sumeyye
Tue 1 February 2011, 01:59 pm GMT +0200
Zamm-ı Sûre:
Kur'ân'a saygı göstermek ve onu okumak ümmet hakkında vaciptir. Bunu temin için, onun İslâm'ın en büyük rüknü, ibadetlerin esası ve dinî nişanelerin en yaygını olan namazda okunması, bunun namazı tamamlayacak bir kurbet sayılması gibi uygun başka bir şey olamazdı. İşte bunun için, namazda Kur'ân'dan bir sûre okunması şer'î bir hüküm kılındı. Sûre, tam bir kelâmdır ve Rasûlullah (s.a.), onun belağatıyla inkarcılara karşı meydan okumuş, peygamberliğine delil olarak kullanmıştır, üstelik başı ve sonu itibariyle ayrıdır, her birinin kendisine ait parlak bir üslubu vardır. Bazı hallerde Rasûlullah'ın (s.a.J sûrenin sadece bir kısmım okumuş olmasını dikkate alan ulemâ, üç kısa âyeti ya da uzun bir âyeti de sûre gibi saymışlar ve zamm-ı sûre olarak okunmasını yeterli görmüşlerdir. [37]
Rükûun Belirlenmesi:
Herkes kıyam halinde iken aynı durmaz; kimi başını önüne eğerek durur, kimi eğik durur ve hepsi de kıyam sayılır. Bu durumda saygı için eğilmenin kıyam diye isimlendirilen fiilden ayrılmasına ihtiyaç duyulur. Bu da rükû şekliyle belirlenmiştir. Rükû, parmak uçları dizkapaklarma yetişecek şekilde aşırı eğilmedir.
Rükû ve secde halinin tazim olabilmesi için kişinin belli bir süre o halde kalması, âlemlerin Rabbine o halde iken boyun eğmesi ve tazimi ta kalbinin derinliklerinde duyması gerekir. Bu yüzden, rükû ve secde vazgeçilmez bir rükün kılınmıştır. [38]
Secdenin Belirlenmesi:
Secde haliyle, karın üzeri yere yatmak ve benzeri davranışlar, başın yere konulması noktasında aynıdır. Ancak birincisi saygı için iken, diğeri değildir. Bu durumda, bu davranışların aralarının ayrılması ve tazim için olanın zapturapt altına alınması gerekmektedir. Rasûlullah'ın (s.a.),"Yedi organ üzere secde etmekle emrolundum.[39]hadisi bu manayı ifade etmektedir.
Secde etmek isteyen herkesin, secde haline ulaşıncaya kadar mutlaka eğilmesi gerekecektir. Bu rükû değil, secde haline ulaşmak için bir yoldur. Bu durumda rükû ile secde arasının farklı bir hareketle ayrılmasına ihtiyaç vardır. Böylece her biri başlı başına maksud olan bir taat halini alacak ve nefis her birinin faydası için ayrı ayrı uyarılmış olacaktır. Bu farklı hareket de "kavme[40] olmaktadır.
Secdelerin ayrı ayrı olabilmesi için aralarına farklı bir hareketin girmesine ihtiyaç bulunmaktadır; bunu temin için de "celse[41] meşru kılınmıştır.
Hareketten kesilmeksizin yapılan kavme ve celse bir anlam ifade etmeyeceği, ibadete uygun düşmeyeceği, bir oyun halini alacağı sebebiyle, bunlarda itmi'nân hali yani bir süre hareketten kesilme emrolunmuştur (tadil-i erkâna riayet). [42]
[37] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/8.
[38] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/8-9.
[39] bkz. Beyhakî, 2/103.
[40] Rükûdan sonra secdeye intikal etmeden evvel dümdüz doğrulmaya verilen addır.(Ç)
[41] İki secde arasındaki oturuşun adıdir.(Ç)
[42] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/9.