Rahmet ve bereket ayı Ramazan

RAHMET VE BEREKET AYI RAMAZAN

Ağustos 2010 59.SAYI

Dünya hayatı insanlar için bir imtihan yeridir. Bu sebeple çeşitli meşakkatleri vardır. Gaye; bu meşakkatleri elimizden geldiğince sabırla karşılamak, onları yok etmek ve şerri hayra yöneltmek olmalıdır. Fakat insan aceleci bir fıtrata sahip olduğundan başına gelen musibetlere feveran eder, kötü olanı iyi yapmaya çalışmaktansa daha iyiye ulaşmak için her türlü kötülüğe göz yumar. Bu şekilde bir koşturmayla da koca bir ömrü hiç farkına varmadan tüketir. Geriye dönüp baktığında heybesinde koca bir hiç görür, fakat artık çok geçtir.

İnsanın bu aceleci fıtratını en iyi bilen Yüce Rabbimiz de biz kullarına bazı değerli vakitler vererek acziyetimiz ve aceleciğimizi telafi etmemizi istemiştir. Öyle zamanlar vardır ki, onlarda yapılan ibadete misli ile karşılık verilir. Bu zamanlardan biri de hiç şüphesiz ki Ramazan Ayı’dır. Yüce Rabbimiz de Kur’an’da; “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır…” (Bakara-185) buyurarak, biz inananlara bu ayın bir kazanç ve kurtuluş ayı olduğunu müjdelemiştir. Öyleyse mümine düşen bu mübarek aya ulaşmayı dilemek ve bu ayı en güzel şekilde ihya ederek boşa geçirdiği zamanı telafi etmek olmalıdır.

Ramazan ayı, hayır ve bereket ayıdır. Kur’an ve oruç ayıdır. Yüce Rabbimiz Kur’an’ı bu ayda indirmeye başlamıştır. Ve yine bu ayın içerisinde çok kıymetli bir zaman olan “Kadir gecesi” saklıdır. Bir gün bir grup sahabi Allah Rasulü’ne (s.a.v) gelerek; “Ya Rasulullah, geçmiş tarihlerde uzun ömürlü ümmetlerden bir adam, Allah yolunda bin ay savaş yapabiliyormuş. Bin ay, seksen küsur sene ediyor. Biz bütün ömrümüzü harcasak, bu adamın sadece o sevabına erişemiyoruz” derler. Bunun üzerine Rabbü’l-Alemin, “Biz, o Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik. Sen, Kadir Gecesinin ne olduğunu bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır” (Kadir, 1-3) mealindeki ayetlerle başlayan Kadir suresini nazil eder. Böylece sahabilerin dile getirdiği bu sıkıntıdan tüm ümmet-i Muhammed kurtulmuş olur.

BU AYI İBADET İLE GEÇİRMELİYİZ

Rabbimizin bize en büyük hediyesi olan bu ayı elimizden geldiği ölçüde değerlendirmemiz gerekir. İnsan nakıs yaratılıştadır. Bu sebeple hatalarımız ve aksaklıklarımız muhakkak olmaktadır. Fakat şeytanların bağlandığı bu ayda her şeyden önce halis niyetle oruçlarımızı tutmalı ve bolca Kur’an’ı Kerim okumalıyız. Peygamber Efendimiz (s.a.v) orucun önemine binaen; “Kim inanarak ve mükafatını Allah’tan bekleyerek oruç tutarsa, doğduğu ilk günkü gibi günahlardan temizlenmiş olur” (Buhari) buyurmuştur.

Ayrıca bu mübarek ay biz Müslümanlar için birlik ve beraberlik ayıdır. Bir lokma ekmeğin kıymeti, aç olan mümin kardeşimizin yaşadığı sıkıntı, yardımlaşmanın önemi hep bu ayda insanın idrakine sunulur. Allah Rasulü’nün (s.a.v) “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” sözü ile esasında ne kadar derin bir gerçeğe işaret ettiğini, “İlmi olan ilminden, malı olan malından sadaka versin” derken bizi birliğe bu şekilde teşvik ettiğini oruçlarımız sayesinde daha iyi anlarız.

ESEN RÜZGAR KADAR CÖMERT OLMALIYIZ

Ayrıca mümin bu ayda çokça sadaka vermelidir. İbn-i Abbas (r.a) Allah Rasulü’nün (s.a.v) çok cömert olduğunu, Ramazan’da ise bu cömertliğinin daha da arttığını bizlere şu şekilde bildirmiştir: “Rasullullah (s.a.v) insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da Ramazan’da Cebrail’in, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrail (a.s) Ramazan’ın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Rasulullah (s.a.v) Cebrail ile buluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgardan daha cömert davranırdı.” Hayatının her anı bizlere örnek olan Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) cömertliği de bizim için en güzel örnektir. Onun cömertliği önüne çıkan her şeye serinliğini veren, iyi kötü diye ayırt etmeksizin tüm mahlukatın kendinden faydalanmasına izin veren rüzgarın cömertliğine benzemektedir. Biz de bu ayın hürmetine, özellikle bu sünneti elimizden geldiği ölçüde uygulamalı, ihtiyacı olan insanların ihtiyaçlarını gidermeye çalışmalıyız. Unutulmamalıdır ki kişinin sadaka vermesi için illaki malının olması gerekmemektedir. Yine Allah Rasulü’nün (s.a.v) bildirdiği gibi, yeri geldiğinde “Güler yüz de sadakadır.” Kırgınlıkları gidermek, küs olanları barıştırmak, ağzımızı hayır sözleri söylemek için açıp kötü olanlardan uzak durmak, bizim bu ayın hayır ve bereketinden daha fazla istifade etmemizi sağlayacaktır.

RAMAZAN İLE DİRİLMEK…

Yaratılan her şeyin doğasında bir gün yok olmak vardır. İnsan da doğmuştur ve eceli geldiği vakit ölecektir. Bu dünyaya gelme sebebimiz hayırlı işler yapmak, Rabbimize olan kulluk borcumuzu en güzel şekilde ödemektir. Bunun karşılığında ise Rabbimiz bizlere cenneti müjdelemiştir. Fakat bu güzel vaade rağmen insan pek çok hata yapabilmekte, yanlış olanı doğruya tercih etmektedir. Merhametliler merhametlisi Rabbimiz ise bizim bu eksikliğimize karşı bize yeni fırsatlar sunmuştur. Bunlardan en önemlisi de “yeniden doğuş ayımız” olan Ramazan’dır. Şeytanların bağlandığı, yaptığımız her hasenata misli ile karşılık verilen bu ayı en güzel biçimde değerlendirmek, Ramazan ile yeniden dirilmek mümin için en büyük kazanç olacaktır. Sonuç olarak bu ayın rahmeti ile arınmak, tüm günahlarımızdan kurtularak tertemiz olarak yaşamak, bu güzel maneviyat ayını kazanca çevirmeye çalışmak bizim asıl gayemiz olmalıdır.

M. Saki EROL
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın