๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetavayı Resulullah => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 13 Ekim 2010, 11:42:05



Konu Başlığı: Cihad
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 13 Ekim 2010, 11:42:05
CİHAD


Resulullah'ın (As) Casuslar Hakkındaki Hükmü Nedir?
 

Casuslar ve gözcüler her çağda ve her yerde mevcuttur. Bunlara karşı gerek İslam'ın gerekse Resulullahın (as) tutumu nedir?

Müşriklerin casuslarından birisi Resulullah'ın (as) yanma gelmişti. Resu­lullah (as) oturuyordu. Casus hızlı hızlı hareket edince durum anlaşıldı. Re-suİuüah (as), "şu adamı öldürün" diye emretti. Topluluk hemen ona doğru fırladılar. Aralarından biri. "babam atlarla yarış ederdi" dedi ve toplumu ge­çerek ona yetişti. Hayvanının geminden yakaladı ve onu -alaşağı ederek- öl­dürdü. Resulullah (as), casusun mallarını ganimet olarak onü öldürene verdi.

Ubeyduüah b. Ebi Rafî'dcn rivayet olunmuştur; Ali b. Ebu Talİb'in şöyle dediğini duydum: Resulullah beni, Zübeyr'i ve Mikdad'ı gönderirken şöyle dedi: "Ravdatu Hâh 'a kadar gidin orada bevdec (mahfe) içinde bir kadın bulacaksınız. Kadının yanında bir mektup olacak onu alıp getirin." Fadl'ın kitabında ise şöyle geçiyor: Resuluİlah (as) Ali b. Ebu Talibi ve Rabi'i gön­derdiğinde, "o kadım bulun, mektubu onun elinden alın ve bırakın yoluna gitsin. Eğer mektubu size vermez ise hemen boynunu vurun" dedi; yanların­da Mikdad yoktu.

Bir haberde de şunlar yeralıyor: "Cebrail (as) Resulullah'a (as) mektubu haber verdi."

Zeccac şöyle diyor: Allah Azze CebraÜ (as) aracılığıyla mektubun varlı­ğını Resulullah'a (as) haber vererek durumu O'na bildirdi. Biz hemen işe ko­yulduk. Kadın bizden uzaklaşmıştı. Biz de "Hâh" bahçesine varıncaya kadar ona dokunmadık. Orada onun mahfefine yetiştik. Ona mektubu çıkarıp vermeşini yoksa elbiselerini çıkararak zoraki alacağımızı söyledik. Kadın mektu­bu saç örgülerinin arasından çıkararak bize verdi. Mektubu Resuluüah'a (as) getirdik. Resulullah (as) mektubu açınca bir de ne görelim, mektubu Hatib b. Ebi Beltea Mekkeli müşriklerden bazı kişilere hitaben yazmış. Mektupta Resulullah'm (as) durumundan ve yapacağı işlerden bahsetmekteydi. Resu-luilah (as) Hatib'i çağırarak, "ey Hatib hu da ne?" diye sorunca Hatib şöyle dedi: "Ey Allah'ın elçisi benim hakkımda büküm verirken acele etme. Ben her ne kadar Kureyşlilerle iletişim halinde isem de onlardan değilim. Nitekim senin yanında olmakla birlikte muhacirlerden bazısının Mekke'de akrabala­rı var. Bunlar -bazı vesilelerle- ailelerini ve mallarını koruyorlar. Bunu dik­kate alarak ben de Kureyşliler arasında kendileriyle nesep (soy) bağım bulu­nan yakınlarımı korumak ve onları desteklemek istedim. Yoksa bunu bir ka­firlik olarak işlemiş değilim, dinimden de dönmedim. Müslüman olduktan sonra kâfirlikten asla hoşnut olmadım." Resulullah (as) sahabelere hitaben, "size doğru söyledi" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer, "ey Allah'ın elçisi, bırak şu iki yüzlünün boynunu vurayım" dedi. Resulullah (as), "O Bedir savaşına iştirak etti. Bilemezsin, belki Allah Azze onlar hakkında bir şeyler söyler. Bel­ki de, 'ey Bedir'e iştirak edenler, dilediğiniz gibi hareket edin sizleri affedecek ğim' der" dedi. Sonra Allah Azze, "ey İman edenler! Benim ve sizin düş­manlarınızı dostlar (evliya) edinmeyin. Siz onlara sevgiyle yaklaşı­yorsunuz» onlârsa Rabbtmz olan Allah'a inanmanız dolayısıyla Pey-gamber'i ve sizi (bulunduğunuz yurdunuzdan) çıkarıyorlar. Siz be­nim uğrumda (yolumda) ve rızamı arayıp kazanmak üzere cihada çıktığınızda onlara sevgiyle yaklaşıyorsunuz. Ben sizin gizledikleri­nizi de açığa vurduklarınızı da bilirim. Sizden böyle yapanlarınız doğru yolda iken sapıklığa düşmüş demektir. (Mümtehine 1)" ayeti-i kerimesiyie durumu aydınlatıp hükmünü verdi.

Ebu Ubeyd "Kitabu'l Emvarde, yanında mektup bulunan kadının adının "Sara" olduğunu ve Resulullah'm (as) "Sara"nın fetih senesinde öldürülmesini emretmiş olduğunu yazmaktadır, İbn-i Hişam da aynı şeyleri yazmış ve kadı­nın "müzeyneli" olduğunu kaydetmiştir.

Sahnun şöyle diyor: Müslüman bir kimse bu şekilde, tslam devletinin savaş halinde olduğu şahıslara sırları vermek veya başka amaçlarla yazışırsa bu öldürülür, tevbe etmesi istenmez; malları da mirasçılarına aittir.

Bazısı da şöyle demektedir: Böyle bir kimse şiddetle dövülür, uzunca hapsedilir ve onu kâfirlere yaklaştıran bölgelerden uzaklara sürülür.

îbnul Kasım, "Müstahrece" adlı eserde şöyle diyor: Böyle bir kimse Öl­dürülür, bu hususta edeceği tevbesi geçersizdir; kendisi zındıklardan sayılır.

Allah Azze'nin kitabında İse, "aranızda o müşrikler için kulak kesi­lenler vardır" ibaresi bu casuslara işaret etmektedir ve Sahnun'un, Hz. Ö-mer'in kadını öldürmek istediği ibarelerinin geçtiği hadisin en doğru açıkla­masıdır. [498]

 

Hırsızın Kesik Elinin Boynuna Asılması
 

Hırsızın -kesilen- elinin boynuna asılması sünnet midir yoksa uydurul­muş bir bid'at mı? Bunun hükmüne işaret eden kanıt nedir?

İbn-i Muhayriz'den rivayet olunan ve Nesaî'de yeralan haberde şöyle deniyor: Fudale b. Ubeyd'e hırsızın kesilen elinin boynuna asılması hususu­nu sorduğum zaman şöyle dedi: "O bir sünnettir. Resulullah (as) bir hırsızın elini kesti ve onun boynuna astt."

Ebu Davud'un kitabında da aynı hadis yeralmıştır.

Buharı ve Müslim'de şöyle geçmektedir: Hırsızlık yapan Mahzumiyeli bir kadının durumu Kureyşlilere pek önemli geldi. Müslim'in "Fetih Gazvesi (Mekke'nin Fethi)" bölümünde şöyle deniyor: Resulullah'm (as) Mahzumiyeli kadının elinin kesilmesine karar verdiği duyulunca, insanlar, "kim hu husus­ta Resulullah (as) ile gidip görüşecek?" diye birbirlerine sordular. Sonra da Resulullah'm (as) sevdiği bir kimse olan Üsame b. Zeyd'den başkasını bula­madılar. Üsame bu hususu Resulullah (as) ile konuştu. Bunun üzerine Resu­lullah (as) Üsame'ye, "Allah Azze'nin (helal-haram) hudutlarından hir ce­zanın kaldırılması için benden şefaat (aracılık) mı bekliyorsun?" dedi Üsa­me, "ey Allah'ın elçisi beni bağışla" dedi. Akşam olduğunda Resulullah (as) kalktı. Allah Azzeye hamd ve şükür edip O'nu övdü ve şöyle dedi: "Sizden önceki milletlerin helak oluşlarının bir nedeni de soylularından (zenginle­rinden) hırsızlık yapan olunca affetmeleri, ama güçsüz bir yoksul hırsızlık e-decek olsa ona hadd cezasını uygulamaları idi. Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlıkyapsaydt onun da elini keserdim."Resulullah (as) daha sonra emir verdi ve kadının eli kesildi.

Burada Allah Azze'nin, uygulanması gereken hudut(ceza)Iarmdan bir hadd ve haklarından bir hakkın uygulanmayıp kaldırılması hususunda bir şe­faat (arabuluculuk) sözkonusudur. Oysa Allah Azze, "zalimler için ne bir dost ne de sözü dinlenir (kendisine itaat olunur) bir şefaatçi (arabu­lucu) yoktur" diyerek durumu açıklamıştır. Öyleyse bozguncular ve zalim­ler için şefaat söz konusu edilemez.

îmam Müslim'in kitabında yeralan bir hadiste; Ümmü Seleme Mahzumi­yeli kadının elinin kesilmemesi konusunda Resulullah (as) ile görüştü. Resu­lullah (as) ise, "eğer (kızım) Fattma htrstzhk etmiş olsaydı Onun da elini ke­serdim. " dedi. Sonra da hırsızın eli kesildi.

Bir başka hadis de şöyledir: Mahzumiyeli bu kadın ziynet (süs eşyası) ve mal olarak ne bulursa bir alev gibi çarpıyor, sonra da tüm bunları inkar e-diyordu. Bunun üzerine Resulullah (as) elinin kesilmesini emretti.

Rafi'den ve onun da Hadic'ten rivayet ettiği bir hadiste ise, Hadic dedi ki: Resulullah'ın (as), "meyvelerin ve hurmaların çalınmasında el kesme ce­zası yoktur" buyurduğunu İşittim.

Yine bu hususta Ebu Asım, Cureyc'den işiterek naklettiği bir hadiste di­yor ki; Ebuzzübeyr bize şöyle anlattı: Cabir, Resulullah'm (as), "kapışıp talan ve yağma edene, kap-kaççıya ve (emanet mala ihanet eden) haine el kesme cezası uygulanmaz" dediğini işitmiş.

Abdurrezzak'ın Musannef'inde ise şöyle bir haber yerahyor: Kesulullah'ın (as) yanma hırsız bir köle getirildi. Resulullah (as) onun elini kesmeyip bıraktı. Bu köle hırsızlık suçundan dört kez yakalanarak Resulul-lah'm (as) yanına getirildi. Resulullah (as) dört defa da onun elini kesmeksi-zin salıverdi. Beşinci defa yine hırsızlık yapıp getirildiğinde bu defa elini kes­ti. Aynı köle altıncı kez hırsızlık etti bu defa bir ayağı kesildi. Yedinci kez hırsızlık yaptı yakalandı ve Resulullah (as) diğer elinin kesilmesini emretti. Aynı köle sekizinci kez hırsızlık yapınca diğer ayağı da kesildi.

"el-Vadıha" adlı eserde ise adeta bu haberin devamı yerahyor; Resulul-lah'a (as) bir hırsız getirildi, Resulullah (as), "onu öldürün" diye. emretti. Sa­habeler: "Ey Allah'ın elçisi! O yalnızca hırsızlık yaptı" dediler. Resulullah (as), "(elini) kesiniz" dedi. Sonra bir başka hırsız getirildi. Resulullah (as), "onu öldürün" dedi. Sahabeler, "ey Allah'ın elçisi o yalnızca hırsızlık yaptı" dediler. Resulullah (as), "elini kesiniz" buyurdu. Bu adam dört kez hırsızlık yapmış olacak ki her defasında birer olmak üzere iki eli ve iki ayağı kesilin-ceye kadar cezası sürdü. Bu adam daha sonra Ebu Bekir döneminde onun ganimet mallarını çaldığı için Öldürülmesini emretti ve Öldürüldü.

Bu olay pek çok alime göre yalnızca bu adama özgüdür. Yalnız bu cümleden olarak İmam Malik'in arkadaşı olan Ebu'l Musab'ın, "hırsız beşinci kez çaldığında öldürüldü" haberine de dikkat edilmelidir. Ebu Davud'da ise, "Resulullah (as) beşinci kez hırsızlık yapan kişinin öldürülmesini ve bir ku­yuya atılmasını emretti" hadisini görüyoruz. [499]

 
Zalim Yöneticilerin Öldürülmesi
 

Resulullah'a (as) zalim yöneticilerin öldürülmesi hususu sorulduğunda, "namaz kıldıkları müddetçe bayır" diye cevap verdi ve şöyle devam etti: "Sizin en hayırlı yöneticileriniz, sizi seven ve sizin de kendilerini sevdikleri-nizdir. Yöneticilerinizin en kötüleri (şerlileri) ise, ne sizin onları sevdiğiniz ne de onların sizi sevdiği kişilerdir." Sahabeler, "onlara harp ilan edip vuru­şalım mx?" diye sorunca Resulullah (as), "aranızda sizinle namaz kıldıkları sürece hayır" dedi ve şöyle devam etti: "Ama yardım edip yöneticilik verdiği hir kimsenin bir müddet sonra Allah'a isyan yolunda herhangi bir faaliyet yaptığını görürse onu kötülükten uzaklaştırıp Allah Azze'nin yoluna dön­dürmek üzere zorlasın, ona Allah yolunda itaat etmekten vazgeçip onu yal­nız basma bırakmasın."

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir.

Resulultah (as), "sizin hasınıza öyle kötü yöneticiler geçer ki onlardan yüz çevirir ve onları kabullenmezsiniz. Kötü yöneticileri sevmeyen onlardan yüzçevirenler onlardan uzaktırlar. Onları kabul etmeyenler onların kötülük­lerinden kurtulmuş demektir. Ama ya onlardan hoşnut olup onlara tabi olan lar.F" deyince, sahabeler, "onlarla savaşalım mı?" diye sordu. Resulullah (as), ''hayır, namazı kıldıkları sürece olmaz''buyurdu.

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiş ve imam Ahrned buradaki habere. "beş vakit namazı kıldıkları müddetçe" ifadesini eklemiştir.

Bir adam Resulullah'a (as) şöyle sordu: "Bizim hakkımızı gasp eden, zulmeden ve kendi sorumluluklarını (haklarını) da bize yükleyen yöneticile­re karşı nasıl davranalım, onlar hakkındaki fikrin nedir?" Resulullah (as), "dinleyiniz ve itaat ediniz. Sizin sorumluluklarınız ve onlara yükledikleriniz onların üzerinizde; onların ağırlıkları da sizin üzerinizdedir. (Bu haklan gözetin)" dedi.

Hadisi imam Tirmİzî rivayet etmiştir.

Resulullah (as), "benden sonra -aranızda- bencillik ve hileli ve aldatma­calı işler yürürlükte olacaktır." Sahabeler, "bizden böyle şeylerin yürürlükte olduğu hir zamana ulaşanlara ne yapmayı emredersin?" diye sordular. Re­sulullah (as), "üzerinizde olan hakları gerektiği gibi yerine getirir ve yalnız­ca Allah Azze'den dilekte bulunursunuz" diye buyurdu.

Hadis muttefekun aleyhtir. [500]

 
Cihada Eşdeğer Olan Amel
 

Bir adam, Resulullah'a (as), "bana bir amel (aktivite, faaliyet, iş) göster ki cihada eşdeğer olsun" dedi. Resulullah (as), "öyle bir amel bulamam " dedi ve devam ederek, "bir mücahid Allah yolunda mücadele ve savaş için çıktı­ğında sen mescidine kapanıp sürekli olarak namaz kılabilir, yiyip içmeksi-zin sürekli oruç tutabilir misin? Buna gücün yeter mi?" diye sordu. Adam, "böyle bir şeyi yapmaya kim güç yetirebilir ki?" diye sordu. Resuluilah (as), "Allah yolunda mücadele eden ve savaşan mücahidin durumu bu mücahid (evine) geri dönünceye kadar ne orucuna ne de namazına ara vermeden o-ruç tutan ve Allah'ın ayetlerini uzun uzun okuyarak namaz kılan kimsenin durumu gibidir" dedi.

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir.

Resulullah'ın (as) sahabelerinden bazıları baskınlarda sıkıntıya düşmüş­lerdi. Said b. Ebi Vakkas'tan şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (as) ile birlik­te baskınlar (savaş) yapıyorduk. Yanımızda biraz hurma ve biraz da çemen otu yaprağından başka herhangi bir yiyecek yoktu. Hatta aramızdan birisi bir melikin tüm malını ortaya koyduğu gibi nesi varsa ortaya döktü ve tüm mal­lar karıştırıldı. Sonra Esedoğulları beni uzaklaştırdılar. Böylece tüm emekle­rim de boşa gitmiş oldu.

Hadis Darimî'nİn kitabında geçmektedir.

Bir özür yahut zarar sözkonusu olmadan cihaddan geri durulmaz. Ebu İshak diyor ki; el-Berra'nın şöyle dediğini duydum: "Mü'ntin olup cihad­dan geri kalanlar eşit olmazlar (Nisa 95)" ayeti indirildiğinde Resulul­lah (as) Zeyd'i çağırdı. Zeyd bir kürek kemiği getirdi ve onun üzerine ayeti yazdı. îbn-t Ümmii Gülsüm kendisinin uğradığı zararlardan dolayı şikayet et­mişti. Böylece "zararı olmaksızın mü'min olup cihaddan geri duran­larla Allah uğrunda malları ve canlarıyla cihad eden mü'minler eşit olamazlar" ayeti indirildi. [501]


[498] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:333-334.

[499] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:335-336.

[500] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:336-337.

[501] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:337-338.


Konu Başlığı: Ynt: Cihad
Gönderen: Ceren üzerinde 02 Aralık 2019, 15:50:13
Esselamu aleyküm.rabbim bizleri İslam yolunda Allah yolunda cihad eden rahmete kavuşan kullardan eylesin inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Cihad
Gönderen: Sevgi. üzerinde 03 Aralık 2019, 08:21:52
Aleyküm selâm. Rabbim bizleri hâk İslâm yolunda cihad edenlerden eylesin inşaAllah