๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 01 Temmuz 2010, 03:48:13



Konu Başlığı: Hz. Hızır ve adaletle hükmedenle
Gönderen: Sefil üzerinde 01 Temmuz 2010, 03:48:13
 Hz. Hızır ve adaletle hükmedenler
   
"Kıssa, hisse almak içindir" prensibinden hareketle, Hz. Mevlânâ'ya dayandırılan bir menkıbeyi anlatmak istiyorum:

Şahne isminde, Harun Reşid zamanında bir zâbıta âmiri vardı. Takva sâhibi, dindar bir kişiydi. Hep adâletle hükmeden, zulme karşı olan bu zâtı, hem halk hem de devlet adamları çok severlerdi. İnsanların işlerini gördüğü, problemleri çözdüğü için insanların duasını alırdı. Hızır Aleyhisselam ile dahi görüşüyor ve sohbet ediyordu. Ama bu âmir, Cenab-ı Hakk'a daha çok yaklaşmak ve daha ziyade ibadet edebilmek için işinden istifa etti. Uzlete çekildi. Artık insanlarla görüşmüyor. Gündüzleri oruç tutuyor, geceleri de ibadet ve taatle meşgul oluyordu. Ama istifa ettikten sonra bir daha Hz. Hızır Aleyhisselam ile görüşemez oluyor. Bu yüzden de çok üzülüyor. Günlerce gözüne uyku girmeyen âmir, "Benim vazifemden ayrılmamın asıl sebebi, Allah'a daha çok ibadet etmek ve Hızır Aleyhisselam ile daha çok görüşebilmek ve sohbetinden istifade etmekti. Ama artık Hz. Hızır hiç yanıma gelmiyor." diyor ve gözyaşları döküyor. Bu durum sabaha kadar devam ediyor. Bu tövbeler, yalvarış ve yakarmalar ve gözyaşlarından sonra bir gece Hz. Hızır Aleyhisselam'ı rüyasında gördü ve kendisine, "Ey Hz. Hızır! Ben seninle devamlı sohbet edebilmek için dünya makam ve mevkilerinden istifa edip ayrıldım. Uzlete çekilip kendimi tamamen Cenab-ı Hakk'ın ibadetine verdim. Sana, senin sohbetine tamamen kavuşacağımı zannederken, aksine senden tamamen mahrum kaldım. Acaba bunun hikmeti nedir? Bir kusur ve kabahatim mi oldu? Hatam varsa, bildirin de tövbe edeyim. Ne olur yine ziyaretime gelin; ilim ve irfanınızdan beni mahrum bırakmayın. Son derece sohbetlerinize ihtiyacım var; terk etmeyin." diye yalvarıp yakardı.

Hızır Aleyhisselam, bunun üzerine dedi ki: "Benim sana görünüp sohbet etmemin sebebi senin yapmış olduğun ibadetler, şahsî hayır ve hasenatlar değildi. Ben seninle, insanların işlerini hak ve adâletle idare ettiğin, zulmü önlediğin, problemleri çözüp Allah'ın kullarının işlerini kolaylaştırıp, rahat ve huzuru sağladığın içindi... Halbuki sen o hayırlı işi bırakıp, Müslümanlara faydalı olmaktan vazgeçtin. Hatta Müslümanları, adâleti olmayan birisiyle baş başa koydun. Sadece şahsını düşünüp bir köşeye çekildin. Kendi menfaat ve kemâlâtını, Müslümanlara tercih ettin. Artık şimdi senin yerine geçen kişi Müslümanlara zulmediyor ve gayri meşru işlerle eza ve cefâda bulunuyor. Şu anda insanlar sıkıntı, üzüntü içinde bulunuyor. Bütün bunlara, işte senin bu anlayışın ve istifan sebep oldu. Aslında senin şahsî menfaatlerinin, Müslümanların umûmî menfaatleri yanında bir değeri yoktur. Çünkü bir köşeye çekilip abdest, namaz ve oruçla, nâfile ibadetler ve zikirle herkes meşgul olabilir. Bunlar herkesin yapabileceği şeylerdir. Zaten Müslümanlar bunları yerine getireceklerdir. Ama bir makama yükselince adâletle iş yapmak, Müslümanlara faydalı olmak herkesin yapacağı bir iş değildir. Herkes âdil olamaz. Herkes seve seve Müslümanların işine koşamaz. Herkes içinden gelerek sırf Allah rızası için, Müslümanların huzur ve rahatı için çalışamaz. İşte bu yüzden seni terk ettim." Zâbıta âmiri Hızır Aleyhisselam'ı dinledikçe gözyaşları akıtıp "Çok doğru..." dedi. Sabah olunca da Halife Harun Reşid'e giderek eski vazifesini yeniden talep etti. O da onu eski görevine tayin etti. Bundan sonra da işine sarılıp kendisini Müslümanların hizmetine adadı...