ezelinur
Thu 4 March 2010, 06:32 pm GMT +0200
(Tanımı -Hükmü - Delili)
Ziharın lügat mânası; erkeğin karısına "Sen bana anamın sırtı gibisin" demesidir. Açıkça görüldüğü gibi zihar. zahr (sırt) kelimesinden alınmıştır. Bunda kadın, sırtına binilen şeye benzetilmiştir. Her ne kadar sırtına değil de karnına binmekteyse daha kadınla cinsel temas kurarken kocası onun üzerine binmektedir. Çünkü burada maksat, kısaca kadını bir binite benzetmektir. Her hal-ü kârda ziharın lügate göre gerçek tanımı, kocanın karısına "Sen bana anamın sırtı gibisin" demesidir. Karısına böyle dediğinde o, başka erkeklere olduğu gibi kocasına da ebediyyen haram olurdu. İslâm dini geldiğinde insanların uygulayageldikleri şeyleri, vahiysiz olarak iptal etmiyordu. İnsanların iyi söz ve davranışları Allah tarafından benimseniyor, çirkin söz ve davranışlarıysa Allah tarafından yasaklanıyordu. Düzeltilip rutuş yapılması gereken söz ve davranışlanysa, Allah tarafından düzeltilip rutuşlandırılıyordu.
Cahiliyet döneminde zihar kocanın, karısıyla yapacağı cinsel temasın haram kılınması anlamında kullanılıyordu. Ziharın hükmü, karının kocasına ve başka erkeklere ebediyyen haram olmasıydı. Ama islâm hukuku, zihar için hem uhrevî hem dünyevî hükümler koydu. Uhrevî hükmü, zihar yapmanın günah olmasıdır. Kim zihar yaparsa, günahkâr olur. Dünyevî hükmüne gelince; zihar yapan kimsenin, te´dib edilsin ve ağır cezayla cezalandırılsın diye keffareti edâ etmeden karısıyla cinsel temasta bulunması haramdır. Keffaretle İlgili açıklama ileride gelecektir.
Müslümanların, zihar kelimesinin içerdiği kötülükleri iyice anlamaları gerekir ki, zihara yeltenmesinler. Çünkü kişinin kızıp da karısına; "Sen bana anamın sırtı gibisin" veya "Sen anam gibisin" veya "Sen bacım gibisin" veya bunlara benzer sözler söylemesi, dinimizin kabul etmediği şeylerdendır. Çünkü bu sözlerin söylenmesi, Allah´a İsyan ve tabiî olarak da uhrevî ceza sonucunu doğurur. Ayrıca nefse ağır gelen zihar keffaretini edâ etmekle de insanda pişmanlık meydana getirir. Zihar kelimesinin ifade ettiği fikhî anlam hususunda mezheplerin geniş açıklamaları aşağıya alınmıştir.
Ziharın deliline gelince, Cenab-ı Allah buyurmuş ki:
"İçinizden zihar yaparak karılarından ayrılmaya kalkışan kimseler bilsinler ki, o kadınlar onların anaları değildirler. Anaları ancak onları doğurmuş olanlardır. Bununla beraber onlar gerçekten çirkin ve asılsız bir söz Söylüyorlar.[15]
Bu, ziharın uhrevî hükmünün delilidir. Cenab-ı Allah ziharı çirkinlik ve asılsızlıkla nitelemiştir. Dünyevî hükmünün deliline gelince, Cenab-ı Allah buyurmuş ki:
"Karılarına zihar yapanlar, sonra dediklerinden geri dönecek olanların birbiriyle birleşmeden önce bir köle azad etmeleri gerekir.[16]Bu da ziharın dünyevi hükmünün delilidir.
Böylece öğrenmiş oluyoruz ki ziharın çirkin bir söz olması ile, keffa-reti ödeninceye dek ziharın geçici bir harâmlık hükmünü doğurması arasında bir çelişki yoktur. Çünkü keffaret, Allah´a karşı işlenen masiyetin cezasıdır. Kendisinden zihar yapılan kadının kocasına geçici olarak haram kılınması, böyle yapan koca için bir te´dîbdir. Bunda da, sözü dinleyip sözün en güzeline uyan mü´minler için şiddetli bir sakındırma vardır.
Rivayete göre zihar hükmünün teşri´ sebebi şudur: Evs bin Samit´in karısı Havlet binti Sa´lebe, namaz kılarken kocası kendisini görmüş; selâm verince kocası kendisini yatağa davet etmiş; ancak Havlet onun bu isteğine olumlu karşılık vermeyince kocası öfkelenmiş ve kendisinden zihar yapmıştı. Havlet, Resûlullah (s.a.s.)´ın huzuruna gelip, "Ey Allah´ın Resulü! Ben genç ve kendisine rağbet edilen bir kadınken Evs benimle evlendi. Yaşım İlerleyip karnım saçılınca -yani çocuklarım çoğalınca- o, beni anası gibi yaptı" diyerek şikâyette bulundu. Resûlullah (s.a.s.) kendisine şu cevabı verdi: "Benim yanımda senin işinle ilgili bir şey (hüküm) yoktur." Çünkü Cenab-ı Allah, henüz o zamanki insanların yapmakta oldukları ziharı iptal edici bir vahiy göndermiş değildi. Kadın, Resûlullah (s.a.s.)´ın bu cevabından ötürü üzülüp acı çekti ve derdini Allah´a yakındı ve dedi ki: "Ey Allah´ın Resulü! Benim küçük yavrularım var. Bunları onun yanına katarsan elden çıkar, zayi olurlar. Yanıma katarsan aç kalırlar!" Onun bu sözü karşısında Resûlullah hep aynı cevabı veriyordu. Resûlullah (s.a.s.) böyle dedikçe o da çağırıp bağırıyor ve "Yoksulluğumla kimsesizliğimi Allah´a şikâyet ediyorum" diyordu. Bunun üzerine şu âyet-İ kerîme nazil oldu:
" Kocası hakkında seninle mücadele eden ve (kimsesizliğiyle ihtiyacından) Allah´a şikâyet eden kadının sözünü Allah işitti. Allah zaten konuşmalarınızı işitir; çünkü Allah, her şeyi işitendir, görendir. İçinizden zihar yaparak karılarından ayrılmaya kalkışan kimseler bilsinler ki; o karılar onların anaları değildirler.[17]
(54) Hanefîler dediler ki: Zihar, müslüman bir kimsenin kendi karısını veya söylenildiğinde karısının şahsım ifade edecek olan bir organını ya da karısının üçte bir, dörtte bir gibi orantılı bir hissesini, kendisine ebediyyen haram olan bir insana yok olması mümkün olmayan bîr nitelikle benzetmesidir. Kısaca mânası şudur: Ziharın şer´î tanımı; karıyı ana ve benzeri mahremlere benzetmeyi veya baş ya da boyun gibi karının şahsını ifade eden bir kısmını veya üçte bir, dörtte bir, yarım gibi orantılı bir payını ana ve benzeri mahremlere benzetmeyi kapsayan sîgaya zihar denir.
"Benzetmeyi" kaydını kullanmakla, benzetme olmayanlar kapsam dişma çıkarılmış oldu. Bir kimse karışma "Sen anamsın" veya "Sen bacımsın" der ve benzetme edatını kullanmazsa, zihar yapmaya niyet etse bile zihar yapmış olmaz. Zihar genel olup sarih benzetmeyi de dolaylı benzetmeyi de kapsar. Sarih benzetmenin örneği; kocanın karısına "Sen bana anamın sırtı gibisin" veya "Sen anam gibisin" veya bunlara benzer sözler söylemesidir. Dolaylı benzetmenin örneği, kocanın karısını, kocasının kendisinden zihar yapmış olduğu bir kadına benzetmesidir. Meselâ zihara niyet ederek "Sen, bana falan kadın gibisin" demesidir. Koca, bu sözü söylerken sarih olarak zihar sözünü telaffuz-etmemişse de zihar yapmış olur. Çünkü ziharı dolaylı olarak söylemiştir.
Adamın iki karısı olup bunlardan birinden zihar yapmış olur da sonra diğerine "Sen bana falan kadın gibisin" veya "Seni ona ortak ettim" demesi ve bunu derken zihara niyet etmesi de böyledir. Yani zihar yapmış olur. Çünkü bu söz, "Sen bana anamın sırtı gibisin" sözünün anlamını içermektedir.
Zihar aynı zamanda kesin benzetmeyi ve şartlı benzetmeyi de kapsamaktadır. Bu şartlı benzetme, karının dilemesine de bağlanmış olabilir. Örneğin kocanın "Dilersen sen bana anamın sırtı gibisin" demesi gibi. Zihar, geçici ziharı da kapsar. Kocanın, örneğin "Bir aylığına veya bir haftalığına sen bana anamın sırtı gibisin" demesi gibi. Bu sözlerle zihar yapılmış olur. Bu süre zarfında koca, karısıyla cinsel temasta bulunmaya azm ederse keffaret vermesi vâcib olur. Karısına; "Sen receb ve ramazan ayının tamamında bana anamın sırtı gibisin" derse sahih olur. Receb ayında karısıyla cinsel temasta bulunmaya azmederse, evvelâ keffaret vermesi vâcib olur. Böyle yaparsa bu keffareti, ona ramazan ayının keffareti için de yeterli olur. Receb ayında karısıyla cinsel temasta bulunmaya azmetmez de şaban ayında azmederse keffaret vermesi, ona ramazan ayının keffareti için yeterli olmaz. Çünkü şaban ayında karısından zihar yapmış değildir. Keffaretsiz olarak şaban ayında karısıyla cinsel temasta bulunabilir. Keffaret, ancak azmedilmesi esnasında şer´an yasak olan cinsel teması mubah kılmak için vâcib olur. Bu temasa azmetmeden keffaret vâcib olmaz. Bilindiği gibi bu örnekte şaban ayında cinsel temasta bulunmak yasak değil, mubahtır. Şu halde kocanın keffaret vermesi vâcib olmaz. Ama ramazanda cinsel temasa azmetme esnasında keffaret verirse, bu keffaret receb ve ramazan ayları için haydi haydi yeterli olur. Karısına "Cuma günü dışında sen bana anamın sırtı gibisin" demesi de böyledir. Cuma günü dışında karısıyla cinsel temasta bulunmaya azmederse, keffaret vermesi vâcib olur. Cuma günü keffaret verirse, kendisi için yeterli olmaz. .Çünkü cuma günü keffaretsiz olarak karısıyla temasta bulunması mubah olur. Karısına "Babanın beldesine yolculuk edersen, bana anamın sırtı gibisin" der ve kadın da yolculuk ederse, kocanın onunla temasta bulunmaya azmetmesi anında keffaret vermesi vâcib olur. Karısına "Babanın beldesine her sefer ettikçe bana anamın sırtı gibisin" derse, kadın her bir sefere gidince kocasının keffaret vermesi vâcib olur. Karısına "Tek olan her günde sen bana anamın sırtı gibisin" derse, sadece bir keffaret vermesi gerekir. Ona "Sen her bir günde bana anamın sırtı gibisin" derse, karısıyla temasa azmettiği her günde keffaret vermesi vâcib olur. Ama geceleyin temasta bulunursa caiz olur. Keffaretle de yükümlü olmaz. Çünkü şer´î gün, gündüzdür, gece değil.
Ziharın tanımını yaparken "Müslüman kaydını kullanmakla, zımmî-ler kapsam dışına çıkarılmış oldu. Her ne kadar boşama ve îlâsı sahihse de zımmînin ziharı sahih olmaz. Şundan ki: Zihar, keffaret ödenmezden karının kocasına haram olmasını gerekli kılar. Zımmî ise keffaretle yükümlü olmaz. Çünkü o, keffarete ehil değildir.
Denebilir ki: Siz dediniz ki, Allah´a yemin ederek îlâ yapması durumunda zımmînin îlâsı sahih olur. Ama keffaret vermesi vâcib olmaz. Niçin ziharı
kendisi için bağlayıcı hüküm ifade etmiyor ve keffaret mecburiyeti olmuyor? Buna verilecek cevap şudur: îlâ durumunda koca, yapmış olduğu îlâ yemini sebebiylekendinikansıyla cinsel temasta bulunmaktan alıkoymuştur. îlâ müddeti sona erinceye dek temasta bulunmazsa, karı üzerindeki zararı gidermek için karı bâin olarak boşanır. îlâ yemininden sonra cinsel temasta bulunursa, bir şey gerekmez. Buradaysa, keffaret vermeden karısıyla temasta bulunması, şeriat koyucu tarafından menedilmiştir. Zımmî ise keffarete ehil değildir. Şu halde ziharmın sahih olması anlamsızdır.
"Karısını kaydı, karının cariye olması durumunu da kapsamaktadır. Cariye olan kadından zihar yapmak sahih olur. Ama kadın başkasının mül-kündeki bir memlûke olursa, ondan zihar yapmak sahih olmaz. Yabancı kadın da böyledir. Ancak mülkiyete veya mülkiyet sebebine bağlarsa o zaman zihar sahih olur. Mülki>fete bağlamasının örneği, şöyle demesidir: "Sen benim karım olursan, bana anamın sırtı gibisin." Mülkiyet sebebine bağlamasının örneği, şöyle demesidir: "Seninle evlenirsem, sen bana anamın sırtı gibisin." Evlenmek karıyı mülk edinme sebebidir. Kadına, "Seninle evlenirsem sen yüz defa bana anamın sırtı gibisin" der ve evlenirse, bu karısıyla cinsel temasta bulunmaya her azmettikçe bir keffaret vermesi gerekir. Bu durum, yüz keffaret verinceye dek devam eder. Bu sözünü yüz kez tekrarlaması durumunda, yüz keffaret vermesi haydi haydi gerekli olur.
"Müslüman kocanın, karısını benzetmesidir" sözü ile, müslüman kadının, kocasını benzetmesi, ziharın kapsamı dışına çıkarılmış oldu. Bir kadın, kocasına "Sen bana babamın (veya anamın) sırtı gibisin" veya "Ben sana senin ananın sırtı gibiyim" derse, bu anlamsız ve geçersiz bir söz olur. Çünkü kadın, kocasını kendine haram kılma yetkisine sahip değildir. Bazıları derler ki: Kadının ziharı sahih olur. Böyle söyledikten sonra kocasının kendisiyle cinsel temasta bulunmasına imkân verirse, zihar keffaretiyle yükümlü olu;, Fakat mûtemed olan, birinci görüştür. Aynı şekilde zihar, ehl-i kitaptan olan karıyı, yaşı küçük olan, deli, vaginası tıkanık, kendisiyle gerdeğe girilmiş olan ve olmayan karıları da kapsamına alır. Ric´î olarak boşanmış karıdan da zihar yapmak sahih olur. Çünkü bu durumdaki kadın, evlilik bağıyla kocasına hâlâ bağlıdır. Bâin olarak boşanmış kadına gelince; iddet süresi zarfında olsa bile ondan zihar yapmak sahih olmaz.
"Kendisine mahrem olan" yani anasının sırtı veya karnı veya vaginası gibi bakması sahih olmayacak şekilde kendisine haram olan bir organa benzetmesi sözüne gelince; süt emişme, soy ve hısımlık bakımından kendisine haram kılınan kadınların bakılması sahih olmayan organlarına benzetme yapması da böyledir. Bir kimse karısına "Sen bana kaynanamın sırtı gibisin" veya "Sen bana kızının sırtı gibisin" veya "Sen bana, falan süt bacımın sırtı gibisin" derse, zihar sahih olur. Benzetme, bakılması haram olan bir organa yapılabileceği gibi, mahrem kadının tüm vücuduna da yapılabilir. Örneğin "Sen bana anam (veya bacım) gibisin" demek gibi. Çünkü bu sözde mahrem kadının hem sırtı, hem daha fazlası vardır. Ancak zihara niyet edİlmedi-ğİ takdirde söylenen bu sözle zihar yapılmış olmaz. Bu, ziharda kinayedir.
"Haram olan bir organa benzetme" sözüyle, ziharda yapılan benzetmenin, bakılması haram olan bir organa benzetme yapmanın şart olduğu anlatılmak istenmiştir. Bir kimse karısına, "Sen bana anamın başı (veya ayağı) gibisin" derse, böyle demekle zihar yapmış olmaz. Ama benzetilen organın bakılması haram olmayan bir organ olması sahih olur. Kocanın, karısına örneğin "Senin başın, bana anamın sırtı gibidir" demesi gibi. Benzetmenin soy veya süt anasıyla, soy veya süt bacısı, kaynana, karının daha önceki evlilikten doğmuş olan kızı gibi ebediyyen haram olan bir kadının bir cüz´üne veya bedeninin tamamına yapılması şarttır. Karısına "Sen bana, senin bacının sırtı gibisin" derse, yapılan bu zihar geçerli olmaz. Karının bacısı, kocaya ebedî olarak haram değildir. Zîra olabilir ki koca, karısını boşar ve baldızıyla evlenir.
"Kadının bir cüz´üne benzetmek" sözüyle de erkeğin bir cüz´üne yapılan benzetme, ziharın kapsamı dışına çıkarılmış oldu. Koca karışma sözgelimi "Sen bana babamın tenasül organı gibisin" veya "Sen bana kardeşimin penisi gibisin" derse, mûtemed görüşe göre bu sözle zihar yapmış olmaz.
Ziharın lügat mânası; erkeğin karısına "Sen bana anamın sırtı gibisin" demesidir. Açıkça görüldüğü gibi zihar. zahr (sırt) kelimesinden alınmıştır. Bunda kadın, sırtına binilen şeye benzetilmiştir. Her ne kadar sırtına değil de karnına binmekteyse daha kadınla cinsel temas kurarken kocası onun üzerine binmektedir. Çünkü burada maksat, kısaca kadını bir binite benzetmektir. Her hal-ü kârda ziharın lügate göre gerçek tanımı, kocanın karısına "Sen bana anamın sırtı gibisin" demesidir. Karısına böyle dediğinde o, başka erkeklere olduğu gibi kocasına da ebediyyen haram olurdu. İslâm dini geldiğinde insanların uygulayageldikleri şeyleri, vahiysiz olarak iptal etmiyordu. İnsanların iyi söz ve davranışları Allah tarafından benimseniyor, çirkin söz ve davranışlarıysa Allah tarafından yasaklanıyordu. Düzeltilip rutuş yapılması gereken söz ve davranışlanysa, Allah tarafından düzeltilip rutuşlandırılıyordu.
Cahiliyet döneminde zihar kocanın, karısıyla yapacağı cinsel temasın haram kılınması anlamında kullanılıyordu. Ziharın hükmü, karının kocasına ve başka erkeklere ebediyyen haram olmasıydı. Ama islâm hukuku, zihar için hem uhrevî hem dünyevî hükümler koydu. Uhrevî hükmü, zihar yapmanın günah olmasıdır. Kim zihar yaparsa, günahkâr olur. Dünyevî hükmüne gelince; zihar yapan kimsenin, te´dib edilsin ve ağır cezayla cezalandırılsın diye keffareti edâ etmeden karısıyla cinsel temasta bulunması haramdır. Keffaretle İlgili açıklama ileride gelecektir.
Müslümanların, zihar kelimesinin içerdiği kötülükleri iyice anlamaları gerekir ki, zihara yeltenmesinler. Çünkü kişinin kızıp da karısına; "Sen bana anamın sırtı gibisin" veya "Sen anam gibisin" veya "Sen bacım gibisin" veya bunlara benzer sözler söylemesi, dinimizin kabul etmediği şeylerdendır. Çünkü bu sözlerin söylenmesi, Allah´a İsyan ve tabiî olarak da uhrevî ceza sonucunu doğurur. Ayrıca nefse ağır gelen zihar keffaretini edâ etmekle de insanda pişmanlık meydana getirir. Zihar kelimesinin ifade ettiği fikhî anlam hususunda mezheplerin geniş açıklamaları aşağıya alınmıştir.
Ziharın deliline gelince, Cenab-ı Allah buyurmuş ki:
"İçinizden zihar yaparak karılarından ayrılmaya kalkışan kimseler bilsinler ki, o kadınlar onların anaları değildirler. Anaları ancak onları doğurmuş olanlardır. Bununla beraber onlar gerçekten çirkin ve asılsız bir söz Söylüyorlar.[15]
Bu, ziharın uhrevî hükmünün delilidir. Cenab-ı Allah ziharı çirkinlik ve asılsızlıkla nitelemiştir. Dünyevî hükmünün deliline gelince, Cenab-ı Allah buyurmuş ki:
"Karılarına zihar yapanlar, sonra dediklerinden geri dönecek olanların birbiriyle birleşmeden önce bir köle azad etmeleri gerekir.[16]Bu da ziharın dünyevi hükmünün delilidir.
Böylece öğrenmiş oluyoruz ki ziharın çirkin bir söz olması ile, keffa-reti ödeninceye dek ziharın geçici bir harâmlık hükmünü doğurması arasında bir çelişki yoktur. Çünkü keffaret, Allah´a karşı işlenen masiyetin cezasıdır. Kendisinden zihar yapılan kadının kocasına geçici olarak haram kılınması, böyle yapan koca için bir te´dîbdir. Bunda da, sözü dinleyip sözün en güzeline uyan mü´minler için şiddetli bir sakındırma vardır.
Rivayete göre zihar hükmünün teşri´ sebebi şudur: Evs bin Samit´in karısı Havlet binti Sa´lebe, namaz kılarken kocası kendisini görmüş; selâm verince kocası kendisini yatağa davet etmiş; ancak Havlet onun bu isteğine olumlu karşılık vermeyince kocası öfkelenmiş ve kendisinden zihar yapmıştı. Havlet, Resûlullah (s.a.s.)´ın huzuruna gelip, "Ey Allah´ın Resulü! Ben genç ve kendisine rağbet edilen bir kadınken Evs benimle evlendi. Yaşım İlerleyip karnım saçılınca -yani çocuklarım çoğalınca- o, beni anası gibi yaptı" diyerek şikâyette bulundu. Resûlullah (s.a.s.) kendisine şu cevabı verdi: "Benim yanımda senin işinle ilgili bir şey (hüküm) yoktur." Çünkü Cenab-ı Allah, henüz o zamanki insanların yapmakta oldukları ziharı iptal edici bir vahiy göndermiş değildi. Kadın, Resûlullah (s.a.s.)´ın bu cevabından ötürü üzülüp acı çekti ve derdini Allah´a yakındı ve dedi ki: "Ey Allah´ın Resulü! Benim küçük yavrularım var. Bunları onun yanına katarsan elden çıkar, zayi olurlar. Yanıma katarsan aç kalırlar!" Onun bu sözü karşısında Resûlullah hep aynı cevabı veriyordu. Resûlullah (s.a.s.) böyle dedikçe o da çağırıp bağırıyor ve "Yoksulluğumla kimsesizliğimi Allah´a şikâyet ediyorum" diyordu. Bunun üzerine şu âyet-İ kerîme nazil oldu:
" Kocası hakkında seninle mücadele eden ve (kimsesizliğiyle ihtiyacından) Allah´a şikâyet eden kadının sözünü Allah işitti. Allah zaten konuşmalarınızı işitir; çünkü Allah, her şeyi işitendir, görendir. İçinizden zihar yaparak karılarından ayrılmaya kalkışan kimseler bilsinler ki; o karılar onların anaları değildirler.[17]
(54) Hanefîler dediler ki: Zihar, müslüman bir kimsenin kendi karısını veya söylenildiğinde karısının şahsım ifade edecek olan bir organını ya da karısının üçte bir, dörtte bir gibi orantılı bir hissesini, kendisine ebediyyen haram olan bir insana yok olması mümkün olmayan bîr nitelikle benzetmesidir. Kısaca mânası şudur: Ziharın şer´î tanımı; karıyı ana ve benzeri mahremlere benzetmeyi veya baş ya da boyun gibi karının şahsını ifade eden bir kısmını veya üçte bir, dörtte bir, yarım gibi orantılı bir payını ana ve benzeri mahremlere benzetmeyi kapsayan sîgaya zihar denir.
"Benzetmeyi" kaydını kullanmakla, benzetme olmayanlar kapsam dişma çıkarılmış oldu. Bir kimse karışma "Sen anamsın" veya "Sen bacımsın" der ve benzetme edatını kullanmazsa, zihar yapmaya niyet etse bile zihar yapmış olmaz. Zihar genel olup sarih benzetmeyi de dolaylı benzetmeyi de kapsar. Sarih benzetmenin örneği; kocanın karısına "Sen bana anamın sırtı gibisin" veya "Sen anam gibisin" veya bunlara benzer sözler söylemesidir. Dolaylı benzetmenin örneği, kocanın karısını, kocasının kendisinden zihar yapmış olduğu bir kadına benzetmesidir. Meselâ zihara niyet ederek "Sen, bana falan kadın gibisin" demesidir. Koca, bu sözü söylerken sarih olarak zihar sözünü telaffuz-etmemişse de zihar yapmış olur. Çünkü ziharı dolaylı olarak söylemiştir.
Adamın iki karısı olup bunlardan birinden zihar yapmış olur da sonra diğerine "Sen bana falan kadın gibisin" veya "Seni ona ortak ettim" demesi ve bunu derken zihara niyet etmesi de böyledir. Yani zihar yapmış olur. Çünkü bu söz, "Sen bana anamın sırtı gibisin" sözünün anlamını içermektedir.
