๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 22:30:24



Konu Başlığı: Başarı bir tercihtir ! biz isteriz Allah da verir
Gönderen: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 22:30:24
BAŞARI BİR TERCİHTİR! Biz isteriz Allah da verir

Tembellik bu asrın en bariz hastalıklarından biri. Çok acı ama şu anda bir yerlerde ömrü boyunca kendini fark edemeyen ve ölmek üzere olan bir fizik dahisi, dünyayı değiştirecek bir lider, İslâm’ı ve insaniyeti muvaffakiyete taşıyacak bir kahraman var. Kim bilir belki de o sensin!?

Yaşadığımız sürece tarihe ismini kazıyan insanlara hayran olduk durduk. Mimar Sinanlar, Fatihler, Edisonlar, Aristolar… Hep onlara gıpta ettik, onlar gibi olmak istedik. Lâkin hayran olup gıpta etmekle kaldık. Bir gün birileri bize “Sen şunu başar!” dediğinde “Ben dâhî miyim!” dedik çıktık işin içinden.
Beynimizin meydanlarına pankartlar açtık: “Kapasitem yok!” diye. İnandırdık buna kendimizi. Kimi zaman ‘yetenek sahibi’ dedik başaranlara, kimi zaman ‘dâhî’. Tembelliğimizle yüzleşmeye cesaret edemedik.
Oysa sonsuz Âdil olan yaratıcının bütün insanları hiç bir haksızlık yapmadan yarattığını biliyorduk. Bir insanın bir yönde diğer insanın ise başka bir yönde mutlaka bir istidadı bulunduğunu akıl edemedik. Mûcitler, aldıkları başarılarla tarihe adını kazıyanlar insan üstü varlıklar değildi elbette. Onların bizden tek bir üstünlüğü vardı; o da çalışmaktı.

Tüm mucitler önce aynı şeyi keşfettiler: “Kendilerini”. Yetinmediler onlar hep daha iyi olma ve daha iyiyi bulma yolunda didindiler. Bazen oldu yeme-içme iştahları kesildi ve şahsî arzularından feragat gösterdiler. Kimse annesinden  mucit doğmamıştı elbette. Fakat her doğan insanda Allah başarılar elde edebileceği istidatlar yaratmıştı. Kendilerini keşfedenler kendilerini hedeflerine köle ettiler ve azat etmediler muvaffak olana dek. Yüce Rabbimizin insanı en üstün cihazlarla donattığını ve kainatı insana hizmet için yarattığını keşfedebilmekti asıl olan. İşte bu belki de en büyük keşiflerin anahtarıydı.

Biz mükemmel cihazatımızı, himmet ve gayret, ceht ve şevk cevherlerimizi bilemedik hiç tanıyamadık. Uyuyan insan uyuduğunu bilmezmiş. Uyudukça uykumuz derinleşti. Sadece rüyamızda başarıya ulaştık.

Oysa İslâm’ın sıkıntıda olduğu ve dolayısıyla insaniyet fukarası şu zamanımızda elbette her Müslümanın görevi uyanık olmaktır. İslâm adına başarı yolunda bir adım daha atmak İslâm’a dolayısıyla insanlığa bir şeyler kazandırmaktır. Kendi başarısını kendine değil de İslâm’ın terakkisine bir merdiven yapmak, Allah adına, davası adına başarıya ulaşmak en büyük şereftir bir müslüman için.

Başarı bir sonuç değil bir tercihtir. “Başarmak” ya da “başarmamak” şıkkından birini seçersin ve yoluna devam edersin. “Başarmak” yolunda kaybetmek diye bir şey yoktur esasen. Sadece oyalamalar ve küçük dersler vardır. Yılmayacaksın tekrar tekrar deneyeceksin. Ve elbette ümitvar olacaksın. Başarının temellerinde irade, inanç ve ümit olduktan sonra insan artık her zorluğa gülümsemesini bilir. Onu yıldırmak isteyen çok sebepler çıkar yoluna bu zorlu maratonda.           

Bir grup öğrenci arkadaşlarından birine bir oyun yapmışlar ve ona “Sen öldün!” demişler. O da inanmış. Sonra yaşadığı konusunda ikna edebilmek için iki ay uğraşmışlar. Demek ki; “bir adama kırk gün deli dersen deli olur” sözü doğrudur. Bir adama kırk gün “akıllısın başarabilirsin” dersen de o başarıya ulaşır. Çevrenin menfi tesirine mukabil bize pozitif etkisi olabilecek şeylerle teşvik etmeliyiz kendimizi. “Dünyayı ben mi kurtaracağım” yerine “evet, dünya benim başarımla değişime uğrayabilir!” diyebilmeliyiz. Hem zaten bizi hem maddi hem manevi terakkide bu denli düşüren ‘nemelazımcılık’ değil midir?

Çalışmak, ceht,  gayret ve himmet göstermek konularına bir de şu cihetten bakalım: Kâinata vazifesiz hiçbir mahluk yoktur. Sineklerden güneşlere kadar her mahlukun vazifesini şevk ve zevkle yaptığını görürüz. Onları vazifelerinde aşkla şevkle idame ettiren yaptıkları işlerden aldıkları lezzettir. Çünkü Cenâb-ı Hakk kemal-i kereminden hizmetin mükafatını hizmet içinde derç etmiştir. İşte bu sır içindir ki; canlılardan tut ta cansız varlıklara kadar her şey akılları olmadığından akıbeti ve neticeleri düşünmeden mükemmel çalışıp vazifelerini ifâ ediyorlar.

Hiç bir faaliyet göstermeden boş oturmak da ise tam bir azap ve zahmet vardır. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin dediği gibi: “İşsiz tembel ve istirahat ile yaşayanlar ve rahat döşeğinde uzananlar ekseriyetle sa’y edenlerden ve çalışanlardan daha ziyade zahmet ve sıkıntı çekerler. Çünkü işsizler daima ömürlerinden şikayet ederler. Ömürlerinin eğlencelerle çabuk geçmesini isterler. Sa’y edenler ve çalışanlar ise şakirdirler hamdederler. Ömürlerinin geçmesini istemezler. ‘Boş oturan adam ömründen şikayet eder, gayret edip çalışan adam da şükreder’ külli bir düsturdur.”

Tembellik bu asrın en bariz hastalıklarından biri. Çok acı ama şu anda bir yerlerde ömrü boyunca kendini fark edemeyen ve ölmek üzere olan bir fizik dahisi, dünyayı değiştirecek bir lider, İslâm’ı ve insaniyeti muvaffakiyete taşıyacak bir kahraman var. Kim bilir belki de o sensin!?


Ayşenur YİĞİTER