seymanur K
Thu 18 August 2011, 12:14 pm GMT +0200
Bir Şeye Var Olanın Hükmünü Vermek
Bunun örneklerini şu şekilde zikredebiliriz:
1- Çocuğun, çocukluk devresinde mümin sayılması. Çocuklar gerçekte iman ile nitelenmezler, ancak imanın onlarda var olduğu takdir edilir. Bu takdir edilen duruma bağlı olarak da çocuğa iman hükümleri uygulanır. Büyüklerden de imandan gafil olanlar veya uyku, bayılma veya delirme gibi sebeplerle idraklerini kaybedenler hakkında iman, var kabul edilir.
2- Kâfirlerin çocuklarında inkarcılığın takdir edilmesi. Oysa onlar ne inkârı ne de imanı akledebilecek durumda değillerdir. Ancak dünyada onlara babalarının hükümleri uygulanır.
3- Adalet: Adil kimseler bundan gafil olduğunda veya uyku, bayılma ve delirme gibi sebeplerle idrakleri ortadan kalktığında kendilerinde adalet sıfatının varlığı takdir edilir.
4- Fısk. Fasık gafil olduğu veya idraki ortadan kalktığı durumlarda bile kendisinde fısk sıfatının varlığı takdir edilir.
5- Ihlas ve riya. Bu ikisi ortadan kalktığında bile varlığı takdir edilir.
Bir kimse kendisi hakkında varlığı takdir edilen bu niteliklerden birisi ile öldüğünde Yüce Allah kıyamet günü kendisini öldüğü hal üzere diriltir. Buna göre ölümü sırasında müminlerden imandan gafil olanlar, kâfirlerden inkârdan gafil olanlar, Ihlas sahiplerinden ihlasdan gafil olanlar, riyakârlardan riyadan gafil olanlar, adalet ve nsk sahiplerinden adalet ve fiskdan gafil olanlar, günahlarında ısrar eden veya günahım terkedenlerden ısrar ve terkten gafil olanlar haklarında takdir edilen bu nitelikler ile Yüce Allah'a kavuşurlar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kul öldüğü hal üzere diriltilir".[17]
6- Ortadan kalktığı veya kişi gafil olduğu halde ibadetlerde niyetlerin var kabul edilmesi.
7- Gerçekte bulunmadığı halde alimlerde ilimlerin takdir edilmesi. Buna göre fakih, bilgisinden gafil olsa da kendisinde fıkıh bilgisi var kabul edilir. Şairlerde şiir, doktorlarda tıp, hadisçilerde hadis bilgisinin varlığı da böyledir.
Peygamberlerin peygamberliğine gelince; Peygamberi Allah'tan haber veren kişi olarak kabul edenlere göre, peygamber haber vermediği durumlarda peygamberlik onda takdir edilir, haber verme işleminin başlamasıyla birlikte onda peygamberliğin varlığı artık kesin olarak kabul edilir. Peygamberi; kendisine haber verilen kişi olarak kabul edenlere göre ise peygamberlik Yüce Allah'ın o kişiye haber vermesi ile ilgili bir durumdur. Bu hakiki bir nitelik değildir. Hitabın kendisine bağlı olduğu kişi, hitabın kendisine bağlanmasıyla hakiki bir nitelik kazanmış olmaz.
8- Arkadaşlarda sadakatin, düşmanlarda düşmanlığın, kıskanç kişilerde kıskançlığın bundan gafil olsalar ve uyku ve bayılma halinde olsalar bile takdir edilmesi.
Eğer: Ayette yer alan "haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden (Allah'a sığınırım)"[18] ifadesinin anlamı nedir, diye sorulursa şöyle cevap veririz: Hükmî haset, haset edenin bundan gafil olması sebebiyle haset edilene zarar vermez. Hakiki haset haset edilene zarar vermeye yönlendiren bir kıskançlıktır. Yüce Allah'ın "hasetçinin şerrinden" ifadesi hem hükmî hem de hakiki haset için uygundur. "Haset ettiği zaman" ifadesi ise Allah'a sığınarak kaçınılan kötülüğü barındıran durum olan hakiki hasettir. Çünkü hükmi hasedin bir zararı yoktur.
9- Gündüzün ilk saatlerinde zevalden önce niyet ederek nafile oruç tutan kişinin orucu. Bu kişiyi oruçlu kabul edenlere göre kişi günün başından beri oruçlu kabul edilir.
10- Hırsızlık yapan bir köle satılır da eli alıcının yanında iken kesilirse, bu el kesmenin satıcının yanında yapılmış gibi kabul edilip edilmemesi konunda iki görüş vardır. Eğer satıcının yanında kesilmiş kabul edilirse alıcının
geri verme hakkı doğar, değilse böyle bir hakka sahip olmaz.
11- Bir kimse mürted bir köle satın alsa, dinden dönmesi sebebiyle alıcının elinde iken köle öldürülse, öldürmenin satıcının yanında yapılmış gibi kabul edilip edilmemesi konusunda iki görüş vardır. Satıcının yanında öldürülmüş gibi kabul edersek satım akdi geçersiz olur, alıcı ödediği tüm bedeli geri alır. Böyle kabul edilmezse bir şey alamaz.
12- Zimmetler: Zimmet kişide, onu henüz tahakkuk etmeden önce iltizam ve ilzama (borçlanma ve alacaklı olmaya) elverişli hale getiren bir durumun takdir edilmesidir.
13- Borçlar: Borçlar, gerçek bir varlığı ve mahalli olmadığı halde kişinin zimmetinde var kabul edilir. Alacaklarda zekatın vacip olması, insanlarda borçların var kabul edildiğini ortaya koyar. Zira borçların varlığı kabul edilmese, var olmayan bir şeyde zekât vacip olmazdı. "Alacaklarda zekâtın vacip olması, tahsil edilmesi ile birlikte ortaya çıkmasına yol açtığı içindir" denemez. Çünkü kişinin hali vakti yerinde, zengin, sözünde duran, borcunu ikrar eden, yolculukta olmayan, kendisinden talepte bulunulduğunda borcunu ödeyecek olan bir kimsede alacağı bulunsa, bu şekilde alacağın üzerinden birkaç yıl geçse, sonra borçlunun fakir bir şekilde ölümü sebebiyle bu alacağının tahsili imkânsız hale gelse, her ne kadar alacağın kesin olarak tahsili ve var olması söz konusu olmasa bile alacaklının geçmiş yılların zekâtını Ödemesi istenir.
14- Ticaret mallarında altın ve gümüşün takdiri. Örneğin kişi altı ay boyunca altın ve gümüş nisabına sahip olsa, sonra bununla ticaret yapmak için mal satın alsa, malların üzerinden altı ay geçtiğinde altın ve gümüşün ticaret mallarında devam ettiğini takdir ederek söz konusu kişiye zekâtın gerekli olduğuna hükmederiz. Yine zekâta tabi olmayan bir şey karşılığında ticaret malı satın alsa, nisap miktarında o beldede geçerli olan para birimini takdir ederiz.
15- Mülkiyet konusu mallarda mülkiyetin takdiri. Mülkiyet, sahip olunan malda bulunan hakiki bir durum değildir. Bu yalnızca hükümlerinin uygulanması için var kabul edilen bir niteliktir. Kölelik ve hürriyet de köleler ve hür kişiler üzerinde hakiki nitelikler olmayıp takdir edilen (var sayılan) niteliklerdir. Mülkiyet, kölelik, hürriyet bu durumlara özgü hükümlerin bağlanması ile ilgili niteliklerdir. Eşlerdeki karı-kocalık da buna özgü hükümlerin bağlı olduğu takdiri bir durumdur.
[17] Müslim, Cennet, 4,2206
[18] Felak, 5