๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetavayı Resulullah => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 13 Ekim 2010, 11:35:38



Konu Başlığı: Çeşitli konular
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 13 Ekim 2010, 11:35:38
ÇEŞİTLİ KONULAR

Bunlar Bir Kimsede Bulununca O Kişi Cennete Girer
 

Bir gün ResuhıUah (as) sahabelere, "bugün aranızdan kim oruçlu?" di­ye sordu. Ebu Bekir, "ben" dedi. Resulullah (as), "kim bugün bir cenazeyi u-ğurladı, ona yardımcı oldu?" dîye sordu. Ebu Bekir, "6#tt"dedi. Resulullah (as), "kim bugün bir miskini doyurdu?" diye sordu. Ebu Bekir, "beW dedi. Resulullah (as), "kim bugün hastalandı?" dedi. Ebu Bekir, "ben" dedi. Bu­nun üzerine Resulullah (as), "işte bunlar bir kimsede bulunursa bunun kar­şılığı yalnızca cennete girmesidir" diye buyurdu.

Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir. [515]

 
Kendini Nasıl Tanımlarsın?
 

Bir adam, ResuluUah'a (as), "iyilik yaptığım zaman iyilik yaptığımı, kö­tülük yaptığım zaman da kötülük yaptığımı nasıl bilebilirim?" diye sordu. Resulullah (as), "eğer komşuların-tanıdıklann sana, iyilik yaptığını söylerler­se iyilik, kötülük yaptığını söylerlerse kötülük yapmış olduğunu bil" diye ce­vapladı.

Bu hadisi İbn-i Mh.ce rivayet etmiştir.

İmam Ahmed'e göre ise, "komşularının senin iyilik yaptığını konuştuk­larında iyilik, kötülük yaptığını konuştuklarında da kötülük yaptığını bil" şeklindedir. [516]

 
Kalp Kararmasının İlacı
 
Bir adam, ResuluUah'a (as) kalbin kasvetinden şikayet ederek durumlar hakkında bilgi İstedi. Resulullah (as), "eğer kalbinin katılıktan, kararmaktan ve kasvetten kurtulup yumuşamasını, rahatlamasını istiyorsan miskinleri ye­dir ve yetimlerini başını okşa (onları gözet)." dedi.

Resulullah'a (as) şöyle soruldu: "Hangi amel en faziletli ameldir?". Re-sulullah (as), "namazlarda kıyamı (ayakta duruşu) uzatmaktır" dedi. "Hangi sadaka en faziletlisidir?" denildiğinde, Resulullah (as), "malının az­lığına rağmen gücü yettiğince çaba harcamaktır." dedi. "Hangi hicret daha faziletlidir?" denildiğinde, Resulullah (as), "kişinin Allah'ın haram kıldıkla­rından gücü yettiğince saktnmasıdır" buyurdu. "Hangi cihad en faziletli­dir?" denildiğinde, Resulullah (as), "kişinin malı ve canıyla Allah uğrunda savaşım vermesidir" dedi. "Hangi vuruşma (mukatele) en şereflisidir?" denil­diğinde, Resulullah (as), "kendi kanını feda edinceye ve bineğini heder edin­ceye kadar Allah uğrunda vuruşanın yaptığı mukateledir" buyurdu.

Hadisi Ebu Davud rivayet etmiştir.

Bir başka rivayette de şöyle geçiyor: "Hangi amel en faziletlisidir?"^ de­nildiğinde, Resulullah (as), "içerisinde hiç kuşku unsuru taşımayan iman, i-çinde ihanet, hile ve aldatmaca bulunmayan cihad ve yalnızca Allah'ın rı­zası için yapılan kabul görmüş haccdır" diye cevapladı. [517]

 
Yokluktan Verilen Sadaka
 

Ebu Zerr, Resulullah'a (as), "malım olmadığı halde nasıl sadaka verebi­lirim?" diye sorunca, Resulullah (as), "tekbir getirmek suhhanallah, elham­dülillah, lailaheillallah ve estağfirullah demek, iyiliği (iyi olan herşeyi) em­retmek, tüm kötülüklerden sakınmak, diken, kemik ve taş gibi insanlara ezi­yet verecek şeyleri yollardan gidermek, körlere yol göstermek ve onlara göz-kulak olmak, sağırlara ve dilsizlere gereken herşeyi anlayıncaya kadar ge­rektiği gibi anlatmak ve ihtiyaç sahiplerine gereken şeyleri ulaştırmak için yardımcı olmak sadaka vermenin kapılanndandır. îşte mal olmadığı halde sadakanın verileceğini öğrendin. Şimdi zorda kalmış yardım dileyen kimse­lerin ihtiyaçlarını karşılamak için çabala ve zayıf kimselerin saflarına geçer onlarla birlikte amansız mücadelelere giriş. İşte tüm bunlar senin -mal har-camaksızm- kendine yaptığın sadakalardır. Üstelik hanımınla cinsel ilişkide bulunduğunda bile senin için sevap vardır" deyince, Ebu Zerr, "şehvetimin için de nasıl sevap olabilir ki?" diye sordu. Resulullah (as), "kendisinden se­vap umduğun bir çocuğun olsa ve ölse ondan hesaba çekilir misin?" diye so­runca, Ebu Zerr, "evet" dedi. Resulullah (as), "o çocuğu sen mi yarattın?" de­di. Ebu Zerr, "hayır, onu yaratan Allahtır" dedi. Resulullah (as), "ona doğru yolu sen mi gösterdin, hidayete sen mi ulaştırdın?" dedi. Ebu Zerr, "hayır, o-na doğru yolu gösterip hidayete ulaştıran Allah'tır" dedi. Resulullah (as), "öyleyse onun rızkını sen verdin?" dedi. Ebu Zerr, "hayır, onun rızkını veren Allah idi" dedi. Resulullah (as), "işte bu cümleden olarak çocuğunu Allah Azze'nin helalları içerisinde tutarsın haramlarından sakındırırsın, bu durumda Allah ister o çocuğu yaşatsın ister Öldürsün, senin için ondan dolayı sevap vardır." buyurdu.

Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. [518]

 
Onun İçin İki Sevap Vardır
 

Resulullah'a (as), "ey Allah 'm elçisi! Bir kimse gizliden gizliye hayırlı bir iş yapıyor. Sonra bu hayır açığa çıkıyor hayrı yapan kişi bundan memnun oluyor, bu kimse hakkında ne diyorsun?" diye soruldu. Resulullah (as), "böy­le bir kimse için iki sevap vardır: Birisi; gizliden gizliye hayır işlediği için. î-kincisi de; bu hayır açığa çıktığı ve insanlara örnek olduğu için" diye buyur­du.

