> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Din ve Mezheb Eserleri > Fıkhi Mezhepler Tarihi > İmam Zeyd ve Mezhebi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İmam Zeyd ve Mezhebi  (Okunma Sayısı 5633 defa)
22 Ocak 2010, 23:18:57
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 22 Ocak 2010, 23:18:57 »



İmam Zeyd ve Mezhebi






İmam Zeyd (80 ? 122 H.)

Îmam Zeyd´în Doğumu Ve Gençliği

İmam Zeyd Mücadele Alanlarında.

Hîşam B. Abdîlmelîk´e Karşı İsyanı

İmam Zeyd´in Savaşa Girişi Ve Şehîd Oluşu.

Savaştan Sonra.

İmam Zeyd´in Şahsiyet Ve Karakteri

İmam Zeyd´in Görüşleri

1- Siyasete Dair Görüşleri

2- Usûlu´d-Dln (Akaîd)´e Dalr Görüşleri

İmam Zeyd´in Fıkhı

El-Mecmu´ Adli Eserî

El-Mecmu´ Nasıl Yazıldı ?.

İmam Zeyd´in Fıkıh Ve Hadîsinin Genel Görünüşü.

İmam Zeyd´e Göre Aklın Görevi

İmam Zeyd´den Sonra Zeydiye Fıkıhının Durumu.




İMAM ZEYD ve MEZHEBİ[1]



İmam Zeyd (80 ? 122 H.)


Hicrî birinci yüzyılın ikinci yarısının sonuna doğru Peygamber Şehrinde; kalbi İmanla dolu, nuru yüzünü heybet Ve celâl ile aydınlatan biri yaşıyordu. Bütün Medine onu seviyor, gelip geçenler onun adını ve üstünlüğünü anıyordu. O, mütevazı olduğu için yükseliyor, insanlara kıymet verdiği için onlar da kendisini yüceltiyor, zayıfları sevdiği için de bütün insanlar onu seviyordu. Fakirlerin derdine ortak olur, yetimlere babalık şefkati gösterirdi. İşte bu zat; Hz. Hüseyin´in kılıçların ağzından kurtulan biricik oğlu Ali Zeynelâbidin idi. O şehidler babası ve Kerbelâ´daki korkunç zulmün yere serdiği Hz. Hüseyin´in nesli, işte bu zat ile devam etmiştir.

O, bu acıklı sahne üzerine durmadan ağlar ve üzüntüsünü bir türlü gideremezdi. Çünkü, Ehm Beytin bütün sevgili evlâtları öldürülmüş, böylece o, yalnız başına yaşamak zorunda kalmıştı. Bu konuda kendisi bir kere şöyle söylemiştir:

Yakub (A.S.), Yusuf için gözleri kalana kadar ağlamıştır. Halbuki o, Yusuf´un ölüp ölmediğini bilmiyordu. Ben ise, Ehl-i Beytimden 10´dan fazla insanın bir kuşluk vakti gözlerimin önünde boğazlandığını gördüm. Siz, onların acısının gönlümden gideceğini mi sanıyorsunuz?

Ali Zeynelâbidin, ruhî elem ve üzüntüleri içerisinde bir merhamet kaynağı olmuş ve gönlü onunla dolup taşmıştır. O, cömert idi, borçluların borcunu öder, muhtaçların yardımına koşardı. Affetmek, iyilikte bulunmak onun en büyük vasfıydı. Ondan şöyle bir olay rivayet edilir: Bir gün bir câriye ibriği eline almış, abdest alması için ona su döküyordu. Câriye, ibriği Ali Zeynelâbidin´in üzerine düşürdü ve yüzünü yaraladı. Ali Zeynelabidin, kmayıcı bir edâ ile başını cariyeye doğru kaldırdı. Bunun üzerine câriye şöyle söyledi: Allah, Kur´an´da, «Öfkelerini yenenler» buyuruyor. O, öfkemi yendim dedi. Câriye, «İnsanları affederler» buyuruyor, dedi. O, seni affettim dedi. Câriye, «Allah, ihsan sahiplerini sever»[2] dedi. O da, sen, Allah yolunda hürsün, cevabını verdi.

İşte Ali Zeynelâbidm Hicaz ülkesinde, özellikle Mekke ve Medine´de böyle asalet, büyüklük, merhamet ve iyilikseverlikle tanınmıştır. O, halife çocuklarının ulaşamadığı bir dereceye yükselmiştir. Saltanatı olmadığı halde herkes ona saygı gösterirdi. Çeşitli yollardan rivayet edildiğine göre Hişam b. Abdilmelik, halife olmadan önce hacca gelmiş, Kabe´yi tavaf ediyordu. Haceru´I-Esved´i eliyle selâmlamak için ne kadar çabaladiysa da kalabalıktan buna muvaffak olamadı. Nihayet kendisi için bir minber yapıldı ve onun üzerine oturdu. Etrafını Şamlılar çevirmişti. Tam bu sırada Ali Zeynelâbidin belirip Haceru´I-Esved´i selâmlamak için yaklaşınca, halk, onun yolunu tam bir saygı ile açtı. O güzel bir kıyafet içerisinde vakarlı bir haldeydi. Hişam, küçümsiyerek, bu da kim?» diye sordu. Orada bulunan şâir Ferezdak ileri atıldı ve şu kasidesiyle onu tanıttı:

İşte bu; ayak sesini bütün Hicaz´ın tanıdığı,

Beytullahm, Haramı Şerif ve çevresinin bildiği,

Allah´ın kullarının en hayırlısının oğludur.

İşte bu; takva sahibi ve tertemiz olan sancak,

Gördüğü zaman kendisine Kureyş´in

Cömertlikle fazilet kaynağı dediği kişidir,

Ki senin «Bu da kim?» sözün eksiltmez onun kadrini,

Tanımazlıktan geldiğini senin Arab da iyi tanır, Acem de...[3]

Ali Zeynelâbidin, kendisini fıkıh ilmine ve hadîs rivayetine vermiştir. O, tabiîlerden de hadîs rivayet etmiştir. Ehl-i Beytin fikir mirasını da muhafaza etmiştir. Ondan îbni Şihab ez-Zühri, hadis, rivayet eder ve onu takdirle anardı. O, siyasetten uzak durdu ve tamamen kendisini İslâm ilmine verdi.

Onun çağında şiîlerin sapıkları (Gulât-i Şia) mevcut idi. Onlarla karşılaştığı zaman tutumlarını tenkid eder ve onlan hakikat yoluna çağırırdı. Rivayet edildiğine göre Irak´dan gelen bir topluluk onun etrafına oturmuş, Ebu Bekr ve Ömer (R.A.)´i kötü sözlerle anmışlardı. O, bunlara şöyle haykırdı: «Söyleyiniz, siz kimsiniz? Yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan, Allah´ın fazlım ve yüksek rızâsını istiyen, Allah ve Resulünün yolunda koşan ilk muhacirlerden inisiniz?» Onlar, hayır dediler. O, «Siz yurdu ve îmanı daha önce tutmuş olan, kendilerine gelen muhacirleri sevenlerden misiniz?» dedi. Hayır, dediler. O, bunun üzerine onlara şu cevabı verdi: Kendiniz itiraf ettiğinize göre siz ne onlardan, ne de bunlardansınız. Ben tanıklık e´derim ki siz Allah´ın şu âyetindeki üçüncü zümreden de değilsiniz: «Onlardan sonra gelenler; Rabbimiz, bizi ve İmanda bizi geçen kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde İman edenlere karşı bir kin bırakma, derler.»[4] Bundan sonra onlara, benden uzaklasınız; Allah lâyıkınızı versin, derneğinizi dağıtsın, siz İslâm ile alay ediyorsunuz ve îslâm ehli değilsiniz, dedi.[5]



Îmam Zeyd´în Doğumu Ve Gençliği



İşte îmam Zeyd, bu büyük ve cömert babanın gölgesinde doğdu ve büyüdü. Bu acıklı ve üzüntülü muhitte yaşadı. Allah, ondan da, şerefli atalarından da razı olsun. Bu tertemiz soydan gelen İmam Zeyd´in babası Ali Zeynelâbidin, dedesi şehidler şehidi Hz. Hüseyin; büyük dedesi İslâm kahramanı, İlim şehrinin kapısı, sahabîlerin en büyük kadısı, Medine´ye yapılan göçte Peygamber CS.A.V.)´in kendisi ile kardeşlik akdettiği Hz. Ali´dir.

Zeyd´in doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. Fakat Hicri 80 yılında doğduğu anlaşılmaktadır. H. 122 yılında da şehid olarak öldüğü en kuvvetli rivayetlerle ifade edilmektedir. Öldüğü zaman 42 yaşını geçmediğinde rivayetler birleşmektedir.

Onun iyi bir şekilde yetişmesi için gerekli muhit mevcut idi. Bu muhit, ona yükseklik ve büyüklük duygusu yermiştir. O, soyundan gelen yüksek şeref sayesinde ruhi bir ululuk duyardı. Çünkü bir taraftan Hz. Peygamber (S.A.V.)´in, diğer taraftan Hz. Ali´nin torunu idi. O. sıkıntı ve mihnetler içerisinde yaşadı. Fakat bu sıkıntı ve mih­netler, ona ruhî bir olgunluk kazandırdı. Kendi ailesinde bulduğu İlim pınarlarından bol bol içti. Bütün bunların üstünde Irak ve diğer îslâm ülkelerinde şiddetli fitneler meydana geldiği zaman o. bir çok sahâbî ve tabiîlerin sığındığı Peygamber ve Nur Şehri Medine´de idi. Bu şehir, Sünnetin beşiği, Peygamber ilminin ışığı idi. Nitekim daha sonra Ömer b. Abdilaziz Medine´ye haber göndermiş, orada oturmakta olan tabiilerden Peygamber´in sünnetlerini toplamalarını ve diğer İslâm ülkelerine yaymalarını emretmişti.

İmam Zeyd, böyle bir İlim çağında yetişmiş, böylesine yüksek bir aile içinde doğup büyümüş ve mükemmel bir insan olarak yaşamıştır. O, babasından Ehl-i Beytin ilmini rivayet etmiştir. İmam Zeyd´in bütün rivayetlerini içine alan «el-Mecmu» adlı kitabında Hz. Ali´ye dayanan pek çok hadis mevcuttur.Ayrıca o, babasından Ehl-i Beytin ilmini rivayet ettiği gibi Hz. Ali ve Hüseyin´den başka râvilerden de bir çok hadisler rivayet etmiştir. Nitekim babası Ali Zeynelâbidin de bir çok tabiîlerden rivayetlerde bulunmuştur. Çünkü onlar, tabiîlerden rivayet etmekle halk arasında şeref ve itibarlarının sarsılacağı vehmine asla kapılmamışlardır.

Babası H. 94 yılında öldüğü zaman İmam Zeyd 14 yaşında idi. O, kendisine babalık yapacak bir yaşta olan ağabeyi Mühammed Bâkır´dan da rivayet etmiştir. Mühammed Bâkır´m oğlu İmam Cafer-i Sadık, İmam Zeydle yaşıt idi.

İmam Zeyd´in 14 yaşında iken babasından Ehl-i Beytin bütün ilmini öğrenmiş olması düşünülemez. O, ilminin büyük bir kısmını, babasının bütün ilmini öğrenen ağabeyinden almıştır. Mühammed Bakır, İlim ve fazilette İmam idi. Bir çok bilginler ve Irak âlimlerinin başı Ebu Hanîfe de ondan İlim öğrenmiştir. Mühammed Baku, İlimde gerçekten İmamlık mertebesine yükselmişti. Hattâ âlimlerin sözlerini inceler, bunların doğru ve yanlışını ortaya kordu.

Ehl-i Beyt arasında îmam Zeyd´in çağdaşı âlim, fâzıl, bilginlerin ilmine başvurup şahsiyetine saygı gösterdiği, halkın ve idarecilerin saygı duyduğu biri vardı. îşte o, Zeynelâbidin´in amcası Hz. Hasan´m torunu Abdullah b. Hasan idi. Bu zat, çok doğru ve pek güvenilir bir kimse olup Ebu Hanîfe kendisinden ders almıştır. İmam Mâlik ve Süfyan es-Sevrî gibi birçok muhaddisler ondan rivayet etmişlerdir. O, Halife Ömer b. Abdilaziz´e uğramış ve ondan büyük ikram görmüştür, İlk Abbasi halifesi Abdullah Seffah´a uğramış, ondan da tazim görmüştür. Halifeliğinin ilk günlerinde Ebu Cafer el-Mansur da ona saygı göstermişti. Fakat, Abdullah b. Hasan´ın oğulları, Ebu Cafer aleyhine harekete geçince onu hapsettirmiş, ölümüne kadar da hapishaneden çıkarmamıştır ki öldüğü zaman O, 75 yaşındaydı.

Zeyd, Abdullah b. Hasan´dan da İlim tahsil etmekle Ehl-i Beyte mensup diğer seçkin bilginlerin İlimlerini de öğrenmiş oldu. Ayrıca O, Peygamber´in mescidinde İlim meclisleri akdeden tabiilerden de İlim öğrenmiş, onların rivayetlerini, çıkardıkları hükümleri ve verdikleri fetvaları tesbit etmiştir. Böylece O, Peygamber evinde tahsi­lini tamamlamış, ilmin beşiği olan Medine´de kendisini tanıtmıştır. Nihayet kendisini güçlü bulduğu zaman Medine´den dışarı çıkmış, böylece babasının ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İmam Zeyd ve Mezhebi
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:25:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İmam Zeyd ve Mezhebi rüya tabiri,İmam Zeyd ve Mezhebi mekke canlı, İmam Zeyd ve Mezhebi kabe canlı yayın, İmam Zeyd ve Mezhebi Üç boyutlu kuran oku İmam Zeyd ve Mezhebi kuran ı kerim, İmam Zeyd ve Mezhebi peygamber kıssaları,İmam Zeyd ve Mezhebi ilitam ders soruları, İmam Zeyd ve Mezhebiönlisans arapça,
Logged
22 Ocak 2010, 23:23:05
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 22 Ocak 2010, 23:23:05 »

İmam Zeyd´in Görüşleri


İmam Zeyd, Hz. Hüseyn´in şehid edilişinden sonra Ehl-i Beyt´in, halkı kendi görüşüne davet eden ve kendisi için özel bir davet metodu olan ilk İmamıdır. Babası, halk ile temas kurmuş, zayıflara daima iyilik etmiş olup aynı zamanda bir din bilginidir. Büyük kardeşi İmam Muhammed Bakır, evine çekilip ilmi tetkiklerle uğraşmıştır. Zeyd ise, Medine´den çıkıp İslâm ülkelerinde kendi İlim ve görüşlerini yaymıştır. Onun siyaset hakkında, Usûlu´d-Din hakkında kendine özgü görüşleri vardır. Ayrıca, fıkhı görüşleri ve Ehl-i Beyt´in rivayetlerini içine alan bir fıkhı rivayetler mecmuası vardır.[21]



1- Siyasete Dair Görüşleri


Hz. Ali şehid edildikten sonra ona bağlı olanlar üzerinde fikri bir baskı meydana gelmiş ve bu, Hz. Hüseyn´in şehid edilmesinden sonra da iyice artmıştır. Bu davranış, bazı yeraltı faaliyetlerinin neticesinde bir takım fikirler doğurmuş, fakat bu türlü fikirler tartışma ve inceleme sahasına çıkamamıştır. Bunların çoğu hilâfet etrafındaydı. Meselâ; hilâfetin seçimle değil, veraset yoluyla olması, Hz. Ali´nin sıfat itibariyle değil, şahsen Peygamber (S.A.V.)´in vasisi oluşu, Hz. Ebu Bekr ve Ömer´in, onun hakkı olan hilâfeti gasp etmiş olmaları, dolayısiyle bunların küfür ve laneti hak etmiş bulunmaları, Hz. Ali ve Fatıma vasıtasıyla onun zürriyetinden gelen İmamların günahtan masum oluşları, âhir zamanda hakkı yerine getirecek, bâtılı ezecek beklenilen bir mehdinin bulunduğu, bu dünyada iyiliği gerçekleştirecek İmamlarla şer liderlerinin tekrar döneceği (ric´at) gibi görüşler bunlar arasındadır.

İmam Zeyd, Medine´deki Ehl-i Beyt´in köşesinden çıkmış, bu fikirleri düzeltmeye çalışmış ve onları Ehl-i Beyt´in temiz insanlarının inandığı hakîkata döndürmek için faaliyete girişmiştir. Hz. Ebu Bekr ve Ömer hakkındaki görüşleri düzeltmiş, hilâfetin ancak veraset yoluyla Hz. Ali soyuna mahsus olmasını ileri süren görüşü kabul etmemiştir. Ancak o, halifenin Hz. Ali soyundan olmasının daha iyi olacağını, Hz. Ali´nin şahsen halife olmak için vasî tâyin edilmediğini, sıfatları itibariyle halifeliğe lâyık olduğunu ileri sürmüştür. Çünkü Hz. Ali, sahabîlerin en üstünlerinden biridir. Onun böyle oluşu, başkalarının halife olmasına engel teşkil etmez. Müslümanların menfaati gerektirirse, âdil ve hakka bağlı olmak şartıyla, bir başkası da halife olabilir. Bu itibarla Hz. Ebu Bekr ve Ömer´in halife oluşları, Zeyd´e göre yerindedir. Çünkü bunlar, hak ve adaletten ayrılmamışlardır.. Maslahat da, onların halife olmalarını gerektirmiştir. Gerçi Hz. Ali, Zeyd´e göre halifeliğe daha lâyık idi. Bu hususta sözü «el-Milel ve´n-Nihal» adlı eserinde Şehristanîye bırakalım :

«Hz. Ali, sahabilerin en üstünlerinden biridir. Ancak hilâfet, görülen maslahat´a ve riayet edilmesi gereken dinî bir kaideye uyularak, çıkmak üzere olan fitneyi yatıştırmak ve halkı gönül huzuruna kavuşturmak için Hz. Ebu Bekr ve Ömer´e bırakılmıştır. Çünkü, Hz. Peygamber devrinde cereyan etmiş olan savaşlar henüz unutulmamıştı. Emiru´l-Müminihin kılıcındaki Kureyş müşriklerinin kanı daha kurumamıştı. Halkın kalbinde öç alma ihtirası olduğu gibi duruyordu. Kalbler tamamiyle İslama yönelmemiş ve başlar tam olarak halifeye eğilmemişti. Maslahat, halifelik vazifesinin; yumuşaklık, sevgi, yaşça ilerlemiş olmak, İslama ilk önce girmiş bulunmak ve Peygamber (S.A.V.)´e yakınlık gibi sıfatlarla meşhur olan bir kimseye tevdi edilmesini gerektiriyordu.

«Görülüyor ki, Hz. Ebu Bekr ölüm döşeğinde iken Hz. Ömer´i işin başına geçirmek istediği zaman, halk yüksek bir sesle kendisine:«Başımıza, son derecede sert bir kimseyi mi tâyin ettin?» diye itirazda bulunmuştu. Böylece halk, dinî şiddet ve salabeti ve düşmanlara karşı çok sert oluşu sebebiyle Hz. Ömer´in halife olmasına razı olmuyordu. Hz. Ebu Bekr ise, onları: Size en hayırlımızı tavsiye ediyorum» diyerek yatıştırmıştı.»

