saniyenur
Mon 21 November 2011, 10:34 pm GMT +0200
31. LUKATA (BULUNTU/YİTİK MAL) BÖLÜMÜ
Lukata:
Mülkiyetini veya üzerindeki hakkını terketme niyyeti olmaksızın sahibinin iradesi dışında kaybolmuş ve başkası tarafından bulunup sahibine verilmek üzere alınmış, bulanın sahibini bilmediği muhterem üzerinde sahibinden başkasının tasarruf hakkı olmayan mal.
Lukata ile ilgili hükümleri İslâm hukukunun iki temel kaynağından ikincisi olan Hz. Peygamber'in sünneti düzenlemektedir. Kur'an-ı Kerîm lukata ile ilgili hükümleri açıklamamıştır.
1567- Zeyd b. Hâlid el-Cühenî (r.a)'tan rivayet edilmiştir;
“Peygamber (s.a.v.)'e alün yada gümüş buluntunun hükmü soruldu. Peygamber (s.a.v.):
“Onun ağız bağını ve kesesini muhafaza et! Sonra onu bir sene ilan et! Eğer sahibini öğrenemezsen, onu harca yabilirsin. Buluntu senin elinde bir emanet olsun! Eğer günlerden bir gün arayıcısı gelirse, o buluntuyu ona ver!” buyurdu.
Soruyu soran zat, Peygamber (s.a.v.)'e, kaybolan devenin hükmünü de sordu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.):
“Ondan sana ne? Bırak onu! Çünkü onun çarığı ve su tulumbası yanındadır. Sahipleri onu buluncaya kadar suya gelir, ağaçları otlar!” buyurdu. O zat, koyunu da sordu. Peygamber (s.a.v.):
“Onu al! Çünkü o ancak ya senin, ya din kardeşinin yada kurdundur!” buyurdu. [911]
1568- Süveyd b. Gafele (r.a)'tan rivayet edilmiştir:
“Ben, Zeyd b. Sûhân ve Selmân b. Rebîa gazaya çıkmıştım. Yolda giderken bir kamçı buldum ve onu yerden aldım. Her iki arkadaşım, bana:
“Onu aldığın yere bırak çünkü o başkasına aittir” dediler. Ben de:
“Hayır, onu atmayacağım. Fakat ben onu ilan ederim. Sahibini bulursam, ona teslim ederim. Yoksa ondan kendim faydalanırım” dedim.
Gazamızdan dönünce, haccetmem mukaddermiş. Hac görevini yerine getirip Medine'ye geldim.
Übey b. Ka'b'a rastladım. Ona, bulmuş olduğum yitik kamçı meselesini ve arkadaşlarımın bununla ilgili sözünü anlattım. Übey şöyle dedi:
“Ben, Resulullah (s.a.v.) zamanında, içinde yüz altın bulunan bir kese bulmuştum. Onu, Resulullah (s.a.v.)'e getirdim. Resulullah (s.a.v.):
“Onu bir sene ilan et!” buyurdu.
Ben de onu bîr sene boyunca ilan ettim. Fakat onu bilen bir kimse bulamadım. Sonra Resulullah (s.a.v.)'e vardım. Yine o:
“Onu bir sene ilan et!” buyurdu.
Tekrar ilan ettim. Fakat yine onu bilen bir kimse bulamadım. Tekrar Resulullah (s.a.v.)'e vardım. Yine o:
“Onu bir sene ilan et!” buyurdu.
İlan ettim. Fakat yine onu bilen bir kimse bulamadım. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):
“O altınların sayısını, kesesini ve ağız bağını muhafaza et! Eğer sahibi bir gün gelecek olursa, onları, ona teslim edersin; gelmezse, ondan kendin yararlanırsın!” buyurdu.
Hadisin ravisi Seleme b. Kuheyl:
“Süveyd b. Gafele, “Onu bir sene ilan et” sözünü üç defa mı, yoksa bir defa mı naklettiğini iyice bilemiyorum” dedi.[912]
Açıklama:
Para bulan kimsenin, kendi malına karıştırmayarak kesesiyle aynca muhafaza etmesi gerekir. Çünkü günün birinde sahibiyim diye birisinin çıkıp gelmesi ve doğru zannedilerek verilmesi ihtimali bulunduğundan böyle bir yanlışlığa meydan vermemek için bu tavsiye edilmiştir. Bu nedenle İmam Ebu Hanîfe ile İmam Şafiî'ye göre, malın kendisine ait olduğunu iddia eden kimsenin delil göstermesi zorunludur, delil gösteremezse, mal o kimseye verilmez.
Yitik bir para bulan bir kimsenin, onualırken, sahibini bulduğu zaman vermek üzere almış olması gerekir. Ona sahip olmak üzere alması ise, gasb hükmündedir. Dolayısıyla bu şekilde almış olduğu yitik bir parayı telef yada kaybettiği takdirde, herhangi bir kusuru olmasa bile o parayı ödemesi gerekir.
Bulunan bir paranın sahibini bulmak için yapılması gereken ilan müddetinin, üç yıl olup olmadığı şüpheli göründüğünden bu müddet genellikle İslam Hukukçuları tarafından “Bir sene” olarak kabul edilmiştir.
Bulunan mal, usûlüne uygun olarak bir sene ilan edildikten sonra sahibi çıkmazsa, o parayı kendisi çin harcayabilir. Yalnız bu parayı bulan kimsenin sözü geçen esaslar doğrultusunda ondan yararlabilmesi için fakir olması şartının aranıp aranmaması husus İslam Hukukçuları arasında ihtilaflıdır.
Ebu Hanîfe'ye göre buluntu mal; on dirhemden az olursa, onu bir kaç gün ilan etmek yeterlidir. Eğer on dirhem yada on dirhemden daha fazla olursa, bir yıl ilan etmek gerekir, imam Muhammed, az ile çok arasında bir ayınm yapmadan bir yıl ilan etmek gerekir demiştir.
[911] Buhârî, İlm 28, Lukata 3, Şirb 12; Ebu Dâvud, Lııkata 4, 1704, 5, 1705, 6, 1706, 7, 1707, 8, 1708; Tirmizî, Ahkâm 35, 1372, 1373; Nesaî, Sünenü'l-Kübrâ, 3/416, 419, 420; İbn Mâce, Lukata 2, 2507; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/116.
[912] Buhârî, Lukata 1, 10; Ebu Dâvud, Lukata I, 1701; Tîrmizî, Ahkâm 35, 1374; Nesâî, Sünenü'l-Kübrâ, 3/422; İbn Mâce, Lukata 2, 2506; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/126, 127, 143.