Zihar aynı zamanda kesin benzetmeyi ve şartlı benzetmeyi de kapsamaktadır. Bu şartlı benzetme, karının dilemesine de bağlanmış olabilir. Örneğin kocanın "Dilersen sen bana anamın sırtı gibisin" demesi gibi. Zihar, geçici ziharı da kapsar. Kocanın, örneğin "Bir aylığına veya bir haftalığına sen bana anamın sırtı gibisin" demesi gibi. Bu sözlerle zihar yapılmış olur. Bu süre zarfında koca, karısıyla cinsel temasta bulunmaya azm ederse keffaret vermesi vâcib olur. Karısına; "Sen receb ve ramazan ayının tamamında bana anamın sırtı gibisin" derse sahih olur. Receb ayında karısıyla cinsel temasta bulunmaya azmederse, evvelâ keffaret vermesi vâcib olur. Böyle yaparsa bu keffareti, ona ramazan ayının keffareti için de yeterli olur. Receb ayında karısıyla cinsel temasta bulunmaya azmetmez de şaban ayında azmederse keffaret vermesi, ona ramazan ayının keffareti için yeterli olmaz. Çünkü şaban ayında karısından zihar yapmış değildir. Keffaretsiz olarak şaban ayında karısıyla cinsel temasta bulunabilir. Keffaret, ancak azmedilmesi esnasında şer´an yasak olan cinsel teması mubah kılmak için vâcib olur. Bu temasa azmetmeden keffaret vâcib olmaz. Bilindiği gibi bu örnekte şaban ayında cinsel temasta bulunmak yasak değil, mubahtır. Şu halde kocanın keffaret vermesi vâcib olmaz. Ama ramazanda cinsel temasa azmetme esnasında keffaret verirse, bu keffaret receb ve ramazan ayları için haydi haydi yeterli olur. Karısına "Cuma günü dışında sen bana anamın sırtı gibisin" demesi de böyledir. Cuma günü dışında karısıyla cinsel temasta bulunmaya azmederse, keffaret vermesi vâcib olur. Cuma günü keffaret verirse, kendisi için yeterli olmaz. .Çünkü cuma günü keffaretsiz olarak karısıyla temasta bulunması mubah olur. Karısına "Babanın beldesine yolculuk edersen, bana anamın sırtı gibisin" der ve kadın da yolculuk ederse, kocanın onunla temasta bulunmaya azmetmesi anında keffaret vermesi vâcib olur. Karısına "Babanın beldesine her sefer ettikçe bana anamın sırtı gibisin" derse, kadın her bir sefere gidince kocasının keffaret vermesi vâcib olur. Karısına "Tek olan her günde sen bana anamın sırtı gibisin" derse, sadece bir keffaret vermesi gerekir. Ona "Sen her bir günde bana anamın sırtı gibisin" derse, karısıyla temasa azmettiği her günde keffaret vermesi vâcib olur. Ama geceleyin temasta bulunursa caiz olur. Keffaretle de yükümlü olmaz. Çünkü şer´î gün, gündüzdür, gece değil.
Ziharın tanımını yaparken "Müslüman kaydını kullanmakla, zımmî-ler kapsam dışına çıkarılmış oldu. Her ne kadar boşama ve îlâsı sahihse de zımmînin ziharı sahih olmaz. Şundan ki: Zihar, keffaret ödenmezden karının kocasına haram olmasını gerekli kılar. Zımmî ise keffaretle yükümlü olmaz. Çünkü o, keffarete ehil değildir.
Denebilir ki: Siz dediniz ki, Allah´a yemin ederek îlâ yapması durumunda zımmînin îlâsı sahih olur. Ama keffaret vermesi vâcib olmaz. Niçin ziharı
kendisi için bağlayıcı hüküm ifade etmiyor ve keffaret mecburiyeti olmuyor? Buna verilecek cevap şudur: îlâ durumunda koca, yapmış olduğu îlâ yemini sebebiylekendinikansıyla cinsel temasta bulunmaktan alıkoymuştur. îlâ müddeti sona erinceye dek temasta bulunmazsa, karı üzerindeki zararı gidermek için karı bâin olarak boşanır. îlâ yemininden sonra cinsel temasta bulunursa, bir şey gerekmez. Buradaysa, keffaret vermeden karısıyla temasta bulunması, şeriat koyucu tarafından menedilmiştir. Zımmî ise keffarete ehil değildir. Şu halde ziharmın sahih olması anlamsızdır.
"Karısını kaydı, karının cariye olması durumunu da kapsamaktadır. Cariye olan kadından zihar yapmak sahih olur. Ama kadın başkasının mül-kündeki bir memlûke olursa, ondan zihar yapmak sahih olmaz. Yabancı kadın da böyledir. Ancak mülkiyete veya mülkiyet sebebine bağlarsa o zaman zihar sahih olur. Mülki>fete bağlamasının örneği, şöyle demesidir: "Sen benim karım olursan, bana anamın sırtı gibisin." Mülkiyet sebebine bağlamasının örneği, şöyle demesidir: "Seninle evlenirsem, sen bana anamın sırtı gibisin." Evlenmek karıyı mülk edinme sebebidir. Kadına, "Seninle evlenirsem sen yüz defa bana anamın sırtı gibisin" der ve evlenirse, bu karısıyla cinsel temasta bulunmaya her azmettikçe bir keffaret vermesi gerekir. Bu durum, yüz keffaret verinceye dek devam eder. Bu sözünü yüz kez tekrarlaması durumunda, yüz keffaret vermesi haydi haydi gerekli olur.
"Müslüman kocanın, karısını benzetmesidir" sözü ile, müslüman kadının, kocasını benzetmesi, ziharın kapsamı dışına çıkarılmış oldu. Bir kadın, kocasına "Sen bana babamın (veya anamın) sırtı gibisin" veya "Ben sana senin ananın sırtı gibiyim" derse, bu anlamsız ve geçersiz bir söz olur. Çünkü kadın, kocasını kendine haram kılma yetkisine sahip değildir. Bazıları derler ki: Kadının ziharı sahih olur. Böyle söyledikten sonra kocasının kendisiyle cinsel temasta bulunmasına imkân verirse, zihar keffaretiyle yükümlü olu;, Fakat mûtemed olan, birinci görüştür. Aynı şekilde zihar, ehl-i kitaptan olan karıyı, yaşı küçük olan, deli, vaginası tıkanık, kendisiyle gerdeğe girilmiş olan ve olmayan karıları da kapsamına alır. Ric´î olarak boşanmış karıdan da zihar yapmak sahih olur. Çünkü bu durumdaki kadın, evlilik bağıyla kocasına hâlâ bağlıdır. Bâin olarak boşanmış kadına gelince; iddet süresi zarfında olsa bile ondan zihar yapmak sahih olmaz.
"Kendisine mahrem olan" yani anasının sırtı veya karnı veya vaginası gibi bakması sahih olmayacak şekilde kendisine haram olan bir organa benzetmesi sözüne gelince; süt emişme, soy ve hısımlık bakımından kendisine haram kılınan kadınların bakılması sahih olmayan organlarına benzetme yapması da böyledir. Bir kimse karısına "Sen bana kaynanamın sırtı gibisin" veya "Sen bana kızının sırtı gibisin" veya "Sen bana, falan süt bacımın sırtı gibisin" derse, zihar sahih olur. Benzetme, bakılması haram olan bir organa yapılabileceği gibi, mahrem kadının tüm vücuduna da yapılabilir. Örneğin "Sen bana anam (veya bacım) gibisin" demek gibi. Çünkü bu sözde mahrem kadının hem sırtı, hem daha fazlası vardır. Ancak zihara niyet edİlmedi-ğİ takdirde söylenen bu sözle zihar yapılmış olmaz. Bu, ziharda kinayedir.
"Haram olan bir organa benzetme" sözüyle, ziharda yapılan benzetmenin, bakılması haram olan bir organa benzetme yapmanın şart olduğu anlatılmak istenmiştir. Bir kimse karısına, "Sen bana anamın başı (veya ayağı) gibisin" derse, böyle demekle zihar yapmış olmaz. Ama benzetilen organın bakılması haram olmayan bir organ olması sahih olur. Kocanın, karısına örneğin "Senin başın, bana anamın sırtı gibidir" demesi gibi. Benzetmenin soy veya süt anasıyla, soy veya süt bacısı, kaynana, karının daha önceki evlilikten doğmuş olan kızı gibi ebediyyen haram olan bir kadının bir cüz´üne veya bedeninin tamamına yapılması şarttır. Karısına "Sen bana, senin bacının sırtı gibisin" derse, yapılan bu zihar geçerli olmaz. Karının bacısı, kocaya ebedî olarak haram değildir. Zîra olabilir ki koca, karısını boşar ve baldızıyla evlenir.
"Kadının bir cüz´üne benzetmek" sözüyle de erkeğin bir cüz´üne yapılan benzetme, ziharın kapsamı dışına çıkarılmış oldu. Koca karışma sözgelimi "Sen bana babamın tenasül organı gibisin" veya "Sen bana kardeşimin penisi gibisin" derse, mûtemed görüşe göre bu sözle zihar yapmış olmaz.