Bunu İmam Tirmizî rivayet etmiştir.

Ebu Zerr, Resulullah'a (as), "ey Allah'ın elçisi! Bir kimse hayırlı bir iş iş­liyor, insanlarda onu övüyor; bu hususta ne diyorsun?" diye sordu. Resulul­lah (as), "bir mü'min kişiye dünyada iken verilen müjdesidir"buyurdu.

Hadisi Müslim rivayet etmiştir.

Bir adam Resulullah'a (as), "hangi amel en faziletlisidir?" diye sordu. Resuluîlah (as), "Allah'a inanmak, O'nun bir ve tek olduğunu tasdik etmek ve O'nun yoluda cihad etmektir" buyurdu. Adam, "bundan daha ehveni (düşük derecelisi) hangisidir? Onu öğrenmek istiyorum." dedi. Resulullah (as), "müsamaha (tolerans) ve sabırdır" buyurdu. Adam, "daha düşük dere­celisi hangisidir?" diye sordu. Resulullah (as), "Allah Azze'nin senin için takdir ettiği herhangi bir şey konusunda şüpheye düşme " dedi.

Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir.

Ukbe, Resulullah (as), "amellerin en faziletlileri hangileridir?" diye sor­duğunda, Resulullah (as), "ey Ukbe! Seni ziyaret etmeyeni ziyaret et, sana herhangi birşey vermeyene ihtiyacı olduğunda gerekeni ver ve sana haksızlık edenden yüz çevir" dedi.   '

Hadisi İmam ahmed rivayet etmiştir. [519]

 
Yasaklanması Helal Olmayan Şey
 

Bir adam, Resulullah'a (as), "yasaklanması helal olmayan şey nedir?" diye sorduğunda, Resulullah (as), "sudur" buyurdu. Adam, "yasaklanması helal olmayan şey nedir?" diye yineledi. Resulullah (as), "tuzdur" dedi. A-dam, "sonra hangisidir?" dedi. Resulullah (as), "ateştir" buyurdu. Adam tek-rrr, "yasaklanması helal olmayan şey hangisidir?" diye sordu. Resulullah (as), "kendin için hayır adına her ne yaparsan o senin için hayırlıdır" dedi

Ebu Davud rivayet etmiştir. [520]             

 
Meyve Satışlarının Cevazı
 

Resulullah'a (as),   "meyvelerin satışı ne zaman helaldir" denildiğinde,

Resulullah (as),   "meyve/er kızarıp, sararıp, yenebilecek olgunluğa eriştikle­rinde (satışları helal otur)" buyurdu. Hadis muttefekun aleyhtir. [521]

 
Meleklerden Her Biri Bir Delile İstinaden Bir İşe Vekil Kılınmış, Görevlendirilmiştir
 

Meleklerin her biri bir delile istinaden vekil kılınmış mıdır? Bunun anla­mı ne olabilir?

Bu sorunun bir açıklaması ve cevabı olarak Süfyan b. Uyeyne'den şöyle rivayet edilmiştir: Kul bir iyilik yapmaya yönelince melek güzel bir koku du­yar. Ama kötü bir iş yapmaya yönelirse melek kötü bir koku duyar. Gerçek­ten allah Azze kulun nefsinde bulunan şeyleri dilediği gibi meleklere öğrete­bilir. Zaten Allah Azze bazı şahsiyetlere insanın içinde bulunan şeyleri bildir­meye muktedirdir. Öyleyse Allah bazen bazı kimselere insanın kalbinde bu­lunan şeyleri kendisi aracılığıyla bilebileceği şeyler ilham edebilir. Bunlar dikkate alındığında ise kulların işlerini çekip çevirmekle görevli olan meleğe Allah'ın birtakım şeyler öğretmesinin daha layık olduğu ortaya çıkar.

Allah Azze'nin, "biz insana şah damarından daha yakınız" ayeti konusunda şöyle denilmiştir: Burada kastolunan şey meleklerin insanoğluna çokça yakın oluşudur. Allah Teala melekleri kulun nefsine yerleştirerek ta vesveselerine kadar ulaştırır.

Bu hususta Abdullah b. Mes'ud şöyle diyor: Melek insanın yol arkadaşı gibidir. Onun yol arkadaşlığı İnsanoğlunun yaptığı İyi şeyleri onaylamak ve ona hayrı vaad etmektir. Şeytanın yol arkadaşlığı ise insanoğlunun yaptığı iyi şeyleri yalanlamak ve ona kötülüğü vaad etmektir.

Buharî'de şöyle geçmektedir: Resulullah (as) buyurdu ki, "istisnasız herbiriniz için meleklerden ve cinlerden birer arkadaş tayin edilmiştir." Sa­habeler, "senin için de mi aynıdır ey Allah'ın elçisi" dediler. Resulullah (as), "evet benim için de aynıdır. Ne var ki Allah Azze ona (cine) karşı hana yar­dım etti. Bu yüzden o (cin) bana yalnızca iyiliği emreder oldu" dedi. İnsa­nın yaptığını sandığı bir kötülüğü ona şeytan fısıldamış, yaptığını sandığı bir iyiliği de ona melek ilham etmiştir. Hem şeytan hem de melek yaptıkları şe­yin ilmini -bu iş için elverişli olan- bir yolla elde ederler. [522]

 
Çocuklarınıza Eşit Muamele Edin
 

İslam, çocuklar arasında adaletli davranmayı emretmiştir. İslam'ın bu ka­rarında yüce bir anlayış vardır. Bu durum tüm çocukları ruhen rahatlattığı gi­bi akrabalık bağları nedeniyle aralarında zaruri eşitliğin sağlanmasına ek ola­rak aralarında doğabilecek düşmanlık, kin ve nefretin ilacı da olmaktadır. Bu durumda çocuklardan bazısını bazısına üstün duruma getirmenin sonuçlan :ıe olacaktır?

