saniyenur
Wed 30 May 2012, 10:03 pm GMT +0200
YÖNETİM
Rasulullah Kureyşlilerin baskı ve zulümleri yüzünden kendi öz yurdu Mekke'yi ter-kedip Devlet başkanı olacağı Medine'ye yerleşti. Birkaç yıl içerisinde Medine'nin nüfuzu her yönde genişledi ve on yıldan daha kısa bir sürede Rasul tüm Arabistan Yarımadasını yönetmeye başladı. Yönetim için ne eğitim görmüşlüğü, ne de tecrübesi vardı; ne de böyle bir göreve talipti ki, gerekli hazırlıkları yapabilsin. Yer değişimi ile birdenbire takdir onu Medine Devleti'nin Başkanlığı'na yerleştirdi. Fakat eğitilmiş, profesyonel veya doğuştan lider olan yöneticiler bile idarecilik hususunda onun ülkenin meselelerinde takip ettiği yöntemden ders alabilirler. Ülke meselelerim halletmekte insanlığa miras olarak büyük bir bilgi birikimi bırakmıştır ki, eğer biz problemlerimizin çözümü için dürüst ve samimice başvuracak olursak, bu birikim yeryüzünün çehresini ta-mamiyle değiştirir ve ona hayat için daha iyi bir yer kılar.
O devlet başkanı idi, fakat sıradan bir vatandaş gibi yaşayıp sade bir hayat sürdü. Halkının her zaman kendisini bulup ilişki kurması mümkündü. Halkı ile arasında bir engel yoktu. Varlık ve iktidar denizinde yoksul ve mütevazi yaşadı. Hükümranlık tacı ve âsâsı isteğinden, ihtişam ve şöhret ihtiyacından münezzehti. O cazip, çekici kişiliği ve mükemmel davranışları ile insanların kalbine hükmetti. Ne çalışmalarında kendisine yardım edecek idarî ya da bürokratik personeli, ne de kendisine yardım edecek heybetli görev binası vardı. Ülke meselelerini mescid-den ya da evinden idare ederdi. Yasama, yürütme ve yargı için değişik bölümler yoktu. Yasama, yürütme ve yargı işlevlerini tek başına ve yürüten kişi idi. Dost, düşman, tamdık ayırımı yapılmaksızın adaleti son derece tarafsızca ve âdilâne (4: 48, 5: 9), idare ise büyük yeterlilik ve etki ile ertelen meksizin yerine getirilirdi. Emirler, yöneticilere, zekât toplayıcılarına, idarecilere, askerî komutanlara, elçilere ve İslâm Devleti'nin öteki çalıklarına iletilirdi. Bütün bu güç ve otoriteye rağmen diğer insanlarla çalışırken hiç kim-ge onu diğerlerinden ayıramazdı. O, yönetici ve yönetilenler arasında herhangi bir ayrım gözeten kimselerden hiç mi hiç hoşlanmazdı- Yöneticilere öğütleri, ülke meselelerini yürütenler için daima rehber çizgiler olarak kalacaktır. "Herhangi birisi Allah tarafından müslümanlan İlgilendiren bir mesele üzerine yetkili kılınır ve onların ihtiyacı, yoksulluğu ve zaruretiyle ilgilenmekten yüz çevirirse Allah da onun ihtiyaçları, yoksulluğu ve zaruretlerinden yüz çevirir!' buyurmuştur. (Mişkât). Rasulullah'ın yönetimi bir yazar tarafından şu sözlerle tanımlanır: "Dinî yapının olduğu kadar devletin de başkanı; o, bir kişide birleşmiş Sezar ve Papa idi; ancak o papanın yanlış hak iddiası bulunmaksızın papa, Sezar'ın lejyonları olmaksızın Sezar'dı; tayin edilmiş bir geliri ve daimi silah altında bulunan bir ordusu olmaksızın. Ve eğer herhangi birisinin gerçekten dosdoğru yönettiğini söylemeye hakkı varsa o kişi Muhammed'dir, çünkü o gücün vasıtaları ve dayanakları olmaksızın bütün iktidara sahipti." (Boswarth Smith, 'Mohammed and Mohammedanism').