zera
Thu 29 October 2009, 10:31 pm GMT +0200
İmandan, salih amellerden bahseden, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye eden sûreye, zaman anlamına gelen “Asr” sûresi denmiştir.
Asır, içinde bulunulan vakittir.
İnsanın yaratılışını, bahtiyar kullara verilen nimetleri, ibret alanlara öğütleri içeren sûreye de, zamanın tamamı anlamına gelen “Dehr” suresi adı verilmiştir.
Âlemin başlangıcından sonuna kadar olan müddete “dehr” denmiştir.
Zamanın az veya sınırlı süresine de “hîn” denir.
Zaman büyük bir nimettir.
Efendimiz (s.a.v): “İnsanlar iki şeyde aldanmıştır.
Sıhhat ve boş vakit.”buyurmuşlardır.
Allah(c.c) kulundan iş ister, insanın dünyaya geliş gayesi de budur.
“Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım (Zariyat: 51/56)” denilmektedir ayet-i kerimede.
Amel için de zaman gerekmektedir.
“İki günü denk olan zarardadır.”
buyuran Aleyhisselatü vesselâm Efendimiz vaktin önemini bir başka Hadis-i Şeriflerinde şöyle beyan buyururlar:
“Hiçbir sabah yoktur ki tan yeri, iki melek şunları söylemeden ağarsın: Ey Âdemoğlu! Ben yeni bir günüm ve senin davranışlarına şahidim. O halde beni en iyi şekilde kullan. Çünkü Kıyamet Günü’ne kadar bir daha gelmeyeceğim.”
Çektikleri sıkıntılarla zamana tân edenlere, bir düşünür:
“Zaman bozuldu fesat var diyorlar. Zaman bozulmadı kendileri fesat” der.
Her andan mes’ul oluşumuz Kitâb-ı Kerim’de:
“Acaba insan başıboş bırakılacağını mı sanır” ayetiyle belirtilir (Kıyame: 75/36).
O halde Müslüman, günlük programını yaparken şu hususa dikkat eder:
1- İbadet,
2- Geçimini temin,
3- Sabah, öğle ve yatarken kendini hesaba çekme.
İmam Şâfii (r.h.a), arifanın sohbetinden zaman ile ilgili şu prensipleri edindiğini söyler:
* Zaman bir kılıçtır, sen onu kullanmazsan, o seni keser.
* Kendini Hakk ile meşgûl etmezsen, batıl seni istilâ eder.
Tatillerin nasıl değerlendirileceği düşünelecek olursa,
“O halde boş kaldın mı hemen yorul. Ve her işinde ancak Rabbine sarıl.” (İn-şirah: 94/7- ayetleri bize gereken cevabı verir.
Namazdan, ibadetten, inancın yolunda gayretten sonra tekrar hayırlı işe koş.
Es’âd-ı Erbîlî (k.s):
“Terket hevâ-yı ıyşini lutfeylesin cânan sana,
Sarf etme zâyi vaktini vermez şifâ seyran sana”
beytiyle vakitlerimizi nefse uymakla değil, Allah’ın emirlerini yaşa-makla geçirdiğimizde gerçek şifanın kazanılacağını ifade eder.
Asır, içinde bulunulan vakittir.
İnsanın yaratılışını, bahtiyar kullara verilen nimetleri, ibret alanlara öğütleri içeren sûreye de, zamanın tamamı anlamına gelen “Dehr” suresi adı verilmiştir.
Âlemin başlangıcından sonuna kadar olan müddete “dehr” denmiştir.
Zamanın az veya sınırlı süresine de “hîn” denir.
Zaman büyük bir nimettir.
Efendimiz (s.a.v): “İnsanlar iki şeyde aldanmıştır.
Sıhhat ve boş vakit.”buyurmuşlardır.
Allah(c.c) kulundan iş ister, insanın dünyaya geliş gayesi de budur.
“Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım (Zariyat: 51/56)” denilmektedir ayet-i kerimede.
Amel için de zaman gerekmektedir.
“İki günü denk olan zarardadır.”
buyuran Aleyhisselatü vesselâm Efendimiz vaktin önemini bir başka Hadis-i Şeriflerinde şöyle beyan buyururlar:
“Hiçbir sabah yoktur ki tan yeri, iki melek şunları söylemeden ağarsın: Ey Âdemoğlu! Ben yeni bir günüm ve senin davranışlarına şahidim. O halde beni en iyi şekilde kullan. Çünkü Kıyamet Günü’ne kadar bir daha gelmeyeceğim.”
Çektikleri sıkıntılarla zamana tân edenlere, bir düşünür:
“Zaman bozuldu fesat var diyorlar. Zaman bozulmadı kendileri fesat” der.
Her andan mes’ul oluşumuz Kitâb-ı Kerim’de:
“Acaba insan başıboş bırakılacağını mı sanır” ayetiyle belirtilir (Kıyame: 75/36).
O halde Müslüman, günlük programını yaparken şu hususa dikkat eder:
1- İbadet,
2- Geçimini temin,
3- Sabah, öğle ve yatarken kendini hesaba çekme.
İmam Şâfii (r.h.a), arifanın sohbetinden zaman ile ilgili şu prensipleri edindiğini söyler:
* Zaman bir kılıçtır, sen onu kullanmazsan, o seni keser.
* Kendini Hakk ile meşgûl etmezsen, batıl seni istilâ eder.
Tatillerin nasıl değerlendirileceği düşünelecek olursa,
“O halde boş kaldın mı hemen yorul. Ve her işinde ancak Rabbine sarıl.” (İn-şirah: 94/7- ayetleri bize gereken cevabı verir.
Namazdan, ibadetten, inancın yolunda gayretten sonra tekrar hayırlı işe koş.
Es’âd-ı Erbîlî (k.s):
“Terket hevâ-yı ıyşini lutfeylesin cânan sana,
Sarf etme zâyi vaktini vermez şifâ seyran sana”
beytiyle vakitlerimizi nefse uymakla değil, Allah’ın emirlerini yaşa-makla geçirdiğimizde gerçek şifanın kazanılacağını ifade eder.