> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Düşünce İnsicamı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Düşünce İnsicamı  (Okunma Sayısı 767 defa)
01 Kasım 2010, 02:35:30
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 01 Kasım 2010, 02:35:30 »



Düşünce İnsicamı

Ahmet Taşgetiren



Kur'an insanı düşünmeye çağırır. Düşünce ise, insicam ister. Ancak insicamlı düşünce anlamlıdır, gerçekten düşünce haysiyeti taşır. İnsicamlı düşünce, her kademesi üstüste oturan düşüncedir. Birbirini takib eden, bütünleyen, arada boşluklar bırakmayan ve sonunda bir sistem yapısı kazanan düşüncedir. Kur'an insanı böyle bir düşünceye çağırır. Bizzat kendisi, böyle bir sistemli düşüncenin koordinatlarını (iltisaklarını, bağlantı noktalarını) verir. Kur'an'a bu açıdan baktığınızda, âdeta elinizden tutup, sizi bir yerlere götürdüğünü hissedersiniz. Adeta yürümeyi, yol almayı öğretir size tefekkür ikliminde... Önce şu basamağı çıkacaksın, sonra şunu, sonra şunu şeklinde...

Kur'an'ın bu öğreticiliğini en çok akide dünyasında görmek mümkündür. Akide ise, insanın dünya görüşünün üzerine inşa edileceği temel aksiyomları belirtir. İnsanın dünyadaki konumunu anlamlı kılan ölçülerdir bunlar...

Kur'an'ın düşünce çağrısı, temelde, insana, dünyasını sağlıklı değerler üzerine kurma çağrısıdır. Kendisini kuşatan varlık âlemini birbirini bütünleyecek tarzda yerli yerine koyma çağrısıdır. Bir bakıma "Sen ancak böylece gerçek anlamda insan olabilirsin" demektir.

Gelin isterseniz, Kur'an'dan süzülmüş böyle bir düşünce seyahati yapalım. Bakalım insanın yolu nerelere uğrayacak?

Bir âlem var çevremizde... Renk renk çiçekler var aynı toprak üzerinde biten? Bu topraktan bu farklı renkler nasıl süzülüp de çıkıyor? Tohumlara bu farklı renkler nasıl yazılıyor? Aynı topraktan tatları nâmütenâhî ölçüde çeşitlenmiş meyveler nasıl oluşuyor? Gök nasıl yükseltilmiş sütunsuz? Yer nasıl serilmiş? Âlemler denince nasıl bir genişliği düşünmek lâzım? Bunlar nasıl oluşmuş? Dağların anlamı ne, denizler neden oluşmuş? Renk ne? Neden renkler var? Yıldızlar, ay, güneş niçin var, nasıl oluşmuş? İnsanın tohumu, bir damlacık su? O bir damlacık suda, göz nasıl saklanmış, kulak, beyin, el, parmak uçları, ayak parmakları, kalb, mide, akciğer, karaciğer nasıl saklanmış... Bunlar sonra sonra nasıl insicamlı bir şekilde dağılmışlar insan vücuduna? Yürek bunca yıl nasıl atıyor? Mide neden kasılıp açılıyor? sinirler, damarlar nasıl ağ gibi örülmüş vücutlarımızda? Bunca hayvanat nasıl çeşitlenmiş, niçin çeşitlenmiş?

İşte kendine, yeryüzüne, gökyüzüne, bir tek çiçeğe, böceğe, bülbülün kanat renklerine bakıp da bunun kendiliğinden olabileceğini düşüneni, düşünce insicamından yoksun görüyor Kur'an... Hayır, bütün bunlar, Yaratıcıyı kabul etmeyen bir düşünce ikliminde izah bulamaz. Orada düşünce ikinci adımda iflâs eder?

Böyle bir Yaratıcının varlığına inanıp da, bu âlemi boşuna, anlamsız, gayesiz, hatta saçma bir şekilde yarattığını düşünmek de bir düşünce insicamsızlığıdır.

Aynı şekilde, Yaratıcının yaratma işinden sonra bir kenara çekilip atalet içine düştüğünü düşünmek de... Neden ataleti seçsin Yaratıcı? İnsan neden atalet izafe etmek ister Yaratıcıya... Yaratıcı ile bağlarını koparmak için mi? Bu nasıl mümkün olur? Bir an Yaratıcı ilişkisini kesse insanla, insanın hali nice olur?

Mutlak bir Yaratıcı olduğuna inandığı halde O'nun kudretinin her şeyi dilediği gibi belirleyebileceğini içine sindirememek de... Yaratıcın iradesini doğru-yanlış, isabetli-isabetsiz gibi yargılamaya kalkmak da...

Yaratıcının mutlak kudret sahibi olduğuna inandığı halde, bu kudrete başkaldırmaya yeltenmek de...

Bütün bunlar, düşünce insicamının dışında ve sadece abesle iştigaldir...

Yaratılışına mani olamayan insanın, Yaratıcıya başkaldırması, O'nunla güç yarışına girmesi, kendinde yaratıcılık vehmetmesi, yani kendini tanrılaştırmaya yeltenmesi ne kadar anlamsızdır. Gözlerinin görmesine isyandır bu, kalbinin atmasına, beyninin düşünmesine, elinin yazmasına, dilinin konuşmasına isyandır. Yaratıcıya başkaldırmak, o kadar düşünce insicamının dışına çıkmaktır ki, insan, önce kendi varlığıyla savaşmalıdır tutarlı olmak için... Albert Camus, "tek yol intihardır başkaldıran insan için" diyor...Yani kendi var oluşunu inkâr...

İnsanın varoluşunun, kendi dışında bir irade ile gerçekleştiğini düşünememek de, gerçeği görmemek, yani bir düşünce zaafıdır. Hiçbir insan kendini yaratmadı çünkü. İnsanın varoluşunun tamamen bir Yaratıcının dilemesine bağlı olduğunu anlayamayan, insicamlı bir düşünce geliştiremez.

Yaratılmış tüm varlıklara bakıp da, insanın yaratılışının farkını farkedememek de, bir düşünce sığlığıdır.

Buradan bir adım daha atarsak, insanın farklılığının, onun yaratılış misyonunu da farklılaştıracağı noktasına varırız insicamlı bir düşünce çizgisinde...

Ve Yaratıcının insanla ilişkisinin özel bir nitelik taşıdığını idrake...

Eğer Yaratıcı insana özel bir misyon yüklemişse, bunu ona bir şekilde bildireceğini düşünmeye...

Yani mesaj taşıyan bir varlığa, bir Peygambere ve bizatihi mesajın varlığına inanmaya...

Eğer insan, varlığını anlamlı buluyor ve varlığını borçlu olduğu Yaratıcısı ile ilişkisi bulunduğuna inanıyorsa, O'na karşı çok özel hisler beslemesi gerektiğini kavramaya...

Eğer Yaratıcı, kâinatı ve insanı boşuna yaratmadıysa, insan ve evrenle ilişkisi devam ediyorsa, ve insanın yaratılışının özel bir anlamı varsa, bu çerçevede Yaratıcıdan insana özel mesajlar gelmesini beklememek düşünceyi bir noktada dondurmaktır. Mesaj gelmişse ve onun Yaratıcı katından geldiğine inanıyorsa, onu önemsememek, o mesajlar insana, hayatı için bir takım ölçüler getiriyorsa, onları tartışmak, didiklemek, unutmak, ihmal etmek, kendisinin varlık sebebi olan Yaratıcı ile ilişkileri savsaklamak anlamına geleceği için düşünce insicamına darbe vurmaktır. İnsanın kendi misyonu ile savaştır bu.

Yaratılışını belirleyemeyen insanın, kendisine yaratılış gayesine aykırı misyonlar edinmesi ne kadar saçmadır. Aynı şekilde, yaratılışını kendisi belirlemediği halde, kaşına, gözüne, rengine, kanına kutsiyetler atfetmesi, onlarla başka insanlara karşı üstünlük taslamaya kalkması, düşünce ikliminde saçmalıklara yelken açmanın görüntüleridir.

Yaratıcıdan insana mesaj taşıyan özel bir görevli, yani Peygamber'in konumuna inandığı halde, onu bir hayat rehberi olarak görmemek... Onun yerine, Yaratıcı ile hiçbir özel irtibatı bulunmayan başka rehberler ikame etmek...Peygamberin konumunu irdeleyip, tartışmak... Yaratıcı ile, "neden onu seçtin de falancayı seçmedin?" diyerek ertişmeye kalkışmak...

Hazreti Muhammed'in Allah'ın elçisi, Kur'an'ın da Allah'ın insana mesajı olduğuna inandığı halde, bunların Yaratıcı'dan getirdiği mesajı öğrenmemek, hayatına yansıtmamak, ihmal etmek, unutmak, tozlanmaya terketmek, onun yerine başka değerler ikame etmek, Yaratıcı onlara kıyamete kadar ömür biçtiği halde, onların çağlar içinde eskidiğini düşünmek... Bunlar, Yaratıcı ile başlayan düşüncede teklemelerdir. Düşünce geriye sarılacak ve Yaratıcı'dan itibaren yeniden test edilecektir. Nerede gedik verdi insicamdan? Nerede zigzag çizdi?

Ve bu düşünce insicamı, "insanın sonu nereye?" sorusunun doğru cevaplandırılması ile tamamlanacaktır. Ölmemek elinde değil insanın. İnsan bunu bilir; çünkü ölümü yaşar... Ölmemenin elinde olmadığını bildiği halde, ebediyyen yaşayacakmış gibi hesaplar yapmak, bir düşünce yanlışıdır. Ölüm ötesinde neler olacağına kafa yormamak aynı şekilde, dünyada ebedi kalma saplantısının yol açtığı bir düşünce inkırazı... Yaratıcı ile insan arasında bir ilişki varsa, bu kâinat, bu ilişkinin sınanma alanı ise, bunun sonuçlarının değerlendirileceği yeni bir âlem olmayacağını sanmak, düşüncede insicamın katlidir...

Yaratılıştan ölüme ve ölüm ötesine yönelen bir izahlar silsilesi, ancak Kur'an ikliminde şekillenmiş insicamlı bir düşünce ile anlamlı, sağlıklı, gerçekçi, doğru ve tutarlı olabilir. Kur'an bu düşünceyi arıyor. Kur'an, insan zihnini böyle bir düşünce iklimine yelken açabilecek şekilde eğitiyor. Zihnini ve kalbini Kur'an'a veren, böyle bir düşünce ikliminin insanı olur. Kur'an'dan kopan düşünce ise, bir noktada insicamını kaybetmeye mahkûmdur. Çünkü Yaratıcı, sinirlerin, dokuların, görünen görünmeyen tüm değerlerin Rabbidir, belirleyenidir...İş bir noktada, Yaratıcının konumunu kavramaktan başlıyor...Geriye kalan tüm düşünce sistemi, onun etrafında örgüleniyor. Düşüncenin en merkezine Allah'ı koyarak varlığa bakmak...İşte bütün mesele...

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Düşünce İnsicamı
« Posted on: 19 Nisan 2024, 22:35:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Düşünce İnsicamı rüya tabiri,Düşünce İnsicamı mekke canlı, Düşünce İnsicamı kabe canlı yayın, Düşünce İnsicamı Üç boyutlu kuran oku Düşünce İnsicamı kuran ı kerim, Düşünce İnsicamı peygamber kıssaları,Düşünce İnsicamı ilitam ders soruları, Düşünce İnsicamıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes