- Yeni Gazveler

Adsense kodları


Yeni Gazveler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 18 February 2010, 12:11 pm GMT +0200
Yeni Gazveler





Zâtürrika´ Gazvesi

Gazvenin Adı, Mevkii, Tarihi ve Sebebi


Zâtürrika´ Nahl yakınında, Sa´d ile Şukra arasında, üzerinde yama gibi kırmızı, siyah ve beyaz yer­ler bulunan bir dağın adı olduğu için; [1]

Yahut arazi yamalı gibi siyahlı beyazlı bulunduğu için;[2]

Yahut mücahidler orada bayraklarına yamalar koyduklan için;

Ya da orada Zâtürrika´ diye anılan bir ağaç bulunduğu için;[3]

Yahut mücahidlerin sıcakta yürümekten ayakları yarılıp ayaklarına bez parçaları sarmış olmaların­dan dolayı;

Bu gazveye Zâtürrika1 gazvesi denildiği bildirilmektedir.[4]

Süheylî´ye göre, sonuncu rivayet, en sağlam rivayettir.[5]

Nahl, Necd bölgesinde Salebe oğullarının menzillerinden olup, Medine´ye iki günlüktür.

Zâtürrika1 da, Nahl´de, Kays, Fezare, Eşca1, Enmar kabilelerinin vadisi olan Şadh vadisindedir.

Sa´d ile Şukra arası 3 günlüktür.[6]

Zâtürrika1 gazvesine Hicretin 4. yılında Cumâdelûlâ´nın bir kısmı Medine´de geçirildikten sonra,[7] Peygamberimiz Aleyhisselamın Medine´ye hicretinin 47. ayının başlarında, 10 Muharrem Cumartesi gecesi[8] veya Hicretin 5. yılında,[9] Muharrem´in 10´undan sonra çıkıldı.[10]

Ticaret maksadı ile Necd bölgesinden Medine´ye gelen bir adamın, Enmar ve Sa´lebe oğulları kabilelerinin[11] ve Gatafan kabilelerinden Muharib ve Sa´lebe oğullarının[12] Müslümanlarla çarpışmak üzere yığınak yaptıklarını gördüğünü haber vermesi üzerine,[13] Peygamberimiz Aleyhisselam, Medine´de yerine Ebu Zerri´l-Gıfârî´yi veya Hz. Osman´ı vekil bırakarak,[14] 400 veya 700 mücahidle bir­likte[15] Necd´de Gatafanlardan Muharib ve Sa´lebe oğullarıyla karşılaşmak ve çarpışmak üzere Medine´den yola çıktı.

Zâtürrika´da, Gatafanlardan büyük bir toplulukla karşılaşıldı. İki taraf birbirine yaklaştılarsa da, aralarında bir çarpışma olmadı.[16] Müşrikler, İslâm mücahidlerini görünce, çarpışmaktan yüz çevirdil­er. [17] Dağ başlarına kaçtılar. [18] Peygamberimiz Aleyhisselamı öldürmek için fırsat kollamaya başladılar.[19]

Zâtürrika´da namaz vakti girince, İslâm mücahidleri namazlarını kılarken düşmanın saldırılarına uğramaktan korktular.[20]

Korku halinde kılınacak namaz hakkında Kur´ân-ı Kerîm´de şöyle buyurulur:

"Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, kâfirlerin size fenalık (ansızın baskın) yapacağından endişe ederseniz, namazdan kısaltmanızda size bir vebal yoktur.

Şüphesiz ki, kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.

Böyle, korku halinde, sen de içlerinde bulunup namaz kıldıracağın vakit, onlardan yalnız birtakımı seninle birlikte namaza dursunlar.

Silahlarını da, üzerlerinde bulundursunlar.

Onlar bu suretle secde ettiler mi (bir rekat kıldılar mı?), hemen sizin arka tarafınıza geçsinler (namaza durur gibi, düşman karşısında dikilip dursunlar, bir iş işlemesinler, sizi gözetsinler).

Bundan sonra, henüz namazlarını kılmamış olan öbür takım gelip seninle birlikte namazlarını kıl­sınlar.

Bunlar da, hem uyanık davransınlar, hem de silahlarını elden bırakmasınlar (namazlarını silahlı olarak kılsınlar).

Çünkü, kâfirler, silahlarınız ile eşyalarınızdan gafil olmanızı, böylece size baskın yapmayı arzu ederler.

Eğer size yağmur yüzünden eza verir yahut hasta bulunursanız, namazda iken silahlarınızı üzerinizde taşımamanızda ise, size bir vebal yoktur.

Fakat, bu takdirde de, yine tedbirli olunuz (düşmanınızın ansızın baskın yapmamaları için uyanık bulununuz).

Şüphe yok ki, Allah kâfirleri hor ve hakir edici bir azap hazırlamışt]r."[21]

Abdullah b. Ömer der ki:

"Resûlullah Aleyhisselamla birlikte Necd´e doğru gazaya çıkmıştım.

Düşmanın hizasına geldik. Onlara karşı saf bağladık.

Namaz vakti gelince, Resûlullah Aleyhisselam, bize namaz kıldırmak üzere namaza durdu.

Mücahidlerden birtakımı da, Resûlullah Aleyhisselamla birlikte namaza durdular.

Öbür takımı ise, yönlerini düşmana doğru çevirdiler.

Resûlullah Aleyhisselam, yanında bulunanlarla birlikte rükua vardı ve iki kere secde yaptı.

Sonra, onlar, henüz kılmamış olan takımın yerine çekildiler.

Bu sefer, ötekiler de gelip Resûlullah Aleyhisselamın arkasına durdular.

Resûlullah Aleyhisselam, onlarla da bir rüku ve iki secde yaptı. Sonra, selam verdi.

Bundan sonra, o iki takımın her biri nöbetleşe namaza durup kendi kendilerine birer rüku ve iki secde daha yaptılar.[22]

Abdullah b. Ömer:

"Korku ve düşmanın bundan da ziyade olduğu zamanlarda, namazını ister binitli, ister yaya, ayak üzeri (rükusuz ve secdesiz) olarak imâ ile kıl!" demiştir.[23]

Benî Muharib ve Gatafanlardan Gavres isimli kişinin, Peygamberimiz Aleyhisselamı bu gazvede öldürmeye teşebbüs ettiği bildirildiği gibi, [24] aynı teşebbüsün daha önce Gatafan gazvesinde ve Du´sur diye anılan kişi tarafından yapıldığı ve sonradan kendisinin Müslüman olduğu da bildirilir. Hâdisenin nasıl cerayan ettiği hakkındaki bilgi için, oraya bakınız.[25]

 
[1] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 395, İbn Sa´d, Tabak âtü´l-kübrâ, c. 2, s. 61, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1 , s. 340, Taberî, Târih, c. 3, s. 39, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 3, s. 372, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 174, Yakut, Mu´cemu´l-büldân, c. 3, s. 56, Zehebî, Megâzî, c. 200, İbn Haldun, Târîh, c. 2, s. ks. 2, s. 29.

[2] Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 371, Süheylf, Ravdu´l-ünüf, c. 6, s. 241 , Yakut, Mu´cemu´l-büldân, c. 3, s. 56, İbn Seyyid, UyÜnu´l-eser, c. 2, s. 52.

[3] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 214, Yakut, Mu´cemu´l-büldân, c. 3, s. 56, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 52, Zehebî, Megâzî, s. 201, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 83, Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1 , s. 138.

[4] Buhârî, Sahîh, c. 2, s. 181 .

[5] Süheylf, Ravdu´l-ünüf, c. 6, s. 242.

[6] Semhûdf, Vefâu´l-vefâ, c. 4, s. 131 9.

[7] İbn İshak, İbn Hişam , c. 3, s. 213, Taberî, Târîh, c. 3, s. 39, İbn Hazm, Cevâmiu´s-sfne, s. 182, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 370, Zehebî, Megâzî, s. 200, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 83, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 28, Kastalânf, Mevâhib, c. 1 , s. 137.

[8] Vâkıdî, c. 1, s. 395, İbn Sa´d, c. 2, s. 61, Beyhakî, c. 3, s. 371, Zehebî, s. 200.

[9] Belâzurî, c. 1, s. 340, Taberî, c. 3, s. 39, Kastalânf, c. 1, s. 1 37.

[10] Belâzurî, c. 1, s. 340.

[11] Vâkıdî, Megâzf, c. 1, s. 395, İbn Sa´d, Taba kât, c. 2, s. 61, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 371, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 53, Zehebî, Megâzî, s. 201.

[12] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 214.

[13] Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 395, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 61, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 3, s. 371, İbn Seyyid, Uyünu´l-eser, c. 2, s. 53, Zehebî, Megâzî, s. 201.

[14] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 214, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, c. 1 83, İbn Haldun, Târîh, c. 2, ks. 2, s. 28.

[15] Vâkıdî, c. 1, s. 396, İbn Sa´d, c. 2, s. 61, Beyhakî, c. 3, s. 371 , İbn Seyyid, c. 2, s. 53, Zehebî, s. 201, E bu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 83.

[16] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 214.

[17] Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 340.

[18] Vâkıdî, Megâzî, c.1, s. 396, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 61 .

[19] Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 340.

[20] İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 61.

[21] Nisa: 101-102.

[22] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 1 50, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 226, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 574, Nesâf, Sünen, c. 3, s. 171-173, Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve, c. 3, s. 379.

[23] Müslim, Sahîh, c. 1, s. 574.

[24] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 215-216, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 61-62, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 364, 365, Taberî,Târîh, c. 3, s. 40, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 183, Beyhakî, Delâil, c. 3, s. 374-376, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 174, İbn Seyyid, Uyünu´l-eser, c. 2, s. 52, Zehebî, Megâzî, s. 201 -202, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 84-85.

[25] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 4/341-344.