Eslemnur
Tue 15 March 2011, 04:37 pm GMT +0200
Tevbe Zamanı Ve Yüce Allah'ın Tevbekârlara Hazırladıkları
Nisa sûresinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Allah'ın tevbelerini kabul edeceği {yani, günahlarını bağışlayacağı} kimseler, cahillikle bir kötülük işleyip {ki mü'minin işlediği her günah bir cahilliktir} de sonra çarçabuk {yani, ölüm gelip çatmadan} tevbe edenlerdir. İşte Allah'ın tevbelerini kabul edeceği {yani, günahlarını bağışlayacağı} kimseler bunlardır. Allah alimdir, hakimdir. (Nisâ/17)
Dedi: Bu âyet-i kerîme mü'minler hakkında inmiştir.
Sonra Yüce Allah kâfirleri söz konusu ederek şöyle buyurmaktadır'
Yoksa kötülükler işleyip işleyip de {yani, şirk koşup koşup daî nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında iyani, dünyadan çıkmadan, ölüm meleğini gördüğü ölüm anında} "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyen kimselere tevbe yok {yani, böylelerinin tevbesi kabul edilmez, günahları bağışlanmaz}. (Nisâ/18)
Nitekim boğulurken îmân ve tevbe eden Fir'avn'm îmânı ve tevbesi kabul edilmemişti. O, "Ben de İsrâîloğul-lan'nm îmân ettiği Allah'tan başka ilah olmadığına îmân ettim ve ben Müslümanlardanım" demişti, fakat onun bu îmânı kabul olunmamıştı. ve kâfir olarak ölenlere de tevbe yok {yani, Allah böylelerinin de tevbesini kabul etmez, günahlarını bağışlamaz}. Biz onlar için {yani, şirk içindeyken ölüm gelip çattığında tevbe eden ve kâfir olarak Ölen kimseler için) elim bir azap hazırlamışızdır. (Nisâ/18)
Tahrîm sûresinde de mü'minlerin durumlarını söz konusu ederek Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Ey îmân edenler! Allah'a nasuh bir tevbe ile {yani, bütün günahlarınızdan samimi bir tevbeyle: pişmanlık duyarak ve bir daha o günaha dönmemeye ; azmederek} tevbe edin! Olur ki {Allah hakkında kullanılan ıasâ [olur ki] kelimesi, vücub ifade eder, yani Yüce Allah bu kabil buyruklarında va'dte bulunmaktadır} Rabbiniz kötülüklerinizi (yani, tevbe ettiğiniz takdirde bütün günahlarınızı} örter, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. (Tahrîm/8)
Birinin malını haksızca almanın tevbesi, onu geri iade etmek ve pişman olmaktır.
Nûr sûresinde de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Ey îmân edenler! Topluca Allah'a tevbe edin {yani, sûrenin başından, bu âyete kadar sayılan Allah'ın nehyettiği zenblerden/günahlardan tevbe edin} ki felaha eresiniz. (Nûr/31)
Âl-i İmrân sûresinde de şöyle buyurmaktadır:
Ve onlar ki, bir fahişe {yani, zina} işledikleri yahut nefislerine zulmettikleri {yani, zinadan hafif olan Öpmek, dokunmak, bakmak gibi günah fiilleri yaptıkları} vakit Allah'ı {ve O'nun huzuruna çıkacaklarını} hatırlayarak hemen günahları için bağışlanma dilerler. -Zaten günahları Allah'tan başkakim bağışlar ki {yani, O'ndan başka günahları bağışlayacak yoktur}- Hem onlar yaptıklarında {yani, işledikleri ma'siyetler üzerinde} bile bile {yani, onun ma'siyet olduğunu bilerekj ısrar etmezler {yani, ma'siyet olduğunu bildiği halde o işi yapma-, ya devam etmezler, aksine hemen vazgeçip tevbe ederler}. îşte bunların {yani, günahlarından tevbe edenlerin} mükâfaatı, Rabb'lerinden bir mağfiret {yani, günahları için bağışlanma} ve altından ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebediyyen kalacaklar {yani, o cennetlerde ebediyyen kalacak ve Ölmeyeceklerdir). Amel işleyenlerin {yani, günahlardan tevbe edenlerin} ecri {yani, mükâfaatı olan cennet} ne güzeldir. (Al-i İmrân/135-136)
Yüce Allah Nisa sûresinde de şöyle buyurmaktadır:
Kim bir kötülük {yani, bir günah} işler yahut nefsine zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse, Allah'ı gafur, rahim bulur. (Nisâ/110)
Dedi: İbn Mes'ûd dedi ki: "Bu âyet [Nisâ/110] ile Âl . İmrân süresindeki, Ve onlar bir fahişe işledikleri... (Âl-İmrân/135) âyeti karşılığında kırmızı tüylü develere sa hib olmak beni asla sevindirmezdi."
Bakara sûresinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Kuşkusuz Allah çok tevbe edenleri {yani, günahlarından dönenleri} ve çok temizlenenleri sever. (Bakara/222)
Mukâtil dedi ki: Allah çok tevbe edenleri sever ve sevdiği kimselere de azab etmez.
Dedi: Yine Mukâtil bize İbn Abbas'tan tahdis edip dedi: "Üç kişinin dışında herkesin tevbesi makbuldür: İblis (küfrün başı); kardeşinin katili Âdem'in oğlu Kabil (hatanın başı) ve bir nebiyi öldüren kimse."
Dedi: Tevbe kapısı, batı tarafında kırk senelik bir mesafe genişliğinde açık durmaktadır. Güneş o kapıdan doğuncaya kadar o kapı kapanmayacaktır. [190]
[190] Mukatil B. Süleyman, Ahkam Ayetleri Tefsiri, İşaret yayınları: 175-178.