- Yokluğuna düşülmüş notlar

Adsense kodları


Yokluğuna düşülmüş notlar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Fri 22 October 2010, 01:27 pm GMT +0200
YOKLUĞUNA DÜŞÜLMÜŞ NOTLAR



EY

Varlığın çehresindeki perdeyi kaldıran Âlemlerin Efendisi;ışığıyla
karanlık dünyalarımızı aydınlatan nur,enfes kokusuyla cihanları
ıtriyat çarşısına çeviren gül,


SEN

akılla kalbi en sağlam esaslar çerçevesinde buluşturup muhakemenin ufkunu
fizik ötesi enginliklere ulaştırdın;
canlı-cansız herşeyi en doğru şekilde okudun;okuduklarını herkesten çok önce
ve en büyük araştırmacıların idrak ufkunu aşkın bir seviyede yorumlayıp
küllî kâidelere bağladın.
Başını yaranlar , dişini kıranlar karşısında bile ellerini açıp duâ duâ
yalvardın.Çünkü Sen af ve duâ insanıydın.Seni bilmemelerini mazeret
kabul ederek , lânet ve bedduâda bulunmadın , lânet ve bedduâya "amin" de
demedin.
Sineni,Ebû Cehil'leri bile ümitlendirecek ölçüde açabildiğin kadar açtın
ve her sözünü,her davranışını Hakk'ın rahmetinin enginliğine bağladın.


BİZLER

yaşadığımız şu âlemde Rabbimizi seninle tanıdık.
Sağanak sağanak başımızdan aşağı dökülen nimetleri senin basiretlerimize
saçtığın nurlar sayesinde duyup hissettik.
Nimete minnet ve şükran duygusunu;ihsan,hamd ü sena düşüncesini
senden öğrendik.
Senin sunduğun mesajlarla Yaratan ve yaratılan arasındaki ilişkileri,
kul ve Mâbud münasebetlerini,Yaratan'ın ululuğuna ve bizim kulluğumuza
yaraşır şekilde duyup anlayabildik.


SENDEN SONRA

ümit sabahlarımız kapkaranlık bir hicran gecesine döndü.
Göz gözü görmez oldu ve yollar bütünüyle birbirine karıştı.
Gün geldi , akıl senin yolundan çıkıp başka vadilere saptı ve düşünce
bütün bütün sana karşı kapandı.
Bizler durduğumuz yerde duramadık,olmamız gerektiği gibi olamadık,mânâ
köklerimizden koptuk.
Maddeyi ve dünyayı doğru okuyamadık.
Kendimizi bir korkunç hazanın solduran ikliminde sararıp solmaya başladık.
Ne İmâm Rabbânî şivesiyle "aleyhi ekmeletü't-tehâyâ';
Ne Ahmet Naim deyişiyle "zamân-ı saâdet nişân-ı risâlet penâhi';
Ne Karaçam hocanın ifadesiyle "Resûlü zî-şân Efendimiz" demeyi becerebildik.
Ne de Necip Fazıl gibi "gaye insan ufuk peygamber"
Ne de Sezai bey gibi "Ey sevgili en sevgili" diyebildik.

ŞİMDİ

Korkutan bir belirsizlik var dünyada;
Anlayışlar dar,düşünceler çarpık,yenilenme ve dirilme duyguları da
tamamen meflûç.
Şam,Bağdat sürekli anomali doğuruyor.
Belhler,Bulharalar hiçlik vadilerinde hiçi arıyor.
Bir baştan bir başa koca Endülüs,ruhunu katledenlere teslim.
İstanbul gayesizlik ve hedefsizlik pençesinde
ve koskoca bir âlem garip,yetim ve zamanzede...


YA RESÛLALLAH !

Gel de gönüllerimizdeki karanlıkları kov,bütün benliğimize ruhunun
ilhamlarını duyur.


YA NEBİYYALLAH !

Gel de , her gün biraz daha azgınlaşan şu zulmetleri ışığınla doldur.


YA HABİBALLAH !

Gel de sevgiye,merhamete,şefkate hasret giden sinelerimizi muhabbetle
coştur.


YA KERÎMALLAH !

Gel de ruhlarımızı aklın aydınlığı,gönüllerimizi de mantık ve muhakeme
enginliğiyle buluştur.


EY DOST !

Bu dünya ışığa hasret gidiyor.Bizler o kırık azimlerimiz ve o çatlamış
ümitlerimizle,yolların hakkını veremesek de hep yollardayız.


EY SEVGİLİ !

Gel, bir kere daha yeniden misafirimiz ol
Tahtını sinelerimize kur ve bize buyurabildiğin herşeyi buyur
Gel son kez içimize doğ ki gönüllerimiz ışıkla dolsun.
Ve ufuklarımızı saran uzun geceler bir son bulsun...

 
ALINTI