Hiçbir babanın, çocuklarından bazılarını bir kenara bırakarak diğerlerine birşeyler vermesi, bağışlarda bulunması helal değildir. Babalara düşen görev­lerden bir tanesi de onların aralarında adaleti sağlaması ve gÖzetmesidir. Bu hususta Resulullah (as), "Allah'tan korkun da çocuklarınıza eşit muamele yaptmz" diyerek durumu vurgulamıştır. Nitekim bîr adam çocuklarından ba­zılarını ihmal ederek diğerlerine bir şeyler vermiş ve bu hususa da Resulul­lah'tan (as) şahit olmasını İstemişti. Resulullah (as) İse, "heri hiçbir zulme -ve haksızlığa- şahit olmam" demiş, ortadaki zulmün kabul edilmeyip adaletin sağlanmasını emretmişti. Eğer bu karar ve emir sözde kalır da erkek çocukla­ra verilenler, ölümcül bir hastalığa tutulmuş olsalar bile kız çocuklara veril­mez ise böyle uygulamalar imamların oy birliği ile reddedilmiş, kabul gör­memiştir. Bu hususta kuraldışı olup kaideyi bozmaz tipte bir anlaşmazlık ol­muş, baba sağlık zamanlarında çocuklarına gerekenleri vermiş, onları donat­mış olsa da çocuklar arasındaki uygulamalarda bir haksızlık varsa o da red­dedilmiştir.

Bu red konusunda imamlar arasında iki açıklama gündeme gelmiştir. Doğrusunu bilen Allah'tır. [523]

 
Annen, Sonra Yine Annen, Sonra Yine Annen
 

Bîr adam, Resulullah'a (as), "insanlar arasında arkadaşlığıma, dostlu­ğuma, sohbetime en layık kişi kimdir?" diye sorunca, Resulullah (as), "an­nendir'' dedi. Adam, "sonra kim?" dedi. Resulullah (as), "annendir" dedi. A-dam, "ya sonra kimdir?" dedi. Resulullah (as), "annendir' dedi. Adam, "ya sonra kimdir?" dedi. Resulullah (as), "babandır" dedi.

Bu hadis muttefekun aleyhtir.

İmam Ahmed şöyle dedi: İyiliklerin dörtte üçü annenin hakkıdır. Baba­nın hakkı ona itaat olunması, annenin hakkı ise iyiliklerin dörtte üçüdür. Sonra daha yakın akraba ve yakın aktaba dostluğa layıktır.

Ebu Davudda geçen bir haberde İse şöyle deniyor: Adamın biri Resu-lullah'a (as), "kime iyilik edeyim?" dedi. Resulullah (as), "annene, bahana, kızkardeşine, kardeşine, sonra azatlı kölene ve onun hu şekilde devam eden akrabalarına, iyilik et. Zira bu onların hakkı ve akrabalık bağlarının yerli yerine konmasıdır." buyurdu.

Müslim bu hadise "sonra senden aşağıda olanlara"ibaresini eklemiştir, [524]

 
Helak Olmak, Hastalığın Sirayet Etmesindendir
 

Ferve b. Müseyyib, Resulullah'a (as), "ey Allah'ın elçisi! Biz bir yörede yaşıyoruz adına Ebyen diyorlar[525] Orası bizim otlaklarımız ve tnirastmızdır. Ama vebası şiddetlidir' dedi. Resulullah (as), "orayı bırakın; zira helak, has­talığın sirayet etmesi yüzündendir" buyurdu.

Bu hadis insanların sıhhatli olmaları için yerleşilecek olan toprağın su-

yunun, havasının ve gıdasının temiz ve sıhhî olmasının gerekli oluşuna delil­dir.

Ebu Davud'un Kurre b. Main'den rivayet ettiği bir hadiste en-Necm di­yor ki: Sirayet, hastalığın bir insandan diğerine bulaşmasıdır. Bulaşıcı bir has­talığa yaklaşan herkes ondan almış demektir.

Cevheri'nin "Sıhah"ında yeralan bir hadiste şöyle geçiyor: Bir topluluk, Resulullah'a (as), yerleştikleri yerin vebasından şikayet ettiklerinde, Resulul-lah (as), "orayı başka bir yere giderek değiştirin. Zira ölümler hastalığın sira­yetinden doğmaktadır" dedi. [526]

 
Orayı "Çoraklık Kötü Yer" Olarak Bırakıp Çıkın
 

Bir kadın, Resulullah'a (as), "ey Allah'ın elçisi bizim oturduğumuz böl­gede sayımız fazla ve malımız bol idi. Ama sayımız azaldı malımız tükendi'' dedi. Resulutlah (as), "oraya çoraklık -kötü yer olduğundan terkedin " dedi, îmam Malik bu hadisi "mürsei" olarak rivayet etmiştir.

Resulullah (as), "bir ihtiyacını yerine getirmek isteyip de fala bakarak ya da herhangi bir şeyi uğurlu-uğursuz sayarak bunu yapmaktan vazgeçen, kişi Allah Azze'ye şirk koşmuş demektir" buyurmuştur. Bunun üzerine saha­beler, "ey Allah'ın elçisi! Böyle bir şey yapmanın keffareti nedir?" diye sordu­lar. Resulullah (as), "bunun keffareti, 'ey Allah im! Senin uğurlu saydığından haşka uğur ve senin hayrından başka hayır yoktur' demenizdir" dedi.

İmam Ahmed bu hadisi zikretmiştir. [527]

 
Tavla Oynamak Haramdır
 

Cahillerden ve halk tabakasından çoğu namazı bilerek terkediyor ve boş zamanlarını top veya tavla oynayarak geçiriyorlar. Bu hususta İslam'ın verdiği hüküm nedir?

Sahih olarak rivayet olunan bir hadiste Resulullah (as) şöyle demekte­dir: "Tavla oynayan bilsin ki elini domuzun etine ve kanına batırmış gibi­dir." Bir başka hadiste, "tavla oynayan, Allah'a ve Resulüne isyan etmiş de­mektir" diye buyurmaktadır. Ali b. Ebu Talib, satranç oynayan bir topluma rastgelince onlara, "taparcasına kendinizi kaptırdığınız hu heykeller de ne o-luyor?" diye sordu. Bir rivayette de şöye deniyor: Hz. Ali satranç oynayanla­rın satranç tahtalarını kafalarına geçirdi. Selef alimlerinden bir kısmı, "sat­ranç kumardan bir bölümdür. Allah Azze'nin kumarı haram kılması benze­ri bir hüküm altındadır" diyorlar. Alimlerin pek çoğu satrancın herhangi bir bedel karşılığı oynanması halinde haram olacağını belirtiyorlar. Ortaya konan bir bedel karşılığında oynanması durumunda Allah'ın haram kıldığı kumar ve fal okları hükmü içerisine girmektedir. Dört mezhep imamına göre tavlanın herhangi bir bedel karşılığında ya da bedelsiz oynansın haram oluşu kesin­dir. Ama İmam Şafiî'nin bazı arkadaşları tavlanın ortada bir menfaat (karşılık) olmaksızın oynanması durumunda haram olmadığını savunuyorlar. Şafiî, bir çok arkadaşı, îmam Ahmed, Ebu Hanife ve diğer İmamlar, "tavla ister her­hangi bir bedel karşılığında oynansın isterse karşılıksız olsun haramdır" di­yorlar. Satrancı bu kabilden alan Malik, Ebu Hanife, Ahmed ve diğer imamlar onun tavla gibi haram olduğu görüşünü savunuyorlar. Hatta bu hususta han­gisinin verdiği hüküm daha kesin diye tartışmalar olmuştur. İmam Malik ve bazı şahsiyetler, "satranç tavla gibidir" diyor ve hükümlerini ona göre veri­yorlar, îmam Ahmed ise, "satranç tavladan daha ehven bir şeydir" diyor.

Bunları dikkate alan îmam Şafiî tavla konusuna eğilmiştir. Eğer tavla oy­nanmasında herhangi bir haramlık keyfiyeti yoksa bu durumda varolan bir kuşkunun sebebi nedir? Satrancın aksine tavla oyununda, para, mal veya benzeri şeyler galip gelen oyuncuya bedel olarak verilmek üzere ortaya kon­muştur. Satrançta ise galip gelene verilecek bir şey yoktur. Bazıları, "satranç taşlarının dizilişi itibariyle savaştaki iki tarafı temsil etmektedir" diyorlar. Oy­sa gerek tavla gerekse satranç, parasına veya başka bir bedel karşılığında oy­nanacak olursa satranç tavladan daha kötüdür. Zira parasına oynanan bir sat­ranç oyununun alimlerin ittifakıyla haram oluşu ortadadır. Yalan veya haram bir yeminle oynanan oyunların haramlığını alimlerin İttifakı, yani icma belir­lemiştir. Zira yalan ve yalan yemin temeline dayalı olarak oynanan oyunların -gerçek- ücretleri ya zulüm ya günahı gerektirecek bir suç-ya gerek.siz bir söz ve hareket ya da benzeri kötü bir şeydir. Böyle şeyler de alimlerin pek çoğuna göre haramdır, bu tip oyunlar haram olan bir unsur taşımasalar da Allah Azze'yi zikretmekten (anmaktan ve düşünmekten) ve namazdan alıkor. Düşmanlık ve kin tohumları eker. Bunların en büyük davetçisi de parasına veya başka bir bedel karşılığında oynanan tavladır. Satranç da eğer böyle ko­şullarla oynanacak olursa diğerinden daha kötüdür. Ama bunlardan birinde galibe verilmek üzere ortaya bir bedel konmuş ise, bu, bir malın batıl ve ha­ram yoldan yenilmesi demektir. Ama diğeri bu hükmün dışındadır. Allah Az-ze kumarı, İçki, ibadet için dikilen futlar ve fal oklanyla eşdeğerde ve aynı zeminde değerlendirmiştir. Zira bunlar Allah Azze'yi unutturur ve namaz kıl­maktan (ibadetten) ahkor. Bu da düşmanlık ve kinin davet olunması demek­tir. Satranç uzun zaman ya da çok sık oynanırsa kalbi karartır ve Allah'ı zik­retmeyi engeller. Bu durum belki de içkinin kalbi karartmasından da şiddetli­dir. Hz. Ali -belki de bunu gözönünde bulundurarak- satranç oynayanlara "putlara taparcasına kendinizi bu işe kaptırmışsınız" demiştir. [528]

 
Mal Biriktirmede Ve Şerefli Olmada Hırs
 

Nefse ve şerefli olmaya gösterilen hırs mala gösterilen hırstan daha iyi­cedir. Şeytanın türlü hile ve çeşitli fısıltılarıyla insanoğlunun üzerine bir elbi­se gibi giydirdiği materyalist (maddeperest) hayatın azgınlığının -bir anda- gi­derilmesinin hemen ardından insanoğluna mal ve mal biriktirme sevdirilmiş, insanoğlu da Allah'ın kendisi üzerindeki haklarını unutarak, onları tanımaya­rak ve malın bir fitne (İmtihan) olduğunu da bir kenara bırakarak ömrünü mal biriktirmeye adamıştır. Allah Azze ise, "mallarınız ve çocuklarınız yalnızca birer fitne (imtihan ve deneme)den ibarettir" buyurmaktadır

(Teğabun 15). Bu doğrultuda ve bu hükmü destekler mahiyette sünnet ola­rak herhangi bir haber gelmiş midir?

Ka'b'ın Resulullah'tan (as) rivayet ettiği bir hadiste Resululiah (as), "ko­yun sürüsünü parçalamak, yoketmek üzere aralarına salınmış iki aç kurt vardır. Bunlar, insanoğlunun mala ve şerefe olan hırsıdır"buyurdu.

Tirmizî bu hadisin hasen olduğunu söylüyor.

İnsanoğlunun mala ve şerefe olan hırsı dinin bozulmasını ve kokuşma­sını kaçınılmaz hale getirir. Ama bu hırs kalpte -yerleşmiş- bulunan mücerred (soyut) sevgi halinde ise; Allah Azze'nin yapılmasını emrettiği şeyleri yaptığı, yasakladığı şeyleri terkettiği, Rabbı olan Allah'ın makamından korktuğu ve nefsini kötü işler yapmaktan, boş arzu ve isteklere uymaktan alakoyduğu takdirde Allah Azze onu -işlemediği bir suçtan dolayı- cezalandıracak değil­dir. Bunun bir benzeri de şudur: Eğer insan -İyi ya da kötü- herhangi bir a-mel işlemez ve mal biriktirir, zekât ve sadaka vermek gibi görevlerini yapar ve mallarını da haram yoldan kazanmaz ise cezaya müstahak olamaz. Malın fazlasını -ihtiyaç sahiplerine dağıtmak üzere- çıkarmak ve kendine yetecek kadarını ılımlı biçimde kullanmak insanın kalbi için en doğru, en faziletli ve en saf olanıdır. Bu tutum aynı zamanda insanlar için değerli olup dünya ve ankette de onlar İçin en yararlı olanıdır. Nitekim Resululiah (asi tek amacı ve tek hedefi dünyayı kazanmak olan kişinin -didinip çırpınıp- biraraya to­parladıklarım Allah darmadağın eder ve yoksulluğunu -sürekli olarak- göz­lerinin önüne koyar. (Ya da yoksulluk artık alın yazısı gibi olur.) Oysa. insa­noğlu kendisine takdir olunandan başka dünyadan herhangi bir şey alacak değildir. Allah, tek amacı ahireti kazanmak olan insanın kalbine zenginliği koyar, yitirdiklerini bir araya getirir ve dünyayı kolayca elde edilebilecek ba­sit ve değersiz bir şey olarak önüne serer" buyurmuşum[529]

 
Gariplere Ne Mutlu[530]
 

Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur: Resululiah (as), İslam garib olarak başlamıştır ve garib olarak dönecektir. Gariplere ne mutlu."

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir.

Bu hususta yazar cn-Necm; Enes'ten, Cabir'den, Sa'd b. Ebi Vakkas'tan, Sehl b. Sa'd, Selman, İbn-i Abbas, İbn-i Ömer, İbn-i Mes'ud, Ömer, Amr b. el-Ass, Vasile, Ebi Emame, Ebu'd Derda, Ebu Sa'd, Ebu Musa ve daha başka­larının bir senet halinde rivayet ettikleri hadis için "meşhurya da mülevatir-dir" demiştir. [531]

 
Ölüsünden De Dirisinden De Uzak Dur
 

Yaratıklar -özellikle insanlar- büyük günahlar işleyerek ve kafirlerin dav­randıkları gibi davranarak Allah Azze'nin haram hükümlerini ayakları altına aldıklarında ortaya çıkan bu başıbozukluk, ulusun yapısal bağlarında (vücu­dunda) ve toplumun bünyesinde adeta kanser hücresi olup çıkar. Öyleyse bu durumlar karşısında toplumun yerine getirmek zorunda olduğu görev nedir?

Hayasızlık, İçki, düşmanlık ve benzeri haramlardan herhangi birini işle­yen kişinin, gücü oranında bu haramları kabul etmediğini kanıtlaması gere­kir. Nitekim Resulultah (as) bu konuyla ilgili olarak, "sizden biriniz bir kötü­lüğün işlendiğini görürse ona eliyle -aktif olarak- müdahalede bulunup du­rumu düzeltsin. Böyle bir müdahaleye gücü yetmiyorsa diliyle (konuşarak) ikazda ve müdahalede bulunsun. Bunu yapmaya da gücü yetmez ise kal­biyle bu İşten nefret etsin. Bu da imanın en zayıf derecesidir." diyor. Eğer in­san böyle bir günahı örtbas eder, açığa çıkarmazsa bu demektir ki bu kişi gizliden gizliye bir sırrı inkar etmiş, açığa vurmamış ve sırrı saklamıştır. Bu hususta da Resuîulîah (as), "bir sim gizleyen kişinin sırrım Allah Azze dün­yada da ahirette de gizler, sırlarım örter. Ama haddi aşan azgın bir ki 'te­nin Allah Azze'ye karşı olan düşmanlıklarından vazgeçmesi gerekir'. Her­hangi bir kimse onu, bir İşi yapmasın, yani bir kötülüğü işlemesin diye gizli­ce uyarmış, ama o buna rağmen saçma bir söz söyleyerek veya başka bir kö­tü iş yaparak yapmaması gerekene bulaşmış İse, o İşin dinî açıdan yararlı o-lup olmadığına bakılır. Ahlakı bozuk kişi açıkça bir haramı işlemişse artık o-nun gizliliği kalmamıştır, o suç gizlenemez de. Böylece onun açık, görünür bir şekilde işlediği haramı kabul etmediğini ikrar etmesi ve onu yapmış olsa da kabul etmediğini ifade etmesi gerekir. Yoksa bu işten dolayı cezalandırılır. En azından ona selam verilmez, selamı alınmaz. Hele bir takım zırva işler ya­pan, iğrenç şeyler işleyen kişi toplumda saygınlığı olan, ama ahlaksız ve in­karcı birisi ise bunun cezası onun ölüsünden de dirisinden de uzak durmak­tır.

İyilik sahibi ve dindar insanlar, yaşarlarken böylelerinden nasıl kaçın-mışlarsa ölülerinden o derecede kaçınmalıdırlar. Böyle yapmakla bu tiplere nasıl davranılacağı ortaya konulmuş olur. Resulullah'ın (as) bu tiplerin cena­zelerini terketmesi gibi onların da terketmeleri gerekir. Nitekim birisi Semire b. Cündüb'e* "oğlun öldüğünde ben onun cenaze namazını kılmadım" de­mişti. Bununla da Semire'nin oğlunun kendi kendini öldürmeye yardım et­miş, adeta intihar etmiş olduğunu kasdetmişti. Bunun benzeri olarak kendile­rine farz olan cihadı terkeden ve böylece işledikleri günah ortaya çıkan üç sahabenin durumunu gösterebiliriz. Bunun yanında süreklilik arzeden gü­nahlardan daha doğrusu haramlardan içki içmek, ölü eti yemek gibi çeşitli ahlaksızlıklar yapan kimselerin veya bunların haramlıgında şüphe edenlerin tevbe etmeleri istenir ve bunların haramlıkları   kendilerine iyiden iyiye anlafcılır. Tevbe etmezlerse artık İslam'ı terkederek mürteci (dininden dönmüş) kimselerden olurlar. Onların cenazeleriyle uğraşılmaz, onlara dua olunmaz ve ölüleri Müslümanlar arasına defnedilmez. [532]

 
Allah'tan Kork Ve Sabret
 

Enes'ten şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) bir mezarın başında ağlayan bir kadına rastlamıştı, ona, "Allah'tan kork ve sabret" dedi. Kadın, "benden uzak dur, benim uğradığım felakete sen uğramış değilsin" dedi. Re-sulullah'ı (as) tanımamıştı. Ona, "bu Allah Azze'nin elçisidir" denilince Rcsu-lullah'ın (as) evine geldi. Resulullah'a (as), "seni tanıyamadım" dedi. Resu­lullah (as), "belalara sabretmek belanın ilk ulaştığı zamandadır" buyurdu.

Bu hadis muttefekun aleyhtir.

Müslim'in rivayetinde şu ibare yer alıyor: "Kadın ölmüş olan çocuğuna ağlıyordu." [533]

 
İkisinin Yerine Bedel Olarak Cennet Vardır
 

Enes'ten şöyle rivayet olunmuştur: ResuhıUah'ın (as) şöyle dediğini işit­tim: "Allah Azze şöyle buyurmuştur.- ben kulumun iki gözünü kör ederek imtihan ettiğimde eğer o kulum buna sabredecek olursa iki gözünün karşılı­ğı olarak ona cennet verilir."

Bu hadisi îmam Buharı kitabına almıştır. [534]

 
Allah Azze Bir Kimsenin Hayrın İsterse
 

Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur: Resutullah (as), "Allah Azze bir kimsenin hayrını isterse onu belalarla imtihan eder" buyurdu. Bu hadisi Buharı kitabına almıştır. [535]     .

 
0 Şehid Olmuştur, İsterse Yatağında Ölsün
 

Ebu Said'den rivayet olunmuştur. (Bu hadisi Said ve Bedr gazvesine ka­tılan Ebu'l Velid Sehl b. Hanifin de rivayet ettiği söylenmektedir.) Dedi ki: Resulullah (as), "kim Allah 'tan samimi ve temiz bir niyetle şahidlik isterse Al­lah Azze onu şehidlik derecesine ulaştırır. İsterse o kimse yatağında ölsün" buyurdu.

Bu hadisi îmam Müslim rivayet etmiştir. [536]

 
Dünyadan Da Kadınlardan Da Sakınınız
 

Ebu Said el-Hudrî'den,rivayet edilmiştir. Resuİullah (as), "dünya tatlı ol­gun bir meyve gibidir. Allah Azze sizleri dünyada vekil tayin etmiştir. Böyle­ce neler yapacağınıza bakmaktadır. Öyleyse dünyadan da kadınlardan da sakınınız. Zira İsrailoğullarının (Yahudilerin) ilk fitneye uğradıkları şey kadınlar hususunda idi."

Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [537]

 
"Allah'a İnandım" De Ve Dosdoğru Ol
 

Ebu Amr'dan rivayet olunmuştur.  (Bu rivayetin Ebu Umbar'ın Abdullah'tan yapıldığı da rivayet olunur.) Ebu Amr diyor ki: Ben,   "ey Allah'ın elçisi! İslam hakkında bana birşeyler anlat ki hiç kimseye hu husus­ta herhangi birşey sormak ihtiyacını duymayayım" dedim. Resulullah (as) "Allah'a İnandım de, sonra da dosdoğru ol" dedi.

Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [538]

 
Hiç Kimse (Yalnızca) Bildikleriyle Cennete Girecek Değildir
 

Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) buyurdu ki, "(ne eksi ne de artı yönlerde aşırılığa kaçmaksızın) orta yolu (İslam'ı) taki-bedin ve dosdoğru olun. Bilin ki, sizden hiçbiriniz yalnızca ilmiyle -cehen­nemden- kurtulacak değildir." Sahabeler, "sen de mi ey Allah'ın elçisi!" diye sorunca, "evet ben de (yalnızca ilmimle kurtulamam) ama Allah Azze'nin, rahmet ve fazlıyla benim hatalarımı ve kusurlarımı örtmesi hariç" dedi.

Bu hadisi îmam Müslim rivayet etmiştir. [539]

 
Gece Namazı                                                           <
 

Hz. Aişe'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) geceleyin namaza kalkardı. Namazın kıyamlarında o kadar uzun okurdu ki (ayakta durmaktan) iki ayağı çatlayıp yarılacak hale gelirdi. Bu yüzden ben kendisine, "ey Allah 'in elçisi! Niçin bu kadar namaz kılıyorsun yoksa Allah Azze senin geç­miş ve gelecek tüm günahlarını affetmenıiş midir?" dedim. ResuIuİlah (as), "çokça şükreden bir kul olmaktan neden hoşlanmayayım!" dedi.

Bu hadis muttefekun aleyhtir.

Buharî'nin rivayetindeki sözler böyledir. Bunlardan bir benzeri de sahih hadis kitaplarında Mugire b. Şu'be'nin rivayetiyle yeralmaktadır. [540]

 
Ramazanın Son On Günü Girince Resulullah (As) Geceleri İhya Ederdi
 

Hz. Aişe'den şöyle rivayet olunmuştur: Ramazanın son on günü girdi­ğinde gecelerini (namazla ve tefekkürle) ihya eder, ev halkını uyandırır ve hanımlarından elini eteğini çekerdi.

Hadis muttefekin aleyhtir. [541]

 
Allah Azze'nin Hataları Silmesine Vesile Olan Amel
 

Resulullah (as), "Allah Azze'nin kendisi nedeniyle hataları (günahları) silip yok ettiği ve insanın derecelerini artırdığı amelin ne olduğunu söyleyeyim mı?" diye sorunca sahabeler, "elbette ey Allah'ın elçisi!" dediler. Resulul-lah (as), "zorluklara rağmen, abdest ahrken suyu abdest organlarının hep­sine gereği gibi ulaştırmak, mescidlere (namaz kılmak, tefekkür, ibadet vs. i-çin) çokça gitmek ve ribal (bir namazı kıldıktan sonra ikincisini beklemek ve adeta iki namazı birbirine bağlamak)ttr."dedi. Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [542]

 
Kul Hastalandığında Yahut Yolculuğa Çıktığında
 

Resulullah (as), "kul hastalandığında veya yolculuğa çıktığında -yaptığı ibadetleri- kendisi yerleşikken (mukimken) tam yaptığı ibadetler gibi değer­lendirilirler " buyurdu.

Hadisi Buharı rivayet etmiştir. [543]

 
Başka Bir Şey Değil, Sadece Sadakadır
 

Resulullah (as), "bir fidan dikmesininin, yiyeceğinden insanların (veya canlıların) bir şeyler yemesi, malından birşcylerin çalınması ve kendisine helaların-musibetlerin ulaşması için bir sadaka olmayan hiçbir Müslüman yoktur" diye buyurdu.

Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [544]

 
Ateşten (Cehennemden) Sakının (Kendinizi Kurtarın)
 

Adiyy b. Hatenrden şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah'm (as), "bir hurmanın parçası dahi olsa sadaka vererek kendinizi ateşten (cehennem­den) kurtarınız" dediğini işittim.

Hadis muttefekun aleyhtir.

Sadaka ve ateşten korunma konusunda rivayet olunan bir başka hadiste şunlar geçmektedir: Resulullah (as), "hiç kuşku yok ki, Allah Azze (kıyamet gününde) herbirinizle orada hiçbir tercüman olmaksızın konuşacaktır. İn­sanoğlu sağına bakacak (daha önce) yaptığı amellerden başka bir şey gör­meyecek, soluna bakacak (daha önce) yaptığı amellerden başka bir şey gör­meyecek, önüne bakacak yüzünü yalayıp duran ateşten başka bir şey göre­meyecektir. Öyleyse bir hurmanın bir parçası dahi olsa sadaka vererek ken­dinizi ateşten koruyun, ondan sakının. Eğer sadaka olarak verecek herhan­gi birşey bulamazsanız insanlara hak sözü, doğru ve güzel sözü (söyleyerek sakının)" buyurdu. [545]

 
Eli Sıkı Cimriler Helak Oldular
 

Ibn-i Mes'ud'dan şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as), "eli sıkı cim­riler helak oldular" dedi. Bu ifadesini üç kez de yineledi. Bu hadisi imam Müslim rivayet etmiştir. [546]

 
Resulullah'm (As) Namazı Ne Uzundu, Ne De Kısa
 

Ebu Abdullah b. Cabir b. Semeremden şöyle rivayet olunmuştur: Resulul­lah (as) ile birlikte namaz kılıyordum. O'nun hem namazı hem de hutbesi ne uzun ne de kısa idi.

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [547]

 
Resulullah (As) Haceru'l Esved'İ Öpmüştü
 

Cabir b. Rebia'dan şöyle rivayet edilmiştir: Ömer b. el-Hattab't gördüm. Haceru'l Esved'i öpüyor ve "biliyorum ki sen -basit- bir taşsın, ne zarar vere­bilirsin ne de yarar sağlarsın. Eğer Resulullah'm (as) seni öptüğünü görme­seydim seni asla öpmezdim." diyordu.

Bu hadis muttefekun aleyhtir. [548]

 
Resulullah'ın (As) Kızgınlığı Arttı
 

Cabir'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) konuştuğu zaman gözleri kızarır, sesi yükselir ve kızgınlığı artardı. Öyle ki, bu durumunda san­ki bir orduyu korkutuyor gibiydi. Şöyle diyordu: "Sabahınıza da dikkat r Un akşamınıza da, (şehadet parmağıyla orta parmağını göstererek) ben kıya­metle böylesine yakın gönderildim. Dikkat edin! Sözlerin en hayırlısı Allah Azze'nin kitabı ve doğru yola götüren rehberliklerin en hayırlısı Muham-med'in rehberliğidir. İşlerin en kötüsü de sonradan çıkarılan (ve dine soku­lan) bid'atlardır. Her bid'at sapıklık ve her sapıklık da cehennemdir." Sonra şöyle devam ediyordu: "Ben her Müslümana kendi nefsinden daha önemli­yim.. Kim bir mal bırakırsa o ailesine (mirasçılarına) aittir. Ama kim bir borç bırakırsa o borçtan, ben sorumluyum ve kimin de bir yitiği olursa -ölü­münden sonra- bulunması halinde bana aittir."

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [549]

 
Kıyamet Gününde İnsanların En Mutsuzu
 

Resulullah'tan (as) şöyle rivayet olunmuştur: "Mutsuzların en mutsuzu, dünyadaki fakirliği yanında bir de ahirette azaba müstahak olandır."

Bu hadisi İmam Taberanî "el-Evsat" adlı eserinde Ebu Said'den alarak ri­vayet etmiştir. [550]

 
Zulüm Etmekten Sakının, Cimrilikten De...
 

Cabir'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as), "zulüm etmekten sakının; zira zulüm kıyamet gününün kamnlıklanndandır. Cimrilikten sa­kının; zira cimrilik sizden önce yaşamış olan milletleri birbirlerinin kanları­nı dökmeye ve Allah'ın haram ktldıklanm helal kümalaya sürüklemiştir."

Bu hadisi tmam Müslim rivayet etmiştir. [551]

 
"Zaman" Başladığı Yere Ve Zamana Dönmüştür
 

Ebu Bekir b. Nefî1 b. ei-Harİs'ten şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as),   "zaman Allah Azze'nin gökleri ve yeri yarattığı günkü görünümüne bürünmüş, başa dönmüştür. Sene oniki aydır. Bunlardan dört tanesi haram, olanlardır: Üç tanesi ardarda gelen Zülkade, Zilhicce, Muharrem ve Cumâ-dâ ile Şa'ban araşma giren Recep'tir. Bu Cumâdâ'ntn hangisi olduğunu bi­liyor musunuz?" dedi. Biz,  "Allah ve Resulü en doğrusunu bilendir" dedik. Resuluüah (as) bir süre sustu. Biz bu ayı bir başka adla adlandıracak sanır­ken,   "bu ay Zilhicce değil mi?" dedi. Biz, "evet, odur" dedik. "Bu bölge han­gi bölgedir?" dedi. Biz, "Allah ve Resulü en doğrusunu bilendir" dedik. Resu­lullah (as) sustu. Öyle ki biz bir başka adla adlandıracak zannettik. "Bu şehir değil mi?" diye sordu. Biz, "evet, bu şehirdir" dedik. "Bugün hangi gündür?" diye sordu.   "Allah ve Resulü en doğrusunu bilendir" dedik. Resulullah (as) sustu. Biz başka bir adla adlandıracak sandık, "bugün kurban günü (kurban bayramı) değil mi?" diye sordu, biz,   "evet, kurban günüdür" dedik. Şöyle dedi: "kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız, bugününüzün ve bu ayınızın saygınlığı ve dokunulmazlığı gibi saygın, dokunulmaz ve haramhğa sahiptir. Rabhınıza kavuşacaksınız; o zaman sizlere neler yaptığınızı soracaktır. Ben­den sonra gerisin geriye küfre dönerek birbirinizin boyunlarım vurmayın. Dikkat ediniz burada hu konuşmalarıma tanık olanlarınız burada bulun­mayanlara anlatsın, belki görmediği ve burada bulunmadığı halde kendisi­ne aktarılanları buradakilerden daha iyi anlayabilirler. Dikkat edin! Ben Allah'tan aldıklarımı sizlere tebliğ ettim mi?Dikkat edin, Allah'tan aldıkları­mı sizlere tebliğ ettim mi" , Biz,  "evet" dedik. Resulullah (as),    "şabid ol ey Allahim!" dedi.

Bu hadis muttefekun aleyhtir. [552]

 

İçeceklerin İçerisine Üflemenin Yasaklanması
 

Bir adam Resulullah'a (as), "bir solukta içince suya kanmıyorum" dedi. Resululiah (as), "öyleyse su içerken bir yudumdan sonra su kabım ağzından uzaklaştır sonra da nefes al" dedi. Adam, "ben, bu tarz içmeyi kendime ezi­yet olarak görüyorum" dedi. Resulullah (as), "yudum ve nefes sayısını artır" dedi. Adam, "ben bir kez içmeyle kanamıyorum" diye yineledi. Resulullah (as), "öyleyse su içerken kabı ağzından uzaklaştır ve nefes al, sonra tekrar İÇ" dedi

Bu hadis Sahihtir. [553]

 
Şehidler Kabirlerinde İmtihan Edilmezler
 

Resulullah'a (as),  "neden mü'minler kabirlerinde hesaba çekilirde (im­tihan edilirlerken) şehid olanlar hesaba çekilmezler?" diye sorulduğunda, "şehidlerin başları ucunda durmakta olan kılıç parıltıları yeter de ondan" diye cevapladı.

Bu hadisi imam Nesaî rivayet etmiştir. [554]

 
Allah Katında Şehidlerin En Faziletlisi
 

Resulullah'a (as), "Allah katında şehidlerin en fazilet leşi hangisidir?" di­ye sorulduğunda, "düşman saflarına bir kez ulaşınca bir daha ayrılmayan ve ölünceye yahut öldürünceye kadar vuruşanlardır. Onlar cennette en yük­sek en kıymetli odalara (çardaklara) giderler. Rabbın Teala da onlara güler, EğerRabbın dünyada iken bir kuluna gülerse o hesaba çekilmez" dedi.

Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. [555]

 
Kadınların Savaşa Gitmelerinin Cezası Nedir?
 

Ümmü Seleme, Resulullah'a (as), "ey Allah'ın elçisi! Erkekler savaşa gi­diyor, ama kadınlar savaşa gitmiyor. Bize de mirasta erkeklerin aldıklarının yarısı veriliyor" dedi. Bunun üzerine Allah Azze, "Allah'ın sizi birbiriniz­den üstün kıldığı (faziletlendirdiği) şeyleri istemeyin." (Nisa 32) ayeti­ni indirdi.

Bu hadisi İmam Müslim kitabına almıştır. [556]

 
Bunların Tümü Şehidlerdir
 

Resulullah'a (as) şehidler hakkında sorulduğunda, "Allah yolunda öldü­rülen her insan şehiddir. Allah yolunda ölen şebiddir, veba nedeniyle ölen şehiddir. Karın ağrısından ölen şebiddir" buyurdu.

Bu hadisi İmam Müslim kitabına almıştır. [557]

 
Beyaz İplik-Siyah İplik
 

Resulullah'a (as),  "siyah iplik nedir?" diye soruİdu. Resulullah (as), "o, gündüzün aydınlığı ve gecenin karanlığıdır" buyurdu. Hadisi İmam Nesaî rivayet etmiştir. [558]

 
İftar Ve Sahur Etmeksizin İki Orucu Birbirine Eklemek Yasaklanmıştır
 

Resulullah (as) sahabelerin oruç tutarken visal yapmalarını yasaklamıştı, ama kendisi iki orucu birbirine ekleyerek visal ediyordu. Sahabeler bunun nedenini sorduklarında, "ben sizler gibi diri değilim. Zira beni Rabhım -olan Allah-yedirir ve içirir" buyurdu.

Hadis muttefekun aleyhtir. [559]

 
Allah Azze Affetmeye Ve Bağışlamaya En Layık Olandır
 

Rcsuİullah'a (as) Ramazan orucunun tutulamayıp da daha sonra parça parça tutulmasının hükmü sorulduğunda, "bu size bağlıdır. Sizden birinizin bir borcu olsa ve onu bir dirhem iki dirhem verse o borcunu ödemiş olmaz mı? Allah Azze affetmeye ve bağışlamaya en layık olandır." buyurdu.

Bu hadisi İmam Darekutnî kitabına almıştır. Hadisin senedi hasendir. [560]

 
İnsanın Kızkardeşinin Yerine Hacca Gitmesi
 

Bir adam ResuluIIah'a (as), "ktzkardeşim haccetmeyi adamıştı. Ama a-dağınt yerine getiremeden öldü"' dedi. Resulullah (as), "kızkardeşinin öde­mesi gereken bir borcu olsa da onu sen ödeşen o borç ödenmiş olmaz mı?" dedi. Adam, "evet, ödenmiş olur" dedi. Resulullah (as), "öyleyse, onun Al­lah'a olun borcunu öde. Zira Allah Azze kendisine borç ödenmeye en layık kişidir" dedi.

Bu hadis muttefekun aleyhtir. [561]

 
Hacc İçin İhrama Giren Kimse İhramın Altından Ne Giyer?
 

ResuluIIah'a (as), "ihramh kişi ihramının altından ne giyebilir?" diye sorulduğunda, "ihramh ihramının altından gömlek giymez, sarık takmaz, çarşaf ve cübbe, iç don (ya da panlalon) ve Yemen safranı, (alaçebre) ve safran ile boyanmış elbise, nalın bulamaması dışında ayakkabı giyemez. A-yakkabı giymek zorunda olduğu zaman aşıklardan daha aşağıda (terlik gi­bi) olacak şekilde kessin" buyurdu.

Bu hadis muttefekun aleyhtir. [562]

 
Namazla Sorumlu Tutmak
 

Resuluüah (as), "yedi yaşıtta geldiklerinde çocuklarınıza namaz zama-m uğrayın (onları namaza alıştırın); on yaşına geldiklerinde de onlara na­maz kılmayı emredin. Ve yataklarını ayırın." dedi.

Bu hadisi İmam  Ebu Davud hasen bir senetle rivayet etmiştir. [563]


[515] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:351.

[516] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:351.

[517] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:351-352.

[518] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:352-353.

[519] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:353.

[520] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:353.

[521] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:353-354.

[522] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:354.

[523] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:354-355.

[524] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:355.

[525] Ebyen: Aden yakınlarında bir sahi! kenti.

[526] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:355-356.

[527] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:356.

[528] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:356-357.

[529] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:357-358.

[530] GAJÎİP: Yabancı, alışılmadık, tuhaf, vatanından uzak ve tek başına gibi anlamlara gelir. Kadim bir şair -

İslam'a hitaben- şöyle diyor:

Vaşıdığın çağ geçip gidince

Garip kaldığın bir çağı miras edilince

[531] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:358.

[532] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:359-360.

[533] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:360.

[534] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:360.

[535] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:360.

[536] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:360.

[537] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:360-361.

[538] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:361.

[539] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:361.

[540] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:361.

[541] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:361.

[542] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:361-362.

[543] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:362.

[544] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:362.

[545] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:362.

[546] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:362.

[547] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:363.

[548] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:363.

[549] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:363.

[550] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:363.

[551] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:363.

[552] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:364.

[553] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:364.

[554] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:364-365.

[555] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:365.

[556] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:365.

[557] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:365.

[558] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:365.

[559] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:365.

[560] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:366.

[561] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:366.

[562] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:366.

[563] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:366.