๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetavayı Resulullah => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 13 Ekim 2010, 22:33:55



Konu Başlığı: Emzirme
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 13 Ekim 2010, 22:33:55
EMZİRME


Ne Bir Ne De İki Kez Emzirme Nikahı Haram Kılmaz
 

Bir bedevî, Resulullah'a (as) şöyle sordu: "Benim bir hanımım vardı, daha sonra ikinci bir hantmla evlendim. Ben sanıyorum ki ilk hanımım i-kinci hanımımı bir veya iki kez emzirmiş, şimdi ne yapacağım?". Resuhıllah (as), "birya da iki kez emzirme nikâhı haram kurnaz" buyurdu.

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir.


Sehle bint-i Süheyl Resulullah'a (as) şöyle sordu: "Salim, (oğlundan bahsediyor) diğer erkekler gibi hem buluğa erdi, hem de olaylan kavrayacak kadar akıllandı. Ama hâlâ odamıza giriyor. Ben kocam Ebu Huzeyfe'nin bu durumdan hoşlanmadığını ve iyi şeyler düşünmediğini zannediyorum". Re-sulullah (as), "öyleyse Salim'i emzir de artık Ebu Huzeyfe onun varlığından boş olmayan şeyler düşünmesin. Zira emzirmen senin nikahını O'na haram kılacaktır" buyurdu. Kadın evine gitti bir süre sonra döndü ve "Salim'i em-zirdim. Böylece Ebu Huzeyfe'nin aklına gelen kuşkular da gitti" dedi.

Bu hadisi imam Müslim rivayet etmiştir.                .                  .

Aralarında Hz. Aişe'nin de bulunduğu seleftçn bazı alimler Resulullah'ın (as) bu fetvasına uymuşlardır. îlim adamlarının pek çoğu ise bu fikri benirh-sememişlerdir. Onlar bu fetvanın karşısına, çocuğun sütten kesilmesinden önce daha bebeklikte ve iki yıllık emzirme döneminde iken yapılan emzir­menin nikâhı haram kılan emzirme olduğunu savunan hadisleri çıkarıyorlar. Bu hadiste bazı özellikler vardır: Birincisi; bu husustaki hadislerin çokluğu­dur. Ama Salim'İn konu edildiği hadis tek basmadır. İkincisi; Resulullah'ın (as) Aişe dışındaki hanımlarının çoğu daha bebeklikte iken emzirmenin ni­kahı haram kıldığı fikrini benimsemişlerdir. Üçüncüsü; en geniş kapsamlı ve en tedbirli olan şıktır. Dördüncüsü; yaşı büyük bir kimsenin bir kadını em-mesiyle beslenme bakımından hiçbir yarar elde edemez. Büyük yaşta em­mek ne et oluşturur ne de kemiklere bir yarar sağlar. Bu tür emmeler "ba'dıyyet (bir parça olmak)" denen ve nikâhı haramlaştıran faktörü oluştur­mamaktadır. Beşincisi; belki de bu yalnızca Salim'e mahsus bir durumdur. Çünkü bu hadis, O'nun hikâyesi anlatılırken rastlamaktan başka herhangi bir yerde geçmemektedir. Altıncısı; Resulullah (as) Hz. Aişe'nin odasına girince O'nun yanında ayakta duran bir adam görünce bundan son derecede etki­lendi ve kızdı. Hz. Aişe ona, "o benim süt kardeşimdir" dedi. Bunun üzerine Resulullah (as), "süt kardeşlerinin kimler olduğuna bak, emzirmek (emmek) dediğin bir yekûn tutmalıdır" buyurdu.

Hadis muttefekun aleyhtir.

Müslim'in, bu hadisi naklederken kullandığı lafızlar ise Salim'in durumu anlatılırken bir başka seyir takibetmektedir. Bu da Salim'in o anki durumu i-çin kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Salim, Ebu Huzeyfe'nin evlat edinip büyüttüğü bir çocuk idi. Bu nedenle de Ebu Huzeyfe'nin hanı­mının odasına girmeye hiçbir hakkı yoktu. Burada ortaya çıkan ihtiyaçlar böyle nadir olan bir uygulamayı gündeme getirmiştir. Bu hususta herhangi bir açıklama yapmak ve içtihadda bulunmak caiz değildir. Belki de burada takibedilen yol ve yöntem en etkilisidir. Birçok alim de bu hadise meyletmiş­lerdir. En iyisini bilen ALLAH'tır. [372]

 
0 Senin Amcandır, Ona İzin Ver
 

Hz. Aişe, Resulullah'a (as), "Ebu'l Kays'ın kardeşi Emlec yantma gelmek için izin istedi. Onun karısı beni emzirmişti" dedi. Resulullah (as), "izin ver gelsin; zira o senin amcandır" buyurdu.

Bu hadis muttefekun aleyhtir. [373]

 
Emzirmede Tanık Olarak Ne Geçerlidir?
 

Resulullah'a (as), "emzirmede, 'bu filanı emmiştir dolayısıyla onun ni­kahı buna haramdır' diyebilmek için tanık olarak geçerli olan nedir?" diye sorulduğunda, Resulullah (as), "bir erkeğin veya bir kadının tanıklığı yeterli­dir" buyurdu.

Hadisi Ahmed rivayet etmiştir. [374]

 
Kızkardeşimln Süt Kardeşi Bana Haram Olur
 

Resulullah (as), Hamza'nın kızının kendisine nikâhlanması istendiğinde şöyle buyurdu: "O kızın nikâhı bana haramdır. Zira o benim süt kardeşi­min kızıdır. Neseb bakımından (doğumla) haram olanlar sütle de haram o-hırlar".

Bu hadisi imam Müslim rivayet etmiştir.

Ukbe bin el-Haris, Resulullah'a (as), "bir kadınla evlendim. Sonra anne­si Sevda geldi ve 'ben ikinizi de emzirdim' dedi. Ama bu kadın yalancıdır. Ben de onun söylediklerinden ve kendisinden yüz çevirdim. J'na itibar et­medim" dedi. Resulullah (as), "sen nasıl o kadınla evlenirsin. Baksana bu kadın sizi emzirdiğini sanıyor. Onu kendinden uzak tut, hanımını boşa" de­di.                                                                                                 \   -

Resulullah (as), Ukbe'nin evlendiği kadınla nikahını geçersiz saydı. Lk-be karısını boşadı, kadın da bir başkasıyla evlendi.

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir.

Darekutnî'de de lafız olarak "o kadından uzaklaş, onu boşa; ondan sa­na hayır yoktur" ibaresi geçmektedir. [375]

 
Beni Emziren Kadının Hakkını Nasıl Öderim?
 

Bir adam Resulullah'a (as), "beni emzirenin üzerimde olan hakkını na­sıl öderim?" diye sorduğunda, Resulullah (as), "iyi bir köleyi veya kölenin ci­nasını ona vermendir''buyurdu.                                       .

Hadisi imam Tirmizî rivayet etmiştir. [376]

 
Peruk Yapan Ve Kullanan
 

Resulullah'a (as), "bir kadın evlendi, hastalandı ve saçları döküldü. O-na peruk yapıp takmak istediler" diye anlatıldı. Resulullah (as), "ALLAH peruk takmak isteyene de takana da la'net etmiştir" buyurdu.

Hadis muttefekun aleyhtir. [377]

 
BOŞANMA, ZIHAR ve LANETLEŞME


Yerleşim (Konut) Ve Nafaka Hususunda Kocasını Dava Eden Kadın
 

Kocası, Fatıma bint-i Kays'ı geri dönüşü olmayacak şekilde boşamıştı. Kadın, kocasıyla konut ve nafaka hususunda anlaşmazlığa düşünce Resulul-lah'a (as) geldiler. Fatıma bint-i Kays, "kocam bana ne konut temin etti ne de nafaka verdi" dedi. Sünnet kitaplarında şöyle geçer: Resulullah (as), "ey Kays ailesinin kızı! Kocanın konut temin edip nafaka vermesi yalnızca ric'î talak (dönüşü olabilecek boşama) İçin geçerlidir. Senin durumunda olanlar için değil" buyurdu.

Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir.

Bir başka hadise göre ise, kocanın vermesi gereken konut ve nafaka yalnızca ric'î talakla, yani eşine dönebilmesi mümkün olan bir boşamayla boşanan kadının hakkıdır. Eğer boşama kesin ise kadının konut ve nafaka hakkı yoktur..

Sabi, Fatıma bint-i Kays'tan rivayet ederek şöyle dedi: Resulullah (as), "üç talakla boşanmış olan kadının -erkeği üzerinde- ne konut ne de nafaka hakkt yoktur" buyurdu. [378]  .

Bu.Müslimin rivayetidir.

Bu hususta aksi görüşü savunanlar da vardır. Hadis alimleri her ne ka­dar bu hadisi delil olarak ileri sürmekteler-se de Ömer b. el-Hattab, Ömer b. Abdulaziz, Ebu Hanife, Süfyan es-Sevrî ve daha başka şahıslar üç talakla ke­sin olarak boşanmış olan kadınların da nafaka ve konutta haklarının bulun­duğu fikrini benimsemişlerdir. Birincilerin delilleri, ALLAH Azze'nin "çocukla rint doğuruncaya kadar onların nafakalarım verin" ayetidir. Bu hük­mün ric"î talakla boşanmış olan kadınlar için geçerli olduğu, icma yoluyla belirlenmiştir. İkincilerin delilleri de yine ALLAH Azze'nin "nerede yerleşmiş-seniz onları da oraya yerleştiriniz" emridir. Bunun yanında bir üçüncü görüş de şudur: Hadi ve başka kimseler, ALLAH Azze'nin "boşanmış kadın­lar için bir yararlandırma -nafaka- vardır" ayetini delil göstererek bo­şanmış kadına konut verilmeksizin nafaka temin edileceğini savunuyorlar. Bu hususta pek çok görüş vardır. Bence ahkâm ayetlerinin tefsirlerine bakı­labilir.

Sahih-i Müslim'de geçen hadiste İse Fatıma bint-i Kays'ın şöyle dediği aktarılmaktadır: "Kocam beni üç talakla boşadı. Resutullah da (as) bana nafaka da konut da temin edilmemesini kararlaştırdı".

Müslim'in bir başka rivayetinde de şöyle geçmektedir: Ebu Amr, Ali b. Ebu Talib ile birlikte Yemen'e gitti ve karısına kendisini iki talakla boşadığına dair bir haber gönderdi. Kadının son bir talak hakkı kalmıştı. Bu nedenle Ay­yaş b. Ebi Rebia ve Haris b. el-Hişam karısına nafaka vermesi için Amr'a e-mir verdiler. Ebu Amr onlara, "ALLAH'a yemin ederim ki hamile değilse onun nafaka hakkı yoktur" dedi. Kadın bundan dolayı Resuluîlah'a (as) gelerek ortadaki durumu anlattı. Resulullah (as),  "hayır nafaka yoktur" dedi. Taşın­mak için izin istedi. Resulullah (as) O'na izin verince, kadın, "nereyegideyim ey ALLAH'ın elçisi?" dedi. Resulullah (as),  "îbn-i Ümmî Mektum'un yanına" dedi. Bu adamın iki gözü de kör idi. Onun yanında elbiselerini çıkarsa da görmezdi. Bu kadının bekleme müddeti (4 ay 10 gün) sona erince Resulul­lah (as) O'nu Usame b. Zeyd'le nikahladı. Daha sonraları Mervan b. Kubey-da İbn-i Zueyb kadına haber göndererek Resulullah'm (as) bu hadisini sor­du. Kadın da olanları anlattı. Mervan,  "bu hadisi bu kadından başka hiç kimseden duymadık, insanları kendilerine özgü iffetleri ile kabul ediyoruz" dedi. Mervan'ın bu sözleri Fatıma'ya ulaşınca,  "sizinle benim aramda Kur'an-t Kerim hakemdir. ALLAH Azze şöyle buyurmuştur; 'O (boşanmış) kadınları bulundukları evlerinden çıkarmayın kendileri de çıkmasın-lar' (Talak 1) îşte bu ayet bu konuyu araştırmak isteyenlerin başvuru kay­nağıdır ve üç talakla boşanma gerçekleştikten sonra ne anlatüabilir ki?" de­di.     ■

ResuluIIah (as) kadınların giyim ve geçinmelerinin bilinen hak bir tarzda erkeklerin sorumluluğunda olduğunu belirlemiş ve öylece fetva vermiştir. Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [379]

 
Cimri Koca
 

Süfyan'ın karısı Hind, Resuluîlah'a (as) şöyle sordu: "Ebu Süfyan çok cimri bir kimse. Bu yüzden bana ve çocuğuma yetecek kadar nafaka vermi­yor. Yalnızca O görmeden ondan aldıklarım hariç; bu durumda ne yapabi-

lirim?". Resulullah (as), "sana ve çocuğuna yetecek kadar nafakayı iyi bir yolla ve güzelce ondan al "buyurdu.

Hadis muttefekun aleyhtir.

Bu fetva bazı hususları kapsamına alır: İlki; kadının nafakası belirlenmiş değildir. Zamana ve zemine göre her iki tarafı da zora sokmaksızın takdir e-dilir. Ama buradaki takdir ne Resulullah'm ne sahabelerinin ne de tabiîn ke­siminin zamanlarında bir karara bağlanmış değildir, ikincisi; kadının nafakası çocuğun nafakası gibidir. Her ikisi de gerek aklın gerekse dinin kabul edece­ği ma'ruf bir tarzda olacaktır. Üçüncüsü; çocukların nafakalarını temin husu­sunda baba tek basınadır ve yalnızca kendisi sorumludur. Dördüncüsü; baba veya koca vermesi gereken nafakayı vermezse gerek çocuklar ve gerekse kadın bu nafakayı en iyi bir tarzda almak hakkına sahiptir. Beşincisi; eğer kadın kocasından nafakasını yetecek miktarda almak gücüne sahip ise sınır­lara tecavüz etmeye hakkı yoktur. Altıncısı; eğer ALLAH ve Resulü nafakayı ö-denmesi gerekli bir borç olarak kararlaştırmamışsa bu hususta başvurulacak yer örftür. Yedincisi; şikayetçi olan taraf diğer tarafın kötülüklerini sayıp dö­kebilir: Bu hususta anlatılanlar gıybet olmadığı gibi ne söyleyeni ne de onu dinleyip tasdik edeni günaha İtmez. Sekizincisi; kesin oluş nedeni bili'..iiği halde ödemesi gereken bir borcunu ödemeyen kimseden alacakları olanlar eğer güçleri yetiyorsa hak ettikleri bu şeyi alabilirler. Bu hususta örnek ola­rak Resulullah'm Hind'e verdiği fetvayı söyleyebiliriz. Resulullah (as) şöyle dedi: "Eve gelen bir misafirin gecelemesi her Müslüman üzerine bir borçtur. Onun ölümüyle bundan mahrum olsa da yine kendisinin ödemesi gereken bir borçtur ister öder isterse terkeder".

Bir başka rivayette de şöyle geçmektedir: "Bir topluluğa misafir olan kimsenin ağırlanması o topluma aittir. Misafir kendisini ağırlayacak olan toplumdan kimseyi bulamazsa, kendini ağırlayacak kimseler olarak değer­lendirerek onları cezalandırır". Eğer hakkın hak oluşunun sebebi açık, bili­nen birşey olmazsa yapılması ya da yapılmaması durumunda herhangi bir ceza ya da ödül sözkonusu olamaz. Mesela Resulullah (as) şöyle demiştir: "Emaneti sana güven veren -güvenebileceğin- kimseye ver, sana hainlik eden kimseye de hainlik etme".[380]

 
Boşamak, Yalnızca Evlenip Cinsel İlişkide Bulunduktan Sonra Geçerlidir
 

Bir adam, Resuluîlah'a (as), "ben falan hanımla evlendim, ama şimdi o-nu üç talakla boşadım" deyince Resulullah (as), "onunla evlen; zira boşan­mak yalnızca evlenip cinsel ilişkide bulunduktan sonra geçerlidir" buyurdu.

Resulullah'a (as), "falan hanımla evlendiğim gün boşandım" diyen bir adamın durumu sorulduğunda şöyle dedi: "Sahip olunmayan, yani cinsel i-lişkide bulunulmayan biri için boşamak yoktur".

Hadisi Darekutnî rivayet etmiştir. [381]

 
Konfor İçinde Yaşayanların Nimetlere Şükretmemeleri
 

Bir kadın, Resulullah'a (as) konfor İçinde yaşadıkları halde elde ettikleri nimetlere ve kendi durumlarına şükretmeyenlerin durumlarını sordu. Resu-lullah (as), "siz kadınlardan biriniz ana-habasının evinde kocastz olarak bayatını sürdürürken ALLAH onu bir kocayla (evlilikte) rızıklandınr Çocuk­lara ve mala kavuşur. Buna rağmen yok yere kızar, iste bu, nimetlere şükret-memektir". Bunun üzerine kadın kocasını kastederek, "ondan bir gün olsun hayır görmedim " dedi.

Bu hadisi imam Ahmed rivayet etmiştir. [382]

 
Kocam Beni Üç Talakla Boşadı
 

Bir kadın, Resulullah'a (as), "kocam beni üç talakla, yani kesin olarak boşadı. Ben de bir başkasıyla evlendim. Yanıma geldi, üzerinde elbise saçağı (örgüsü) gibi bir bezden başka bir şey yoktu. Benimle belli belirsiz bir kez dı­şında cinsel ilişkide bulunmadı. Bu nedenle benden pek bir tat alamadı. Pe­ki ben şimdi nikahlanmak üzere ilk kocama helal olur muyum?" diye sordu. Resuİuîlah (as), "hayır, sen bir başkasıyla evlenip cinsel ilişkide bulanarak o-nun orgazmını o da senin orgazmını tadıncaya kadar ilk kocana helal ola­mazsın " dedi.

