๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Diğer Yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 26 Haziran 2012, 16:58:12



Konu Başlığı: II. Abdülhamid’i müdahaleye uğramadan okuyabilmek
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 26 Haziran 2012, 16:58:12
II. Abdülhamid’i “müdahaleye uğramadan” okuyabilmek
Ahmet TERZİOĞLU • 65. Sayı / DİĞER YAZILAR


'90'lı yıllardan itibaren Türkiye'de tarih, toplumun ilgisini talihsiz bir biçimde yeniden çekmeye başladı. Az önceki cümlede geçen “talihsiz” kelimesini kullanış nedenimizi sanırım biraz açmamızda fayda var, zira yapacağımız açıklama bazı şeyleri ilerleyen satırlarda daha rahat konumlandırmamızı sağlayacak.

Tarih '90'lı yıllarda talihsiz bir biçimde yeniden ilgi çekmeye başladı çünkü Türkiye’nin tarihle arası hiçbir zaman iyi olmadı. Tarih, belleksizliğimizin bir uzantısı haline gelerek, tozlu rafların arasında unutulmuş yazmalardan öte görsel olarak bir anlam ifade etmeyip, konunun uzmanları dışında hiç kimsenin ilgisine mazhar olamayarak neredeyse yok sayılmaya başlanmıştı.

Derken talihsizlik tarihsizliğimizin yerine toplumsal anlamda yaşadığımız ufak bir irkilmeyle geçiverdi. Ancak bu irkilme de yolunda gitmeyen şeyleri işaret etmek dışında hiçbir işe yaramadı. Toplum olarak tarihe yeniden anlam yüklemeye biraz yanlış bir yerden başladık; tarihi popüler olanın kölesi haline getirdik ve onu, bağlamı ne olursa olsun sıradan bir popüler metne-kitaba nasıl anlamlar yüklüyorsak öyle tükettik.

Edebiyatta ve tarih biliminde ciddi yansımalar bulan malum hâkim anlayış, “tüketicisinden” karşılık buldukça iktidarını daha da sağlamlaştırdı. '90'lı yıllardan itibaren otobiyografinin bir sivil tarih aracı olarak –kısmen doğru ama niyet itibariyle hedefinden saptırılmış bir şekilde– algılanmaya ve tarihî kişilerin “üstkurmaca”nın olanaklarından mahrum bırakılmış kurmaca metinlerin malzemesi haline getirilerek kullanılmaya başlaması, popüler kültürün kendisinden beslenen bir tarih algısını tereddüt etmeden göğsüne bastığının önemli belgeleridir.

Hâkim anlayışın ciddi örnekleri arasında, edebiyatta Yılmaz Karakoyunlu, medyada Murat Bardakçı ve tarihi komplo teorileri için zemin olarak kullanma kategorilerisinde Yalçın Küçük-Soner Yalçın ikilisi, ilk anda akla gelebilecek bazı isimlerdir.

Tarihi bağlamından koparmadan ele alabilmek, yukarıda değinmeye çalıştığımız sorunları en hızlı biçimde bertaraf edebilmek için atılacak ilk adım, tarihî kişilerin kendi yazdıkları metinleri “müdahaleye uğramadan” okuyabilmektir.

Timaş Yayınları’nın neşretmekte olduğu Hatırat serisi, çabuk tüketilebilir tarihi bertaraf etme girişimlerimizde bize en fazla yardımcı olabilecek kitapları barındırıyor. Sultan 2. Abdülhamid’in Sürgün Günleri başlıklı eser, bu serinin son üyesi. Eser, 2. Abdülhamit’in ‘hususi doktoru’ olan Atıf Hüseyin Bey’in, 2. Abdülhamit’in Selanik’e sürgüne gönderilmesiyle aile efradına bakmakla görevlendirilmesinden Beylerbeyi Sarayı’nda ölmesine kadarki 9 yıllık süreçte tuttuğu 12 defterden meydana geliyor.

Prof. Dr. Metin Hülangü’nün Türk Tarih Kurumu Arşivi’nden alarak yayına hazırladığı, Abdülhamid hakkındakı en önemli ‘doğrudan’ eser olan Sultan 2. Abdülhamid’in Sürgün Günleri, Abdülhamid’in rahasızlıkları, ilaçları, tedavisinde başvurulan yöntemlerin yanısıra özel yaşamı, düşünce ve inanç algısı, Avrupa ülkelerine dair anıları, şahsi ve siyasi yaklaşımlarını bir arada bulabileceğimiz hacimli bir eser.