- Zeyneb Bintü Cahş

Adsense kodları


Zeyneb Bintü Cahş

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Mon 25 June 2012, 10:43 pm GMT +0200
7- Zeyneb Bintü Cahş

Cahg'ın kızı. Annesi Umeyme, Rasûlullah'in öz halasıydı. Zeyneb'in müslüman olmazdan önceki ismi Berra idi. Hicretten sonra Peygam­ber'in azadlı kölesi ve evlatlığı Zeyd ile ev­lenmişti.

Peygamber, Hatice ile evlendiği zaman, Ha­tice, kölesi Zeyd'i O'na hibe etti. Rasûlullah Zeyd'i azad edip evlatlık edindiğini ilân ederek Araplarda mevcut olan bir geleneği uyguladı. (Kurtubî, c.XIV, sh.ll8).Rasûlullah,azad ettiği kölesi Zeyd'i halası Ümeyme'nin kızı Zeyneb binti Cahş ile evlendirmek istediğinde Zeyneb buna razı olmadı. Ancak aşağıdaki âyet inince evlenmeyi kabul etti:

"Allah ve Rasûlü bir şeye hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadın için o işi kendi istek­lerine göre seçme hakkı yoktu. Her kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur" (33:36). Ancak bu evlenme istek­siz olduğu için eşler arasında ülfet meydana gel­medi ve bir sene sonra Zeyd, karısını boşamak üzere, Rasûlullah'a baş vurdu. (İbn-i Hacer ve M.Şiblî). Rasûlullah, O'na eşini boşama-masmı tavsiye etti. Ayet-i kerîme bu hususu Şöyle açıklar:

"(Rasûlüm!) Allah'ın nîmet verdiği, senin ve kendisine lütfettiğin kimseye: 'Eşini yanında tut, Allah'tan kork!' diyorsun. Halbuki Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek için­de gizliyorsun. Oysa asıl korkulmaya lâyık olan Allah'tır"(33:39).

"Allah'ın açığa vuracağı şeyi gizliyorsun, halk­tan korkuyorsun" cümlesinden maksadın ne ol­duğuna dair farklı rivayetler vardır. Ancak, "Rasûlullah'ın Zeyneb ile evleneceği vahiy yoluyla kendisine bildirilmişti. O, bu durumu bildiği halde halkın dedikodusundan çekinerek Zeyd'e eşini boşamamasmı tavsiye etti." şeklin­deki rivayet, gerçeğe daha uygun görülmekte­dir. Çünkü o günkü geleneğe göre bir kimsenin kendi oğulluğunun boşadığı kadınla evlenmesi caiz değildi.

Rasûlullah'in tavsiyelerine rağmen Zeyd ile Zeyneb geçinemediler. Zeyd'in komutanlık ya­pacak seviyedeki üstün vasıflarına rağmen, azadlı bir köle olması, Kureyş'in ileri gelen aile­lerinden birinin kızı olan Zeyneb'in yanında O'nu küçük düşürüyordu. Dolayısıyla Zeyd, eşini boşamaya kesin karar verdi. Zeyd eşini boşadıktan sonra gelen bir vahiy Rasûlullah'ın Zeyneb ile evlendirildiğini ve Öteden beri devam eden bir câhiliye geleneğinin ortadan kaldırıldığını haber veriyordu:

"...Zeyd, O kadından ilişiğini kesince biz O'nu sana nikahladık ki, evlatlıkları, kadınlarıyla ilişkilerini kestiğinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) mü'minlere bir güçlük olmasın.. Allah'ın emri yerine getirilmiştir".(33:37). İslâm, hukuk dışı bir geleneği ortadan kaldırmak iste­miş ve bu yıpratıcı, hassas meseleyi her hususta insanlar için örnek olan ve olaylar karşısında en çok direnme gücüne sahip bulunan Rasûlullah'ın şahsında uygulamaya koymuştur ki, Ümmeti tarafından rahatlıkla kabul edilsin. Yüce Allah, kendisinin takdir ettiği şeyde Rasûlü için herhangi bir güçlüğün bulunmadığını da vurgulayarak şöyle buyurmuştur:

"Allah'ın kendisine helal kıldığı şeyde Pey-gamber'e herhangi bir vebal yoktur. Önce gelip-geçenler arasında da Allah'ın emri böyle idi. Allah'ın emri mutlaka yerine gelecek,yazılmış bir kaderdir. O peygamberler ki, Allah'ın gönderdiği emirleri duyururlar. Allah'tan kor­karlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin ba­bası değildir. Fakat O, Allah'ın Rasûlu ve pey­gamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla biIendir."(33:38-40).

Görüldüğü gibi Rasûlullah'ın Zeyneb ile ev­lenmesi kendi arzusuyla değil, ilâhî vahiyden kaynaklanmakta ve hukuk dışı bir geleneğin or­tadan kaldırılması amacına yönelik bulunmak­tadır. Yerleşmiş bazı yanlışların, toplumların hayatından sökülüp atılması, itiraz edilemez örnekler sayesinde ancak mümkün olabilir. Bu evlilik olayı bunun en açık delilidir.

Ahzab sûresinin zikredilen 37. ayeti, Peygam­ber'e Aişe'nin yanında iken vahyedilmişti. İddeti dolduktan sonra Zeyneb'e Peygamber'ın evlenme teklifi ulaştırıldı. Zeyneb, istiha­re yapmadan cevap veremeyeceğini belirtti. Sonra secdeye kapandı ve bazı rivayetlere göre, iki rekat namaz kılarak şöyle dua etti: "Ey Rab-bim, eğer ben o'na lâyık isem, beni O'nunla ev­lendir." Daha sonra yukarıdaki ayetin gönderil­diği ve Peygamber'in Zeyneb'e Rabbi tarafı­ndan kendisi ile evlendirildiğine dair haber gönderdiği bildirildi. Zeyneb bu haberi duyun­ca, bütün mücevherlerini çıkarıp müjdeyi geti­ren câriye Seleme'ye verdi, secdeye kapandı ve iki ay oruç tutmayı adadı. Peygamber'in Zeyneb'in düğününde, başka hiç bir hanımı için vermemiş olduğu muhteşem bir velime verdiği

söylendi. Bir keçi kesilmişti Bu ziyafete yak­laşık üç yüz kişi katılmıştı. Hicâb ayetleri bu ve­sileyle gönderildi. Bazı kimseler gereksiz yere Peygamber'in evinde geç vakte kadar kaldı­lar. Bu, sadece bir odaları olması sebebiyle Pey­gamber'in ve ehli beytinin büyük rahatsızlık duymasına sebep oldu. Kur'an bunu şu sözlerle zikretmektedir: "Ey iman edenler, (bundan son­ra) Peygamber'in evlerine -yemeğe davet olun­maksızın, vaktine (de) bakmaksızın- girmeyin. Fakat davet olunduğunuz zaman girin. Yemeği yediğiniz zaman dağdın. Söz dinlemek veya sohbet etmek için de (izinsiz) girmeyin. Çünkü bu, Peygamber'e eza vermekte, o (sizden) utan­maktadır. Allah ise hak(kı açıklamak)dan çe­kinmez. Bir de o'nun zevcelerinden lüzumlu bir şey istediğiniz vakit perde ardından isteyin onlardan. Bu, hem sizin kalbleriniz, hem de on­ların kalbleri için daha temizdir..."(33:53).