Bu hadis muttefekun aleyhtir.

Yine bu cümleden olarak şunu da gösterelim: Resulullah'a (as) bir ada­mın durumu soruldu. Bu adam, karısını üç talakla boşamıştı. paha sonra ka­rısı bir başkasıyla evlenmişti. Adam evlendikten sonra kapıları kapatmış, per­deleri çekmişti. Sonra cinsel ilişkide bulunmaksızın karısını boşamıştı. Resu-lullah (as), "bu kadın ikinci evlendiği kocasıyla cinsel ilişkide bulununcaya kadar ilk kocasına helal olmaz" buyurdu.

Bu hadisi Nesaî rivayet etmiştir. [383]

 
Bir Defada Üç Talakla Boşamak
 

Rukane b. Abdu Yezid, karısını bir defada üç talakla boşadı. Sonra da bu işten son derece sıkıntı duyup üzüldü. ResuluUah (as) ona durumu sora­rak, "karını nasıl boşadın?" dedi. Rukane, "üç talakla boşadım" dedi. Resu-lullah (as), "bir defada mı?" diye sordu., Rukane, "evet" dedi. ResuluUah (as), "senin yaptığın bir defada üç talak, yalnızca bir talak (boşama)dır. Eğer isti­yorsan hanımına dönebilirsin"dedi.         .       .

Haberi rivayet eden dedi ki, "Rukane hanımına döndü". İbn-i Abbas, "talak yalnızca kadının her adet döneminin bitip temizlendiği zamanda bir kez olarak yapılır" diye nakletti.

Bu hadisi tmam Ahmed rivayet etmiştir.

Hadisi rivayet eden şöyle diyor: Bize Said b. İbrahim anlattı, O'na baba­sı, O'na Mühammed b tshak, O'na Davud b. el-Hasiyn, O'na da İbn-i Abbas'ın azatlısı İkrime anlatmış. îmam Ahmed bu hadisin İsnadının sahih olduğunu söylemiş ve onu bir kanıt olarak sunmuştur. Tİrmizî'nin tutumu da aynıdır.

Abdurrezzak şöyle diyor: Bize İbh-i Cureyc, O'na da Resulullah'ın (as) azatlılarından olan Ben-i Rafî'den bazılarının İkrime'den, O'nun da îbn-i Ab-bas'tan dinlediği şekli ile rivayet etmiştir. İbn-i Abbas diyor ki: Abdu Yezid, Ebu Rukane ve kızkardeşi Ümmü Rukane ile birlik olup karısını boşarriış ve Müzeyne'den bir kadınla nikahlanmıştı. Kadın Resulullah'a (as) geldi -başın­dan bir kıl çekip- "kocam benim şu kıl kadar olsun herhangi bir ihtiyacımı görmüyor. Beni ondan ayır" dedi ve Resulullah'ın (as) himayesine girdi. Re­suluUah (as) Rukane ve kızkardeşine haber göndererek getirtti, sonra da ar­kadaşlarına dönerek: "Falan kimsenin şöyle şöyle davranışlarının ve filan kimsenin böyle tutumunun Abdu Yezid'in tutumuna benzerliğini görüyor musunuz?" diye sorunca, ashab, "evet" dedi. Bu kez Resulullah (as) Abdu Yezid'e, "katını boşa" dedi. O da boşadı. Resulullah (as), "şimdi ilk karın o-lan Ümmü Rukane'ye ve kız kardeşine dön" dedi. Abdu Yezid, "ben karımı üç talakla boşadım ey ALLAH'ın elçisi" dedi. Resulullah (as), "şimdi durumları öğrendin, artık karına dön" dedi ve "ey Peygamber!Kadınlarınızı boşa yacağıtnz zaman onları adetleri İçinde (temiz oldukları zaman) bo-şayın (Talakl)" ayetini okudu.

Ebu.Davud, "bize îbn-i Salih anlattı, O'na da Abdurrezzak rivayet et­miş" dedi ve yukarıdaki hadisi tekrarladı.

Senet zincirindeki isimleri karıştırmasından korkulan îbn-i îshak'a ait bir başka tarikle de şöyle rivayet olunmuştur: İbn-i İshak, "falan bana anlattı benimse görüşüm şudur' diyor. İbn-i Abbas ise buradaki iki rivayetten birisi ile fetva veriyordu. Bu hususta O'ndan ve üç ayrı senede Hz. Ömer'den ha­dis rivayet olunmuştur. Resulullah'ın (as) ve Ebu Bekir'in dönemlerinde ve Hz. Ömer'in hilafeti başlarında bir defada üç talak yalnızca bir boşama sayılı­yordu. Daha sonraki dönemde sahabeler yine bunu biliyorlardı, ama güçleri yettiğince açığa vurmuyorlardı. Bu durum imkansız gibi görünmekte ise de rivayet olunan haberler sahabenin bu hadisle amel ettiğini ve fetva verdiğini göstermektedir. Ebu Bekir'in yaşantısı boyunca durum böyle idi. Nitekim bu fetvayı Resulullah (as) vermiş sahabe bunu alıp uygulamış ve kimse de buna karşı çıkmamıştı. Hz. Ömer, kendi döneminde insanların, kendileri için bir ceza ve yükümlülük oluşturduğundan dolayı üç talakın uygulanmasına sal­dırdıklarını görünce bu hususta içtihad etmişti. Amacı maslahat olarak telakki ettiği bir hususun helal oluşunu gündeme getirmekti. Yoksa Resulullah'ın (as) verdiği yukarıdaki fetvayı kaldırarak kendiliğinden bir şey getirmek de­ğildi. Üstelik bu fetvayı hem Resulullah (as) hem de ashabı uygulamıştı. Ama gerçekler ortada ise İnsan dilediğini söylesin durum değişmez. En iyisini bi­len ALLAH Azze'dir. [384]

 
Kadını Boşama Hakkına Yalnızca Onunla Evlenmiş Olan Sahiptir
 

Bir köle ResuluIİah'a (as), şöyle dedi: "Efendim olan hanım beni evlen­dirdi. Şimdi de beni karımdan ayırmak istiyor". Resulullah (as) ALLAH'a hamd edip şükrettikten sonra şöyle dedi: "Bu insanların zoru ne! Önce kölelerini ve cariyelerini evlendiriyor, sonra da onları birbirlerinden ayırmak için uğ­raşıyorlar. Dikkat ediniz! Kadım boşama hakkı yalnızca onunla nikahlan­mış ve cinsel ilişkide bulunmuş olan kocanın hakkıdır".

Hadisi Darekutnî rivayet etmiştir.

Karısını üç talakla birden boşamış olan bir adamın durumu sorulduğun­da Resulullah (as) kızarak yerinden kalktı, sonra, "ben aramzda yaşıyor ol­dum halde ALLAH'ın kitabıyla mı oynanıyor?" buyurdu. Birisi hemen kalka­rak, "eyAllah'ın elçisi! Onu öldüreyim mi?" diye sordu. [385]

Bu hadisi Nesaî rivayet etmiştir.

 
Ağzı Bozuk Geveze Kadın
 


Bir adam Resululiah'a (as), "karım, ağzı bozuk dırdır birisi" dedi. Resu­lullah (as), "onu boşa" dedi. Adam, "bir erkek çocuğu var, benimle de ülfet e-der" dedi. Resulullah (as), "ona git ve durumu anlat, eğer onda bir hayır varsa hayrı yapıp ortaya koyacaktır. Bu durumda hanımını dövme; eğer dö­versen bu senin zayıflığını gösterir" buyurdu.

Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir.

Bir başka adam da Resululiah'a (as) şöyle dedi: "Benim hanımım ken­disine dokunan eli reddetmeyecek satılık bir kadın gibi davranıyor". Resulul­lah (as), "eğer istiyorsan onu değiştir" buyurdu. Bir rivayette de "onu boşa"\-baresi geçmektedir. Adam, "onu boşadıktan sonra nefsimin -kalbimin- ona bağlı kalmasından korkuyorum" deyince, Resulullah (a), "öyleyse ondan ya­rarlanmaya ve zevk almaya bak" buyurdu.