Bu söz gösteriyor ki, halifelik verasetle olmadığı gibi, sadece üstünlükle de değildir. Ancak, müslümanların maslahatı ve halifenin adaletli oluşu gözönünde tutulacaktır ki buna, «en üstün olmayanın halifeliğe getirilmesi» denir. Çünkü, yetenek ve adalet sahibi ise, umumî menfaat da onun seçilmesini gerektiriyorsa, halifelik makamı böyle birine verilir. Burada hakikî maslahat gözetilmiştir. Halifeliğin Hz. Ali ve onun evlâtlarına inhisar etmesini istiyen ve onlardan başkasının halife olamıyacağmı söyleyenler, burada farazi bir maslahatı ileri sürmektedirler, İmam Zeyd ise, adalet ve takva ile birlikte gerçek maslahatı gözönüne almakta ve farazi bir maslahata önem vermemektedir.

İmam Zeyd´den Ehl-i Beyt İmamlarının hatâdan masum olduklarına dair hiç bir rivayet yoktur. Esasen Zeyd´in bunun aksine kail olduğu bilinmektedir. Çünkü hatâdan masum olmayı (İsmet) fikrini kabul etmek, o İmamların bir vahiy ile Peygamber tarafından tâyin edilmiş olmalarını, ayrıca onların vereceği hükümlerin vahiy veya ilham mahsulü olmasını gerektirir. İmam Zeyd´e göre Peygamber, Hz. Ali´yi şahsı itibariyle vasi tâyin etmemiş, ancak onu sıfatlan itibariyle tavsiye etmiştir. Çünkü Peygamber (S.A.V.), kendisi bile içtihadında hatâdan masum değildir. Nitekim Bedir esirlerine yapılacak muamele meselesinde Allah, onun yanılmış olduğunu bildirmiştir.

Şüphesiz İmam Zeyd´in görüşü, İmamların hatâdan masum olmadıkları yönündedir. Fakat, îmam Zeyd´den sonra Zeydiye mez-hezine bağlı olanlar, şu dört kimsenin hatâdan masum olduğunu kabul etmişlerdir:

1  Hz. Ali, 2  Hz. Fatıma, 3  Hz. Hasan, 4  Hz. Hüseyin. Çünkü Hz. Peygamber, şu âyeti kerimeler nazil olduğu zaman hı-ristiyanlarla karşılıklı beddua (mübâhele) meselesinde bunları anmıştır: «Muhakkak ki İsa´nın hali de Allah indînde Âdem´in hali gibidir. Allah, onu topraktan yarattı, sonra «ol» dedi. O da oluverdi. Hak Rabbindendir. Öyle ise şüphecilerden olma; artık sana İlim geldikten sonra, kim seninle onun hakkında çekişirse de ki: gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım. Sonra birlikte dua ederek, Allah´ın lanetinin yalancıların üstüne olmasını istiyelim.»[22]

Hz. Peygamber, bu duasında onları andığına göre bunlar masumdurlar. Ehl-i Beytin diğerlerine nisbetle bunların üstünlükleri meydandadır. Çünkü bunları Peygamber (S.A.V.), kendisinin yerine koymuştu. Hz. Ebu Bekr ve Ömer (R.A.)´in İmametini tanımıyan ve Zeydiyye mezhebine mensup olan bazı şiîlere göre bir beklenilen mehdi vardır. Onlar, bu görüşlerine, Ehl-i Beyt´in hususi bir meziyeti olduğunu, hilâfetin veraset yoluyla olacağını ve gizli bir İmamın bulunacağını da ilâve ederler. Bu fikirlerini Hz. Ali´den rivayet edilen «Mutlaka Allah´ın açık veya gizli hüccetle kaim bir İmamı vardır» sözü ile desteklemeye çalışmaktadırlar. Gizli İmam, Allah´ın dilediği sürece yaşar ve nihayet O´nun izniyle ortaya çıkıp hakkı ilân eder ki, işte ona «muntazar (beklenilen) mehdi» denilir.

İmam Zeyd, gizli İmam görüşüne cevaz vermezdi. Ona göre İmamın kendisi için bir davetçisi bulunacak ve İmam gizli olmayacaktır. Dolayısiyle muntazar mehdî tasavvuru yersizdir. İmam Zeyd´e göre geri dönme (ric´at) da yoktur. Ancak ölüleri, Allah kıyamet günü tekrar diriltecek, hesaba çekecek, onların ceza veya mükâfaatlarını verecektir.

İşte İmam Zeyd´in görüşleri bunlardan ibarettir. Fakat Cârûdiye mezhebine mensup olanlar, İmam Muhammed b. Hasan ki buna, «En-Nefsüz-Zekeriyye» adı verilir ve Ebu Ca´fer el-Mansur tarafından öldürülmüştür; Zeydiyye Mezhebine göre İmam Zeyd´ln halifelerinden biridir?mehdî olarak geri dönecek, zulüm ve haksızlıkla dolu olan yer yüzünü İslah edip adaletle dolduracaktır, demişlerdir.

Cârûdiyyo mezhebi mensupları, İmam Zeyd´e sadece´ mehdîlik ve ric´at görüşünde muhalefet etmemişler, aynı zamanda Hz. Ebu Bekr ve Ömer (R.A.)´in halifeliğini desteklemesine de muhalefet ederek, onların İmametini tamirüamamışlardır. Bunlara rağmen kendilerini Zeyd´iyye mezhebine bağlı göstermişler ve. bu mezhebin bir kolunu teşkil ettiklerini ileri sürmüşlerdir.

Yukarıdaki ifadelerden anlaşıldığına göre îmanı Zeyd, bir İmamın kendisi için İmametinin doğruluğunu tasdik eden bir davetçisi olmasını şart koşmuştur. Bu görüş, şu iki düşünceden doğmaktadır:

1 İmamın,  isterse Hz. Ali´nin Fatıma´dan gelen evlâtlarından olması daha efdal olsun ? söz sahibi müslümanlar tarafından seçilmesi şarttır. Yalnız onlar, bu hususta maslahatı gözetmelidirler. Bu seçim işi, ancak halifeliği istiyen kimsenin kendisinin halife olduğnu ilân etmesiyle tamamlanır.

2   Hilâfet, yukarıda da belirttiğimiz gibi, sırf verasetle olmaz. Az önce söylediğimiz gibi, halifenin, efdal olma bakımından Hz. Ali´nin Fatıma´dan gelen evlâtlarından olması şartıyla birlikte, bir davetçisi bulunmalıdır. Ona göre hilâfet, veraset veya vasiyet yoluyla olsaydı, istemese dahi kırallık gibi veraset veya vasiyet yoluyla İmam´ın kendisine intikal edecekti. İmam Zeyd, İslâm Hilâfetinin veraset yoluyla olacağı görüşünü reddetmiş, Fatıma zürriyetinden gelen İmamlığa lâyık kimsenin kendisini ortaya atmasını şart koşmuştur. Ta ki halk, onun halife olmasındaki maslahatın derecesini bilsin ve onunla kendisini halifeliğe namzet kılacak olan diğer bir kimse arasında, hangisinin bu işe daha elverişli olduğunu tâyin etmek için bir karşılaştırma yapabilsin.

İmam Zeyd´e göre hilâfetin, Hz. Fatıma evlâtlarından halifeliği açıkça istiyenlere verilmesi daha üstündür. Bunların Hz. Hasan veya Hz. Hüseyin neslinden olmasında bir fark yoktur, işte Zeyd´iyye mezhebi bu noktada İmamiyye mezhebinden ayrılmaktadır. Zira, İmaraiyye mezhebine bağlı olanlar, İmametin Hz. Hüseyin´in nes­linden birine ait olduğunu şart koşmaktadırlar.[23]



2- Usûlu´d-Din (Akaîd)´e Dalr Görüşleri


İmam Zeyd, çağdaşı olan Vâ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

27 Haziran 2022, 03:21:29
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.948


« Yanıtla #2 : 27 Haziran 2022, 03:21:29 »

Esselamü Aleyküm. Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes