- Yeniden Mekke

Adsense kodları


Yeniden Mekke

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 5 May 2011, 10:42 am GMT +0200
YENİDEN MEKKE


Taif, beklenen semereyi vermese de Addas ve cinlerin İs­lamiyet'i seçmeleriyle bir nebze huzura kavuşan Allah Resülü (sallallalıu aleyhi ve sellern), daha sonra yeniden Mekke'ye yöneldi. Yol Mekke'ye yaklaştığında, yine eski günlerinde olduğu gibi Nur dağına çıkarak Hira'ya geldi. Kapılannı yüzüne kapatan Mekke, tam karşısında duruyordu; Beytullah'ın boynu bükük, mü'minleri de yetimdi! Belli ki aralannda, kelimelerin kul­lanılmadığı bir hasbihal yaşanıyordu. Zira, Beytullah'ın ikizi olarak bilinen Allah Resülü de yetim ve boynu büküktü.

Beri tarafta Hz. Zeyd, yeniden Mekke'ye nasıl girecekle­rini düşünüyor ve bir türlü işin içinden çıkamıyordu. Nihayet dayanamayıp Efendimiz'e sordu:

- Onlar Seni dışan çıkanp kovmuşlarken Siz, Mekke'ye nasıl gireceksiniz?

Rahmet Peygamberi, her zamanki gibi temkinliydi; aynı zamanda temkini içinde, işin nihayetini şimdiden görüyor ol­manın mesajlan gizliydi:

- Ya Zeyd! Gördüğün gibi şüphe yok ki Allah, bir çıkış yolu nasip edip, yeni bir kapı aralıyor; şüphesiz O, dinini ko-

ruyacak ve peygamberini de muzaffer kılacaktır!

Daha sonra da, sebeplere tevessül etmenin bir gereği ola­rak Mekke'den bazı eşrafa haber gönderdi; maksadı, yeniden köyüne dönerken herhangi bir problemle karşılaşrnamaktı. Hedeflediği ilk isim, Ahnes İbn Şerik idi. Ancak o:

- Ben anlaşmalıyım ve benim durumumdaki anlaşmalı birisi de eman veremez, diyerek bu davete icabet etmemişti. Ardından, Kureyş'in söz üstadı Süheyl İbn Amr'a ulaştırdı aynı mesajı. Ancak o da:

- .Amiroğullan, asla Ka'boğullanna eman veremez, diye­cek ve o gün için henüz, böyle bir kabullenmeye hazır olmadı­ğını ifade edecekti. Belki de, cesaret edip cevab-ı sevap vere­miyorlardı. Ancak, belli ki Süheyl, Efendimiz'in gündeminde ve kendisinden çok şey beklediği bir isimdi.

Müspet cevap, Mut'ını İbn Adiyy'den gelmişti. Efendi­miz'in talebi kendisine ulaşır ulaşmaz hemen çocuklannı top­layan Mut'ım, onlara şunu tembih edecekti:

- Hemen silahlannızı kuşanın ve Kabe'nin rükünleri ara­sına gidip beni bekleyin! Çünkü ben, Muhammed'e eman ver­dim.

Daha sonra da Kabe'ye gelecek ve devesinin üzerinden insanlara:

- Ey Kureyş! İyi bilin ki ben, Muhammed'e eman verdim; sakın O'na kimse ilişmesin, şeklinde hitap ederek durumu bü­tün Mekke'ye ilan edecek ve Muhammedü'l-Emin'e ilişenin, karşısında kendisini bulacağını söyleyecekti.

Ardından Efendiler Efendisi, Hz. Zeyd ile birlikte yine Mekke'ye geldi. İlk hedef, yine Kabe idi ve onu selamladıktan sonra orada iki rekat namaz kılarak akabinde de hane-i sa­adetlerine yöneldi. Bütün bu aşamalarda Mut'ım İbn Adiyy, çocuklanyla beraber O'nu koruyup kolluyor ve kimsenin O'na bir kötülük yapmasına müsaade etmiyordu.s-e

425 Bkz. İbn Sa'd, Tabakat. 1/212

Diğer tarafta, kendi davası adına tedirginlik yaşayan Ebu Cehil, Mut'ım'in yanına yaklaşacak ve:

- Sen, sadece eman mı verdin yoksa Müslüman mı oldun, diye soracaktı. Mut'ım, arkadaşı Ebu Cehil'e döndü ve:

- Hayır, Müslüman olmadım; sadece eman verdim, dedi.

Zaten, onun da beklediği cevap bu idi ve kendisini rahatlatan bu cevabın arkasından Mut'ım'e şunu söyledi:

- Öyleyse, senin eman verdiğine biz de ilişmeyizl-r"

Bu nasıl bir kabullenilme idi ki, can alıcı düşmanlanna karşı O'nu yine bir başka düşmanı koruma altına alıyor ve bütün aile fertlerinin hayatı pahasına, kimsenin kendisine ilişmesine izin vermiyordu! Demek ki toplumda sözün nüfuz edebilmesi ve taleplerin tesirli olabilmesi için, insanlık ortak paydasında buluşmak ve herkesin imreneceği bir krediye sa­hip olmak gerekiyordu. Bu kredinin adı, güvendi ve temeli, duruluktan kaynaklanıyordu. Ve bu kredi, dünyalık hiçbir değerle karşılanamayacak kadar bir kıymet ifade ediyordu. Zira o gün Mut'ım'e, dünyanın en pahalı hazineleri de teklif edilseydi, böyle bir riske girmez ve durup dururken Mekke'yi karşısına almazdı; ancak Muhammedü'l-Emin'e duyduğu gü­ven ve O'na yapılanlar karşısında masumane duruşu, Mut'ım gibileri harekete geçiriyor ve yapılanlara bir yerde 'dur' deme ihtiyacını hissettiriyordu.