Neler oluyor

Neler oluyor?

Mustafa Fuat ER • 79. Sayı / EDİTÖRÜN NOTU

Geçtiğimiz aydan bugüne çok yoğun bir gündemle meşgul olduk. Suriye, Libya ve Mısır’ın hararetli gündemleri ateşi azalmadan sürerken, Avrupa’nın en sakin ve en müreffeh ülkelerinden olan Norveç aşırı sağcı saldırıyla sarsıldı. İlerleyen günlerde ise Britanya günden güne artan isyanlar ve yağma olaylarıyla karşı karşıya kaldı. Ki Almanya’da da aynı yoğunlukta olmasa da araç kundaklamalar hâlâ sürüyor. Ayrıca –belki de içten içe bu olaylarla bir ilişki içinde olan– açıkça telaffuz edilmeye başlanan yeni bir küresel finansal krizin yaydığı dalga da gündemin öne çıkan maddeleri arasındaydı.

Bütün hadiselerin tam göbeğinde yer alan Türkiye ise bir yandan Ortadoğu’ya yönelik diplomatik bir trafiği yönetmeye çalışırken, Kürt meselesinde şiddetin öne çıktığı yeni bir evrenin ilk adımı da atılmış oldu. Savaşa ve savaşın diline tutkun olan ağızlar meseleyi insan bedenlerini saymak olarak ve yenme-yenilme ekseninde gördükçe bunca zamandır süren yüzleşme gayretlerinin hiçbir işe yaramadığını söylemek yersiz olmayacaktır. Sürecin ne getireceğini önümüzdeki aylarda göreceğiz; buna dair Mostar’ın bu sayısında Mehmet Demir’in sunduğu analiz ve çözüm önerilerinin dikkate değer olduğunun altını çizmek gerek: “Şiddetin mutlak surette devre dışı bırakılacağı bir yaklaşım sergilenmeli. Kendisini sürekli hatırlatan bir şiddetle çözüm olmaz.”

Bu ay kapağa Norveç’teki katliamı taşıdık. Bu aşırı sağcı katliamın Avrupa’daki çokkültürlülük ve İslamofobi konularında düşündürdüklerini önemli buluyoruz ki, Avrupa’nın İslam’la ve Müslümanlarla kurduğu sorunlu ilişki biçimi Mostar’ın belirli aralıklarla gündeme getirdiği ve takipçisi olduğu bir mesele. Özcan Hıdır’ın bu konudaki öngörüsü veciz ve net: “Norveç’te gerçekleşen katliam, kendi çapında İslam’a ve Müslümanlara bakışta kısa vadede görünürde pozitif anlamda bir paradigma değişikliğini beraberinde getirecek gibi gözüküyor. Zira bu olay, Avrupa’nın, ‘terör saldırılarını doğrudan ve ilk anda İslam ile ilişkilendirme kolaycılığı’na sarılmasını zorlaştırmıştır.” Konunun uzmanlarından Ayhan Kaya soruna daha geniş ve tarihsel bir perspektiften bakan değerlendirmesinde İslamofobi ve birarada yaşama konularındaki çözüme yön veren söylemlere dair ipuçlarını sorguluyor. Sezin Öney ise yükselişe geçen aşırı sağcı ve İslamofobik söylemler ile Avrupa’nın inşa ettiği insan hakları, hukuk ve vicdana dayalı etik düzeni kaybetmeye yüz tuttuğunu belirtiyor. Öney’in yazısı Avrupa’daki aşırıcı sağcı yönelimi bir kimlik bunalımı olarak işaret etmesi bakımından ayrıca mühim.
Avrupa uzaktan seyrettiği şiddetle karşı karşıya kalır, Türkiye yeniden şiddetle kavrulurken silahların hiç susmadığı coğrafyada, Ortadoğu’da yine masumların kanı dökülüyor. Gazze yine ateş altında, dünya yine sessiz.

Önümüzdeki sayıda görüşmek dileğiyle…
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın