๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Büyük Osmanlı Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 25 Mart 2011, 18:41:34



Konu Başlığı: Kâmil paşa ingiliz sefaretine sığınıyor
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 25 Mart 2011, 18:41:34
Kâmil Paşa İngiliz Sefaretine Sığınıyor!  





Onbir sene İzmir valiliğinde bulunduktan sonra yine Al­manya imparator ve sefiri ile o sıralarda sadaret makamında bulunan, Avlonyalı Ferid Paşa hz.leri, rakibi saydığı Kâmil Paşa'yı bu vilâyetten azletmeye muvaffak oldukları gibi iki defa sürgün demek olan Rodos'da ikamet etmesi hususunda irade-i seniyye elde edebilmişdi. Bunun üzerine İzmir' den muhafızların gözetiminde Rodos'a gidebilmesi için, İzmir fır­kası kumandanı Ferik Tevfik Paşa ile eşkıya takipçisi Mirliva Kara Said Paşa'nın vazifelendirilmelerini öğrendiğinde, Kâmil Paşa İngilterenin İzmir Konsolosluğuna giderek, konsolos; Mister Hanri Alfred Kombrbac cenaplarına da bir hafta kadar misafir olduğundan, Osmanlı ve İngiliz devletleri hâriciye ne­zaretleri arasında cereyan eden haberleşmeler neticesinde, Kâmil Paşa hz.leri, her türlü saldırıdan masun ve azade kalmak ve muhterem aile efradı hak-kında da, aynı muameleyi görmek üzere İstanbul da, ikametlerine karar verildiğinden Dersaadete avdet etmiş ve padişah tarafından hazırlatılmış Nişantaş'ındaki konakda ikamet etmeye başlamışdir.

Kâmil Paşa meşrutiyet inkılabının başlangıcına kadar bir seneye yakın burada ailece*ikamet etmişlerdir. Kıbrıslı Meh-med Kâmil Paşa, tanzimatın üç rüknü de denilen Mustafa Reşid, Alî ve Fuad Paşalar gibi milletimizin büyük siyasi dehâlarından olmasına rağmen, kıymetini takdir edilmesinde bir hayli geç kalındığı inkâr götürmez. Kâmil Paşa hz.leri yu­karıdan beri nakle çalıştığımız düşünce ve teşebbüslerin sa-nıbı olarak, ülkemize çok güzel, faydalı işler sağlayacak antlaşma'ar yapmayı sonuçlandırmak üzereyken kabinesinin böyle gaddarane cinayetler sergilenerek sükût ettirilmesi üzerine, bir müddet için Mısır'a gitmişti.

Bilahire Dersaadet'e dönmüş ancak, İttihat ve Terakki ce­miyeti ülkenin üzerinde tesis etmiş olduğu diktatörce idare altında, bu usta siyaset adamına öyle bir saldırdı ki, Paşa İs­tanbul'da ancak üç-dört gün kalabildi. Yeniden Mısır'a gitdi. Orada bir miktar kaldıktan sonra dünya'ya geldiği yer olan Kıbrıs'a gidip, uzletgâhına çekilmiştir. Kâmil Paşa sevdiği va­tanımıza daha fazla hizmet verememiş olmanın ızdırabları, ilerleyen yaşının vücudu üzerinde çoğalan tahribatianyla, günden güne artan rahatsızlıkları akabinde, bir sekte-i kalbin son darbesini yiyerek dünya dağdağasını tamamlamış ve be­ka âlemine intikal etmiştir. Kıbrıs'ın Lefkoşe şehrinde bulu­nan Arab Hasan Camii Şerifinin haziresinde defnolunmuştur.

Merhum Mehmed Kâmil Paşa'nın Said Paşa İle olan mü­nasebetlerinde hep ihtilafa düştükleri gözlenmiştir. Bu siyasi tercih usûlünün neticesidir ve insanın tabiatıyla meydana ge­len hususlardır. Aşağıya buna aid malumattan ziyade Kâmil Paşa'nın, Said Paşa tarafından yapılan ve hatıratında yer alan hususa dâir bir kısım cevabını göreceksiniz.

Aydın Valiliği esnasında, İngiliz konsolosluğuna dehalet eden Kâmil Paşa'nın, yerine gönderilen vekâlete memur zât, padişahın gönderdiği şifreli talimatı çözebilme hususunda düştüğü müşkülden, çareyi ilticaya giden Kâmil Paşanın yanında götürdüğü şifre anahtanyla çözmek şansını bulmuştu. Gelen talimata eklediği son derece saygılı ifadelerle yazıp gönderdiği pusula, Kâmil Paşanın eline ulaşmıştı.

Kâmil Paşa yerine gelen zâtın bu davranışından pek mem­nun kalmıştı. Daha sonraları da bu zata her zaman müşfik davranmıştır. Çünkü insana kolay zamanlarda yardımcı ol­mak her kişi işi idi, amma zor zamanda muavenet er kişi işi­dir der atalarımız. Kâmil Paşa bu kadirbilirliği unutmadı. Kıb­rıslı Mehmed Kâmil Paşa; günümüzün meselesi gibi sayıl­makta olan Midhat Paşa ve arkadaşlarının cinayet mahke­mesi davası ve sonuçlan elan bir kesin hükme kavuşturula-bilmiş değildir efkâr-ı umûmiye nezdinde. Bu bakımdan Said Paşa'nın hatıratında kendisine yapılan dokundurmalara ce­vap verme yoluna gittiği gibi, bunda da çok hassas davran­mayı ihmal etmemiştir. Kâmil Paşa diyorki: "..Hatıratın 31. sahifesinde başlayıp, 32, sahlfenin bir kısmını işgal eden: <mütercim Rüşdü Paşa mazul ise de hayat da idi, Midhat Pa­şa Suriye, Hamdı Paşa Aydın, Sadık Paşa Cezayir ve Bahr-i sefid, Ahmed Vefik Paşa Hüdavendigar (Bursa) vâliliklerin-de, Edhem Paşa Viyana sefaretin de, Mahmud Nedim Paşa dahiliye nezaretinde, Arifi Paşa Şura-yı Devlet riyasetinde ve Safvet Paşa da dâireler müfettişliğinde bulunuyorlardı. Tu-nus'lu Hayredin Paşa mazulsa da habire huzur-u hümayuna layihalar göndermekteydi. Bu on zât, sadaretten infisal etmiş kimselerdi. Bunlardan bazıları, imtiyazlarını, bazıları da, ra­hatlarını, kimileri de haysiyeti izafiye ve fâidei zâtiyel erini sa­darete dönmelerinde aradıkları ve benim bu memuriyetim­den nahoşnud olduğumu bilmedikleri bilakis ona haris oldu­ğuma ve varlığımın, kendi ikballerine mâni bulunduğunu dü­şündüklerinden yaptığım icraata itiraz etmeden duramazlar­dı. Tervici iltimaslar ve kolaylık- lar, şahsi menfaatlere ken­dimi kapalı tuttuğumdan, saray'm içinden de dışından da bir takım kimseler aleyhimde idiler.

Mehmed Kâmil Paşa; Said Paşa'nın bu ifadesine şunları söylemekten kendini alamamıştır; "Bu makaleden bir hüküm çıkarmaya kalkışan bazı kimselerin (görülüyor ki Said Paşa, bu günde müntakil, sözü dinlenir, diğerlerinin içinden istisna biridir derler. Devlet adamının yetişmesi milletin isteğidir. Geçmişteki büyüklerimiz, belki bütün havas ve avamı kendi­lerine rakip ve hilafgir addedecek kadar vehime mağlup imişler. Şu halde Said Paşa hz.lerinin on rakibinin ehemmi olan Midhat Paşa'yı hiç değilse hayat-i siyasiyeden bütün bütün uzaklaşdırmak için mahkeme-i mâlumeden azıcık isti­fade eylemiş olmasını hâttâ Midhat Paşa'nm hasm-ı canı olup, hatıratın 7. sahifesinin şehadetiyle Said Paşa hz.lerinin-de dostu olmaması lâzım gelen Mahmud Nedim Paşanın da­hiliye nezaretine getirilmesine rıza gösterilmesinin bu mak-sadla alakadar sayılmasına mahal varmıdir? Midhat Paşa'nm pek dedikodulu irtihah Said Paşa'nm sadaretine tesadüf ve hatıratında evinin ve aile içi dedikodu lar tafsilatla anlatılır­ken, Midhat Paşa hakkında 154. sahifede<301 senesi receb ayının 14. Günü(l 1/Mayıs/1884) mabeyn başkitabetinden hususi bir tezkere alındı. Mealinde Midhat Paşanın irtihali (ölüm) şayi olduğundan tahkikat yapılması lüzumu beyan ediliyordu. Midhat Paşa'nm 25/nisan/1300/1883 tarihinde vefat ettiğine dâir Hicaz vilâyetinden dahiliye nezaretine ge­len telgraf dahiliye nezaretinden batezkere gönderildiğinden arzolundu> Fıkrası ile iktifa olunması tuhaf değilmidir? De­meğe kadar ileri vardıkları duyulmuşsa da bu gibi şâyiatı bir tarafa bırakıp, sırf tarihe hizmet için Said Paşa hz.lerinin orta­ya koyduklari muammayı lütfen kendileri hâl ile cennetme-kân Sultan Abdülaziz hân'ın vefatı hakkında o vakit ki vukuf ve itikadlarının açıklanması münasib olacağı düşüncesini tekrar ederim."