Zeyneb'in evliliğinin o'nu Peygamber'ın diğer hanımlarından ayıran bazı özel hususiyet­leri vardı. O'nun nikahı Allah tarafından kıyıldı ve bu netice için Peygamber'e vahiy gönde­rildi, diğer hanımlarının nikahı onların vâsileri veya babaları tarafından akd olurdu. O'nun ni­kahı Allah tarafından kıyıldığından, bunun için mehir yoktu. Peygamber namına Zeyneb için Allah kefil oldu. Evlilikleri, Peygamber'in ehli-beytinin mahremiyetlerinin emniyetini te­minat altına alan Kur'an'm bir başka ayeti ile kutlandı: "Ey iman edenler, (bundan sonra) peygamberin evlerine - yemeğe davet olun­maksızın, vaktine (de) bakmaksızın- girme­yin."(33:53). Daha sonra bu büyük hâdise do layısıyla velime verildi. Peygamber'in ha mmlarından hiçbiri böyle bir şerefe nail olma­mıştı: "Zeyneb (r.anha), Peygamber'in diğer hanımlarına karşı bununla övünürdü." (Tirmizi). Zeyneb'in zühd ve takvası, dindarlığı ve kemâlâtı hakkında birçok kayıt vardır. Aişe, "Rasulullah'ın gözünde, şeref ve itibarda be­nimle sadece Zeyneb boy ölçüşmektedir" dedi. (Müslim). Peygamber, ona her zaman mu­habbet ve nezaketle muamele etti. Bu sebeple, Peygamber 'in bir kaç hanımı kendi adlarına vekaleten kızı Fatma'yı Peygamber'e gönderdiklerinde O, verilen görevi başaramadan geri geldi.

O zaman temsilci olarak Zeyneb bintü Cahş'ı gönderdiler. Rivayetin bu noktasında Hz. Aişe diyor ki: "Peygamber hanımları içinde bana ra­kip olabilecek sadece Zeynep'ti. Dini yaşama konusunda Zeynep'ten daha hayırlı bir kadın görmedim. Allah'dan O'nun kadar korkan, O'nun kadar doğru söyleyen, O'nun kadar akra­balarıyla ilgilenen, O'nun kadar çok sadaka veren ve verdiği sadakayı O'nun kadar yetersiz ve değersiz bulan ve böylece Allah rızasını ka­zanmaya çalışan birini daha bilmiyorum. Yal­nız çok hiddetlenip birden köpürür, sonra da he­mencecik iniverirdi. Zeynep İçeri girmek için izin istedi, girdi. Diğer hanımlarının temsilcisi olduğunu söyleyerek Aişe hakkında atıp-tutmaya başladı ve bir hayli şeyler söyledi. Bu arada Aişe, Rasûl-i Ekrem'in gözüne bakıyor, acaba karşılık vermek için bana müsaade edecek mi, diye fırsat kolluyordu. Peygamber'in kızma­yacağını anlayınca, Aişe karşılık vermeye başladı ve Zeyneb'i susturdu. Bunun üzerine Peygamber gülümseyerek: "Ee, Ebû Bekr'in kızı!" buyurdu. (Buharı, Müslim, Neseî ve Müsned).

Ümmü Seleme, Zeyneb'İn fazilet ve iyiliklerin­den çok bahsetti. Dedi ki, "Zeyneb hayırlı bir kadındır ve Peygamber o'na çok sık uğrardı. O, çok muttaki bir kadındır; oruç tutar, teheccüde kalkar, bütün servetini muhtaç ve fakirlere harcar." Zeyneb bizzat şöyle dedi; "Ben Pey­gamber'den evlenme haberini aldığım za­man, iki ay oruç tutmayı adadım. Peygamber benimle olduğunda, evde veya seyahatte, oruç tutamazdım, fakat yalnız olduğum zaman tut­tum." (Tabaqat). Aişe şöyle dedi, "Ben Zeyneb'den daha hayırlı, muttaki, doğru, cömert, akrabalarıyla ilgilenen veya Allah'ın rızasına râm olmuş başka bir kadın görmedim. Biraz sert mizaçlıydı fakat çabuk pişman olurdu." (Müslim). Zühd ve takvada o çok yüksek bir se­viyede idi. Zeyneb, kızkardeşi Hamne'nin de karıştığı Aişe hakkındaki iftira şayiası duyul­duğu zaman, Peygamber'in kendisine Aişe'nin ahlâkı hakkındaki sorusuna; "Ben Aişe'nin iyiliğinden başka birşey bilmiyorum" diye karşılık verdi. Aişe o'nun güvenilirliğini ve.doğruluğunu hatırlar, yâd ederdi.

Zeyneb büyük bir bağlılık ve Allah korkusuyla daima ibadetle meşgul olurdu. Bir seferinde Peygamber muhacirler arasında ganimet dağıtıyordu. Bu arada Zeyneb, Peygamber'e sert bîr şey söyledi. Orada bulunan Hz. Ömer O'nu azarladı, fakat Peygamberşöyle dedi; "Ey Ömer, hiç birşey söyleme, çünkü o, Al­lah'tan çok korkar ve O'na çok içten yakarır (evvâh) Orada hazır bulunan biri; "Evvâh ne­dir?" diye sordu.

Peygamber; "Namazda alçak gönüllü ve mütevâzi, Allah'a içten yalvarıcı ve yalnız O'ndan dileyici." dedi. Sonra şu ayeti okudu: "Doğrusu İbrahim çok içli, yumuşak huylu ve kendini Allah'a vermiş bir kimse idi"(ll:75), Bu suretle Peygamber o'nu bu vasfıyla İbra­him Peygambere kıyasladı. (Nubuwa).

Peygamber ona samimiyetle muhabbet duy­du ve onunla sık kaldı. Zeyneb, bazen bal şerbeti elde edince O'nu Peygamber'e verirdi. Öğlen namazından sonra hanımların hepsini dolaşmak Peygamber'ın her zamanki uygu­lamasıydı. Peygamber Zeyneb'İn kendisine sunduğu bal şerbetini içme1- için onun odasında daha fazla kajınca hanımlarından bazıları hoşnutsuz oluyordu. Aişe'nin hayatı bölümünde yukarıda izah edildiği gibi Zey­neb'İn yanında uzun süre kalmasını önlemek için plân kurdular.

Zeyneb vefat ettiği zaman, Medine'nin fakir ve yetimlerinin çok üzüldükleri ye endişelendikle­ri Aişe tarafından anlatıldı. (İbni Sa'ad). Onun fıtrî yapı itibariyle çok kanaatkar ve cömert ol­duğu bildirildi. Hayatını kendi elleriyle kazandı ve hepsini Allah yolunda harcadı. Urve şöyle anlattı; "Aişe'nin, (Zeyneb'in vefatından sonra) övülmeye lâyık ve Öksüzlerin ve dulların koru­yucusu olan yegane hanımı gitti, dediğini duy­dum." (Tabaqat).

Râfi' kızı Berre'den: "Maaşlar verilmeye başlandığı zaman Hz. Ömer, Zeyneb binti Cahş'a tahsisatını gönderdi. Zeyneb: 'Allah, Ömer'den razı olsun. Bu yükü bana niçin yükle­miştir? Ortaklarım bunu aramızda taksim et­meğe daha muktedir idiler,' dedi. Ona: 'Hepsi senindir.' dediler. Bunun üzerine Zeyneb: "Subhanallah, bu kadar para nasıl bir şahsa veri­lir?' dedikten sonra parayı getirenlerden örtünerek: 'Yere döküp üzerine bir şey atın,' dedi. Adamlar gittikten sonra bana: 'Elini örtünün altına sokup bir avuç çıkar ve (kendi akrabala­rıyla bir takım yetimlerin ismini vererek) falan ve falan aileye götür ver,' dedi. Nihayet örtünün altında az bir şey kaldı. Ona: 'Ey mü'minlerin annesi, Allah'a yemin ederim ki, bizim de bun­da hakkımız vardır,' dedim. Bana: 'Örtünün altı­nda ne kalmışsa o da senin olsun,' dedi. Örtüyü kaldırıp saydığım zaman sadece seksen beş dir­hem kalmıştı. Sonra Zeyneb ellerini havaya kaldırarak: 'Allah'ım, beni Ömer'in bağışlarına muhtaç kılma ve gelecek seneye kadar beni sağ bırakma,' diye dua etti ve aynı yıl içinde vefat etti."

Benzer bir rivayet de Muhammed b. Ka'b'dan: "Zeyneb binti Cahş'ın maaşı,on iki bin dirhem­di. Fakat Zeyneb bir seneden başka maaş al­madı- Her zaman: 'Allah'ım, gelecek sene bu mal elime yetişmesin. Zira mal fitnedir,' diyordu. Aldığı o maaşı da kendi akrabaları İle muh­taçlara dağıttı. Ömer bunu öğrenince: 'Cenab-ı Hak bu kadın hakkında büyük bir hayır dile­miştir,' dedi ve üzerinde durarak bu sefer dağıtmayıp kendine bırakmak şartıyla ona bin dirhem daha gönderdi. Ne var kî, Zeyneb, Ömer'in sözünü dinlemeyip kendisine gönder­diği o bin dirhemi de dağıttı."

Zeyneb, Hz. Ömer'in İkinci tahsisatım göreme­di ve o yıl içinde vefat etti. Vefat tarihi hicrî 20 idi. Cenaze namazını Ömer kıldırdı ve Cennet el-Bakı'ye defnedildi.

Aişe O'nun vefat haberini duyunca: "İyi huylu, yetimlerin ve dulların hâmisi, hayırlı kadın dünyadan gitti" dedi. (S.M.Heykel, The Life of Muhammad). Ümmü Seleme şöyle dedi: "Zey­neb, zühd ve takva sahibi bir kadındı. Sık sık oruç tutar, namazlarını ifâ ederdi." Zeyneb'in vefatının ardından Aişe ağlamaya başladı, onu hayırla andı ve onun için namaz kıldı. Ona so­ruldu: "Bize Zeyneb'in herhangi bir vasfını söyle." O da: "Zeyneb, iffetli ve faziletli bir kadındı" diye cevapladı. Esmâ'nm oğlu Urvc, Aişe'ye sordu: "Ey teyze! Peygamber'e en sevgili olanı bize söyle." Aİşe şöyle dedi: "Bu­nunla ilgili bir şey düşünmemiştim. Fakat Pey­gamber'in yanında Zeyneb'in ve Ümmü Se-leme'nin yerleri vardı, sanıyorum, benden sonra bu ikisi ona en sevgili idi." (Tabaqat).

Hadis kitaplarının bazısında Aişe validemizden nakille şöyle bir hâdise anlatılır: "Bir kere Pey­gamber'ın bazı kadınları: 'Ya Rasulullah'. Senin vefatından sonra, en Önce hangimiz sana kavuşacağız?' O da ceveben: 'Eli uzun olanı­nız' buyurdu. Aişe söze devamla diyor ki; Eli­mize bir kamış çubuk aldık, kollarımızı ölçme­ye başladık.İçimizde en uzun kollu olanın Şev­de bintİ Zem'a olduğunu gördük. Sonra öğren­dik ki, uzun kollu demek, bol sadaka veren, eli açık kimse demektir. Bununla beraber Peygam­ber 'ın vefatından sonra içimizde O'na en önce kavuşan yine de Şevde oldu. Çünkü Şevde, sadaka vermeyi çok severdi." (Buharî, Neseî ve Müsned). Vâkıdî'nin rivayetinde bu kadının Şevde değil, Zeyneb olduğu bildiriliyor. Pey­gamber'in irtihalinden sonra ilk önce Zeyneb vefat etmiştir. Vefatı da Hz. Ömer'in hilâfeti za­manında vuku bulmuştur. Şevde ise, Muaviye zamanında h.54 tarihinde vefat etmiştir. Bu-harî'nin sarihlerinden Taybî ise bu konuda şöyle diyor: Peygamber'ın "Vefatımdan son­ra bana ilk katılacak olanınız, kolu uzun olanmızdır" buyurduğunda Huzuru Saadetle­rinde kadınlarının hepsi değil, bir kısmı bulunu­yordu. Aişe ve Sevde de hazırlar arasında idi. Zeyneb, bu toplulukta yoktu. Bu toplantıda hazır bulunanlardan ilk vefat eden gerçekten Sevde olmuştur.

Zeyneb, Aişe'nin arkadaşıydı ve Peygamber'in nazarında mevkii Aişe'den sonra geliyor­du. Zeyneb, Hayber seferinde Peygamber 'a eşlik etti. Aişe, Zeyneb bintü Cahş hariç Pey­gamber (S)'in hiç bir hanımının kendisine ters gitmeye ve muhalefete cesareti olmadığını söyledi. Fakat, ümmühatu'l-mü'minin arası­nda, kıskançlığın şevkiyle cereyan eden hâdise­ler, onları birbirlerine karşı insafsız olmaya sevketmemiş, birbirlerini kötülemeye, aralarında uzun süren dargınlıklara sebep olmamıştır. Bel­ki, de Rasulullah'm her gece birinin evinde ol­mak üzere sistemleştirdiği akşam sohbetlerinin bir gayesi de bu idi. Peygamber, onların her zaman muhabbet ve samimi bir hava içinde mes'ud yaşamalarını, daima birbirleriyle da­yanışma göstererek İşbirliğini genişletmelerini isterdi.

Zeyneb, mizaç olarak keskin ve sert idi. Bazen Peygamber 'in huzurunda cesurâne konuşur­du. Peygamber 'in halasının kızı olmasını ve nikâhlarının Allah tarafından tasdiki imtiyazını kullanıyordu. Ancak o, Peygamber'in neza­ket ve ihtimamını takdir ederdi. Bir seferinde Aişe Zeyneb'i tekzib etmek istedi, fakat Pey­gamber ona sessiz kalmasını söyledi. Aksi takdirde bu, gönüllerin kırılmasına, dargınlıkla­ra sebebiyet verecekti. En önemlisi temiz ve pâk zevcelerinin dikkatini Allah'a bağlılıktan başka şeylere çevirecek, huzuru ve zihin rahatlığını kaybettirmiş olacaktı.

Bir seferinde Aişe'nin sırası iken bir kuzu kesil­di. Peygamber, etin diğer hanımlar arasında dağıtılmasını istedi. Aişe, her birine bir pay göndererek isteği yerine getirdi. Zeyneb, kendi­sine gönderilen payı almaktan imtina etti. Pey­gamber Aişe'ye bir kaç parça daha İlâveyle, ona tekrar gönderilmesini söyledi. Zeyneb bu defa da kabul etmedi. Aişe hiddetlenerek bağırdı. Peygamber Aişe'nin bu tepkisini hoş görmedi. Rivayete göre Aişe'yi ziyaretini bir ay geciktirdiği bildirildi.

Peygamber hanımlarının birbirleriyle dostça yaşamalarını çok arzu etti. O, ne zaman birinin diğerini kıskandığını veya davranışlarında bu yönde bir hasislik görse hoşnutsuzluğunu açıkça ifade ederdi. Şu rivayet, Rasûlullah'in hanımlarına öfkelendiği zaman, onları azar ve darb'a tevessül etmediğini, söz de sarfetme-diğini gösterir. Aişe anlatıyor: "Bîr sefer sıra­sında (Veda Haccı dönüşünde) Safiyye binti Huyey'in devesi hastalandı.Zeyneb'in fazla de­vesi vardı. Rasulullah Safiyye için bir deve vermesini söyledi. Zeyneb: 'Ben şu yahudi kızına mı deve verecek misim?' diye itiraz edin­ce, Peygamber öfkelendi ve Zilhicce, Mu­harrem aylarıyla Safer ayının bir kısmı boyunca Zeyneb'e küsüp terketti.

Zeyneb pek uzun boylu değildi. Eli her işe yatkındı. Kesilen hayvanların derilerini yüzer, temizler ve güneşte kurutıırdu. Dikiş ve elbise tamir işinde de mahirdi. Odasında imal ettiği her şey satılır, hâsıl olan paralar da fakir ve muhtaç­lar arasında dağıtılırdı.

Zeyneb hasta düşünce, ona hizmet etmeye sade­ce Peygamber hanımları izinliydi. Cenazesini onların yıkamaları istendi. Zeyneb, kefenini hazırlamıştı. Fakat halife Ömer kefen gönderince, kendisi için saklamış olduğu kefen sadaka olarak verildi. Cenaze namazını Ömer kıldırdı.

Cenazesini kabrine defnetme işini Usame b. Zeyd ile Muhammed b. Ubeydullah b. Cahş gibi yakınları ifa ettiler. Vefatı sıcak bir yaz gününe rastgelmişti. Kavurucu güneşten Baki' kabris-tanmdaki mezarı kendine sığınak olmuştu. Ömer, mahal üzerine geniş bir gölgeliğin yapıl­masını emretti.