> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Başyazı > Son Kitap Son Mucize
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Son Kitap Son Mucize  (Okunma Sayısı 994 defa)
08 Eylül 2011, 11:47:22
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 08 Eylül 2011, 11:47:22 »



Son Kitap, Son Mucize



Kasım 2008 119.SAYI


Mübarek EROL kaleme aldı, BAŞYAZI bölümünde yayınlandı.

Milyarlarca insanı barındıran, hayatın binbir rengini sinesinde taşıyan dünyamız, kâinatın içerisinde nokta kadar küçük bir yer işgal eder. Büyüklüğünü hayalimize dahi sığdıramadığımız kâinatın içinde insanoğlu da maddi ölçülerle bir nokta dahi olamayacak kadar küçük.
Fakat bu akla hayale sığmayan kâinatın ve bilemediğimiz nice alemlerin yaratıcısı olan Rabbimiz, bütün varlıkları insan için yarattığını, yerlerde göklerde ne varsa hepsini insanın hizmetine verdiğini beyan etmektedir.

Hz. Ali r.a.’ın “Sen kendini basit bir cisimcik saysan da en muazzam alemi taşıyorsun şahsında.” diye hitap ettiği insanoğlu, kendi varlık şuurundan hareketle çevresini tanımakta, yine kendinden, diğer yaratılmışlardan yola çıkarak Hâlık-ı Zülcelal’in varlığına ulaşabilmektedir. Karşısına çıkan iç ve dış engellerle mücadele edip madde perdesinin arkasına intikal edebilmekte, Rabbine kavuşabilmektedir.

Müberra kitabımız Kur’an-ı Kerim’de göklerde ve yerde bulunan varlıkların Allah’a secde ettiği beyan edilir. Melekler şuurlu olmakla birlikte iyilik ve kötülük arasında tercih yapma özgürlüğüne sahip değildir. İnsanoğlu selim bir yaratılışa sahip olmakla birlikte iyiliğe de kötülüğe de temayülü bulunan, her ikisini de işlemeye gücü yeten bir varlıktır.

Allah’ın varlığına ulaşmada insana aklı yardımcı olsa da, Rabbi ile arasındaki hukuku bilmede, iyiyi kötüyü tam olarak kavramada ve doğru yolun gereklerini yerine getirmede aklın kılavuzluğu kâfi değildir. Sonsuz kerem ve lütuf sahibi Rabbimiz kullarını irşad etmek, hak yolculuğunda kendisine yardımcı olmak, hakkın yaşanması ve yaşatılmasının örneklerini göstermek üzere elçilerini, peygamberleri göndermiştir.

İlâhi kanun öyle tecelli etmiştir ki peygamberler yine insanlar arasından, insan neslinden seçilmiştir. Aklını kullanmak istemeyen, ruhun yüceliş mücadelesinden kaçınan insanlar ise, ilâhi elçilerin melek olmasının, en azından görebilecekleri meleklerin onlara gelip gitmesinin gerektiğini öne sürmüşlerdir. Böylece onlar ilâhi kanunun bozulmasını talep ediyor, kendi iradelerini kullanmak istemiyorlardı. Oysa insan ancak kendisi gibi insan olanı idrak edebilir, onu örnek alabilir.

Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de geçmiş peygamberlerin ümmetlerine gösterdikleri mucizelerden çeşitli örnekler zikredilmiştir. Bunlar duyularla idrak edilen mucizelerdi. Bazıları Fahr-i Alem s.a.v.’den de aynı mahiyette mucizeler talep etmişlerdir. Bunlar vicdanlarının sesine kulaklarını tıkayanlar, akıllarını kullanmak istemeyen, basiret ve tefekkür dini olan İslâmiyet’in mahiyetini anlamayanlardı.

Cenab-ı Hak tarafından tabiata tevdi edilerek onun işleyişini sağlayan kanunları aşan ve duyu organları tarafından idrak edilebilen mucizeler sadece vuku buldukları sırada, ona şahit olanlar tarafından idrak edilebilir. Bu nevi mucizeler orada bulunmayanlara ve sonraki nesillere ancak rivayet yoluyla aktarılabilir. Geçmiş peygamberlerin bu tür mucizeleri diğer mukaddes kitaplar tahrif edildiklerinden ve hükümleri kaldırıldığından dolayı ancak Kur’an-ı Kerim ile ispat edilebilir.

İlâhi bir hikmet olmalı ki Kur’an-ı Kerim’in tebliğcisi Fahr-i Alem s.a.v.’in bu tür mucizeleri Kur’an’da yer almamış, hadis ve siyer kitaplarında rivayet edilmiştir. Bu durum hem maddi mucize isteyenlere karşı Kur’an-ı Kerim’in benimsediği metoda, hem de Fahr-i Alem s.a.v.’in nübüvvet özelliğine münasip düşmektedir. Zira Fahr-i Kainat s.a.v. son peygamber olarak gönderilmiştir. O’nun nübüvvetini ispat edebilecek mucize, insanlığın kıyamete dek fikrî ilerleyişine paralel olarak aklını kullanmak ve vicdanının sesini dinlemek isteyecek her devrin insanına hitap edebilmelidir. İşte bu mucize Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim’in beşerî değil ilâhi bir kelam olduğu akıl yoluyla idrak olunan bir gerçektir.

. . .

Kur’an-ı Azimüşşan nurdur, hidayettir. İnsanları aydınlığa çıkarır, doğru yolu gösterir. Hiç şüphe yoktur ki dünya ve ahiret saadetinin rehberidir. En büyük nimet olan imana davet eder, dosdoğru olan din yoluna irşad eder. Böylece insanlığı dünyada rahata ve saadete, ahirette de ebedi nimete kavuşturur.

Kur’an-ı Kerim bu gayenin gerçekleşmesi için evvela şirki yıkmış, kökünü kazımıştır. Tevhid dinini gerçek manasıyla yaymış ve yerleştirmiştir. İslâm’ın nuru bütün kâinatı aydınlatmış, insanlığı şirkin, cehaletin, dalaletin bataklığından kurtarmıştır.

Mücella kitabımız, insanın kul olarak yaratıcısına karşı vazifelerini tanıttığı gibi; toplumda bir birey olarak da insanların birbirlerine karşı vazifelerini öğretmiştir. İnsanlar arasına hakiki hürriyet ve eşitliği getirmiştir. Ferdin ferde taarruzunu, tecavüzünü yasak etmiş; ırk ayrılıklarını ortadan kaldırarak kimsenin kavminden dolayı farkı olmadığını, üstünlüğün sadece takvayla olduğunu bildirmiştir. Kul hakkı adı verilen insan haklarına riayet etmeyi emretmiş, alışverişte dürüst olmayı öğretmiştir. Haksızlığın, hilekârlığın cezasının çok ağır olduğunu beyan etmiştir. Fert, toplum, insanlık bakımından iyi, güzel, faydalı olanları emretmiş, kötü, çirkin ve zararlı şeyleri de yasaklamıştır. Toplum nizamının en iyi şekilde yürümesi için fertlerin ve cemiyetin riayet etmesi gereken en sağlam düsturları koymuş, güzel ahlâklı, faziletli bir cemiyeti kurmuştur.

Her yeninin eskidiği, her tazenin sararıp renk attığı şu dünyada, her zaman taptaze, rengârenk kalabilen bir şey varsa o da Kur’an-ı Kerim’dir. O indiği günden beri onca muhalif rüzgâra, yer yer sertleşen, değişen şartlara rağmen hep orijinalliğini koruyup semavi kalabilmiş tek kitaptır.
Bunun içindir ki Kur’an ne zaman ihlâslı sinelerden yükselse, ruhlarımızda adeta semadan henüz inmiş bir ilâhi ikram hissi verir. Onun sesinin duyulduğu her yerde diğer bütün sözler birer boş gürültüye dönüşür. Onun bayrağının dalgalandığı burçlarda inananların ruhlarına ışık, şeytanların başlarına da taşlar yağar.

Rabb-i Zişan, iki cihan saadetini onun rehberliğine bağlamıştır. Bu rehbere başvurulmadan katiyen hedefe ulaşılamaz. Onun vesayetine sığınmayan yolcular dökülür, yollarda kalır. Arkasına aldıklarını, şaşırtmadan, yanıltmadan maksada ulaştıran en son, en mükemmel söz odur. Onu iç dünyalarının derinlerinde, sinelerinde duyanlar, duyulması gereken her şeyi duyup hissetmiş olurlar. Onu tam manasıyla tadanların sesleri her zaman meleklerin sesleriyle iç içedir.

Kur’an-ı Hakim’in yeryüzünü şereflendireceği güne kadar gelmiş bütün peygamberler kendi çağını aydınlatacak çerağını onun ışık kaynağından tutuşturmuştur. Kur’an-ı Mübin’in gölgesinin gezindiği en karanlık devirler bile birer altın çağ haline gelmiştir. Aslını duyup yaşayanların dönemleri ise cennet sabahlarından farksızdır.

Kur’an’ı tam duyabilmiş bir sinenin ilhamları karşısında koca deryalar damla misali kalır. Onun nuruyla aydınlanmış bir dimağ yanında güneş bir mum ışığına dönüşür. Onun gönüllerimizde duyulan nefesi canlarımıza can katar ve yaratılışın, alemlerin hakikati onunla aydınlanır. Onun soluklarının duyulduğu en ücra yerler bile İsrafil a.s.’dan sur sesi almış gibi dirilir.

Kur’an-ı Hakim’in indirildiği zamanda Sahabe ünvanıyla öyle bir nesil yetişmiştir ki, bu nesil Allah katında çok üstün derecelere ulaşmıştır. Bu mübarek nesil, Ku’ran’ın bereketli ikliminde olgun başaklar gibi boy vermiş aşık bir cemaattir. Kur’an’a gönül veren, onun emir ve yasaklarıyla yoğrulup şekillenen bu insanlar olmazları oldurmuş, ölü ruhlara ebedi varoluşun yollarını açmış, arzın şeklini değiştirmiş, insanoğluna yeniden insanlığını kazandırmış, ona yitirdiği itibarını iade etmiş; insanı insan-ı kâmil olmaya yönlendirmiştir.

Rabbim bizleri de Ku’ran’ı hakkıyla anlayan ve emirlerini hakkıyla yaşayan, yasaklarından hakkıyla sakınan salih kullarından eylesin.

Tevfik ve inayeti ile...   


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Son Kitap Son Mucize
« Posted on: 25 Nisan 2024, 13:57:10 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Son Kitap Son Mucize rüya tabiri,Son Kitap Son Mucize mekke canlı, Son Kitap Son Mucize kabe canlı yayın, Son Kitap Son Mucize Üç boyutlu kuran oku Son Kitap Son Mucize kuran ı kerim, Son Kitap Son Mucize peygamber kıssaları,Son Kitap Son Mucize ilitam ders soruları, Son Kitap Son Mucize önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes