- Zıtlıklarla Hayat

Adsense kodları


Zıtlıklarla Hayat

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
rabia
Wed 24 March 2010, 04:03 pm GMT +0200
Zıtlıkların Işığında Hayatın Anlamı

Sağlıklı bir toplum hayatı, zıtların karşılıklı etkileşmesiyle kurulan çok faktörlü bir denge ile devam eder. Her bir zıt özellik, karşıtı için bir referans ve alt yapı oluşturarak, onun bilinmesini ve derecelendirilmesini kolaylaştırır. Zira Allah, varlıkları ve hayatı, değişim-dönüşüm-gelişme ve tekâmül (giderek daha mükemmel noktaya ulaşma) kanunlarına bağlamıştır. Allah, herşeyi, çiftler halinde yaratmış; değişimi ve dönüşümü, dolayısıyla tekâmülü kâinatın işleyişinde temel bir prensip kılmıştır. Kâinatın hamuru içinde bu zıt şeyleri birbiriyle hikmetli şekilde karıştırıp, her varlığın özüne bu hamurdan koymuştur. Kâinatın ilk yaratılışından beri, zıtların birbirleriyle sürekli etkileşmesi neticesinde, değişime bağlı tekâmül ve dinamik denge sağlanır. Kâinatdaki nizam ve intizam, ekolojik denge, zıtların birbirleriyle karşılaşması neticesi ortaya çıkar. Sıcak-soğuk, aydınlık-karanlık, ağır-hafif, uzun-kısa, güzel-çirkin, büyük-küçük, güçlü-güçsüz vb. şeklinde varlıkların her seviyesinde bu zıtlar görülebilir. Birbirine zıt olan şeyler arasında yapılan nisbet ve karşılaştırmalar ile, bir referans noktasına bağımlı nisbî (izâfî) hakikatler (gerçekler ve doğrular) ortaya çıkar. Bu nisbî hakikatlerle kâinatın bütün birimleri dinamik denge içinde bir arada tutulur. Kâinatta zıtların sürekli etkileşmesini gören bazı insanlar, hayatı zıtların çarpışması olarak algılayıp, ""hayat acımasız rekabete dayalı bir mücadeledir"" şeklinde anlayış geliştirmişlerdir. İşin aslı ise, zıtların, varlıkların ve hadiselerin bilinmesi ve birbirleriyle irtibatlandırılması için yaratılmış olduğudur. Ayrıca, sosyal hayatta rekabetin yerini hayırda yarışma, mücadelenin yerini yardımlaşma prensibinin alması, ancak zıtların hayra tevcihiyle mümkün olur. Bu sebepten, hayatı ve varlıkları, zıtların kör-döğüşü ve mücadelesi olarak düşünmek bir idrak yanılmasıdır. Sağlık dahil bütün iyi ve güzel şeyler, zıtları sayesinde ortaya çıkar. Dolayısıyla hastalıkların, kötülüklerin, kusurların tamamen yeryüzünden silinmesini düşünmek doğru değildir. Ancak, bunları en aza indirgemeye çalışma, belirli bir mekândan uzaklaştırmak veya gelişmesini kontrol altında tutmalıyız. Bu gerçeğin İfade ettiği başka bir husus da, yaşadığımız dünyada, mükemmel, kusursuz, hatasız çözümler ve uygulamalar bulmanın ve geliştirmenin âdetâ imkânsız olduğudur. İnsanın gözlediği ve ölçtüğü herşey, belirli bir oranda hata ve kusur ihtiva eder. Mükemmele ve nihaî kesinliğe ulaşmanın bir sınırı yoktur. Bundan dolayı mükemmeli hedef almakla birlikte, hangi hata seviyesinde iş yapacağımızı önceden belirleyip, ona göre tedbir alıp düzenlemeler yapmak mecburiyetindeyiz. Hayat sürekli değişim ve dönüşümü, o da tekâmül ve iyileşmeyi gerekli kılmaktadır.

Hayat, birbirine zıt yaklaşımların, düşüncelerin, değerlerin sürekli birbiriyle etkilemesi sonucu ortaya çıkan dinamik dengeyle gelişir ve mükemmele doğru ilerler. Hayat, doğum ile ölümün, bilgi ile cehaletin, kavuşma İle ayrılığın, birleşme ile kopmanın, sevgi ile nefretin, güzel ile çirkinin, ahlâk ile ahlâksızlığın, haklılarla haksızların, güçlülerle güçsüzlerin, eğitilmişlerle eğitilmemişlerin, aydınlık soluklayan ile karanlık soluklayan ruhların, yöneten ile yönetilenlerin, işveren ile işçinin, sermaye ile emeğin, doğru ile yanlışın, iman ile küfrün, hak ile batılın karşılıklı etkileşimleriyle şekillenen bir insanlık tiyatrosudur. Bunun meyveleri, barış, adalet, mutluluk olabileceği gibi, savaş, zulüm ve mutsuzluk da olabilir.

İnsan, çoğu zaman bunları bilip yaşamadan istediği zıtları denge içinde biraraya getirip, düşüncesine ve hayatına tam olarak aktaramamaktadır. Meselâ, ilimsiz iş yapmanın bedelini ödemeden ilmin değerini, bağımlı yaşamanın bedelini ödemeden bağımsızlığın ve hürriyetin ne değerini anlayabilmekte, ne de ona sahip çıkabilmekteyiz. Her ne kadar irademiz dışında da olsa, nasıl açlık hissini yaşamadan, ne besin ihtiyacı duyar ne de tokluğun mânâsını anlayabiliriz; öyle de, hasta olup iyileşmeden sağlıklı kalmayı, acıyı tatmadan tatlıyı, düşmeden yükselmeyi, ayrı kalmadan kavuşmayı, düşmanlık etmeden dostluğu, kavga etmeden bir arada barış içinde yaşamayı, cehalet karanlığında kalmadan bilginin aydınlığını, zahmete girmeden rahmeti, yoksulluk görmeden zenginliği, acı ve ızdırabı tatmadan mutluluğu anlamak oldukça zor görünüyor. İnsanlık tarihine bakılırsa, insanın zıtları bilip görmeden belki de çoğu defa tatmadan zıtların buluştuğu orta çizgiyi ve doğru yolu davranışlarına aksettirmesi imkânsız gibi. Zira insan aldanmadan aldanmamayı, musibete düşmeden nasihatin önemini ne acıdır ki, idrak edemiyor.

Doğumundan itibaren yaratılışı gereği iç dünyasında bu zıtlıkları sürekli yaşayan insanların ancak eğitimle zıtların bir arada iyi yönleriyle buluştuğu orta yolu bulmalarını sağlayabiliriz. İslâm'ın pratikte kavrayamadığımız evrenselliği de. kanaatimizce bu noktada düğümlenmektedir. Aslında tamamlayıcılık ve dengeleme fonksiyonu gören birbirine zıt vasıfları ve davranışları belirli bir denge içerisinde kazanarak pratiğe geçirmek (böylece kâmil bir insan olmaya çalışmak), İslâmın temel hedeflerinden biridir. Meselâ kendine güven duyma ile gururlu olma, sahip olduğu nimetleri şükür makamında gösterme ile fahr ve gurur vesilesi yapma, israf-iktisat, çalışma-himmetsizlik (tembellik), sebeplere uygun hareket etme-tevekkül, cömertlik-cimrilik, hoşgörülü olma ile fanatik olma, korku-ümit, vakar-gurur, zillet-izzet, bilgi-cehalet, küfür-iman gibi ya bizzat veya netice itibariyle birbirine zıt vasıflar arasındaki dengeyi korumak çok zordur.

Sosyal hayatta insanları belirli ölçüde serbest bırakıp, bu zıtlıkları (müsbet-menfi yönleriyle) bilmelerine, görmelerine imkân verirsek, herkes “herşeyin maddî-manevî bir karşılığı olduğu ve er veya geç mutlaka ödenmesi gerektiği” hakikatini çok daha çabuk idrak edecektir. Neticede, sağlıklı fert ve toplum yapısının oluşma süreci daha da hızlanacak ve zıtların şiddetli şekilde çarpıştığı günümüzde, zıtların orta yolda buluşup dengelendiği İslâmın mükemmelliği ve evrenselliği daha iyi anlaşılacaktır.

Dr.Selim Aydın