Hadice
Sat 29 January 2011, 05:09 pm GMT +0200
BUNLAR İSE YÜCE ALLAH’IN SIFATLARIDIR:
İmam Gazali, “İhyau’l-Ulum” da, insanın ALLAH’ın sevme sebeplerini açıklıyor; ALLAH’ın zatı ile insanın zatı arasındaki münasebet ve benzerliği anlatıyor ve şöyle diyor: “Bunlar arasında iç münasebetler var. Bunun suret ve şekille bir ilgisi yoktur. Bu, iç manalara racidir. Bazılarını kitaplardayazmak caiz, bazılarını yazmak ise caiz değildir”. Gazali şöyle devam ediyor: “Zikrdilmesi caiz olan şudur ki, o da insanın ilahi sıfatlarda Rabbine yakınlığıdır. Hatta bu konuda “ALLAH’ın güzel ahlakı ile ahlaklanınız” denilmiştir. Bunlar da ALLAH’ın güzel sıfatlarını kazanmakla olur; mesela ilim, iyilik, ihsan, lütuf, yaratıklar acımak, onlara öğüt vermek, hakkı göstermek, batılı men etmek v.s. gibi şeriatin iyi ve güzel kabul ettiği şeyle. Bütün bunlar insanı ALLAH’a yaklaştırır”.
Bu sıfatlardan insana mahsus olup da kitaplarda yazılması caiz olmayanlara da şu ayet-i kerime işaret etmektedir:
“Bir de sana ruhdan soruyorlar. De ki; ruh Rabbimin bildiği bir iştir”. (İsra: 17/85)
Çünkü ruhun, muhlukatın akıl sınırının dışında tanrısal bir şey olduğu açıklanıyor. Bu konuda şu ayet daha açıktır:
“Onu tesviye edip de ona ruhumdan üflediğim zaman”. (Sad: 38/72)
İşte bu ruhtan dolayıdır ki, ona melekleri secde ettirmişti. Buna da şu ayet işaret ediyor.
“Biz, seni yeryüzünde halife tayin ettik”. (Sad: 38/26)
İşte Adem bu münasebetle halifeliğe hak kazanmış idi.
Peygamber efendimizin şu hadisi de buna işaret ediyor: “ALLAH, Ademi kendi suretinde yarattı”17. Hatta cüce akıllılar şu beş duyu ile hisedilen dış suretten başka suret olmadığını sanarak ALLAH Tealayı insana benzettiler. Alemlerin Rabbi ALLAH ise, cahillerin dediklerinden münezzehtir. ALLAH Teala, Hz. Musa’ya söylediği şu sözlerle buna işaret ediyor: “Hasta oldum, beni ziyaret etmedin. Musa: Bu nasıl olur, ya Rabbi, dedi? ALLAH Teala: Falanca kulum hasta oldu, onu ziyaret etmedin. Eğer onu ziyaret etmiş olsa idin beni oradan bulurdun”.
Bu münasebet ise ancak farzları iyice yerine getirdikten sonra nafilelere devam etmekle meydana çıkar. Nitekim Cenab-ı ALLAH şu kudsi hadisinde şöyle buyuruyor:“Kulum, nafileleri yapmakla bana devamlı yaklaşır, öyleki nihayet onu severim. Onu sevdiğim zaman da işittiği kulağı, gördüğü gözü, konuştuğu dil olurum...”18. Hadisi Buhari rivayet etmiştir.
(17 )Müslim.
(18) İhyau’l-Ulum
İbn Kayyim el-Cevzi der ki: Bil ki, Cenab-ı Hak, mahlukatı arasanda insanoğluna hususi surette nimetler vermiştir; Ona ikram etmiş ve onu üstün kılmıştır. Onu kendisi için yaratmış ve her şeyi de onun için yaratmıştır. Ona özel surette ALLAH bilgisi, ALLAH sevgisi ve ALLAH yakınlık vermiş ve ikramda bulunmuştur. Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa emrine vermiş, hatta kendisine yakın olan melekleri bile insana hizmet ettirmiş; uykuda iken, uyanık iken, sefer ve ikamet haline onu meleklere korutmuştur. İnsana kitap ve peygamber göndermiş, ona hitap etmiş ve onunla konuşmuştur. Binaenaleyh insanın, başka yaratıklarda bulunmayan özel durumu vardır”19.
(19) Medaricu’s-Salikin, c. 1,S. 210. Es-Sünnetü’l-Muhammediye matbaası.
İSLAM ULEMASI İNSANA BÜYÜK DEĞER
VERİYORLAR:
Bu anlattıklarımız, insanın acele çizilen resimleridir. Fakat Kur’an’ın çizdikerine belirgin hatlarla uymaktadır. İnsanın bu yerini muhtelif çevrelerde ve ayrı ihtisas sahalarında çalışan bütün İslam uleması da kabul etmiştir.
Fakih Ebu Bekr İbn el-Arabi diyor ki: Allah’ın insandan daha güzel yarattığı bir mahluk yoktur. Allah insanı; canlı, bilgili, kudretli, tedbirli, işitir, görür ve hikmetle iş yapar olarak yaratmıştır”.