Konu Başlığı: Candan da bedenden de vazgeç Gönderen: Safiye Gül üzerinde 20 Ekim 2010, 10:30:18 1021. Hz. Nuh'un gönlüne girmeyenleri denize at! Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat (c. IV,2017) • Hoten güzeli aramıza geldi; artık, candan da, bedenden de vazgeç! • 0 aşkın eline bir kılıç verdi de, dedi ki: "Benden başka kimi görürsen, onun boynunu vur! • Güzel olsun, çirkin olsun, kadın olsun, erkek olsun; Nuh(a.s.)'dan başkasını denize at gitsin!.. • Nuh'un gönlünde yer alanları bırak; nefsanî arzularının esiri olanları, Nuh'un gönlüne girmeyenleri denize at!.." 1022. Diyorsun ki; "Gel; sabrı senin üstüne çoban yapayım!" Niçin kuzuya kurdu çoban yapıyorsun? Mef'ulü, Fa'ilatü Mefa'îlü, Fa'ilat (c. IV,2052) • Bizden bıkıyorsun, sıkılıyorsun; bunu yapma, bizden sıkılma! Nedense bize kızıyorsun, bizden yüz çeviriyorsun; ne olur, bizden yüz çevirme! • Kendi karını düşünüyorsun, sana faydalı olan şeyin peşine düşmüşsün; bizim de ziyanımızı istiyorsun! Bu gibi düşüncelerden kimse karlı çıkmadı; sende karda değilsin, ziyan ediyorsun! Bunu böyle yapma!.. • Bundan sonra, bizim ziyanımızı istemeye razı oldun! Fakat, etme; kimin kimlerin razı olması için buna katlanıyorsun? • Bize, şarap yerine gam sirkesi veriyorsun; verme! Neden derede su yerine kan ırmağı akıtıyorsun; akıtma!.. • Benim yüzümden zevk, neşe ve sevinci alıyorsun ama, yüzümü bakışlarına hedef tutuyorsun; tutma!.. • Hem mazlumu öldürüyorsun, hem de ona acıyorsun; yol vuran da sensin yolu vurulan, feryad eden de!.. • Ayağım, hiçbir işe yaramıyor! Çünkü, sevgilinin mesti olmuş! Mest olmuş ( ayağı bırak; niçin onu çekip duruyorsun? Bırak, çekme!.. • Diyorsun ki; "Gel; sabrı senin üstüne çoban yapayım!" Niçin kuzuya kurdu çoban yapıyorsun; yapma!.. • Gündüz vakti zahidsin, hep ibadet ediyorsun; gece olunca da, zahidleri öldürüyorsun! Bu gece barış gecesi ama, sen, yine de o işi yapıyorsun; yapma!. • Dostlar, kıskançlıklarından birbirlerine düşman oldular! Bu dostu, niçin öbürüne düşman edersin; etme!.. • Bana; "Sus!" diyorsun fakat, beni susturmayan, söyleten de yine sensin Aşkınla, bedenimdeki her kılı bir dil haline getirirsin; getirme!.. 1023. Gerçek sevgili onun o kadar çok bağrına basmıştır ki, ona, sevgilinin kokusu sinmiş, onda toprak kokusu kalmamıştır! Mef'ulü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat (c. IV.2053) • Aşıklarla beraber otur kalk! Arkadaş olarak her zaman aşık olan kişiyi seç; aşık olmayanla bir an bile dost olma! • Eğer yar, izzet perdesini, namus perdesini yüzüne indirirse, sen git, yüzünde perde olmayan güzelin yüzüne bak, güzelliğini seyret! • Yüzünde secde izleri bulunan, gerçek sevgilinin nuru olan yüzü gör; alnında mana güneşi parlayan güzeli seyret!.. • Vahdet güneşi, onun yanaklarına yanaklarını koymuş; ona öyle bir nur vermiştir ki, ay bile, onun yüzünü görünce kendinden geçer, yerlere serilir!.. • Onun bedeni, hayalin bedeni gibi kansız ve damarsızdır; içi de, dışı da tamamıyla mana sütü ile, mana balı ile doludur! • Eşi benzeri olmayan sevgili, onu o kadar çok kucaklamış, o kadar çok bağrına basmıştır ki, ona sevgilinin kokusu sinmiş; artık, onda toprak kokusu kalmamıştır! • 0, aydınlıksız bir sabah, renksiz bir akşamdır; yönsüz bir zattır; doğmaz, doğurmaz bir hayattır! • Güneş, gökyüzünden hiç borç nur ister mi? Gül fıdanı, yaseminden ödünç koku ister mi? • Balık gibi dilsiz ol, konuşma; deniz suyu gibi duru, saf bir hale gel de, çarçabuk inci ve mücevher hazinesine emîn ol! • Hiç kimseye söyleme; ben, senin kulağına söyleyeyim! Bütün bu saydığım vasıflara sahip olan kimdir, biliyor musun? Tebrizlilerin kendisi ile iftihar ettikleri, övündükleri Şemseddin'dir!.. 1024. Bahar, bağlarda ve bahçelerde kıyametin kopmasıdır! Mefülü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat (c. IV,2046) • Neşeli bahar geldi de, mestlik, aşıklık, gençlik ve bütün bu cins güzelliklerin hepsi bir araya geldiler, bir yerde toplandılar, beraberce oturdular! • Bunların suretleri, şekilleri yoktur! Fakat, hepsi de birer şekle büründüler, güzel birer surete girdiler! Hayal edilenler, düşünülenler nasıl da şekilleşti; gel de, bunları ibretle seyret! • Gönül, gözün dehlizidir, kapı arasıdır; gönüle ne gelirse, oradan göze gelir ve gözde bir şekle bürünür! • Aslında bahar, bağlarda ve bahçelerde kıyametin kopmasıdır, toprağın içinde gizli olan sırların açığa çıkmasıdır, meydana vurulmasıdır, Çin güzellerinin gönüllerini göstermesidir! • Onlar, gizli bir dille bize diyorlar ki: "İnsan isen, eğer sende bir gönül varsa göster! Senin gönlün, insanlığın ne zamana kadar balçık içinde gizlenecektir?" • Kış mevsiminde bağların bahçelerin duası; "Allahım! Ancak Sana ibadet ederiz!" sözüdür! İlkbaharda ise; "Ancak Sen'den yardım dileriz!" niyazıdır! • "Allah'ım; ancak Sana ibadet ederiz!" demekle, bir şey dilemeye, lütuf istemeye geldik; bizi, soğuk kış günlerinde, hazanlar içinde daha fazla bekletme! Artık, zevk ve neşe kapısını aç!.. • Onun; "Allahım; ancak Sen'den yardım dileriz!" deyişi ise, meyvelerin çokluğundan, ağırlığından dallarım kırılacak! Ey yardımı istenen, yardım eden Allah'ım; Sen, beni koru! demek isteyişidir! • Laleler, her an güllere; "Nergisler, yaseminlere acaba neden hayran hayran bakmaktalar?" demektedirler! • Süsen dile gelir de, yasemine; "Yazıklar olsun!" der. "Kimseyi hor görme!.." • Menekşeler, yalancıktan iki büklüm olmuşlar! Zaten, menekşelerin hile yapmada, herkesi aldatmada eşleri yoktur; onların sırlarını iyi bilen, arkadaşları nilüferlerdir! • Sümbüllerin başları, mahmurluktan sağa sola eğilmektedir; sağ taraflarından hoş kokulu bahar rüzgarı eserek onları okşamada, soldansa, reyhanların güzel kokuları gelmektedir! • Ata binmiş, herkese yukardan bakan selvilerin ardı sıra çimenler yaya yürümedeler; goncalar, kötü gözlerden korktukları için kendilerini gizlemedeler! • Söğüt ağaçları, ırmak kenarında yaya kalmışlardır! Onlar, ırmağın ayna gibi olan suyuna bakarak; "Bizim bu taze dallarımız, neden böyle kollarını açmışlar, oynayıp durmadalar?" diye, kendi dallarına hayran olmadalar! • Bu dalların elleri, avuçları, önceleri böyle açılmış saçılmış değil idi; sonradan derlenip toplanıp açıldılar! Sanki, ırmağın üstüne bahar incileri serpmedeler! • Büyük, eşsiz yaratıcı bağlarda bahçelerde böyle bir meclis kurunca, kuşlar, çalgıcılar gibi terennüme başladılar! Aferin bu kanatlı çalgıcılara!.. • 0 çalgıcıların beyinin adına "bülbül" derler! 0, mesttir; güle de aşık olmuştur! Aşık olduğu için de, böyle güzeldir; böyle hoş sesler çıkararak öter, öter, öter... • Kumrular, bülbüllere soruyorlar: "Ne güzel ötüyorsunuz! Şimdiye kadar sizler nerede idiniz?" Onlar da; "Bizler, yeri ve oturağı olmayan ötelerde idik!" diye cevap veriyorlar! • Şahin, doğan kuşuna diyor ki: "Bu güzel avları yokluktan kim aldı da yeryüzüne getirdi?" • Bir kısım gül yanaklılar, bir kısım delikanlılar, hepsi de gayb perdesinin arkasında idiler. Onlar; "Büyüktür onlar; yazı yazarlar!" 24 diye ayette anlatılan melekler gibidirler !24-İnfitar Suresi 82/11, 12. • "Biz, birkaç kişiyiz; öncü olarak geldik! Bizim arkamızdan güzeller ordusu, o pusudan çıkarak gelmedeler!" • Yusuf yüzlüler, o dünyanın Kenan elinden, tatlı dilli dilberler de, bal denizinden çıkıp geldiler! • İşte; hurmaya, şekerkamışına, o tane tane nara, o tane tane incire ötelerden, o tatlılık, o güzellik diyarından mektuplar geldi! • Ötelerde bulunan ova, ne hoş, ne verimli bir ovadır; elma, rengini ve kokusunu o ovadan aldı; turunç da, o güzel kokuyu, o olgunluğu oradan elde etti! • Üzüm, geç geldi; çünkü, atlı değildi, yaya olarak geliyordu! Ey geç gelen, olgun gelen üzüm! Şarabın anası olduğun için sen, bir fitnesin; fakat, meyvelerin son gelenisin! • Ey son gelip önce gelenleri geçen, ey meyvelerin gözü; sen, Allah'ın sağlam ipine sarılmışsın! • Senin tatlılığın, görülmemiş bir tatlılıktır; acılığını ise hiç sorma! Acılığın, akıla benzer; şer de ondandır, hayır da ondandır; küfür de ondan meydana gelir, din de! • Bela zamanında şeker gibi tatlısın, ferahlık zamanında ot gibisin! Devedikeninin üstüne inen kudret helvasına benziyorsun; acılığın da tatlı bir bela!.. • Ey bilgi ve anlayış sahibi, ey herşeyin aslı, temeli; Sen'in kolun her tarafa uzanır, herşeye gücün yeter; zaman, Sen'in elindedir! • Sen'in elinle kavun öyle bir eve konmuş, gizlenmiş ki, o evin ne kapısı var, ne de penceresi; Sen, cansın; ben de, işte, gördüğün gibiyim! • Sukabağı senden kaçmış, ipe tırmanmağa başlamış! Fakat, o kırık testi, kaynaktan, aslından nasıl kurtulur? • Sen'i dinlemediği için, onun boynunu bağladılar! Onun kulağı olsaydı, tutar çekerdin; o kulağı, bir hoşça çınlatırdın! 1125. Alem, var gibi görünen bir yokluktur! Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ülün (c. IV,2040) • Ey iki. gözüm; gündüz oldu! Penceremden bak; güneşin aslı sensin! Mademki geldin, günümüzü seher vakti yap! • Aradıklarını bul, istediklerini meydana çıkar; sen, aşağı yukarı bütün varlıklardan münezzehsin! Şu eskimiş, harap olmuş dünya evinin altını üstüne getir! • Çünkü alem, tamamıyla yoktur; var gibi görünen bir yokluktur! Bir an içinde onu, "kün" (ol) emriyle var et! Dünya, zehirli bir yılandır; sen, onun zehirini şeker haline getir! • Nerede kuru, çorak bir yer görürsen, orada çeşmeler akıt, orayı yeşert; nerede bir taş görürsen, onu nurunla mücevher yap! • Aşığın arkasında bir düşman görürsen, ona bir sille vur, onu yok et! • Ne zamana kadar; "Onlar kördür, görmezler!" diye özür dileyeceksin? Onların kör olmamalarını istiyorsan, gözlerine bir görüş ver! • Gözlerinde perde olmamasını istiyorsan, emret ki, perdeler kaldırılsın, körlükten kurtulsunlar! 1026. Derdimi, sana gönderiyorum; ona bak! Temiz değilse, derman etme! Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat (c. IV, 2019) • Ey sevgili! Gönlümü aldın götürdün; bari, benim canıma kasdetme, benim yaptığımı sen bana yapma!.. • Derdimi, sana gönderiyorum; ona bak! Eğer saf ve temiz değilse, ona derman etme! • Güzellerin adeti. cefa üstüne cefa etmektir! Sen de o adete uy ve bize ihsanlarda, lütuflarda bulunma!.. • Biz, zaten ölümü göze aldık, onu gönlümüze koyduk; sen, cefa etmekte o kadar yavaş davranma! • Zevkimizin, neşemizin, yaşayışımızın perdecisi ölümdür! Perdeyi indir, ört; ölümü güldürme! • Ey Züleyha! Aşk fıtnesine sebep sensin; Yusufu boş yere zindana attırma! • Mademki sende rindlerin aklı fikri yok, rindlerin başına yemin ederek vaadlerde bulunma!.. • Sen, aşıkların göz nurusun; onları kör etmek için yaşama!.. 1027. Dünyada, ayrılıktan daha acı bir şey yoktur! Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat (c. IV, 2020) • Allahım; bu buluşmayı ayrılığa döndürme, aşkınla mest olanları ağlatma!.. • Can bahçesini tazeleştir, yemyeşil et; bu mest olanlara, bu bağa bahçeye acı onları perişan etme!.. • Gönül yapraklarını, sonbahar gelmişçesine dökme, gönül dallarını kırma; halkı perişan ve yoksul etme!... • Üstünde, Sen'in aşk kuşunun yuvasının bulunduğu ağacın dallarını kırma kuşu uçurma!.. • Kendi topluluğunu, kendi mumunu birbirine vurma, kırma, dökme; düşmanları kör et, onları güldürme, neşelendirme!.. • Hırsızlar, parlak ve aydınlık gündüze düşmandır! Ama sen, onların gönüllerinin isteklerini yapma!.. • Devlet ve ikbal kabesi, ancak bu halkındır; onların ümit kabesini yıkma!.. • Dünyada, ayrılıktan daha acı bir şey yoktur; ne yaparsan yap, bizi ayrılıkla karşılaştırma!.. 1028. Şu bedenimizde, mest olmamış, aklı başında bir kıl bulabilirsen, otur da, onunla hesaplaş! Mef'ulü, Fa'îlatü, Mefa'îlü, Fa'îlat (c. IV, 2044) • Sevgili; şarap getir, bahtımı yücelt! 0 halka halka saçlarınla gönlümü bağla, düğümle!.. • Hakk aşıklarından esirgenmeyen o şarabı, düşüncelerin, üzüntülerin başına dök! Kendinden geç de, şu kendini beğenmiş gönlü utandır; o, bu utanmayı haketti! • Ey gam; yürü git! İlahî aşkla mest olmuş kişilerle senin işin yok! Kimi ayık bulursan, onu hırpala, onun başına bela ol! • Mest olmuş kişiler, düşüncelerden, gamlardan kendilerini kurtarmışlardır! sen git de, düşüncelerden, gamlardan kendilerini kurtaramayanları yakala, sıkıştır! * "Allah'a itaat eden, iyiliklerde bulunanlar, şüphe yok ki, kaselerle şaraplar içerler! 0 şaraba, Kafur Irmağı'nın suyu da karıştırılmıştır!"25 ayetinin sırrına erenlerin meclisinde mest olan can, heva ve heveslerine esir olanların ağlayışlarına acı acı güler! 25- İnsan Suresi 76/5. Ayete işaret . • Dünyada fanî sevgililere gönül verenlerin hepsinin de sakalı ölümün elindedir; onlara acı! Onları gerçek aşk şarabıyla mest et de, ölümden kurtar! • Şu bedenimizde, mest olmamış, aklı başında bir kıl bulabilirsen, otur da, onunla hesaplaşmaya giriş, yetmiş defter karala! • Nerede mest olursan orada otur, orasını yurt edin; nerede şarap içtiysen orada yat, uyu! • Eğer sana Hakk'ın mutfağından ruh gıdası gelmiyorsa, o zaman git, başını, şu koyunların ağılına sok, orada kal! • Gökyüzü güzellerinin sana görünmelerini, cilvelenmelerini istiyorsan, gönlünü bir aynacıya (mürşide) götür; cilalattır, parlattır! • Ey gönül; artık sus, harfsiz konuş! Ötelerden, ruh aleminden dilsiz dudaksız bahset! • Hz. Musa gibi, ilahî aşkla kendinden geç, asa gibi sus; neden Tur Dağı gibi ses verip duruyorsun; ses verme!... |