sidretül münteha
Tue 21 December 2010, 05:54 pm GMT +0200
(331) Zamana Sövmeyiniz
760— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Peygamber şöyle buyurdu:
«Sizden biriniz: Ey ziyankâr dehr, demesin; çünkü Allah dehrdir, (dehrir = zamanın sahibidir, yaratıcısıdır.)»[259]
Dehr, geniş zamana, uzun müddete ve zaman İçinde vukua gelen musibetlere denir. Cahiliyet devrinde Araplar, kendilerine bir musibet, bir felâket veya hoşa gitmeyecek ölüm gibi ağır bîr şey İsabet ettiği zaman, dehre söverler ve kötü yorumda bulunurlardı, zamanı Icınartardı. Halbuki felâketler kendi başlarına meydana gelmez, Allah'ın yaratmasiyle vücut bulurlar. Dehre ve hâdiseye sövmek, onlara sebep olana, yaratıcıya kadar gidebilecek bir mana taşıdığından Peygamber bu şekilde söz söylemekten bizi yasaklamıştır. Bir de zamanı kötü görmek, kabahati zamana İsnat etmek bir iş ve marifet değil, hali düzeltmek ve İslah çarelerini aramak vazifesini görmekle sorumlu olduğumuzu bize hatırlatmaktadır.[260]
770— Ebû Hüreyre'den, Peygamber (Sav)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
«Sizden biriniz : Ey ziyankâr dehr, demesin. Allah (Azze ve Celle) buyurmuştur ki, ben dehrim (onun sahibi ve yaratıcısıyım), geceyi ve gündüzü gönderirim; dilediğim zaman ikisini de alırım. Bir de (sizden biriniz) üzüme KERM demesin; çünkü KERM, müslüman adamın ismidir.»[261]
Kerm kelimesi, iyilik ve fazilet manasını taşıyan KEREM sözünden alınmış ve yaş üzüme bir isim olarak kullanılmıştır. Şarap yaş üzümden yapıldığı için, onu içenlere izafeten bu ismi aldığı hatıra gelmesin diye, üzümde KEREM sözünün kullanılmasını Peygamber'İmiz yasaklamışlardır. Asıl fazilet ve kerem mü'mîndedir, onun nurlu kalbindedİr. O halde kerm ve kerim ismi mü'minin vasfıdır, mü'm inler hakkında kullanılmalıdır. Kerem lâfzından türeyen kerîm isminde iman, hidayet, nur ve takva sıfatlan vardır. Bu sıfatlara da ancak mü'min hak kazanır.[262]
(332) İnsan, Dönüp Gittiği Zaman Kardeşine Keskin Bakışla Bakmasın
771— (179-s.) Mücahid'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
«insanın, din kardeşine keskin bakışla bakması, yahut dönüp gittiği zaman gözü ile onu takip etmesi, yahut ona: Nereden geldin, nereye gidiyorsun? diye sorması hoş olmaz, (bu mekruhtur).[263]
Bir mümin kardeşi İle karşılaştığı zaman ona güler yüz gösterip gönlünü hoş etmesi, dinimizin kendine yüklediği ahlâkî bir vazifedir. Başkasının halini araştırmamak, onda kusur aramamak yine bir ahlâk görevidir. Bu şekilde hareket etmeyip de, ona keskin bakışlarla bakmak, arkasından ne yapacağını takip etmek, nereden gelip nereye gideceğini inceleyip sormak tecessüs olur. Bu sorular ancak ihtiyaç ve zaruret hallerinde sorulur ve tecessüs niyyeti İle böyle hareketler yapılmaz. Bunlar hoş olmayan mekruh hallerdir. [264]
[258] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/126-127.
[259] Buhârt: (78) Kİtabupl-Edeb, (101.) Bab. Müslim: (40) Kitabu'I-Elfazı mine'1-Edeb, Hadis : 4. Ebû Davud: C. II, s. 658, 1952/Mısır bsk. Fadlu'llah: C. II, s. 237-238.
A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/127.
[260] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/127.
[261] Buhâri: (78) Kİtabu'1-Bdeb, (10).) Bab. Müslim: (40) Kitabu'l-Elfazi mine'1-Bdeb, Hadis : 4, 6-9. Fadlu'İlah: C. II, 8- 238-239.
A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/127-128.
[262] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/128.
[263] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/128-129.
[264] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/129.