Bu müteşabih (benzeşimli) hadis taklid edilegelmiştir. **** kadınlarla evlenmenin ve evlendirmenin yasaklanması konusunda açık hüküm ifade e-den muhkem hadisler vardır. Kendini satan kadınlarla evlenmenin yasaklan­masından yana olanların fikirleri farklı farkhdir. Bunlardan bazıları, "hadiste geçen dokunmak sözcüğünün kasıt fahişelik arayan satılık olan kadın anla­mına değil de sadaka isteyen, yani maddiyatın peşine düşen demektir" de­mektedir. Bazısı, "hayır, buradaki 'dokunan' sözcüğü, 'devamlı olmakla bir­likte duygulara dokunmayan ve etkileyici olmayan' demektir. Ortadaki engel ise zina ederi bir kadına nikahın kıyılmasıdır. İşte haram olan da budur" şek­linde değerlendirmektedir. Bazıları ise, "zinakâr bir kadının nikâhlanmasi do­layısıyla ortaya çıkan iki kötülükten büyük öneme sahip olanının giderilmesi diğerinden de çekinmeyi gerektirir. Nitekim hadiste Resulullah adama, ken­disine dokunanı reddetmeyen karısını boşamasını emrettiğinde adam onun ayrılığına dayanamayacağı endişesiyle sıkıntı duymuş ve haram bir iş yap­maktan korkmuştur. Bu nedenle de ikinci defa karısını tutmakla emrolunjnuştur. Erkeğin zina eden (****) bir kadınla nikah akdinden sonra cinsel i-Jişkİde bulunması nikâhsız olarak- sefahat hayatında zina etmesinden daha az Kötüdür." Bir başka grup da şöyle diyor: "Bu hadis zayıftır. Sahih olduğu ka­nıtlanmamıştır". Bir başkası da, "bu hadis içerisinde bu kadının kiralık bir fa­hişe olduğunu gösteren herhangi bir kanıt yoktur. Ama ancak ona dokunanı, elini onun üzerine koyanı veya bu tip herhangi bir şey yapanı da reddetmesi keyfiyeti vardır. O bu davranışıyla ortaya yumuşaklık, adeta her teklife uysal­lık intibaı koymuştur. Mutlaka zina suçunu işlediği anlamını çakarmak gerek­mez. Koca, karısının herhangi bir zina davetine icabet ettiğine, yani her çağı­ran erkekle yattığına inanmış değildir. Dolayısıyla Resulullah'in (as) ona karı­sını boşamasını söylemesinde kastolunan şey, kocanın karısı hakkında kuşku duyduğu bir durumdan kurtulması ve gönlünün rahat ettiği bir duruma geç­mesidir. Yoksa kadın gerçekten her erkekle cinsel ilişkiye ,girmiş bir kimse değildir. Resulullah'ın (as) boşama emrini duyan adam Resululiah'a (as) kal­binin karısıyla birlikte olduğunu ve gönlünün onun tarafına meylettiğini ifa­de etmiştir. Bu durumda Resulullah da (as) adama karısını nikahı altında tut­masını söylemiştir. Burada karısını nikahı altında tutması onu boşamasından daha iyi ve hoş kabul edilerek ayrılmamaları tercih edilmiştir. Umuyoruz ki, bu hususta yeğlenen husus budur. İşleri en iyi bilen ALLAH Azzedir. [386]

 
Lanetleşme Boşanması (Li'an Talakı)
 

Resulullah (as) birbirlerini lâ'netleyen kan kocayı bir daha birleşmemek üzere ebediyyen ayırmaya hükmetti. Kadın mihrini aldı; çocuk, nesebi (so­yu) babaya atfedilip anneye teslim edildi. Zina ettiğini söyleyerek kadına ifti­ra eden kişiye sopa cezası gerekli görüldü. Kocaya sopa vurulmamasına ka­rar verildi. Böyle bir ayrılıktan sonra kocaya ne nafaka ne de kadının konut sorunları yüklendi. [387]

 
Ne Biliyorsun, Belki Çocuğun Bir Damar Çekilmesinden Dolayıdır!
 

Bir adam Resululiah'a (as) gelerek şöyle dedi: "Kartm benim yatağımda ve benim nikâhım altında olduğu halde bir siyah (zenci) çocuk dünyaya ge­tirdi. Oysa bizim aile ve yakınlarımız arasından hiç kimsenin zenci bir ço-cuğu yok"; Resulullah (as), "deven var mı?" diye sordu. Adam, "evet" dedi. Resulullah (as) "onlann renkleri nasıl?" diye sordu. Adam, "kızıl" dedi. Re­sulullah (as), "onların aralarında renkleri boz, siyah olanları yok mu?" diye sordu. Adam, "evet" dedi. Resulullah (as), "hepsi kızıl develer oldukları halde peki bu renk değişimi nereden geliyor?" diye sordu. Adam, "onların bu du­rumları belki boz siyah develerin damar çekmesinden (yani genlerinin ağır basmasından) dolayıdır" dedi. Resulullah (as), "öyleyse senin oğlun da böyle bir damarın çekmesinden olamaz mı?" dedi.

Bu hadis muttefekun aleyhtir. [388]

 
Karısına "Bana Anamın Sırtı Gibisin" Deyip Zihar Yapmanın Keffareti
 

Resulullah'a (as), karısına zihar yaparak onu kendisine haram kılan ve bu suçun keffaretini (cezasını) ödemeden karısıyla cinsel ilişkide bulunan.bir adamın durumu sorulduğunda adama şöyle dedi: "Zihar yaptıktan sonra keffaretini ödemeden hanımınla cinsel İlişkide bulunmaya seni sürükleyen ve zorlayan faktör nedir? ALLAH sana rahmet etsin". Adam, "zihar yaptıktan sonra ay ışığında onun (yani hanımımın) ayağına taktığı halhalları görün­ce dayanamadım" dedi. Resulullah (as), "zihar konusunda ALLAH Azzenin emrettiği şeyi yapmadan, yani keffareti ödemeden hanımına yaklaşma" diye buyurdu. [389]

Bu hadis sahihtir.

 
0 Ve Karısı Lanetleştiler
 

Bir adam Resulullah'a (as) şöyle sordu: "Bir adam hanımının yanında bir başka erkek görse ve durumu size anlatsa erkek ve kadına hadd (sopa) cezası uygulanmasını mı emredersiniz yoksa onların öldürülmesini mi? Yok­sa böyle bir kimsenin karısına ve yanında bulduğu adama karşı kinle dolu olarak susması mı gerekir?" Resulullah (as), "Allabım, bu durumun aydınlı­ğa kavuşması için bir çözüm yolu, bir çıkış kapısı aç" dedi ve dua etmeye koyuldu. Nihayet "Han (lanetleşme) ayeti" İndirildi[390]'. Sözkonusu adam ve karısı halk arasında araştırıldı. Nihayet her İkisi Resulullah'a (as) geldiler. A-dam karısının zina ettiğine dair, kadın da zina etmediğine ve kocasının yalan söylediğine dair yemin ettiler.

Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [391]                          

 
Bahçelerini Geri Al Ve Onu Boşa
 

Sabit îbn-i Kays, Resulullah'a (as), karısının mallarından bazılarını alarak onunla ayrılmalarında herhangi bir mahzurun olup olmayacağını sorduğun­da, Resulullah (as), "evetyapabilirsin" dedi. Kays, "ben ona sadaka olarak i-ki bahçe verdim, şu anda onlar elinde" dediğinde, Resulullah (as), "bahçele­rini al ve onu boşa" buyurdu.

Bu hadisi Ebu Davud rivayet etmiştir.

Bir başka rivayette, Buharî'de geçtiği gibi kadın Resulullah'a (as) gelip şikayet etmişti. Eşinden ayrılmak istiyordu. Şöyle dedi:   "Ey ALLAH'ın elçisi.'

Ben Kays'm ne dini ne de fiziksel görünümü hakkında herhangi hir suçla­ma getiremem, yalnızca İslam'a küfür -adetlerinin- sokulmasından nefret e-diyorum" dedi. Resulullah (as), "Kays'a bahçesini verdin mi?" diye sordu. Kadın, "evet" dedi. Resulullah (as) Kays'a hitaben, "bahçeni kabul et, geriye al ve kadım gerekliği gibi boşa" dedi.

îbn-i Mace'de ise kadının şöyle dediği kayıtlıdır; "Ben İslam'a sokulmuş küfürden nefret ediyorum; kin ve gazap olarak da ona güç yetiremiyorum". Bunun üzerine Resulullah (as), Kays'a bahçesini geri vererek nafaka verme­den kadını boşamasını emretti.

Nesaî'de Resulullah'ın (as) kadının bir hayız (adet) müddeti beklemesi­ne fetva verdiği geçmektedir.

Ebu Davud'ta ise, "Resulullah (as) kadına bir hayız müddeti beklemesi­ni emretti" şeklinde geçmekte ve hadisin diğer tarafları aktarılmaktadır. [392]

 
Kocasının Kendisini Boşadığını İddia Eden Kadın
 

Bir kadın kocasının kendisini boşadığını iddia ettiğinde Resulullah (as) kadının adil bir tanık getirmesini ve kocasının da yemin etmesini emretti. Kadının kocası, karısını boşamadığına dair yemin ettiğinde tanığın tansığını geçersiz saydı. Koca yemin etmekten sakınacak olsaydı onun bu sakınmasını bir tanık derecesinde sayarak boşamanın geçerli olduğuna hükmederdi.

Bu hadisi İbn-i Mace, Amr b. Ebu Seleme'den rivayet etmiştir, imam Müslim de kendi Sahih'inde bu hadise yer vermiştir. [393]

 
Kadınlarımıza Nasıl Davranmamızı İstiyorsun?
 

Resulullah'a (as), "kadınlarımıza nasıl davranalım?"diye sorulduğunda şöyle cevap verdi: "Yediklerinizden onlara yedirin, giydiklerinizden giydi­rin; onları dövmeyin ve onları kötülemeyin".

Hadisi Müslim rivayet etmiştir. [394]

 
Kocanın Ölümünden Sonra Doğurdu
 

Sebia el-Eslemî'nin, kocasının ölümünden sonra doğum yaptığı tesbit e-dilmişti. Şöyle dedi: "Resulullah (as), çocuğumu doğurduğum için eğer isti­yorsam beklemeksizin bir başkasıyla evlenmemin helal olduğunu söyledi."

Bu haberle ilgili olarak Buharî'de de şöyle geçmektedir: Sebia el-Esle-mî'ye Resulullah'ın (as) nasıl fetva verdiği sorulduğunda şöyle dedi: "Resu­lullah (as) bana, doğurunca beklemeksizin evlenebileceğim yolunda fetva verdi". Bu sırada Ümmü Gülsüm bint-i Ukbe, Zübeyr b. el-Avvam'ın yanın­da ve hamile idi. Kocasına şöyle dedi: "Benî boşayarak temizle". O da onu gerektiği gibi boşadı. Sonra namaz kılmak üzere çıktı; döndüğünde kadın doğum yapmıştı. Ona, "bana hile yaptın ALLAH da senin hilenin karşılığını sana yapsın" dedi. Daha sonra Resulullah'ın (as) yanma giderek bu durumu O'na da anlattı. Resulü Hah (as),   "nikâh için gerekli olan bekleme sûresi bu doğumla sona ermiştir. Kendin için ona evlenme teklifi yap" buyuran, îbn-i Mace hadisi kendi kitabına almıştır. [395]

 
Karısına Önce "Bana Anamın Sırtı Gibisin" Diyerek Zıhar Yaptı, Sonra Da Onunla Cinsel İlişkide Bulundu
 

tbn-i Sahr et-Beyadî, Resulullah'a (as) şöyle dedi: "Ben karıma zihar yaparak onu kendime haram kıldım. Ramazan ayı da gelmişti. Karım bir gece bana hizmet ederken gönlümü gelecek bazı yerlerini ve davranışlarını görünce onunla cinsel ilişkide bulunmamak için kendimi tutamadım; bu hususta ne diyorsun?" Resulullah (as), "demek durumun böyle ya Seleme!" diye buyurunca, O, "evet durum bu, ben ALLAH Azze'nin bizim hakkımızda vereceği kararı bekliyorum. Benim hakkımdaki hüküm ALLAH Azze'nin sana gösterdiği şeye bağlıdır" dedi. Resulullah (as), "bir köle azad et" dedi. İbn-i Sahr, "sent hak olarak gönderen ALLAH Azze'yeyemin ederim ki şundan baş­ka köle boyun yoktur" diyerek kendi boynunun bir yanına vurdu. Resulullah (as), "öyleyse iki ay peşpeşe oruç tut" dedi. Sahr, "başıma bu gelenler orucun yüzünden gelmedi mi?" dedi. Resulullah (as), "öyleyse 60 miskinin karnını bolca hurmayla doyur" dedi. Sahr, "seni hak bir elçi olarak gönderen Al­lah'a yemin ederim ki, biz aç olarak geceleriz bizim birazcık olsun yiyecek hiçbir şeyimiz olmaz" dedi. Resulullah (as), O'na, "sadakası, (hayrı ve iyili­ği) bol olan Ruzeyk oğullarına git sana -gerekeni- versinler, sonra 60 miskini iyice hurma ile doyur geri kalandan sen ye ve ailene yedir" dedi. Sahr kendi kavmine döndü ve onlara, "ben sizin yanınızda iken sıkıntı, dar geçim ve dar görüşlülük gördüm. Resulullah'm (as) yanında ise genişlik ve geniş, hür bir düşünce buldum. O da bana sizin sadaka vermenizi emretti" dedi.

Bu hadisi İmam ahmed rivayet etmiştir.

Havle bint-i Malik, Resulullah'a (as) şikayet ederek, "kocam Evs b. es-Samit benden zihar yaparak ayrıldı" dedi. Resulullah (as) bu hususta "Al­lah'tan kork o senin amcaoğlundur" diyerek O'nunla mücadele ediyordu. Bu mücadele, "seninle kocası hakkında çekişen ve ALLAH'a şikayet e-den kadının dediklerini ALLAH elbetteki duydu (Mücadele 1)" ayeti indİ-rilinceye kadar sürdü. Resulullah (as) kadına hitaben, "kocan bir köle azad etsin" dedi. Kadın, "bulamaz" dedi. Resulullah (as), "iki ay peşpeşe oruç tut­sun " dedi. Kadın, "o (kocam) ihtiyar bir insandır, oruç nere o nere?" dedi. Resulullah (as), "60 miskini doyursun" dedi. Kadın, "sadaka olarak verebile­ceği hiçbir şeyi yok ki" dedi. O sırada birisi bir zembil kadar hurma getirdi. Havle, "ey ALLAHın elçisi hurmayı bir başka ölçekle belirliyorum" dedi. Resu­lullah'(as), "iyi eltin aferin! Şimdi onu al ve onunla 60 tane miskine yedir. Sonra da amcanoğluna dön " dedi.

Bu hadisi îmam Ahmed rivayet etmiştir. [396]


Belirlenen Süre Sona Erinceye Kadar Evinde Otur

 

Ferİa bint-i Malik şöyle anlatıyor: Resulullah'a (as), "kocam kendisine a-it olan kölelerini aramak üzere çıktı. Köleler eve dönerken ona yetişmiş ve o-nu öldürmüşler. Ben ana babamın yanına dönmek istiyorum. Zira kocam bana ne içinde oturacağım bir yer, ne de geçimimi temin edecek bir nafaka bıraktı" dedi. Resulullah (as), "evet, dönebilirsin" dedikten sonra Resulullah'ın (as) yanından ayrıldım. Kaldığım odaya ya da mescide ulaşmış­tım ki Resulullah (as) ya kendisi beni çağırdı ya da bana birini göndererek haber saldı. Yanına vardığım zaman bana, "ne demiştin?" diye sordu. Ben de daha Önce dediklerimi tekrar anlattım. Bana şöyle dedi: "Dul kalan kadınlar için belirlenen bekleme süresi sona erinceye kadar şu anda kaldığın beyinin evinde bekle". Ben, "ben 4 ay 10günlük bekleme süresini tamamladım", de­dim. Resulullah'ın (as) vefatından sonra Osman kendi döneminde bana ha­ber göndererek bu durumu sordu. Ben de ona olup biteni anlattım. Osman bu hadise tabi olup hükümler verdi.

Ehl-i Sünnet alimleri bu hadisi rivayet etmişlerdir.

Resulullah (as), Kays b. Şemas'ın hanımı ve Cemile bint-i Abdullah b. Ü-beyy için de şöyle bir fetva vermiştir: Cemile'nİn kocası kendisini boşaldığın­da Resulullah (as) O'na -kocasının evinde- bir hayız müddeti bekledikten sonra babasının evine dönmesini-emretti.

Bu hadisi îmam Nesaî rivayet etmiştir.

Ebu Davud ve Tirmizî'nin kitaplarında geçen ve İbn-i Abbas'tan rivayet olunan bir hadiste şöyle geçiyor: Kays b. Sabit karısını boşamıştı. Resulullah (as) O'na bir hayız müddeti beklemesini emretti.

Rebi bİntİ Muavvİz'den rivayet olunan ve yine îirmîzî'de yeralan bir ha­berde geçtiğine göre Rebi bint-i Muavviz kocasından boşanmıştı. Resuluilah (as) O'na bir hayız müddeti beklemesini emretti. Yahut Müslümanlar tarafın­dan böyle davranması emredildi. İmam Tirmizî şöyle diyor: "Rehi'in rivayet ettiği hadis sahihtir. Ona bir hayız müddeti beklemesi emredilmiştir".

İmam Nesaî ve îbn-i Mace, lafız kendisine ait olmak üzere Rebi'den ri­vayet etmişlerdir. Rebi şöyle diyor: Kocamdan boşanmıştım. Osman'ın yanına gittim ve O'na, "ne kadar müddet beklemem gerekiyor?" diye sordum Os­man, "daha önce de başına geldiği gibi biliyorsun ki yalnızca bir hayız (a-det) müddetinden başka beklemen gerekmez" dedi. Ben, "Resulullah'ın (as) bu konudaki hükmü yalnızca Meryem el-Müğaliye hakkında idi. Zira o za­man Sabit bin Kays'ın nikâhı altında bulunan o kadındı. Sonra Kays'tan boşandı"dedim. [397]

 
Ey Abd! O Senin Kardeşindir
 

Sad b. Ebu Vakkas ile Abd b. Za'me bir çocuk hususunda anlaşmazlığa düştüklerinden Resulullah'a (as) gelip durumu anlatmışlardı. Sa'd şöyle dedi: "O benim kardeşim Utbe b. Ebi Vakkas'ın oğludur. Onun oğlu olduğuna dair bana teminat verdi, tstersen ona benzerliğine bak". Abd b. Za'me ise, "o be­nim kardeşimdir. Babamın yatağında doğmuş çocuklarındandır" dedi. Re-sulullah (as) çocuğun durumunu inceledi ve Utbe'ye olan benzerliğini farket-ti. Ama şöyle dedi: "Ya Abd o senin kardeşindir sana aittir. Çocuk doğduğu yatağa aittir ve evli olduğu halde zina edenin cezası ölünceye kadar taşlan­maktır. Ey Şevde bu çocuktan sana nikahı düşenlerden sakındığın gibi sa­kın". Şevde bu çocuğu asla görmedi.

Bu hadis muttefekun aleyhtir.

Buharî'de geçen haberin sözleri İse, "hu senin kardeşindir ey Abd" şek­lindedir. Nesaî'de de, "bu çocuktan sakın ey Şevde; zira o senin kardeşin de­ğildir! Yani onun sana nikâhı düşer".

îmam Ahmed'e göre, "bu çocuğa sizin mirasınız düşer, ama sen ey Şev­de, bundan tesettürünle sakın; zira o senin kardeşin değildir sana nikâhı düşer", şeklindedir.

Resulullah (as) burada ortadaki durumu gözönüne alarak hükmünü ver­miş ve çözümü, yani fetvayı göstermiştir. Yatakta erkekle kadının yaptığı iş­ten, yani sevişmeden dolayı çocuk hangi yatakta doğarsa ■ o yatağın sahibine aittir. Resutullah (as) burada çocuğu Sevde'ye vermekle bu hükmü yerine getirmiş, çocuğun onun kardeşi olma ihtimalini de gözönünde bulundurarak S^vde'nin çocuktan sakınmasını istemiş, ama bununla birlikte "o senin kar­deşin değildir" demiştir. Çünkü bu hususta ortada bir kuşku vardır. Bunlara rağmen çocuğu miras konasunda kardeş yapmıştır. Bu hadis cariyenin de ki­şinin karısı olduğunu ve hükümlerin bir tek kaynak İçerisinde bazı karışıklık­lara bağlı olarak pratikte kısım kısım bölündükleri hususunu kapsamaktadır. Nitekim emzirme, emzirmenin kesinliği, bu kesinliğin oluşturduğu dokunul­mazlık Ve miras ve nafaka dışında haram kıldığı hususlar da kısım kısım ay­rılmıştır; tıpkı zina mahsulü çocukların durumları hakkındaki hükümlerin çe­şitlilik arzettikleri gibi. Zira bu tip çocukların, helal yoldan değil de haram yollardan ortaya çıktıklarından dolayı miras haklarının olmamasının yanısıra bazı haklardan mahrumiyetleri de sözkonusudur. Bunun benzerleri sanıldı­ğından da çoktur. Bu hüküm ve fetvanın uygulanması da muayyendir. Basan veren ALLAH Azze'dir, [398]

 
Zihar Hakkındaki Açıklamalar
 

Zeccac'ın Maanİ'sinde ve daha başka eserlerde şu haber geçmektedir: Havle bint-i Salebe el-Ensariyye, Resulullah'a (as) gelerek şöyle dedi: "Ey Al­lah'ın elçisi! Evs b. Samit benimle evlendi. Ben genç ve rağbet gören bir kız­dım. Yaşım ilerleyip çocuklarım olunca vücudumda sarkmalar ve huruşukluklar meydana geldi. Bunun üzerine kocam zibar yapıp benden ayrıldı. Benim durumum ne olacak?" Resulullah (as), "senin durumuna ışık tutacak herhangi bir çözümüm yoktur" dedi. Kadın ALLAH Azze'ye şikayet ederek şöyle dedi: "Ey ALLAHım bu durumumu sana şikayet ediyorum".

Burada şunlar rivayet olunmaktadır: Bu kadın Resululiah'a (as), "ondan olma küçük çocuklarım da var; bu durumda iken onları bana yüklersen aç kalacaklar, yok eğer kocama verecek olursan bu kez de ortada kaybolup gi­decekler. Peki duruma ne diyorsun?" diye sorular sordu. ALLAH Azze bunun üzerine zihar yapmanın keffareti hükmünü indirdi.

Fadi bu hususta adeta yukarıdaki hadisin devamı durumunda olan şu kısmı hatırlatmaktadır: Resulullah (as) kadının kocasına zihar yapmanın kef-fareti olarak şöyle dedi: "Bir köle azad edebilir misin?" Samit, "ALLAH 'a yemin olsun ki bayır, gücüm yetmez" dedi. Resulullah (as), "iki ay peşpeşe oruç tu­tabilir misin?" diye sordu. Samit, "hayır ALLAH'a yemin ederim ki tutamam" dedi. Resulullah (as), "60 miskini doyurabilir misin?" diye sordu. Samit, "ha­yır ALLAH'a yemin ederim ki hiçbir şeyi yoktur" dedi. Bundan dolayı da Resu­lullah (as) 15 sâ'f yani yaklaşık olarak 44 kilo kadar yiyecek verdi. Bir banka­sı da bir o kadar başka şey verdi. Böylece Samit her miskine yarım sâ\ yak­laşık 1400 gr. kadar yiyecek vererek 40 miskini doyurdu.

Bir başka hadiste ise bu hadisle İlgili olarak şunlar geçmektedir: Resu­lullah (as), Ali'ye, "içine 70 mûdd, yani yaklaşık 110 kg. kadar hurma koya­rak bana bir zembil sepet getir" dedi. Hz. Ali söylemeni getirdi. Resulullah (as) Samit'e hitaben, "al bunları, kendin ve ailen dtştnda 60 miskini doyur" dedi.

Evs şöyle dedi: "Anam babam sana feda olsun ey ALLAH'ın elçisi! Ben ve ailem dışında hiç kimse bu hurmalara daha layık olarak ne akşamlar ne de sabahlar. Bizden daha düşkünü yoktur". Bundan dolayı Resulullah (as) gül­dü ve "onları sen ve ailen yeyin" buyurdu.

Müdevvene ve diğer kitaplarda ise şöyle yer geçmektedir: "Resulullah'in (as) Samit'e verdiği yiyecek arpa idi. îmam Malik, "ziharyapmanın keffareti, Hişam'tn müddü ile bir müdd'dür. O da Resuluttah'ın (as) müddünün 1 2/3 si kadar fazla bir müdd'dür. Yani 3 kilo kadardır" diyor. îmam Şafiî ise, "her miskin için buğdaydan ya da başka bir şeyden müdd ölçeğiyle verilme­lidir" diyor. Ebu Hanife, "keffaret olarak ya yarım, sa' (1.5 kg.) buğday veya un yahut bir sâ' (3 kg.) kadar arpa veya hurma verilmelidir" diyor. Bu hu­susta İmam Şafiî'nin delili burada sunulan ikinci hadis, Ebu Hanife'nin delili ise birinci hadistir. Bu hususta keffaret olarak Müslüman olmayan bir köle a-zad edilmesi konusunda anlaşmazlık olmuştur. Malik ve Şafiî, "keffaret ola­rak mümin bir köle azad edilmelidir. Gayri müslim bir köle değil" diyorlar. Ebu Hanife, "keffaret olarak Yahudi ve Hristiyan bir köle azad olunması ca­izdir" diyor. [399]

 
Kadının Hayızli Halde İken Boşanması Konusundaki Hadisler
 

Muvatta'da, Buharî'de, Müslim'de ve Nesaî'de yeralan ve îbn-i Ömer'den rivayet edilen bir hadiste şöyle geçmektedir: îbn-i Ömer hanımını hayızlı i-ken boşadı. Ömer b. el-Hattab bu durumu hemen Resulullah'a (as) sordu. Resulullah (as), "git ona söyle hanımına dönsün; temizleninceye kadar onu nikahı altında tutsun, sonra kadın tekrar adet görsün. Adetinin bitiminden sonra eğer dilerse ona dokunmadan, cinsel ilişkide bulunmadan boşar diler­se de onu nikahı altında tutmaya devam eder" diye buyurdu. İşte, kadınları boşarken ALLAH Azze'nin gözetilmesini emrettiği iddet (süre) budur. Muvat­ta'da nakledilen hadis burada sona eriyor.

Yine Muvatta'da yeralıp İbn-i Ömer'den rivayet olunan -bir başka- ha­diste Ibn-i Ömer şöyle diyor; "Ben boşamanın böyle olduğunu sanmıştım".

Nafi'nin arkadaşları kendisinden, Nafi de İbn-i Ömer'den rivayet etmiş­tir.

Zührî, Muhammed b. Abdurrahman'dan, O Salim'den, O babasından ve Yunus b. Cübeyr'den, O da îbn-İ Ömer'den; bir başka rivayette de Zeyd b. Eşlem ve îbn-i Şirin İbn-i Ömer'den, Ebu Zübeyr Ömer'den, Said b. Cübeyr Îbn-İ Ömer'den ve Ebu Vail de tbn-i Ömer'den ayrı ayrı rivayet ederek şöyle derler: Resulullah (as) buyurdu ki, "git O'na söyle hanımına dönsün ve adet­ten temizleninceye kadar nikâhında tutsun, temizlendikten sonra eğer isterse hanımı olarak nikâhında tutmaya devam eder, isterse de boşar".

Buradaki senetlerle gelen bu hadiste diğer varyasyonlarında olduğu gibi "sonra tekrar hayız (âdet) görüp temizlensin" ibaresi yeralmamıştır. Bu fazla­lık sika (güvenilir) raviler aracılığıyla geldiğinden dolayı makbuldür. Müs­lim'de yeralan hadiste bu ifade düşmüştür. Ama fazlalıkla yapılan rivayet da­ha doğrusudur.

Bu hadis içerisinde fıkhı bir hüküm görülmektedir. Bir kimsenin ric'î ta­lak (dönüşü olan, boşanmaktan vazgeçilebilen boşama tarzı) ile boşadıktan sonra karısıyla cinsel İlişkide bulunması caiz (helal) değildir. Eğer cinsel iliş­kide bulunacak olursa temizlik döneminde olduğundan dolayı boşaması caiz değildir. Bu hadiste eğer Resulullah (as), İbn-i Ömer'in, hanımını adet döne­minde boşamasını kabul etmiş veya emretmiş olsaydı sanki boşamış olduğu karısına dönmesini özellikle boşasın diye emretmiş gibi olacaktı. Bu durum­da da nikâh sahip olduğu özelliğini yitirerek sınırlanmış bir alıkoyma (bir ha­pis) eylemine benzemiş olacaktı. Burada helal ve haram durumlar arasında çok duyarlı ve ince bir sınır vardır ve insanların buna çok dikkat etmeleri ge­rekir.

Kasım b. Esbağ, İbrahim b. Abdurrahim'den, O Abdurrahman el-Vasitî'den, O Abdulhamid'den, O Muhammed b. Kays'tan, O da tbn-i Ömer'den rivayet ederek şöyle dedi: İbn-i Ömer, hayızlı (adetli) olan hanımı­nı -temizlenmesini beklemeksizin- boşadı. Resulullah (as) -hemen- karısına dönmesini ve temizlenince onunla cinsel ilişkide bulunmasını; ikinci bir kez adet görüp temizlendikten sonra boşamak istiyorsa boşamasını, hanımı ola­rak nikahı altında tutmaya devam etmek istiyorsa devam ettirmesini istedi.

Bu hadisin buradaki rivayetinde "onunla cinsel ilişkide bulunmasını" İ-fadesİ diğer rivayetlere oranla bir fazlalık oluşturmaktadır. Kasım hariç hiçbir yazar bu ibareyi tekrarlamamışür. Abdurrczzak'ın Musannef inde bu İbare yi­ne düşmüştür. Bu eserde; Abdurrezzak, îbn-i Cureyc'den, O Ebuzzübeyr'den ve O da İbn-i Ömer'den rivayet ederek dedi ki, "Resulullah (as) İbn-i Ömer'in yaptığını (yani hayız halinde iken karısını boşamasını) kabul etme­di, ama bu hususta herhangi bir fikir de belirtmedi".

Zahiriye mezhebinden bazıları Resulullah'ın (as) bu hadisine takılıp kal­dılar ve bunu bir kanıt olarak değerlendirdiler. Onlara göre kadını hayızlı i-ken boşamak üç talakla boşamayı ya da kesin talakla boşamayı gerektirir. Bu durumu da tüm alimlerin fikir birliği belirlemiştir.

Bu hususta en doğrusu Buharı ve Müslim'in rivayet ettikleri haberlerdir: Resulullah (as) karısını hayızlı iken boşayan İbn-i Ömer'e, boşamanın hayız halinde iken gerçekleştiğinden dolayı karısına dönmesini ve bu talakın yal­nızca bir tek boşama olduğunu söylemiştir. Nitekim Resulullah (as), "ona git ve karısına dönmesini söyle" diyerek bunun birinci talak, yani ric'î talak ol­duğunu vurgulamış ve ortadaki problemi açığa kavuşturmuştur. Bir haşka hadiste de Resulullah (as), "karısını İslam'da olmayan bir bid'ate dayanarak boşarsa ona bu bid'atını bozmasını ve ortadan kaldırmasını emrederiz. O-nun yapması gereken budur". Bir başkasında da, "kadın hayızlt iken boşa-mamalıdır" diyerek durumu belirlemiştir.

İmam Şafiî ise Resulullah'ın (as), "işte kadınları boşamanız mümkün o-lan iddet (süre) budur" buyurduğu hadisi, İddetin bir süre ve temizlenme ol­duğuna dair bir kanıt olarak göstermektedir. Bu hususta İmam Malik de şöy­le diyor: "Dönem dönem bekleme süreleri temizliğin göstergesidir". Îbn-İ ö-mer'in sözkonusu edildiği hadis şu ana kadar «ıraladığımız kitapların dışında­kilerde de geçmektedir. Mesela Şuayb b. Ruzayk'ın rivayet ettiği hadisin baş­langıcında geçmektedir: Ata el-Horasanî kendilerine el-Hasan'dan rivayet e-derek şöyle dedi: Bize Abdullah b. Ömer rivayet etti ve dedi ki: Karımı ha-yızlı İken boşadım. Daha sonra bu boşamanın peşine iki kez daha boşayarak üç talakla kesin olarak karımı boşadım. Bu iki boşamayı İki adetten temiz­lenme döneminde yapacaktım, ama durum Resuiullah (as) ulaşınca şöyle de­di: "Ey İbn-i Ömer! ALLAH Azze sana böyle emretmemiştir. Sen sünnette de hata ettin. Sünnet (yani gelenek), kadının hayızdan kurtulup temizlenmesi­ni beklemeni, yani her temizlik döneminde bir boşama olmak üzere sırasıyla üç boşama yapmanı emretmektedir". Böylece Resulullah (as) benim yaptı­ğım boşamayı bir ric'î talak sayarak hanımıma dönmemi emretti ve "karın bu hayızdan temizlendikten sonra onu ya boşarsın ya da istiyorsan nikâhın altında karın olarak tutarsın" dedi. Ben, "ey ALLAH'ın elçisi!Eğer ben onu üç kez boşamış olsaydım da yine ona dönüşüm helal olur muydu?" diye sorun­ca, Resulullah (as), "hayır o zaman boşanmış olurdu" dedi. O zaman da bu İş ALLAH Azze'ye isyan oİurdu. Bu haberlerden sonra İlim ehli olanlar Şuayb b. Ruzayk hakkında fikirlerini söylediler ve bazıları O'nu hadis rivayet etme hususunda zayıf bulduklarını belirttiler.

Nesaî de Ebu Talha'nın azatlı kölesi olan Muhammed b. Abdurrahman'dan îbn-i Ömer'in hadisi hakkında rivayet olunan bir haberde şöyle geçmektedir: "İbn-i Ömer hanımına dönsün ve temizlensin ya da ha­mile olup olmadığı belli olsun ondan sonra bosasın".

Nesaî, "ben badis hususunda Ebu Talha'nın azatlı kölesi olan Muham­med b. Abdurrabman'tn izinden giden herhangi bir kimse tanımıyorum" dedi. [400]

 
Karısını Boşadıktan Sonra Geri Nikahlanmak İsteyip
 

bu amaçla hülle yapan ile kendisine hülle yapılana ALLAH lanet etsin

Halk kesiminden ve bilmez kimselerden bir çoğu hülle yapmaya ya da hülle yaptırmaya başvuruyorlar. Adeta hülle işlemine sığınmış gibiler. Onlar ALLAH Azze'nin programı ve metodu üzerinde, yaptıkları işleri ALLAH'ın bilme­diğini sanarak hileler ve aldatmacalar yapıyorlar. Bunları da cehalet ye ah­maklık uğruna ortaya koyuyorlar. Bütün bunlar nereden kaynaklanmaktadır?

