sumeyye
Fri 28 January 2011, 12:43 pm GMT +0200
Zekât, Ancak Zaruret Halinde Helâl Olur:
Zekât, aşağılayıcı, horlayıcı, mürüvveti zedeleyici bir mahiyet taşıdığından, Rasûlullah (s.a.) bu konuda zaruret olmadıkça zekât alınmamasını ısrarla istemiştir. Sonra insanlar zekât almaya alışırlar, bundan geri durmazlar ve mallarını bu yolla çoğaltma gibi bir eğilime girerlerse, bu durum onların tembelleşmelerine ve mutlaka olması gereken kazanç yollarının ihmaline ya da azalmasına sebep olur, bunun yanında haksız yere malı olanlara verilmesi halinde gerçek muhtaçların zor durumda kalmaları sonucunu doğurur. İşte bu yüzden ilâhî hikmet, zekâttan geri durulması gereğinin, insanların gözü önünde iyice yer edecek biçimde ifade edilmesini gerektirdi. Böylece zaruret olmadıkça hiçbir kimsenin zekât malına yönelmemesi sağlanmış olacaktı. Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
"Her kim, malını artırmak için insanlardan dilenirse, o yüzünde yara bere, ya da yiyeceği cehennemden bir taş (kor) parçası olur. [469]
Bunun sırrı şudur: İnsanlardan dilendiği şeyler sebebiyle duyacağı elem, eline kor aldığı, ya da kızgın taş yuttuğu zaman nasıl acı duyacaksa, o şekilde temessül eder. İnsanlar arasında zillet içerisinde olması, yüzünün suyunu dökmesi de, ona en yakın olan yüzün yara bere olması şeklinde temessül edecektir. [470]
İhtiyaç Anında İsteme Helâl Olur:
Malına âfet isabet eden kimsenin, geçimini yoluna koyuncaya kadar dilenmesinin helâl olacağı belirtilmiştir. [471]
Dilenmeyi Haram Kılan Malın Ölçüsü:
Dilenmeyi haram kılan zenginlik Ölçüsünün miktarı hakkında iki rivayet vardır::
i. Bir ukiyye ya da elli dirheme sahip olmak.
ii. Sabah ve akşam yetecek kadar yiyeceğe sahip olmak.
Bu konudaki hadisler, bize göre çelişki arzetmemektedir. Çünkü insanlar, durumları itibariyle farklıdırlar. Her insanın bir kazanç yolu vardır ve onsuz yapamaz, bir başka yola baş vurma imkânı da olmaz. Buradaki imkândan maksadım, şehir/ülke yönetimini konu alan ilimlere ait bir terim olan imkândır; yoksa nefis terbiyesini konu alan ilme ait bir terim olan imkânı kastetmiyorum. Bir sanat icrasıyla hayatını kazanan kimse, o sanatın yapıldığı âletleri olmadıkça dilenebilir. Ziraatle uğraşan kimse ise, ziraat âletlerini buluncaya kadar dilenmek için mazurdur. Ticaretle hayatım kazanan kimsenin, mal buluncaya kadar; rızkını cihâd yoluyla elde eden kimse de ganimet elde edinceye kadar dilenmede mazurdur. Nitekim Rasûlullah'm (s.a.) ashabı böyle farklı farklı durumdaydı. Bu durumda olanlar için dilenmeyi haram kılıcı mal miktarı bir ukiyye ya da elli dirhemdir.
Bazıları da vardır ki, çarşı pazarda hamallık yaparak, yahut odun toplayıp satarak ya da benzeri şeyler yaparak rızkını gündelik kazanır. Bu durumda olan insanlar için miktar ise, sabah akşam karınlarını doyuracak kadar bir mala sahip olmalarıdır. [472]
[469] Tirmizî, Zekât, 23.
[470] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/140-141.
[471] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/141.
[472] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/141.