz Ömer sahabenin ileri gelenlerini topladı ve şu sonuca vardılar: Namuslu bir kadına zina isnadında bulunan kişiye uygulanan kazf cezasına kıyas ederek şarap içene de seksen değnek vurulmasını kararlaştırdılar. Görüldüğü üzere sahabenin icmaının senedi kıyastır.
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın