๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 22 Eylül 2010, 17:30:11



Konu Başlığı: Bir sempozyum ve Diyanet
Gönderen: Sefil üzerinde 22 Eylül 2010, 17:30:11
Bir sempozyum ve Diyanet

Diyanet İşleri Başkanlığı son yıllarda Türkiye ve İslam dünyasında yankılar uyandıran önemli çalışmalar gerçekleştirmektedir.

     Papa’nın İslam’ı "Kılıç Dini" olarak tanımladığı artniyetli malum konuşmasından sonra Sayın Başkan Bardakoğlu’nun cevabı sadece Türkiye’de değil, İslam dünyasında da heyecan ve takdirle karşılanmıştı.

     Diyanet, gerçekleştirdiği hayırlı işlere rağmen, maalesef çok haksız ithamlarla gündeme geliyor.

     Bu tür iddialar, bilgi ve belgelerden ziyade duyum, söylenti ve vesveselere dayanıyor. Sözgelimi, Diyanet’in Brüksel kriterleri baz alınarak yeniden dizayn edildiği; AB sürecine uygun bir şekilde Cuma hutbelerinden cihad ve direnişi içeren ayetlerin ve "Allah katında son din İslam’dır" ibaresinin çıkarıldığı; Diyanete bağlı imamların Büyük Ortadoğu Projesi dahilinde Amerikalı uzmanlar tarafından eğitileceği ve Ilımlı İslam projesinin gerçekleşmesinde bu yetiştirilmiş kadroların kullanılacağı gibi sonu gelmez iddialar.. Bu iddiaların muhatabı olan Başkanlık yetkililerince yapılan birçok açıklamaya ise her ne hikmetse kulak verilmiyor. Bu durum -kuşkusuz- cevapların yetersiz olmasından ziyade, iddia sahibi insanların artniyetinden kaynaklanan bir sorun..

     Yukarıda dile getirilen iddiaların bir kısmına dair benim de şüphelerim vardı. Lakin Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Sayın Ali BARDAKOĞLU ve Yardımcısı Prof. Dr. Sayın Mehmet GÖRMEZ’den bizzat dinlediğim açıklamalar kafamdaki şüpheleri bütünüyle giderdi.

     Geçmişte, Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ'in ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili Matt BRYZA ile yaptığı görüşmede konuşulanların ne olduğuna bakılmaksızın "Kapalı kapılar ardında Ilımlı İslam Projesi üzerine Amerika’yla görüşmeler yapılıyor" iddiaları farklı kesimlerce dile getirilmişti.

     Peki toplantıda neler konuşulmuştu? Bryza, Görmez’e "Avrupa’daki din adamlarının eğitiminin birlikte yapılması"nı teklif etmişti. Görmez ise "Diyanet’in her türlü ulusal ve uluslararası projelerin üstünde bağımsız bir kurum" olduğunu vurgulayarak, bu teklifi reddetmişti. Bryza "Ankara’dan sonra Atina’ya geçeceğim, orada bana 'Diyanet İstanbul’daki Ekümenikliği neden reddediyor' derlerse ne cevap vereyim?" diye sorduğunda Görmez "Biz sizi Batı Trakya’ya gönderelim. Oradakilerin verdiği cevabı Yunanlılara iletirsiniz" şeklindeki manidar cevabıyla Amerikalı yetkiliyi susturmuştu. Hatırlanacak olursa, bu konuşulanlar gizli kalmamış; Türkiye’nin bellibaşlı gazetelerinde de haber olarak yayınlanmıştı.

     Diyanet yetkililerinin Batı’nın malum projelerine karşı dik tavır ve duruşlarını anlatmaya bu köşenin hacmi yetmez.

     Peki Diyanet’in hiç mi noksanı yok? Mayası insandan oluşan hiçbir kurum hatadan beri olamaz. Diyanet’in de şüphesiz eksikleri olabilir. Diyanet İşleri Başkanlığı 3, 4 Kasım tarihlerinde Kızılcahamam’daki Patalya Otelde "1. Din Hizmetleri Sempozyumu"nu gerçekleştirdi. Sempozyumun 15 oturumunda 78 tebliğ ve 59 müzakere sunuldu.

     Diyanet tarihinde bir ilk olan bu toplantıda din hizmetlerindeki  eksiklikler  masaya yatırıldı ve müzakereler yapıldı. Din görevlilerinin özellikle imam ve vaizlerin cami içi ile sınırlı kalmamaları; bulundukları toplumla kaynaşmaları üzerine önemle duruldu. Diyanet ve İlahiyat Fakülteleri arasında daha yakın işbirliğine gidilmesine dönük somut adımların atılması gerektiği vurgulandı. Türkiye’de din hizmetlerine dönük talep her geçen gün arterken, İlahiyat Fakültelerindeki akademisyen kadronun sınırlandırılması ve öğrenci sayısının azalmasına dikkat çekildi. Eleştiriye açık olmayan bir kurumun gelişmesinin mümkün olmadığı; "Alkışlayana değil, eleştirene kulak verilmesi" gerektiği dile getirildi. Din hizmetinde bulunan kadroların eğitim kalitesinin hizmet içi eğitim kurslarıyla artırılması; çalışanların yüksek lisans ve doktora için teşvik edilmesi istenildi.

     Bütün bu öneri ve eleştirilere cevaben kapanış konuşmasında Başkan Bardakoğlu, sempozyumdaki tebliğlerde takdir ve övgülerden çok, eleştirilerin kendileri için daha kıymetli olduğunu vurguladı. Başkan ayrıca Diyanet, Devlet ve İlahiyat derken "öteki"leştirmekten kaçınılarak adı geçen kurumların ortak sorumluluk alanı çerçevesinde ele alınmasının daha sağlıklı sonuçlar doğuracağını ifade etti.

     Sempozyumda dikkat çeken bir diğer husus ise bayan din görevlilerinin Diyanet’te ağırlıklarının gittikçe artmasının gözlenmesi idi. Vaizlik, Din Hizmetleri Uzmanlığı, Kur’an Kursu Öğreticiliği gibi doğrudan din hizmeti sunan kadrolar yanında, Müftü Yardımcılığı gibi idari birimlerde de bayanlara ayrılan kadroların artması olumlu gelişmeler olarak değerlendirildi.

     Oturumlarda, değişen dünyada din hizmetleri sahasının yeniden düşünülmesinden kadroların meslekî oryantasyon ve özlük haklarının iyileştirilmesine; fetva sorularına modern hayatın yansımalarından din hizmetlerinde toplam kalite yönetimine kadar birçok konu ele alındı.

     Konuların çok boyutlu ve disiplinlerarası karakteri değerlendirme oturumunda, günümüzde din hizmetleri sahasının tek bir sempozyum başlığı altında değerlendirilemeyecek bir çerçeveyi ifade ettiği belirtildi. Bundan sonra yapılacak sempozyumların "Fetva" ve "Kadınlara Yönelik Din Hizmetleri" gibi daha özel başlıklar altında yapılmasının gerekliliği vurgulandı.

     Diyanet’in daha geniş kitlelerle kucaklaşmasını sağlayacak olan "1. Din Hizmetleri Sempozyumu"nu, ülkemiz ve islam dünyası için umut verici bir gelişme olarak görüyorum. Yeter ki dile getirilen düşünceler ışığında, gösterilen yol haritasında daha emin adımlarla yol alınsın.

     Sayın Başkan’ın, Türkiye’deki cemaatler aracılığı ile verilen din hizmetlerinin masaya yatırılacağı "Sivil Din Hizmetleri Sempozyumu" vaadinin de bir an önce gerçekleşmesini temenni ediyorum.

Mehmet Toprak