Birisi karısını üç talakla kesin olarak boşadıktan sonra onunla tekrar ev­lenmek isterse, boşadığı karısının kendisine helal olması için birisinin kadın­la evlenmesi gerekir. Bu İşleme "hülle" (helalleştirme) denir. Resulullah (as), "ALLAH hülle yapana ve kendisine hülle yapılana la'net etsin" buyurmuştur.

Rifaa'nın söz konusu edildiği olay ise şöyledir: Rifaa kocasından boşa­nan bir kadınla sağlam, sıhhatli ve kesin bir nikâhla evlenmişti. îlk kocasına helal olmak için geçici bir nikâhla evlenmiş değildi. Bir kadın, ilk kocasına nikâhının helal olabilmesi için hülle yapacak biriyle evlenip boşandığında da mutlaka iddet süresi olan 4 ay 10 gün beklemesi gerekir bu hususta aiimler hemfikirdir. Bu durumda bir hülleciyle evlenen kadının amacı bozuk bir ni­kahla ve cinsel ilişki olsa dahi iddet gereklidir. îddetsiz nikaha rağmen, ger­çekleşen cinsel ilişki nedeniyle kadının ilk kocaya nikahlanmasmın ve cinsel ilişkiye girmesinin helal olduğu kabul edilirse nikah amacına ulaşmamış ola­cağı gibi kendisi de zina etmiş birisi olmaktan öte geçmez. Bu kadın ikinci kocasından boşandıktan sonra üç hayız müddeti beklemeksizin birinci koca­sıyla evlenecek olursa bu evlilik ve nikah alimlerin ittifakıyla geçersizdir. He­men ayrılması gerekir. Bu durumda eğer bir çocuğu olursa bu ikinci kocanın çocuğudur. Zira bozuk bir nikahla da olsa bu kadınla evlenip cinsel ilişkide bulunan odur. Bu çocuğun, ilk nikahla gerçekleşen cinsel ilişkinin çocuğu sayılması imkansızdır. Çünkü kadın birinci kocasından boşandıktan sonra id-detini tamamlayıp kendisiyle cinsel ilişkide bulunmuş olan ikinci kişiyle ev­lenmiştir.

Ne var ki, bu durum çocuğun doğduğu yatağa, yani anaya ait oluşu hükmünü buraya özgü olarak hükümsükestirmektedir. Bu hususta İslam atimlerinin fikirbirliği söz konusudur. Anlaşmazlık yoktur. "Çocuk ilk kocanın zina demek olan cinsel ilişkisinin sonucu olarak ona aittir" denemez. Zira Resulullah (as), "çocuk yatağındır. (Doğurana aittir.) Evli olup zina edenin cezası taşlanmaktır" buyurmuştur. Ama eğer ikinci koca (hülle yapan), ço­cuğun kendisinden değil de kadının ilk kocasından olduğunu biliyorsa çocu­ğun kendinin olduğunu kabul etmemeli ve eğer çocuk kendinin olduğu hal­de "ilk kocanın" diyerek yalan söylüyorsa ALLAH'ın lanetinin kendine olmasını dilemesi gerekir. Buradaki yemin ve lanetleşmenin bir kez olması yeterlidir. Bundan sonra çocuğun nesebi kendisinden düşerek kadının ilk kocasına ait olur, Artık babası odur. Bu durumda da yine "çocuk doğduğu yatağındır, ya­ni ananındır" hükmü geçerli olur ki çocuk asla ikinci evliliğin mahsulü değil­dir.

Faizi yiyene (alana) yedirene (verene), şahitlik edenlere ve yazanlara Resulullah'ın (as) Ia'net ettiği hadislerle kanıtlandığı gibi, "ALLAH Azze mu-hallile (hülle yapana) ve .muhallebin leh'e (kendisi için hülle yapılana) Ia'net etsin" dediği de kesindir.

Tirmizî bu hadisin sahih olduğunu söylemiş ve Ömer, Osman, Ali, İbn-i Mesud, Îbri-İ Abbas ve diğer sahabeler de hadisin sahih olduğunu belirtmiş­ler. Hatta Hz. Ömer, "bana getirilen her muhallile (hülle yapana) ve mul û-lelün leh'e recm (taşlayarak öldürmek) cezasından başka bir ceza vermem" demiş, Hz. Osman da, "istek ve arzu olmaksızın zoraki nikah olmayacağı gibi, hileler yaparak nikahlanmak da yoktur" şeklinde konuşmuştur, ibn-i Mesud'a karısını yüz kez (yani defalarca) boşamtş bir kimsenin durumu so­rulduğunda, "karısı ondan üç talakla boşanmıştır. Üçten ziyadesi ise bu kim­senin ALLAH Azze'nin ayetleriyle alay etmesi demektir" demiştir. Bir kimse tbn-i Abbas'a, "kocasından kesin olarak boşanmış bir kadını bir başkası isti­yor. Ama tkind koca bu kadınla niçin evlendiğinin farkında değil. Bu adam hakkında ne diyorsun?" diye sorunca tbn-İ Abbas, "ALLAH Azze kendisine hi­le yapanların cezalarını verir" diye cevapladı. Bu hususta sorulan bir başka soruyu da, "böyle bir nikâhla evlenenler isterse evli olarak 20 yıl biramda kalsalar da hep zina etmişler demektir. Zira ALLAH Azze böyle hilelerle evle­nenlerin kalplerindeki asıl amacın hülle (ve dolayısıyla hile) olduğunu bil­mektedir" diye cevaplamıştır.

Hristiyanların Müslümanlar aleyhine kullandıkları şeylerden biri de hülle yapanın nikahıdır. Onlar, Müslümanların Peygamberlerinin, herhangi birimi­zin karısından boşandığında tekrar onunla evlenebilmesi ve nikâhının helal olması için o kadının zina etmesi gerektiğini söylediğini iddia etmektedirler. Biz ise diyoruz ki: Peygamberimiz (a), ashab, tabiîn, onlara hayırlı işlerde ha­lef olanlar ve Müslümanların imamları böyle birşey emretmekten uzaktır, iş­leri en doğru şekliyle bilen ALLAH Azze'dİr[401]


[372] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:211-212.

[373] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:212.

[374] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:212.

[375] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:212-213.

[376] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 213.

[377] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:213.

[378] ZIHAR: Arapça Z.H.R (sırt) kelimesinden gelen bu sözcük kocanın karısına: "Sen bana annemin sırtı gi­bisin" diyerek onu kendisine haram kılması anlamına kullanılmaktadır. Cçev.)

[379] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:217-218.

[380] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:218-219.

[381] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:219.

[382] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:220.

[383] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:220.

[384] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:220-221.

[385] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:222.

[386] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:222-223.

[387] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:223.

[388] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:223.

[389] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:224.

[390] Lian: Adından da anlaşıldığı gibi "birbirine la'net okumak" demektir. İslam'da ise, karısının zina ettiğini iddia eden bir kimsenin hakim huzurunda iddiasının doğru olduğuna dair ALLAH'ı şahit göstererek dört kez yemin etmesi, beşincide "yalancı İsem ALLAH'ın la'neti üzerime olsun" demesi ve kadının da zina etme­diğine dair dört kez yemin etmesi ve beşincide "eğer yalancılardan İsem ALLAH'ın la'neti üzerime olsun" demesidir. Burada bir beşleme vardır. Zira İslam'da bir kimsenin zina ettiğini isbat İçin, zina halinde olan erkeğin erkeklik uzvunun, kuyunun ipinin kuyunun içine girerken görüldüğü gibi görülmesi ve görenden başka bu işi gören dört tane de şahit getirilmesi gereklidir. Bu nedenle tanıksız olan kocanın ve karısının arasındaki bu tip bir anlaşmazlığı ALLAH

Azze, Resulünün böyle çözümlemesini istemiştir, (çev.)

[391] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:224.

[392] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:224-225.

[393] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:225.

[394] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:225.

[395] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:225-226.

[396] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:226.

[397] Bu konu içerisinde sözkonusu edilen boşanmalar, kadının kendi [nehrini erkeğine bağışlayarak veya o-na daha başka para yahut mal vermek suretiyle boşanmasını isteyerek gerçekleştirilen boşanmalardır. Bu­na "ihtila" denir. Cçev.)

Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:227.

[398] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:228.

[399] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:228-229.

[400] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:230-232.

[401] Dikkat edilirse Hristİyanlarm hülle yapmayı zina etmek olarak değerlendirdikleri görülüyor.

Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:232-233.


Konu Başlığı: Ynt: Emzirme
Gönderen: Ceren üzerinde 02 Aralık 2019, 15:43:09
Esselamu  aleyküm.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim...