Konu Başlığı: Çeşitli konular Gönderen: Safiye Gül üzerinde 13 Ekim 2010, 11:35:38 ÇEŞİTLİ KONULAR Bunlar Bir Kimsede Bulununca O Kişi Cennete Girer Bir gün ResuhıUah (as) sahabelere, "bugün aranızdan kim oruçlu?" diye sordu. Ebu Bekir, "ben" dedi. Resulullah (as), "kim bugün bir cenazeyi u-ğurladı, ona yardımcı oldu?" dîye sordu. Ebu Bekir, "6#tt"dedi. Resulullah (as), "kim bugün bir miskini doyurdu?" diye sordu. Ebu Bekir, "beW dedi. Resulullah (as), "kim bugün hastalandı?" dedi. Ebu Bekir, "ben" dedi. Bunun üzerine Resulullah (as), "işte bunlar bir kimsede bulunursa bunun karşılığı yalnızca cennete girmesidir" diye buyurdu. Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir. [515] Kendini Nasıl Tanımlarsın? Bir adam, ResuluUah'a (as), "iyilik yaptığım zaman iyilik yaptığımı, kötülük yaptığım zaman da kötülük yaptığımı nasıl bilebilirim?" diye sordu. Resulullah (as), "eğer komşuların-tanıdıklann sana, iyilik yaptığını söylerlerse iyilik, kötülük yaptığını söylerlerse kötülük yapmış olduğunu bil" diye cevapladı. Bu hadisi İbn-i Mh.ce rivayet etmiştir. İmam Ahmed'e göre ise, "komşularının senin iyilik yaptığını konuştuklarında iyilik, kötülük yaptığını konuştuklarında da kötülük yaptığını bil" şeklindedir. [516] Kalp Kararmasının İlacı Bir adam, ResuluUah'a (as) kalbin kasvetinden şikayet ederek durumlar hakkında bilgi İstedi. Resulullah (as), "eğer kalbinin katılıktan, kararmaktan ve kasvetten kurtulup yumuşamasını, rahatlamasını istiyorsan miskinleri yedir ve yetimlerini başını okşa (onları gözet)." dedi. Resulullah'a (as) şöyle soruldu: "Hangi amel en faziletli ameldir?". Re-sulullah (as), "namazlarda kıyamı (ayakta duruşu) uzatmaktır" dedi. "Hangi sadaka en faziletlisidir?" denildiğinde, Resulullah (as), "malının azlığına rağmen gücü yettiğince çaba harcamaktır." dedi. "Hangi hicret daha faziletlidir?" denildiğinde, Resulullah (as), "kişinin Allah'ın haram kıldıklarından gücü yettiğince saktnmasıdır" buyurdu. "Hangi cihad en faziletlidir?" denildiğinde, Resulullah (as), "kişinin malı ve canıyla Allah uğrunda savaşım vermesidir" dedi. "Hangi vuruşma (mukatele) en şereflisidir?" denildiğinde, Resulullah (as), "kendi kanını feda edinceye ve bineğini heder edinceye kadar Allah uğrunda vuruşanın yaptığı mukateledir" buyurdu. Hadisi Ebu Davud rivayet etmiştir. Bir başka rivayette de şöyle geçiyor: "Hangi amel en faziletlisidir?"^ denildiğinde, Resulullah (as), "içerisinde hiç kuşku unsuru taşımayan iman, i-çinde ihanet, hile ve aldatmaca bulunmayan cihad ve yalnızca Allah'ın rızası için yapılan kabul görmüş haccdır" diye cevapladı. [517] Yokluktan Verilen Sadaka Ebu Zerr, Resulullah'a (as), "malım olmadığı halde nasıl sadaka verebilirim?" diye sorunca, Resulullah (as), "tekbir getirmek suhhanallah, elhamdülillah, lailaheillallah ve estağfirullah demek, iyiliği (iyi olan herşeyi) emretmek, tüm kötülüklerden sakınmak, diken, kemik ve taş gibi insanlara eziyet verecek şeyleri yollardan gidermek, körlere yol göstermek ve onlara göz-kulak olmak, sağırlara ve dilsizlere gereken herşeyi anlayıncaya kadar gerektiği gibi anlatmak ve ihtiyaç sahiplerine gereken şeyleri ulaştırmak için yardımcı olmak sadaka vermenin kapılanndandır. îşte mal olmadığı halde sadakanın verileceğini öğrendin. Şimdi zorda kalmış yardım dileyen kimselerin ihtiyaçlarını karşılamak için çabala ve zayıf kimselerin saflarına geçer onlarla birlikte amansız mücadelelere giriş. İşte tüm bunlar senin -mal har-camaksızm- kendine yaptığın sadakalardır. Üstelik hanımınla cinsel ilişkide bulunduğunda bile senin için sevap vardır" deyince, Ebu Zerr, "şehvetimin için de nasıl sevap olabilir ki?" diye sordu. Resulullah (as), "kendisinden sevap umduğun bir çocuğun olsa ve ölse ondan hesaba çekilir misin?" diye sorunca, Ebu Zerr, "evet" dedi. Resulullah (as), "o çocuğu sen mi yarattın?" dedi. Ebu Zerr, "hayır, onu yaratan Allahtır" dedi. Resulullah (as), "ona doğru yolu sen mi gösterdin, hidayete sen mi ulaştırdın?" dedi. Ebu Zerr, "hayır, o-na doğru yolu gösterip hidayete ulaştıran Allah'tır" dedi. Resulullah (as), "öyleyse onun rızkını sen verdin?" dedi. Ebu Zerr, "hayır, onun rızkını veren Allah idi" dedi. Resulullah (as), "işte bu cümleden olarak çocuğunu Allah Azze'nin helalları içerisinde tutarsın haramlarından sakındırırsın, bu durumda Allah ister o çocuğu yaşatsın ister Öldürsün, senin için ondan dolayı sevap vardır." buyurdu. Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. [518] Onun İçin İki Sevap Vardır Resulullah'a (as), "ey Allah 'm elçisi! Bir kimse gizliden gizliye hayırlı bir iş yapıyor. Sonra bu hayır açığa çıkıyor hayrı yapan kişi bundan memnun oluyor, bu kimse hakkında ne diyorsun?" diye soruldu. Resulullah (as), "böyle bir kimse için iki sevap vardır: Birisi; gizliden gizliye hayır işlediği için. î-kincisi de; bu hayır açığa çıktığı ve insanlara örnek olduğu için" diye buyurdu. Bunu İmam Tirmizî rivayet etmiştir. Ebu Zerr, Resulullah'a (as), "ey Allah'ın elçisi! Bir kimse hayırlı bir iş işliyor, insanlarda onu övüyor; bu hususta ne diyorsun?" diye sordu. Resulullah (as), "bir mü'min kişiye dünyada iken verilen müjdesidir"buyurdu. Hadisi Müslim rivayet etmiştir. Bir adam Resulullah'a (as), "hangi amel en faziletlisidir?" diye sordu. Resuluîlah (as), "Allah'a inanmak, O'nun bir ve tek olduğunu tasdik etmek ve O'nun yoluda cihad etmektir" buyurdu. Adam, "bundan daha ehveni (düşük derecelisi) hangisidir? Onu öğrenmek istiyorum." dedi. Resulullah (as), "müsamaha (tolerans) ve sabırdır" buyurdu. Adam, "daha düşük derecelisi hangisidir?" diye sordu. Resulullah (as), "Allah Azze'nin senin için takdir ettiği herhangi bir şey konusunda şüpheye düşme " dedi. Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. Ukbe, Resulullah (as), "amellerin en faziletlileri hangileridir?" diye sorduğunda, Resulullah (as), "ey Ukbe! Seni ziyaret etmeyeni ziyaret et, sana herhangi birşey vermeyene ihtiyacı olduğunda gerekeni ver ve sana haksızlık edenden yüz çevir" dedi. ' Hadisi İmam ahmed rivayet etmiştir. [519] Yasaklanması Helal Olmayan Şey Bir adam, Resulullah'a (as), "yasaklanması helal olmayan şey nedir?" diye sorduğunda, Resulullah (as), "sudur" buyurdu. Adam, "yasaklanması helal olmayan şey nedir?" diye yineledi. Resulullah (as), "tuzdur" dedi. A-dam, "sonra hangisidir?" dedi. Resulullah (as), "ateştir" buyurdu. Adam tek-rrr, "yasaklanması helal olmayan şey hangisidir?" diye sordu. Resulullah (as), "kendin için hayır adına her ne yaparsan o senin için hayırlıdır" dedi Ebu Davud rivayet etmiştir. [520] Meyve Satışlarının Cevazı Resulullah'a (as), "meyvelerin satışı ne zaman helaldir" denildiğinde, Resulullah (as), "meyve/er kızarıp, sararıp, yenebilecek olgunluğa eriştiklerinde (satışları helal otur)" buyurdu. Hadis muttefekun aleyhtir. [521] Meleklerden Her Biri Bir Delile İstinaden Bir İşe Vekil Kılınmış, Görevlendirilmiştir Meleklerin her biri bir delile istinaden vekil kılınmış mıdır? Bunun anlamı ne olabilir? Bu sorunun bir açıklaması ve cevabı olarak Süfyan b. Uyeyne'den şöyle rivayet edilmiştir: Kul bir iyilik yapmaya yönelince melek güzel bir koku duyar. Ama kötü bir iş yapmaya yönelirse melek kötü bir koku duyar. Gerçekten allah Azze kulun nefsinde bulunan şeyleri dilediği gibi meleklere öğretebilir. Zaten Allah Azze bazı şahsiyetlere insanın içinde bulunan şeyleri bildirmeye muktedirdir. Öyleyse Allah bazen bazı kimselere insanın kalbinde bulunan şeyleri kendisi aracılığıyla bilebileceği şeyler ilham edebilir. Bunlar dikkate alındığında ise kulların işlerini çekip çevirmekle görevli olan meleğe Allah'ın birtakım şeyler öğretmesinin daha layık olduğu ortaya çıkar. Allah Azze'nin, "biz insana şah damarından daha yakınız" ayeti konusunda şöyle denilmiştir: Burada kastolunan şey meleklerin insanoğluna çokça yakın oluşudur. Allah Teala melekleri kulun nefsine yerleştirerek ta vesveselerine kadar ulaştırır. Bu hususta Abdullah b. Mes'ud şöyle diyor: Melek insanın yol arkadaşı gibidir. Onun yol arkadaşlığı İnsanoğlunun yaptığı İyi şeyleri onaylamak ve ona hayrı vaad etmektir. Şeytanın yol arkadaşlığı ise insanoğlunun yaptığı iyi şeyleri yalanlamak ve ona kötülüğü vaad etmektir. Buharî'de şöyle geçmektedir: Resulullah (as) buyurdu ki, "istisnasız herbiriniz için meleklerden ve cinlerden birer arkadaş tayin edilmiştir." Sahabeler, "senin için de mi aynıdır ey Allah'ın elçisi" dediler. Resulullah (as), "evet benim için de aynıdır. Ne var ki Allah Azze ona (cine) karşı hana yardım etti. Bu yüzden o (cin) bana yalnızca iyiliği emreder oldu" dedi. İnsanın yaptığını sandığı bir kötülüğü ona şeytan fısıldamış, yaptığını sandığı bir iyiliği de ona melek ilham etmiştir. Hem şeytan hem de melek yaptıkları şeyin ilmini -bu iş için elverişli olan- bir yolla elde ederler. [522] Çocuklarınıza Eşit Muamele Edin İslam, çocuklar arasında adaletli davranmayı emretmiştir. İslam'ın bu kararında yüce bir anlayış vardır. Bu durum tüm çocukları ruhen rahatlattığı gibi akrabalık bağları nedeniyle aralarında zaruri eşitliğin sağlanmasına ek olarak aralarında doğabilecek düşmanlık, kin ve nefretin ilacı da olmaktadır. Bu durumda çocuklardan bazısını bazısına üstün duruma getirmenin sonuçlan :ıe olacaktır? Hiçbir babanın, çocuklarından bazılarını bir kenara bırakarak diğerlerine birşeyler vermesi, bağışlarda bulunması helal değildir. Babalara düşen görevlerden bir tanesi de onların aralarında adaleti sağlaması ve gÖzetmesidir. Bu hususta Resulullah (as), "Allah'tan korkun da çocuklarınıza eşit muamele yaptmz" diyerek durumu vurgulamıştır. Nitekim bîr adam çocuklarından bazılarını ihmal ederek diğerlerine bir şeyler vermiş ve bu hususa da Resulullah'tan (as) şahit olmasını İstemişti. Resulullah (as) İse, "heri hiçbir zulme -ve haksızlığa- şahit olmam" demiş, ortadaki zulmün kabul edilmeyip adaletin sağlanmasını emretmişti. Eğer bu karar ve emir sözde kalır da erkek çocuklara verilenler, ölümcül bir hastalığa tutulmuş olsalar bile kız çocuklara verilmez ise böyle uygulamalar imamların oy birliği ile reddedilmiş, kabul görmemiştir. Bu hususta kuraldışı olup kaideyi bozmaz tipte bir anlaşmazlık olmuş, baba sağlık zamanlarında çocuklarına gerekenleri vermiş, onları donatmış olsa da çocuklar arasındaki uygulamalarda bir haksızlık varsa o da reddedilmiştir. Bu red konusunda imamlar arasında iki açıklama gündeme gelmiştir. Doğrusunu bilen Allah'tır. [523] Annen, Sonra Yine Annen, Sonra Yine Annen Bîr adam, Resulullah'a (as), "insanlar arasında arkadaşlığıma, dostluğuma, sohbetime en layık kişi kimdir?" diye sorunca, Resulullah (as), "annendir'' dedi. Adam, "sonra kim?" dedi. Resulullah (as), "annendir" dedi. A-dam, "ya sonra kimdir?" dedi. Resulullah (as), "annendir' dedi. Adam, "ya sonra kimdir?" dedi. Resulullah (as), "babandır" dedi. Bu hadis muttefekun aleyhtir. İmam Ahmed şöyle dedi: İyiliklerin dörtte üçü annenin hakkıdır. Babanın hakkı ona itaat olunması, annenin hakkı ise iyiliklerin dörtte üçüdür. Sonra daha yakın akraba ve yakın aktaba dostluğa layıktır. Ebu Davudda geçen bir haberde İse şöyle deniyor: Adamın biri Resu-lullah'a (as), "kime iyilik edeyim?" dedi. Resulullah (as), "annene, bahana, kızkardeşine, kardeşine, sonra azatlı kölene ve onun hu şekilde devam eden akrabalarına, iyilik et. Zira bu onların hakkı ve akrabalık bağlarının yerli yerine konmasıdır." buyurdu. Müslim bu hadise "sonra senden aşağıda olanlara"ibaresini eklemiştir, [524] Helak Olmak, Hastalığın Sirayet Etmesindendir Ferve b. Müseyyib, Resulullah'a (as), "ey Allah'ın elçisi! Biz bir yörede yaşıyoruz adına Ebyen diyorlar[525] Orası bizim otlaklarımız ve tnirastmızdır. Ama vebası şiddetlidir' dedi. Resulullah (as), "orayı bırakın; zira helak, hastalığın sirayet etmesi yüzündendir" buyurdu. Bu hadis insanların sıhhatli olmaları için yerleşilecek olan toprağın su- yunun, havasının ve gıdasının temiz ve sıhhî olmasının gerekli oluşuna delildir. Ebu Davud'un Kurre b. Main'den rivayet ettiği bir hadiste en-Necm diyor ki: Sirayet, hastalığın bir insandan diğerine bulaşmasıdır. Bulaşıcı bir hastalığa yaklaşan herkes ondan almış demektir. Cevheri'nin "Sıhah"ında yeralan bir hadiste şöyle geçiyor: Bir topluluk, Resulullah'a (as), yerleştikleri yerin vebasından şikayet ettiklerinde, Resulul-lah (as), "orayı başka bir yere giderek değiştirin. Zira ölümler hastalığın sirayetinden doğmaktadır" dedi. [526] Orayı "Çoraklık Kötü Yer" Olarak Bırakıp Çıkın Bir kadın, Resulullah'a (as), "ey Allah'ın elçisi bizim oturduğumuz bölgede sayımız fazla ve malımız bol idi. Ama sayımız azaldı malımız tükendi'' dedi. Resulutlah (as), "oraya çoraklık -kötü yer olduğundan terkedin " dedi, îmam Malik bu hadisi "mürsei" olarak rivayet etmiştir. Resulullah (as), "bir ihtiyacını yerine getirmek isteyip de fala bakarak ya da herhangi bir şeyi uğurlu-uğursuz sayarak bunu yapmaktan vazgeçen, kişi Allah Azze'ye şirk koşmuş demektir" buyurmuştur. Bunun üzerine sahabeler, "ey Allah'ın elçisi! Böyle bir şey yapmanın keffareti nedir?" diye sordular. Resulullah (as), "bunun keffareti, 'ey Allah im! Senin uğurlu saydığından haşka uğur ve senin hayrından başka hayır yoktur' demenizdir" dedi. İmam Ahmed bu hadisi zikretmiştir. [527] Tavla Oynamak Haramdır Cahillerden ve halk tabakasından çoğu namazı bilerek terkediyor ve boş zamanlarını top veya tavla oynayarak geçiriyorlar. Bu hususta İslam'ın verdiği hüküm nedir? Sahih olarak rivayet olunan bir hadiste Resulullah (as) şöyle demektedir: "Tavla oynayan bilsin ki elini domuzun etine ve kanına batırmış gibidir." Bir başka hadiste, "tavla oynayan, Allah'a ve Resulüne isyan etmiş demektir" diye buyurmaktadır. Ali b. Ebu Talib, satranç oynayan bir topluma rastgelince onlara, "taparcasına kendinizi kaptırdığınız hu heykeller de ne o-luyor?" diye sordu. Bir rivayette de şöye deniyor: Hz. Ali satranç oynayanların satranç tahtalarını kafalarına geçirdi. Selef alimlerinden bir kısmı, "satranç kumardan bir bölümdür. Allah Azze'nin kumarı haram kılması benzeri bir hüküm altındadır" diyorlar. Alimlerin pek çoğu satrancın herhangi bir bedel karşılığı oynanması halinde haram olacağını belirtiyorlar. Ortaya konan bir bedel karşılığında oynanması durumunda Allah'ın haram kıldığı kumar ve fal okları hükmü içerisine girmektedir. Dört mezhep imamına göre tavlanın herhangi bir bedel karşılığında ya da bedelsiz oynansın haram oluşu kesindir. Ama İmam Şafiî'nin bazı arkadaşları tavlanın ortada bir menfaat (karşılık) olmaksızın oynanması durumunda haram olmadığını savunuyorlar. Şafiî, bir çok arkadaşı, îmam Ahmed, Ebu Hanife ve diğer İmamlar, "tavla ister herhangi bir bedel karşılığında oynansın isterse karşılıksız olsun haramdır" diyorlar. Satrancı bu kabilden alan Malik, Ebu Hanife, Ahmed ve diğer imamlar onun tavla gibi haram olduğu görüşünü savunuyorlar. Hatta bu hususta hangisinin verdiği hüküm daha kesin diye tartışmalar olmuştur. İmam Malik ve bazı şahsiyetler, "satranç tavla gibidir" diyor ve hükümlerini ona göre veriyorlar, îmam Ahmed ise, "satranç tavladan daha ehven bir şeydir" diyor. Bunları dikkate alan îmam Şafiî tavla konusuna eğilmiştir. Eğer tavla oynanmasında herhangi bir haramlık keyfiyeti yoksa bu durumda varolan bir kuşkunun sebebi nedir? Satrancın aksine tavla oyununda, para, mal veya benzeri şeyler galip gelen oyuncuya bedel olarak verilmek üzere ortaya konmuştur. Satrançta ise galip gelene verilecek bir şey yoktur. Bazıları, "satranç taşlarının dizilişi itibariyle savaştaki iki tarafı temsil etmektedir" diyorlar. Oysa gerek tavla gerekse satranç, parasına veya başka bir bedel karşılığında oynanacak olursa satranç tavladan daha kötüdür. Zira parasına oynanan bir satranç oyununun alimlerin ittifakıyla haram oluşu ortadadır. Yalan veya haram bir yeminle oynanan oyunların haramlığını alimlerin İttifakı, yani icma belirlemiştir. Zira yalan ve yalan yemin temeline dayalı olarak oynanan oyunların -gerçek- ücretleri ya zulüm ya günahı gerektirecek bir suç-ya gerek.siz bir söz ve hareket ya da benzeri kötü bir şeydir. Böyle şeyler de alimlerin pek çoğuna göre haramdır, bu tip oyunlar haram olan bir unsur taşımasalar da Allah Azze'yi zikretmekten (anmaktan ve düşünmekten) ve namazdan alıkor. Düşmanlık ve kin tohumları eker. Bunların en büyük davetçisi de parasına veya başka bir bedel karşılığında oynanan tavladır. Satranç da eğer böyle koşullarla oynanacak olursa diğerinden daha kötüdür. Ama bunlardan birinde galibe verilmek üzere ortaya bir bedel konmuş ise, bu, bir malın batıl ve haram yoldan yenilmesi demektir. Ama diğeri bu hükmün dışındadır. Allah Az-ze kumarı, İçki, ibadet için dikilen futlar ve fal oklanyla eşdeğerde ve aynı zeminde değerlendirmiştir. Zira bunlar Allah Azze'yi unutturur ve namaz kılmaktan (ibadetten) ahkor. Bu da düşmanlık ve kinin davet olunması demektir. Satranç uzun zaman ya da çok sık oynanırsa kalbi karartır ve Allah'ı zikretmeyi engeller. Bu durum belki de içkinin kalbi karartmasından da şiddetlidir. Hz. Ali -belki de bunu gözönünde bulundurarak- satranç oynayanlara "putlara taparcasına kendinizi bu işe kaptırmışsınız" demiştir. [528] Mal Biriktirmede Ve Şerefli Olmada Hırs Nefse ve şerefli olmaya gösterilen hırs mala gösterilen hırstan daha iyicedir. Şeytanın türlü hile ve çeşitli fısıltılarıyla insanoğlunun üzerine bir elbise gibi giydirdiği materyalist (maddeperest) hayatın azgınlığının -bir anda- giderilmesinin hemen ardından insanoğluna mal ve mal biriktirme sevdirilmiş, insanoğlu da Allah'ın kendisi üzerindeki haklarını unutarak, onları tanımayarak ve malın bir fitne (İmtihan) olduğunu da bir kenara bırakarak ömrünü mal biriktirmeye adamıştır. Allah Azze ise, "mallarınız ve çocuklarınız yalnızca birer fitne (imtihan ve deneme)den ibarettir" buyurmaktadır (Teğabun 15). Bu doğrultuda ve bu hükmü destekler mahiyette sünnet olarak herhangi bir haber gelmiş midir? Ka'b'ın Resulullah'tan (as) rivayet ettiği bir hadiste Resululiah (as), "koyun sürüsünü parçalamak, yoketmek üzere aralarına salınmış iki aç kurt vardır. Bunlar, insanoğlunun mala ve şerefe olan hırsıdır"buyurdu. Tirmizî bu hadisin hasen olduğunu söylüyor. İnsanoğlunun mala ve şerefe olan hırsı dinin bozulmasını ve kokuşmasını kaçınılmaz hale getirir. Ama bu hırs kalpte -yerleşmiş- bulunan mücerred (soyut) sevgi halinde ise; Allah Azze'nin yapılmasını emrettiği şeyleri yaptığı, yasakladığı şeyleri terkettiği, Rabbı olan Allah'ın makamından korktuğu ve nefsini kötü işler yapmaktan, boş arzu ve isteklere uymaktan alakoyduğu takdirde Allah Azze onu -işlemediği bir suçtan dolayı- cezalandıracak değildir. Bunun bir benzeri de şudur: Eğer insan -İyi ya da kötü- herhangi bir a-mel işlemez ve mal biriktirir, zekât ve sadaka vermek gibi görevlerini yapar ve mallarını da haram yoldan kazanmaz ise cezaya müstahak olamaz. Malın fazlasını -ihtiyaç sahiplerine dağıtmak üzere- çıkarmak ve kendine yetecek kadarını ılımlı biçimde kullanmak insanın kalbi için en doğru, en faziletli ve en saf olanıdır. Bu tutum aynı zamanda insanlar için değerli olup dünya ve ankette de onlar İçin en yararlı olanıdır. Nitekim Resululiah (asi tek amacı ve tek hedefi dünyayı kazanmak olan kişinin -didinip çırpınıp- biraraya toparladıklarım Allah darmadağın eder ve yoksulluğunu -sürekli olarak- gözlerinin önüne koyar. (Ya da yoksulluk artık alın yazısı gibi olur.) Oysa. insanoğlu kendisine takdir olunandan başka dünyadan herhangi bir şey alacak değildir. Allah, tek amacı ahireti kazanmak olan insanın kalbine zenginliği koyar, yitirdiklerini bir araya getirir ve dünyayı kolayca elde edilebilecek basit ve değersiz bir şey olarak önüne serer" buyurmuşum[529] Gariplere Ne Mutlu[530] Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur: Resululiah (as), İslam garib olarak başlamıştır ve garib olarak dönecektir. Gariplere ne mutlu." Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. Bu hususta yazar cn-Necm; Enes'ten, Cabir'den, Sa'd b. Ebi Vakkas'tan, Sehl b. Sa'd, Selman, İbn-i Abbas, İbn-i Ömer, İbn-i Mes'ud, Ömer, Amr b. el-Ass, Vasile, Ebi Emame, Ebu'd Derda, Ebu Sa'd, Ebu Musa ve daha başkalarının bir senet halinde rivayet ettikleri hadis için "meşhurya da mülevatir-dir" demiştir. [531] Ölüsünden De Dirisinden De Uzak Dur Yaratıklar -özellikle insanlar- büyük günahlar işleyerek ve kafirlerin davrandıkları gibi davranarak Allah Azze'nin haram hükümlerini ayakları altına aldıklarında ortaya çıkan bu başıbozukluk, ulusun yapısal bağlarında (vücudunda) ve toplumun bünyesinde adeta kanser hücresi olup çıkar. Öyleyse bu durumlar karşısında toplumun yerine getirmek zorunda olduğu görev nedir? Hayasızlık, İçki, düşmanlık ve benzeri haramlardan herhangi birini işleyen kişinin, gücü oranında bu haramları kabul etmediğini kanıtlaması gerekir. Nitekim Resulultah (as) bu konuyla ilgili olarak, "sizden biriniz bir kötülüğün işlendiğini görürse ona eliyle -aktif olarak- müdahalede bulunup durumu düzeltsin. Böyle bir müdahaleye gücü yetmiyorsa diliyle (konuşarak) ikazda ve müdahalede bulunsun. Bunu yapmaya da gücü yetmez ise kalbiyle bu İşten nefret etsin. Bu da imanın en zayıf derecesidir." diyor. Eğer insan böyle bir günahı örtbas eder, açığa çıkarmazsa bu demektir ki bu kişi gizliden gizliye bir sırrı inkar etmiş, açığa vurmamış ve sırrı saklamıştır. Bu hususta da Resuîulîah (as), "bir sim gizleyen kişinin sırrım Allah Azze dünyada da ahirette de gizler, sırlarım örter. Ama haddi aşan azgın bir ki 'tenin Allah Azze'ye karşı olan düşmanlıklarından vazgeçmesi gerekir'. Herhangi bir kimse onu, bir İşi yapmasın, yani bir kötülüğü işlemesin diye gizlice uyarmış, ama o buna rağmen saçma bir söz söyleyerek veya başka bir kötü iş yaparak yapmaması gerekene bulaşmış İse, o İşin dinî açıdan yararlı o-lup olmadığına bakılır. Ahlakı bozuk kişi açıkça bir haramı işlemişse artık o-nun gizliliği kalmamıştır, o suç gizlenemez de. Böylece onun açık, görünür bir şekilde işlediği haramı kabul etmediğini ikrar etmesi ve onu yapmış olsa da kabul etmediğini ifade etmesi gerekir. Yoksa bu işten dolayı cezalandırılır. En azından ona selam verilmez, selamı alınmaz. Hele bir takım zırva işler yapan, iğrenç şeyler işleyen kişi toplumda saygınlığı olan, ama ahlaksız ve inkarcı birisi ise bunun cezası onun ölüsünden de dirisinden de uzak durmaktır. İyilik sahibi ve dindar insanlar, yaşarlarken böylelerinden nasıl kaçın-mışlarsa ölülerinden o derecede kaçınmalıdırlar. Böyle yapmakla bu tiplere nasıl davranılacağı ortaya konulmuş olur. Resulullah'ın (as) bu tiplerin cenazelerini terketmesi gibi onların da terketmeleri gerekir. Nitekim birisi Semire b. Cündüb'e* "oğlun öldüğünde ben onun cenaze namazını kılmadım" demişti. Bununla da Semire'nin oğlunun kendi kendini öldürmeye yardım etmiş, adeta intihar etmiş olduğunu kasdetmişti. Bunun benzeri olarak kendilerine farz olan cihadı terkeden ve böylece işledikleri günah ortaya çıkan üç sahabenin durumunu gösterebiliriz. Bunun yanında süreklilik arzeden günahlardan daha doğrusu haramlardan içki içmek, ölü eti yemek gibi çeşitli ahlaksızlıklar yapan kimselerin veya bunların haramlıgında şüphe edenlerin tevbe etmeleri istenir ve bunların haramlıkları kendilerine iyiden iyiye anlafcılır. Tevbe etmezlerse artık İslam'ı terkederek mürteci (dininden dönmüş) kimselerden olurlar. Onların cenazeleriyle uğraşılmaz, onlara dua olunmaz ve ölüleri Müslümanlar arasına defnedilmez. [532] Allah'tan Kork Ve Sabret Enes'ten şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) bir mezarın başında ağlayan bir kadına rastlamıştı, ona, "Allah'tan kork ve sabret" dedi. Kadın, "benden uzak dur, benim uğradığım felakete sen uğramış değilsin" dedi. Re-sulullah'ı (as) tanımamıştı. Ona, "bu Allah Azze'nin elçisidir" denilince Rcsu-lullah'ın (as) evine geldi. Resulullah'a (as), "seni tanıyamadım" dedi. Resulullah (as), "belalara sabretmek belanın ilk ulaştığı zamandadır" buyurdu. Bu hadis muttefekun aleyhtir. Müslim'in rivayetinde şu ibare yer alıyor: "Kadın ölmüş olan çocuğuna ağlıyordu." [533] İkisinin Yerine Bedel Olarak Cennet Vardır Enes'ten şöyle rivayet olunmuştur: ResuhıUah'ın (as) şöyle dediğini işittim: "Allah Azze şöyle buyurmuştur.- ben kulumun iki gözünü kör ederek imtihan ettiğimde eğer o kulum buna sabredecek olursa iki gözünün karşılığı olarak ona cennet verilir." Bu hadisi îmam Buharı kitabına almıştır. [534] Allah Azze Bir Kimsenin Hayrın İsterse Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur: Resutullah (as), "Allah Azze bir kimsenin hayrını isterse onu belalarla imtihan eder" buyurdu. Bu hadisi Buharı kitabına almıştır. [535] . 0 Şehid Olmuştur, İsterse Yatağında Ölsün Ebu Said'den rivayet olunmuştur. (Bu hadisi Said ve Bedr gazvesine katılan Ebu'l Velid Sehl b. Hanifin de rivayet ettiği söylenmektedir.) Dedi ki: Resulullah (as), "kim Allah 'tan samimi ve temiz bir niyetle şahidlik isterse Allah Azze onu şehidlik derecesine ulaştırır. İsterse o kimse yatağında ölsün" buyurdu. Bu hadisi îmam Müslim rivayet etmiştir. [536] Dünyadan Da Kadınlardan Da Sakınınız Ebu Said el-Hudrî'den,rivayet edilmiştir. Resuİullah (as), "dünya tatlı olgun bir meyve gibidir. Allah Azze sizleri dünyada vekil tayin etmiştir. Böylece neler yapacağınıza bakmaktadır. Öyleyse dünyadan da kadınlardan da sakınınız. Zira İsrailoğullarının (Yahudilerin) ilk fitneye uğradıkları şey kadınlar hususunda idi." Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [537] "Allah'a İnandım" De Ve Dosdoğru Ol Ebu Amr'dan rivayet olunmuştur. (Bu rivayetin Ebu Umbar'ın Abdullah'tan yapıldığı da rivayet olunur.) Ebu Amr diyor ki: Ben, "ey Allah'ın elçisi! İslam hakkında bana birşeyler anlat ki hiç kimseye hu hususta herhangi birşey sormak ihtiyacını duymayayım" dedim. Resulullah (as) "Allah'a İnandım de, sonra da dosdoğru ol" dedi. Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [538] Hiç Kimse (Yalnızca) Bildikleriyle Cennete Girecek Değildir Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) buyurdu ki, "(ne eksi ne de artı yönlerde aşırılığa kaçmaksızın) orta yolu (İslam'ı) taki-bedin ve dosdoğru olun. Bilin ki, sizden hiçbiriniz yalnızca ilmiyle -cehennemden- kurtulacak değildir." Sahabeler, "sen de mi ey Allah'ın elçisi!" diye sorunca, "evet ben de (yalnızca ilmimle kurtulamam) ama Allah Azze'nin, rahmet ve fazlıyla benim hatalarımı ve kusurlarımı örtmesi hariç" dedi. Bu hadisi îmam Müslim rivayet etmiştir. [539] Gece Namazı < Hz. Aişe'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) geceleyin namaza kalkardı. Namazın kıyamlarında o kadar uzun okurdu ki (ayakta durmaktan) iki ayağı çatlayıp yarılacak hale gelirdi. Bu yüzden ben kendisine, "ey Allah 'in elçisi! Niçin bu kadar namaz kılıyorsun yoksa Allah Azze senin geçmiş ve gelecek tüm günahlarını affetmenıiş midir?" dedim. ResuIuİlah (as), "çokça şükreden bir kul olmaktan neden hoşlanmayayım!" dedi. Bu hadis muttefekun aleyhtir. Buharî'nin rivayetindeki sözler böyledir. Bunlardan bir benzeri de sahih hadis kitaplarında Mugire b. Şu'be'nin rivayetiyle yeralmaktadır. [540] Ramazanın Son On Günü Girince Resulullah (As) Geceleri İhya Ederdi Hz. Aişe'den şöyle rivayet olunmuştur: Ramazanın son on günü girdiğinde gecelerini (namazla ve tefekkürle) ihya eder, ev halkını uyandırır ve hanımlarından elini eteğini çekerdi. Hadis muttefekin aleyhtir. [541] Allah Azze'nin Hataları Silmesine Vesile Olan Amel Resulullah (as), "Allah Azze'nin kendisi nedeniyle hataları (günahları) silip yok ettiği ve insanın derecelerini artırdığı amelin ne olduğunu söyleyeyim mı?" diye sorunca sahabeler, "elbette ey Allah'ın elçisi!" dediler. Resulul-lah (as), "zorluklara rağmen, abdest ahrken suyu abdest organlarının hepsine gereği gibi ulaştırmak, mescidlere (namaz kılmak, tefekkür, ibadet vs. i-çin) çokça gitmek ve ribal (bir namazı kıldıktan sonra ikincisini beklemek ve adeta iki namazı birbirine bağlamak)ttr."dedi. Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [542] Kul Hastalandığında Yahut Yolculuğa Çıktığında Resulullah (as), "kul hastalandığında veya yolculuğa çıktığında -yaptığı ibadetleri- kendisi yerleşikken (mukimken) tam yaptığı ibadetler gibi değerlendirilirler " buyurdu. Hadisi Buharı rivayet etmiştir. [543] Başka Bir Şey Değil, Sadece Sadakadır Resulullah (as), "bir fidan dikmesininin, yiyeceğinden insanların (veya canlıların) bir şeyler yemesi, malından birşcylerin çalınması ve kendisine helaların-musibetlerin ulaşması için bir sadaka olmayan hiçbir Müslüman yoktur" diye buyurdu. Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [544] Ateşten (Cehennemden) Sakının (Kendinizi Kurtarın) Adiyy b. Hatenrden şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah'm (as), "bir hurmanın parçası dahi olsa sadaka vererek kendinizi ateşten (cehennemden) kurtarınız" dediğini işittim. Hadis muttefekun aleyhtir. Sadaka ve ateşten korunma konusunda rivayet olunan bir başka hadiste şunlar geçmektedir: Resulullah (as), "hiç kuşku yok ki, Allah Azze (kıyamet gününde) herbirinizle orada hiçbir tercüman olmaksızın konuşacaktır. İnsanoğlu sağına bakacak (daha önce) yaptığı amellerden başka bir şey görmeyecek, soluna bakacak (daha önce) yaptığı amellerden başka bir şey görmeyecek, önüne bakacak yüzünü yalayıp duran ateşten başka bir şey göremeyecektir. Öyleyse bir hurmanın bir parçası dahi olsa sadaka vererek kendinizi ateşten koruyun, ondan sakının. Eğer sadaka olarak verecek herhangi birşey bulamazsanız insanlara hak sözü, doğru ve güzel sözü (söyleyerek sakının)" buyurdu. [545] Eli Sıkı Cimriler Helak Oldular Ibn-i Mes'ud'dan şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as), "eli sıkı cimriler helak oldular" dedi. Bu ifadesini üç kez de yineledi. Bu hadisi imam Müslim rivayet etmiştir. [546] Resulullah'm (As) Namazı Ne Uzundu, Ne De Kısa Ebu Abdullah b. Cabir b. Semeremden şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) ile birlikte namaz kılıyordum. O'nun hem namazı hem de hutbesi ne uzun ne de kısa idi. Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [547] Resulullah (As) Haceru'l Esved'İ Öpmüştü Cabir b. Rebia'dan şöyle rivayet edilmiştir: Ömer b. el-Hattab't gördüm. Haceru'l Esved'i öpüyor ve "biliyorum ki sen -basit- bir taşsın, ne zarar verebilirsin ne de yarar sağlarsın. Eğer Resulullah'm (as) seni öptüğünü görmeseydim seni asla öpmezdim." diyordu. Bu hadis muttefekun aleyhtir. [548] Resulullah'ın (As) Kızgınlığı Arttı Cabir'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) konuştuğu zaman gözleri kızarır, sesi yükselir ve kızgınlığı artardı. Öyle ki, bu durumunda sanki bir orduyu korkutuyor gibiydi. Şöyle diyordu: "Sabahınıza da dikkat r Un akşamınıza da, (şehadet parmağıyla orta parmağını göstererek) ben kıyametle böylesine yakın gönderildim. Dikkat edin! Sözlerin en hayırlısı Allah Azze'nin kitabı ve doğru yola götüren rehberliklerin en hayırlısı Muham-med'in rehberliğidir. İşlerin en kötüsü de sonradan çıkarılan (ve dine sokulan) bid'atlardır. Her bid'at sapıklık ve her sapıklık da cehennemdir." Sonra şöyle devam ediyordu: "Ben her Müslümana kendi nefsinden daha önemliyim.. Kim bir mal bırakırsa o ailesine (mirasçılarına) aittir. Ama kim bir borç bırakırsa o borçtan, ben sorumluyum ve kimin de bir yitiği olursa -ölümünden sonra- bulunması halinde bana aittir." Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [549] Kıyamet Gününde İnsanların En Mutsuzu Resulullah'tan (as) şöyle rivayet olunmuştur: "Mutsuzların en mutsuzu, dünyadaki fakirliği yanında bir de ahirette azaba müstahak olandır." Bu hadisi İmam Taberanî "el-Evsat" adlı eserinde Ebu Said'den alarak rivayet etmiştir. [550] Zulüm Etmekten Sakının, Cimrilikten De... Cabir'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as), "zulüm etmekten sakının; zira zulüm kıyamet gününün kamnlıklanndandır. Cimrilikten sakının; zira cimrilik sizden önce yaşamış olan milletleri birbirlerinin kanlarını dökmeye ve Allah'ın haram ktldıklanm helal kümalaya sürüklemiştir." Bu hadisi tmam Müslim rivayet etmiştir. [551] "Zaman" Başladığı Yere Ve Zamana Dönmüştür Ebu Bekir b. Nefî1 b. ei-Harİs'ten şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as), "zaman Allah Azze'nin gökleri ve yeri yarattığı günkü görünümüne bürünmüş, başa dönmüştür. Sene oniki aydır. Bunlardan dört tanesi haram, olanlardır: Üç tanesi ardarda gelen Zülkade, Zilhicce, Muharrem ve Cumâ-dâ ile Şa'ban araşma giren Recep'tir. Bu Cumâdâ'ntn hangisi olduğunu biliyor musunuz?" dedi. Biz, "Allah ve Resulü en doğrusunu bilendir" dedik. Resuluüah (as) bir süre sustu. Biz bu ayı bir başka adla adlandıracak sanırken, "bu ay Zilhicce değil mi?" dedi. Biz, "evet, odur" dedik. "Bu bölge hangi bölgedir?" dedi. Biz, "Allah ve Resulü en doğrusunu bilendir" dedik. Resulullah (as) sustu. Öyle ki biz bir başka adla adlandıracak zannettik. "Bu şehir değil mi?" diye sordu. Biz, "evet, bu şehirdir" dedik. "Bugün hangi gündür?" diye sordu. "Allah ve Resulü en doğrusunu bilendir" dedik. Resulullah (as) sustu. Biz başka bir adla adlandıracak sandık, "bugün kurban günü (kurban bayramı) değil mi?" diye sordu, biz, "evet, kurban günüdür" dedik. Şöyle dedi: "kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız, bugününüzün ve bu ayınızın saygınlığı ve dokunulmazlığı gibi saygın, dokunulmaz ve haramhğa sahiptir. Rabhınıza kavuşacaksınız; o zaman sizlere neler yaptığınızı soracaktır. Benden sonra gerisin geriye küfre dönerek birbirinizin boyunlarım vurmayın. Dikkat ediniz burada hu konuşmalarıma tanık olanlarınız burada bulunmayanlara anlatsın, belki görmediği ve burada bulunmadığı halde kendisine aktarılanları buradakilerden daha iyi anlayabilirler. Dikkat edin! Ben Allah'tan aldıklarımı sizlere tebliğ ettim mi?Dikkat edin, Allah'tan aldıklarımı sizlere tebliğ ettim mi" , Biz, "evet" dedik. Resulullah (as), "şabid ol ey Allahim!" dedi. Bu hadis muttefekun aleyhtir. [552] İçeceklerin İçerisine Üflemenin Yasaklanması Bir adam Resulullah'a (as), "bir solukta içince suya kanmıyorum" dedi. Resululiah (as), "öyleyse su içerken bir yudumdan sonra su kabım ağzından uzaklaştır sonra da nefes al" dedi. Adam, "ben, bu tarz içmeyi kendime eziyet olarak görüyorum" dedi. Resulullah (as), "yudum ve nefes sayısını artır" dedi. Adam, "ben bir kez içmeyle kanamıyorum" diye yineledi. Resulullah (as), "öyleyse su içerken kabı ağzından uzaklaştır ve nefes al, sonra tekrar İÇ" dedi Bu hadis Sahihtir. [553] Şehidler Kabirlerinde İmtihan Edilmezler Resulullah'a (as), "neden mü'minler kabirlerinde hesaba çekilirde (imtihan edilirlerken) şehid olanlar hesaba çekilmezler?" diye sorulduğunda, "şehidlerin başları ucunda durmakta olan kılıç parıltıları yeter de ondan" diye cevapladı. Bu hadisi imam Nesaî rivayet etmiştir. [554] Allah Katında Şehidlerin En Faziletlisi Resulullah'a (as), "Allah katında şehidlerin en fazilet leşi hangisidir?" diye sorulduğunda, "düşman saflarına bir kez ulaşınca bir daha ayrılmayan ve ölünceye yahut öldürünceye kadar vuruşanlardır. Onlar cennette en yüksek en kıymetli odalara (çardaklara) giderler. Rabbın Teala da onlara güler, EğerRabbın dünyada iken bir kuluna gülerse o hesaba çekilmez" dedi. Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. [555] Kadınların Savaşa Gitmelerinin Cezası Nedir? Ümmü Seleme, Resulullah'a (as), "ey Allah'ın elçisi! Erkekler savaşa gidiyor, ama kadınlar savaşa gitmiyor. Bize de mirasta erkeklerin aldıklarının yarısı veriliyor" dedi. Bunun üzerine Allah Azze, "Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı (faziletlendirdiği) şeyleri istemeyin." (Nisa 32) ayetini indirdi. Bu hadisi İmam Müslim kitabına almıştır. [556] Bunların Tümü Şehidlerdir Resulullah'a (as) şehidler hakkında sorulduğunda, "Allah yolunda öldürülen her insan şehiddir. Allah yolunda ölen şebiddir, veba nedeniyle ölen şehiddir. Karın ağrısından ölen şebiddir" buyurdu. Bu hadisi İmam Müslim kitabına almıştır. [557] Beyaz İplik-Siyah İplik Resulullah'a (as), "siyah iplik nedir?" diye soruİdu. Resulullah (as), "o, gündüzün aydınlığı ve gecenin karanlığıdır" buyurdu. Hadisi İmam Nesaî rivayet etmiştir. [558] İftar Ve Sahur Etmeksizin İki Orucu Birbirine Eklemek Yasaklanmıştır Resulullah (as) sahabelerin oruç tutarken visal yapmalarını yasaklamıştı, ama kendisi iki orucu birbirine ekleyerek visal ediyordu. Sahabeler bunun nedenini sorduklarında, "ben sizler gibi diri değilim. Zira beni Rabhım -olan Allah-yedirir ve içirir" buyurdu. Hadis muttefekun aleyhtir. [559] Allah Azze Affetmeye Ve Bağışlamaya En Layık Olandır Rcsuİullah'a (as) Ramazan orucunun tutulamayıp da daha sonra parça parça tutulmasının hükmü sorulduğunda, "bu size bağlıdır. Sizden birinizin bir borcu olsa ve onu bir dirhem iki dirhem verse o borcunu ödemiş olmaz mı? Allah Azze affetmeye ve bağışlamaya en layık olandır." buyurdu. Bu hadisi İmam Darekutnî kitabına almıştır. Hadisin senedi hasendir. [560] İnsanın Kızkardeşinin Yerine Hacca Gitmesi Bir adam ResuluIIah'a (as), "ktzkardeşim haccetmeyi adamıştı. Ama a-dağınt yerine getiremeden öldü"' dedi. Resulullah (as), "kızkardeşinin ödemesi gereken bir borcu olsa da onu sen ödeşen o borç ödenmiş olmaz mı?" dedi. Adam, "evet, ödenmiş olur" dedi. Resulullah (as), "öyleyse, onun Allah'a olun borcunu öde. Zira Allah Azze kendisine borç ödenmeye en layık kişidir" dedi. Bu hadis muttefekun aleyhtir. [561] Hacc İçin İhrama Giren Kimse İhramın Altından Ne Giyer? ResuluIIah'a (as), "ihramh kişi ihramının altından ne giyebilir?" diye sorulduğunda, "ihramh ihramının altından gömlek giymez, sarık takmaz, çarşaf ve cübbe, iç don (ya da panlalon) ve Yemen safranı, (alaçebre) ve safran ile boyanmış elbise, nalın bulamaması dışında ayakkabı giyemez. A-yakkabı giymek zorunda olduğu zaman aşıklardan daha aşağıda (terlik gibi) olacak şekilde kessin" buyurdu. Bu hadis muttefekun aleyhtir. [562] Namazla Sorumlu Tutmak Resuluüah (as), "yedi yaşıtta geldiklerinde çocuklarınıza namaz zama-m uğrayın (onları namaza alıştırın); on yaşına geldiklerinde de onlara namaz kılmayı emredin. Ve yataklarını ayırın." dedi. Bu hadisi İmam Ebu Davud hasen bir senetle rivayet etmiştir. [563] [515] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:351. [516] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:351. [517] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:351-352. [518] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:352-353. [519] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:353. [520] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:353. [521] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:353-354. [522] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:354. [523] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:354-355. [524] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:355. [525] Ebyen: Aden yakınlarında bir sahi! kenti. [526] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:355-356. [527] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:356. [528] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:356-357. [529] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:357-358. [530] GAJÎİP: Yabancı, alışılmadık, tuhaf, vatanından uzak ve tek başına gibi anlamlara gelir. Kadim bir şair - İslam'a hitaben- şöyle diyor: Vaşıdığın çağ geçip gidince Garip kaldığın bir çağı miras edilince [531] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:358. [532] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:359-360. [533] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:360. [534] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:360. [535] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:360. [536] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:360. [537] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:360-361. [538] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:361. [539] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:361. [540] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:361. [541] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:361. [542] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:361-362. [543] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:362. [544] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:362. [545] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:362. [546] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:362. [547] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:363. [548] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:363. [549] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:363. [550] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:363. [551] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:363. [552] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:364. [553] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:364. [554] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:364-365. [555] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:365. [556] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:365. [557] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:365. [558] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:365. [559] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:365. [560] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:366. [561] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:366. [562] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:366. [563] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:366. |