- Ziraî ürün ve ticaret zekâtı

Adsense kodları


Ziraî ürün ve ticaret zekâtı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sat 29 January 2011, 02:46 pm GMT +0200
Ziraî Ürün Ve Ticaret Zekâtı:


Uzak ülkelerden mal getirip satmak ve böylece ticaret yap­mak, ziraî ürünleri hasad etmek, meyveleri toplamak genelde se­neden seneye ancak olur. Bu mallar, zekât mallarının en büyük kısmını oluşturur.

Zekât için zaman olarak yıl belirlenmiştir. Çünkü yıl, farklı özellikte olan mevsimleri içerir; ürünler bu mevsimler içerisinde olur ve zekât gibi bir konuda süre olarak alınmaya müsaittir.

En kolay ve maslahata en uygun olanı, zekâtın sadece sözü edilen mal cinslerinden alınmasıdır. Meselâ, her deve sürüsünden bir deve, her sığır sürüsünden bir sığır, her davar sürüsünden birkoyun... gibi.

Sonra bunlardan her biri, misal, kısımlara ayırma (kısmet) ve istikra yoluyla bilinmeli ve bu sayede efradını cami' ağyarını mâni' bir tanıma ulaşılabilmelidir.

Mal deyince, pek çok ülkede deve, sığır ve davar akla gelir. "En'âm" kelimesi, bu üç türü de içine alır. At ise, Türkistan gibi nadir yerler istisna sürüler halinde beslenmez ve çokça üremez.

Ziraî ürünlerden maksat, tahıllar ve bir sene boyunca daya­nabilen meyvelerdir. Uzun süre dayanamayan ürünlere sebze de­nir.

Ticaret, kâr etmek amacıyla alım satım işleminin yapılması­dır. Hibe ya da miras yoluyla bir şeye malik olup da bunu satan ve böylece kazanan kimseye tacir denilmez.

Kenz[417] uzun süre muhafaza edilen büyük miktarda altın ve gümüşe denir. On dirhem, yirmi dirhem, senelerce kalsa bile kenz olmaz. Bu iki maden dışında kalan mallar da çok da olsalar kenz kapsamına girmez. Elde durmayan ve gelip giden paraya da kenz denmez.

Bu arzettiğimiz mukaddimeler, zekât konusunda kabullenil­miş (müsellem) esaslar yerine geçer.

Sonra Rasûlullah (s.a.), bunlardan müphem olanları, Araplarca bilinen ve her konuda kullanılmakta olan sınırlarla/birimlerle munzabıt hale getirmiştir. [418]

 

İNFAKIN ÜSTÜNLÜĞÜ, CİMRİLİĞİN KÖTÜLÜĞÜ
 

Zekâtın Ruhu, Sehâvet Yani Cömertliktir:
 

Sonra infâkın üstünlüğünün açıklanmasına ve ona teşvikte bulunulmasına, böylece zekâtın içten gelen bir arzu ve nefis sehâvetiyle Ödenmesinin sağlanmasına ihtiyaç duyulmuştur. Sehâvet, zekâtın ruhudur. Nefis terbiyesine matuf olan maslaha­tın kıvamı ancak sehâvetin bulunmasıyla mümkündür. Keza cim­riliğin kötülüklerinin ve ondan uzak durulması gereğinin açıklan­ması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Zira cimrilik, zekâtı vermeyen kim­senin mutazarrır olmasının ilk sebebidir. Bu ise ya dünyada olur. Müvekkel meleklerden birinin: "Allahım, infak edene halef veri", öbürünün de, "Allahım, cimrilik yapıp vermeyene telef ver![419] de­mesinin manası budur. [420]




[417] Kenz: Sözlük anlamı itibariyle altın ve gümüşün bir kaba konulması ve saklanmasıdır. Uzun süre olup olmaması arasında fark yoktur. Allah Teâlâ, kenz âyetinde şöyle buyurmuştur: "Altın ve gümüşü yığıp da on­ları Allah yolunda harcamayanlara hemen acıklı bir azabı müjdele!" Tevbe 9/34.

Buna göre müslüman, malının zekâtını vermediği zaman para biriktir­meden dolayı sorumludur. Zekâtını vermesi halinde ise bir sorumlulu­ğu yoktur ve o zaman elindeki birikmiş parası (altın ya da gümüşü) "kenz" diye isimlendirilmez.

[418] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/122-123.

[419] Buhârî, Zekât, 27; Müslim, Zekât, 57.

[420] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/125