Sevdacık
Sat 4 September 2010, 09:26 pm GMT +0200
Zekât Manevi Sigortadır
Zekât ekonomik hayata bereket getirdiği gibi en Önemli bir fonksiyonu dâfî-i beliyyat olmasıdır. Yani bela ve musibetleri defeden, belaların önüne geçen, her musibeti engelleyen bir özellik taşımasıdır.
Çünkü zekat başlı başına manevi bir sigortadır, servetin İlâhi muhafaza altına alınmasıdır.
Diğer yandan "Zekâtı vermeyenin, herhalde elinden zekât kadar bir mal çıkacak; ya lüzumsuz yerlere verecektir, ya bir musibet gelip alacaktır."( RNK, Mektubat / Yirmi İkinci Mektup - s.475 RNK, Mektubat / Yirmi İkinci Mektup - s.475)
Bu gerçeğin acı tecrübesini yakın tarihimizde milletçe gördük, yaşadık ve halen de o sıkıntının kalıntılarını çekiyoruz.
Birinci Dünya Savaşı sonrasını nasıl değerlendirdiğini sorulması üzerine, Bediüzzaman maddi kayıpların sebebini açıklarken, işin temelinde zekâtın ihmalinin yattığını belirtirken şu izahı getirir:
"Cenâb-ı Hak bir kısım maldan onda bir veya bir kısım maldan kırkta bir kendi verdiği malından birisini bizden istedi, tâ bize fukaraların dualarını kazandırsın ve kin ve hasetlerini men etsin. Biz, hırsımız için tamahkârlık edip vermedik. Cenâb-ı Hak, müterakim (birikmiş) zekâtın kırkta otuz, onda sekizini aldı."7
Bir başka ifadeyle şöyle der:
"Kendi verdiği malından, kırkından ya onundan birini zekât istedi. Buhl ile (cimrilikle) hem zulmettik, haramı karıştırdık, ihtiyarla (isteyerek) vermedik. O da bizden aldırdı müterakim zekâtı. Haramdan da kurtardı. Amel, cins-i cezadır. Ceza, cins-i ameldir (Ceza suçun cinsindendir, suç da cezanın cinsindendir
Zekât ekonomik hayata bereket getirdiği gibi en Önemli bir fonksiyonu dâfî-i beliyyat olmasıdır. Yani bela ve musibetleri defeden, belaların önüne geçen, her musibeti engelleyen bir özellik taşımasıdır.
Çünkü zekat başlı başına manevi bir sigortadır, servetin İlâhi muhafaza altına alınmasıdır.
Diğer yandan "Zekâtı vermeyenin, herhalde elinden zekât kadar bir mal çıkacak; ya lüzumsuz yerlere verecektir, ya bir musibet gelip alacaktır."( RNK, Mektubat / Yirmi İkinci Mektup - s.475 RNK, Mektubat / Yirmi İkinci Mektup - s.475)
Bu gerçeğin acı tecrübesini yakın tarihimizde milletçe gördük, yaşadık ve halen de o sıkıntının kalıntılarını çekiyoruz.
Birinci Dünya Savaşı sonrasını nasıl değerlendirdiğini sorulması üzerine, Bediüzzaman maddi kayıpların sebebini açıklarken, işin temelinde zekâtın ihmalinin yattığını belirtirken şu izahı getirir:
"Cenâb-ı Hak bir kısım maldan onda bir veya bir kısım maldan kırkta bir kendi verdiği malından birisini bizden istedi, tâ bize fukaraların dualarını kazandırsın ve kin ve hasetlerini men etsin. Biz, hırsımız için tamahkârlık edip vermedik. Cenâb-ı Hak, müterakim (birikmiş) zekâtın kırkta otuz, onda sekizini aldı."7
Bir başka ifadeyle şöyle der:
"Kendi verdiği malından, kırkından ya onundan birini zekât istedi. Buhl ile (cimrilikle) hem zulmettik, haramı karıştırdık, ihtiyarla (isteyerek) vermedik. O da bizden aldırdı müterakim zekâtı. Haramdan da kurtardı. Amel, cins-i cezadır. Ceza, cins-i ameldir (Ceza suçun cinsindendir, suç da cezanın cinsindendir