- Zayıf ve Güçsüz Müslümanların Hicreti

Adsense kodları


Zayıf ve Güçsüz Müslümanların Hicreti

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sat 19 December 2009, 03:23 pm GMT +0200
Zayıf ve Güçsüz Müslümanların Hicreti


Şirk diyarında iman eden müslümanlara sefer kapısı açılıp da Hudeybiye´nin o zalimane şartı geçersiz kılınınca peygamber (sav) efendimiz, müslümanları şirk diyarında horlanmış vazi yette kalmamaya, başka diyarlara hicret etmeye teşvik etti. İl ke olarak İslamiyet, müslümanlann bir arada toplanmalarını ve dağınık vaziyette kalmamalarını öngörüyordu.

Peygamber efendimiz aralarından çıkıp gitmeye gücü yettiği takdirde bir müslümanın müşrikler arasında ikamet etmesini men ediyordu. Müşrik ile savaştığı halde onunla bir arada ya şayanın da müşrik gibi olacağını söylüyordu. Tevbe kapısı ka-panmadıkça hicretin devam edeceğini, güneş batıdan doğma dıkça tevbe kapısının kapanmayacağını söylüyordu. Hicretin ardısıra hicretlerin geleceğini insanların en hayırlılarının hic rete tutunanlarının olacağını söylüyorlardı. Böyle demekle Pey gamber efendimiz, gücü yettiği takdirde zayıf ve kormasız müs lümanlann , müminlerin toplu bulundukları yerlere hicret et melerini istemiş oluyordu. Çünkü bu durumdaki bir kimsenin, diğer müslümanların toplu bulunduğu yere hicret etmesiyle iki şey gerçekleşiyordu:

1- Korumasız müslüman, horlanmışlık ve ezilmişlikten kur tulacak, küfrün ya da şirkin velayetinden çıkıp onur, fayda ve müminlerin sözlerinin geçerli olduğu yere geçecekti. Müminler, Allah´ın ve Hakk´ın dostluğuna ehildirler. Bu dostluk ve velayet güçtür, güvenliktir, istikrardır. Zaten, Kur´an-ı Kerim de bunu öngörüyor:

"Kendilerine yazık edenlerin canlarını melekler aldıkları za man onlara: "Ne yaptınız bakalım?" deyince, ´Biz yeryüzünde zavalı kimselerdik* diyecekler. Melekler de: ´Allah´ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz!´ cevabını vereceklerdir. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü dönülecek yerdir! Çaresiz kalan, yol bulamayan zavallı erkek, kadın ve çocuklar müstesnadırlar, işte Allah´ın bunları affetmesi umulur. Allah affedendir, bağışlayandır. Allah yolunda hicret eden kişi, yeryüzünde çok bereketli yer ve genişlik bulur. Evinden, Allah´a ve peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah´a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder." (Nisa:´97-100)

Peygamber (sav) in nassları genel hüküm taşır. Kur´an-ı Ke-rim´in nassları da mutlaka uygulanması gereken nasslardır.

2- Hicret vasıtasıyla müminler bir araya gelip toplanmış olurlar. Topluluk ve cemaatleşme vardır. Cemaatleşmek ise birliği sağlar ve islam´ın heybetini korur.

Zayıf ve güçsüz kalınan yerden îslami kuvvetin bulunduğu yere intikal etmek, her zaman uyulması istenen bir prensiptir. Ancak bu prensibe, Peygamber efendimizin "Mekke fethinden sonra hicret yoktur)* mealindeki hadisi ile itiraz edilebilir. Bu itiraza cevaben deriz ki:

Bu hadiste sözü edilen hicretten kasıt, Mekke´den Medine´ye veya başka bir beldeye yapılacak olan hicrettir. Mekke´nin fet hinden önce hicrete ihtiyaç vardı. Çünkü o zamanlarda müslü-manlar, dinleri hususunda fitneye uğratılıp eza ve cefa görü yorlardı. Dini şiarlarını yerine getiremiyorlardı. Cenab-ı Allah Mekke´nin fethini müslümanlara müyesser kılarak orada İsla-mi hükümler tatbik edilip orası İslami bir belde haline gelince hicret etmek için artık sebep kalmamıştı. Aksine hicret, artık istenmeyen gereksiz bir şey olmuştu. Belki de hicret, artık fay da veren değil de zarar veren bir şey durumuna gelmişti. Şayet hicret devam etmiş olsaydı, Kabe-i Muazzanıa´nm yakınlarında ikamet edip Harem-i Şerifin hizmet ve bakımını üstlenen kim seler de kalmayacak, her biri bir tarafa çekip gidecekti. Halbu ki Harem-i Şerif ve çevresi Allah´ın yerküresi içinde peygamber efendimizin en çok sevdiği mübarek bir yerdi.