> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Düşünce > Kapitalizm ve köksüzleşme
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kapitalizm ve köksüzleşme  (Okunma Sayısı 1357 defa)
09 Ağustos 2012, 16:28:36
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 09 Ağustos 2012, 16:28:36 »



Kapitalizm ve köksüzleşme
Hasan Hüseyin ÖZ • 86. Sayı / DÜŞÜNCE


Geçen sayıda “köksüzlük” üzerine kısa bir giriş yapmıştık. Bu yazıya başlamadan önce küçük bir hatırlatma yapmamız gerekiyor. “Köksüzlük” kavramını unutulmuşluk psikolojisi/trajedisi ile ilişkilendirerek, “unutulmuşlu(k)”ğun Batı uygarlığının oluşturduğu sistemlerin belirleyicisi olduğunu yazmıştık.

Yazımızın başlığında bulunan “köksüzleşme” kavramının süreci ifade eden ekinden mülhem, “mukaddemde unutulma psikolojisi varsa, 500 yıllık gibi kısa bir zaman diliminde ortaya çıkıp serpilmiş ‘kapitalizm’i de köksüzleşmenin bir sebebi gibi gösteren bu başlık neyin nesi?” diye sorulabilir.

“Aslında bu soru bir yönüyle doğru bir yönüyle yanlış…” derim ben de! Doğru olan yönü, “Batı’nın köksüzlüğünü bu tarihsel sürecin sonucu” önermesini, yazının ana konusu yapıyormuşuz gibi görünmesinden. Çünkü kapitalizm ilk evvel Batı’da ortaya çıkmış bir kavram. Bu yönüyle köksüzleşmeyi sebep gösterip, kapitalizmi ise onun sonucu olarak göstermemiz gerekirdi. Fakat burada ciddi bir problem var:

Bugün dünya sistemi üzerine yapılan analizlerin (ki muhalif olanların analizleri de buna dâhil) örtük olarak, “Batı merkezci tarih anlayışı”nı meşrulaştırdığını görürüz. Yani; her analiz, Batı’nın tarihsel tecrübesini önceleyerek başlıyor. Bu da bilinçaltına hitap eden bir düşünce. Bu yüzden yazımızın ana tezini oluşturacak önerme “batı dışı toplumların (özellikle İslam dünyası) ‘köksüz’leşmeleri, işte tam da yukarıda söylediğimiz örtük söylemin de dâhil olduğu bir propaganda ile gerçekleşti” üzerine oturacak. Fakat “unutulmuşluk ve köksüzlük” konusunun tarihsel serüveninin de, tam da bu topraklardan, yani vahdet ikliminin yoğrulduğu ve bin yıllık bu iklimin esintilerinin dünyayı sardığı vatan parçasının irfanıyla açılması gerekiyor. “Buradan bakış” ve yukarıdaki açmazı gidermek adına yazının yöntemini şu şekilde belirlenmeli:

İlk önce, Batı’nın unutulmuşluktan kaynaklanan köksüzlüğünün sonucu olarak ortaya çıkmış. Felsefe diliyle söyleyecek olursak görüntüye çıkmış kapitalizm ele alınmalı, daha sonra da, kapitalizmin evrenselliği (!) çerçevesinde yol açtığı köksüzleşme fenomeni irdelenmeli. Bütün bunları yapmak için de “buradan bakış” kavramı açılmalı.


“Buradan bakış”
“Rabbin seni terk etmedi…” (Duha;3) hikmeti mucibince, insanın her dem taze ümitle beslenmesi ve gayb’a imanla da “insanın mutlaklığı” hastalığından kurtulması, düşünce ve eylemlerinin bir irfan çerçevesinde şekillenmesini sağlıyor. Bu yüzden kuşatıcı bir muhayyileye ulaşır insan. Yani hem bir iç birliğini sağlıyor hem de Rabbimizin yarattığı bu âlemi bir vahdet aynasından seyrederek “yabancılaşma” illetinden kurtuluyor.

Küçük âlem olan insandan, büyük âleme geçtiğimizde ise, Mülk Suresi’nde belirtildiği gibi “hiçbir boşluğun olmadığı, her şeyin yerli yerinde bulunduğu” hikmetinden hareketle, yine küçük âlem olan insanın bu hikmeti “tekrar tekrar bakarak, duyarak, dinleyerek” kavraması ve gayb hakikatine iman etmesi, bütüncül bir bakışla donanmasını sağlıyor.

Buradaki gayb hakikati kavramı üzerinde biraz durmamız gerekiyor. Âlem beş duyu hassasını aşan bir oluş bütünü. Geçmiş ve gelecek hep bu âlemin içinde tecelli etmiş. Zuhurun ve tecellinin tasarrufu Rabb’in elinde. Bütün bu hikmeti, beş duyu hassasının belirlediği sınırlı ve şekilsel akılla kavramak mümkün değil. Onu kavramak, daha doğrusu künhüne varmak, ancak kalb ve İmam Maturidi’nin ifadesiyle “kalbin içinde yer alan gönülle” mümkün. Yusuf Has Hacib’in dediği gibi “gönülsüz akıl kör ve topaldır”.

Gönül ve akıl ahengi ise “buradan bakış”ı şu şekilde dile getirir:

Çalabım bir şâr yaratmış
İki cihan aresinde
Bakıcak didar görünür
Ol şârın kenaresinde

Nagihan ol şare vardım
Anı ben yapılır gördüm
Ben dahi bile yapıldım
Taş û toprak aresinde
(Hacı Bayram-ı Veli hz.)

Şar gönül demek. Rabbim iki cihan arasında bir gönül yaratmış. Göz, bu gönül kenarından bakar. Gönüle vardım, onu dahi yapılır gördüm. Bu yapılışla birlikte, “ben” de taş ve toprak arasında yapıldı.

Oluşu fark etmiş bir idrakin, vahdet aynasında seyrettiği âlem, ne eksik, ne nakıs, ne de pörsümüş. Pörsüyen, harâb olan insanın kendisi. Orada ne unutan var ne de unutulan. Unutulmuşluk vehmine kapılan insan.

İnsan vahyi hikmetten uzaklaştığında, unutulmuşluk hissi kendini en acımasız şekilde gösteriyor; gelecek ütopya ve trajedi arasındaki gerilimde müthiş bir korkuya sebep oluyor ve nihayet umutsuzluğun yıkıcılığına esir olunuyor. İşte size “var”lığın üzerinin örtülmesi ve hiçlik çukuru…

Köksüzlük ve kapitalizm
Birçok tarihçiye göre, kapitalizm Avrupa’da neşet etmiş(!) “piyasa” kavramıyla açıklanabilen tarihsel bir sürecin ifadesi. İlk önce birkaç yüzyıl süren ticaret devrimi, sonra İngiltere’de başlayıp bütün dünyayı saran sanayi devrimi kapitalizmi tarihsel olarak ortaya çıkarıp kökleştirmiş.

Bu süreç, Avrupa tarihi ve dolayısıyla bugün dünya için yeni ve biricik(!) bir süreç. İnsanoğlu piyasaları keşfetmiş ve Adam Smith’te ifadesini bulacak olan bir doktrinle(!) de “bu piyasalar kendi kendilerini” işliyor.

Karl Polanyi bu sureci şöyle analiz eder:
“Piyasa ekonomisi, kendi kurallarına göre işleyen bir piyasalar sistemi demektir; daha teknik terimler kullanırsak, piyasa fiyatları ve yalnızca piyasa fiyatlarıyla yönetilen bir ekonomidir bu. Ekonomik yaşamın tümünü dışarıdan yardım ve müdahale gelmeden örgütleyebilen bu tür bir sisteme, kesinlikle kendi kurallarına göre işleyen bir sistem denilebilir. Bu kaba göstergeler, söz konusu serüvenin insan soyunun tarihinde eşi görülmemiş bir nitelik taşıdığını açıklamak için yeterli olmalı.” (Karl Polanyi, Büyük Dönüşüm, s.85.)

Homoeconomicus’un doğumu. Her şeyden yalıtılmış piyasalar kuramı, ister istemez, ekonomik çıkarların başat belirleyiciliği altındaki hayatın, yalıtılmış insan, yalıtılmış mal kavramlarını da beraberinde getiriyor.

Hâlbuki tarihin ilk çağlarından beri insanların ekonomik faaliyetlerde bulunduğu biliniyor. Bu ekonomik faaliyetler de piyasalarda gerçekleşiyordu. Fakat tarihin hiçbir döneminde, piyasalar yalıtılmış ve hayatın bütününü kuşatan bir anlama sahip değildi. Aslında bugün de öyle değil. Sadece ve sadece insanlara yukarıdaki ilke esoterik bir bilinç olarak yüklendi iktisatçılar ve kapitalistler tarafından. Bu esoterik yüklemenin temelinde ise, yine bir o kadar esoterik olan bir tanım vardı. İktisat, sınırsız ihtiyaçların sınırlı kaynaklarla karşılanma çabası. Bu esoterik tanım birkaç anlam dayatmasını da beraberinde getirdi. İnsan, sınırsız ihtiyaca sahip; yani insan müthiş bir iştihaya sahip olmalı. İhtiyaç kavramı, arzu ve iştiha kavramlarıyla yer değiştirdi. Bugünkü tüketim toplumunun oluşumu…

Tanımın ikinci önermesi kaynakların sınırsız olması. Bu önermenin üzerinde biraz durmak gerekir. Kapitalizmin oluşum evresinde, Adam Smith’in doktrine ettiği modern ekonomi ilmi(!), kaynaklarının sınırlılığı çerçevesinde bir kısıt oluştururken, aslında Batı’da varolagelen kosmos tasavvurunun ve ahlâk anlayışının sadece ve sadece nicelik açısından yeni bir tanımını yaptı.

Şöyle ki:
Göksel tanrının (bu tabir Hıristiyan teolojisinin argümanıdır), yedinci gün göğe çekilmesi ilkesi, örtük olarak bu âlemin yersel zeminde yetersiz kalışını ortaya koyuyor. İkincisi ise ta baştan beri söylediğimiz “unutulmuşluğu” doğuran, çarmıhta unutulmuş oğul(!) metaforu, ilahın(!) antropomorfik (insanlaşmış ilah) niteliğini vurguluyor. Zaten Hıristiyan teolojisi, antropomorfik bir tanrıyı öngörüyor. Yani zaman zaman tashih edilen, hatalar yapan bir tanrı (!)

Bu iki ilkeden mülhem, âlemin ve dünyanın kâmil bir şekilde yaratıldığı ilkesi ortadan kaldırılır.

Tanımın birinci önermesiyle iştihası ve arzuları peşinde koşan insan oluşturulurken, bu insanın trajik yazgısına(!) sebep olan Hıristiyan tanrı anlayışının yaratma konusundaki “eksiklik”ten mülhem kaynak sınırlılığı ilkesi ortaya konulur ki, bugünkü iktisadî düşünce, bu önvarsayımı mutlak doğru kabul ederek üzerine yükseldi. Bugünkü iktisat politikaları da bu “mutlak doğru”(!)nun değişik şekillerde uygulanmasından ibaret.

Ve köksüzleşme
Batı düşüncesinin köksüzlüğüne sebep olan unutulmuşluk psikolojisi bu sefer, insanın sorumluluğunu bireyin çıkarlarıyla sınırlayan bir psikolojiyi ortaya çıkarıyor. Bu birey, “mış gibi davranır”. Kendisi de “unutanı unutmak” tamamen bu dünyaya odaklanıp, kendi arzu ve iştahlarının peşinde koşarak, cennet ve cehennemin bu dünyada olduğunu söylemeye başlıyor. Artık her yol mubah!

Batı’nın köksüzlüğünün sonucu olarak ortaya çıkan bu birey, maşeri vicdandan da azade. Onun tek gayesi kazanmak ve ilerlemek. Kendi topraklarının dışındaki insanlar, bu ilerlemenin birer aracı veya düşmanı.

Bu psikoloji, Batı’nın sömürge topraklarına yayıldı. Arkaik dönemden kalma kutsal kitap(!) dahi bunun bir aracı olarak kullanılabiliyor. Eklasya (yani kilise) tashih edilen tanrı fikrini kendi içinde yaşarken, başka dünyalara, başka medeniyetlere kurtarıcı ışık, mutlak düşünce olarak empoze ediliyor. Mutlak ışığın vardığı topraklar beyaz adamın, sömürgesine açıktır artık. İkinci aşama, Batı’nın aydınlanma ile oluşturduğu düşüncenin dünyaya servis edilmesi aşaması. Bunun adı bilimsellik ve ilerleme. Bugün bütün dünyada idealize edilen “piyasa toplumu” söylemi de işte, ekonominin bilimselliği ve mutlak doğruluğu çerçevesinde, seküler(!) misyonerler tarafından yayılmasının bir argümanı.

“Batı düşüncesi” aslında ilk çağdan itibaren köksüz ve anakronik. Pagan dünya, Hıristiyan teolojisi ve aydınlanma sonrası düşünceler, öz...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kapitalizm ve köksüzleşme
« Posted on: 28 Mart 2024, 15:08:05 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kapitalizm ve köksüzleşme rüya tabiri,Kapitalizm ve köksüzleşme mekke canlı, Kapitalizm ve köksüzleşme kabe canlı yayın, Kapitalizm ve köksüzleşme Üç boyutlu kuran oku Kapitalizm ve köksüzleşme kuran ı kerim, Kapitalizm ve köksüzleşme peygamber kıssaları,Kapitalizm ve köksüzleşme ilitam ders soruları, Kapitalizm ve köksüzleşmeönlisans arapça,
Logged
09 Ocak 2014, 21:38:22
Kader 7/C

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 1.088



« Yanıtla #1 : 09 Ocak 2014, 21:38:22 »

çok güzel bir habermiş gerçekten :)
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Dünya güzel olsaydı,doğarken ağlamazdık...

Yaşarken temiz olsaydık,ölünce yıkanmazdık.
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes