- Yeni Bir Dönemin Başlangıcı

Adsense kodları


Yeni Bir Dönemin Başlangıcı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Mon 11 June 2012, 06:34 pm GMT +0200
Yeni Bir Dönemin Başlangıcı
İbrahim BARAN • 51. Sayı / GÜNDEM


Yaklaşık bir yıldır yerel seçimlerle oturup kalkıyoruz. Gündemi meşgul eden başka birçok hadisenin yanında, yerel seçimler hep televizyon ekranlarında, gazete köşelerinin bir yerlerinde konuşuldu, yazıldı. Kimi zaman ülkemizi ciddi sıkıntıya sokacak bazı meseleler dahi seçimlerle birlikte göz ardı edilir oldu. Hatta seçimden çok kısa bir süre önce yaşanan elim helikopter kazası bile seçim heyecanını insanların zihinlerinden tamamen silmeye muvaffak olamadı. Seçim tarihi yaklaştıkça da partilerin seçim otobüslerinden çıkan seslerin yükseldiğine, sokakların parti bayraklarıyla, adayların resimleriyle süslendiğine şahit olduk. Yerel seçimlerden başarı ile çıkmak elbette her siyasi partinin istediği bir şeydi. Ama 29 Mart Yerel Seçimleri’nin her parti için ayrı sürprizleri vardı.

3 Kasım 2002’de gerçekleştirilen Genel Seçimlerde %36 oy alarak tek başına iktidara gelen AKP, I. iktidar döneminde hayata geçirmek istediği birçok projeyi bir takım sebepler yüzünden geri çekmişti. I. AKP iktidarı döneminde gerçekleştirilen en önemli projelerden biri kuşkusuz Mahalli İdarelerle ilgili düzenlemelerdi. 2004 yılından itibaren yerel yönetimlerle ilgili önemli çalışmalar gerçekleştirildi. Yerel yönetimlerin mali ve idari özerkliği noktasına vurgu yapıldı. Dağınık halde bulunan yerleşim birimleri ile ilgili yapılan düzenlemeler neticesinde ise birbirine yakın yerleşim birimlerinin birleştirilmesine karar verilerek çözüm yoluna gidildi. 29 Mart’ta yapılan seçimler işte bu yenilikleri uygulayacak olanların seçildiği bir seçim oldu.

Seçimin siyasi sonuçlarını değerlendirirken ise, 29 Mart’ın seçim tarihinde farklı bir yer edindiğini söylemek pek de abartılı olmasa gerek. Çünkü halk bu seçimlerde tepkisini ortaya koydu. “Kimi aday göstersek kazanırız” anlayışı iflas etti ve seçmen kitlesi iktidar partisine ciddi bir mesaj vermiş oldu. Aynı zamanda ülkede iktidarı cebren kontrol etmek isteyen güçlere de “halkın gücü”nün ne olduğunu ve demokratik bir sistemde baskıyla, darbe yaparak, muhtıra yayınlayarak bir kontrol mekanizması oluşturmanın gereksizliğini gösterdi.

Seçimlerden en büyük dersi çıkarması gereken partinin iktidar partisi olduğuna kuşku yok. Urfa, Antalya, Adana, Van, Siirt gibi kentlerde seçimi kaybeden iktidar partisinin bunun nedenleri üzerinde detaylı bir çalışma yapması gerekiyor. Son 2 yılda meydana gelen Global Ekonomik Kriz, Ergenekon Operasyonu gibi faktörler bu seçimi etkiledi elbette. Ancak bu sonucun nedenini genel siyasi konjonktürde aramak, meseleye sınırlı bir çerçeveden bakılmasına neden oluyor. İktidar partisinin seçim sürecinde takındığı tavır, miting meydanlarında diğer partilerle giriştiği polemikler, aday belirleme sürecindeki stratejik hatalar, son dönemde geliştirdiği siyasi söylem ve parti içi demokrasiyi tam olarak gerçekleştirememiş olması bu sonucun nedenleri olarak sıralanabilir. Nitekim Başbakan Erdoğan da seçimin ardından, bu sonuçların sebepleri üzerinde çalışacaklarını, parti teşkilatlarıyla meseleyi tartışacaklarını ifade etti.

İktidar partisinin oy kaybetmesi kadar CHP, DTP, MHP ve Saadet Partisi’nin oylarını artırması da kamuoyunca beklenmeyen bir gelişmeydi. CHP’nin seçim öncesinde geliştirdiği yeni açılım projesi beklendiği kadar tutmadı ama, geçmişte yaptığı laiklik ve irtica söylemlerini yinelememesi bu seçimde kendisine az da olsa oy kazandırdı. Ankara ve İstanbul’da CHP’nin AKP’yi zorlamasında bu nedenin hakkını teslim etmek gerekiyor. Seçimlerden önce Murat Karayalçın ve laisist söylemleriyle dikkat çeken Kemal Kılıçdaroğlu’nun halkın jargonuna uygun bir dil kullanmaları, Ankara ve İstanbul’da CHP’nin oylarını artırdı diyebiliriz. Özellikle muhafazakâr bölgelerde dindar isimlerin aday gösterilmesi, beklendiği kadar ciddi bir teveccühe neden olmadı. CHP’nin siyasi açılımlarını daha ne kadar sürdüreceğini şimdiden kestirmek güç. Ama bu projeden beklenen verimin alındığını söylemek pek mümkün görünmüyor.

AKP’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bazı büyük kentlerde seçimi kaybetmesinde son dönemde geliştirdiği söylemlerin etkisi kadar DTP’nin yaptığı kimlik siyasetinin de etkisi büyük. Kürt halkının Türkiye’de bir kimlik meselesi var ve Kürtler kimlik meselesine destek olan partiye oy veriyor. AKP’nin “kaleleri alacağız” siyasetine karşın DTP kimlik siyasetini öne çıkardı ve bu bölgedeki oylarını artırdı.

MHP’nin, CHP’nin kazanması muhtemel gözüyle bakılan kıyı kesimlerinin iç kısımlarını alması da CHP-AKP kutuplaşmasına bağlanıyor. Ayrıca CHP radikalizmi de bu bölgelerde MHP’nin tercih edilmesine neden oldu. CHP-AKP kutuplaşması bu seçimlerde Türk milliyetçiliği söylemleri geliştiren MHP’ye ve biraz da Kürt milliyetçiliği söylemleri geliştiren DTP’ye yaradı.

Öte yandan, seçimlerde oyunu %250 oranında artırarak dikkatleri üzerine çeken bir parti var: Saadet Partisi. Saadet Partisi’ndeki kan değişiminin, toplumun bilinçaltında yer alan “boşta kalan muhalefeti doldurma içgüdüsü”nü harekete geçirdiği söylenebilir. Saadet Partisi, yeni genel başkanıyla yeni bir çehreye büründü. Ve eğer değişim pürüzsüz bir şekilde devam ederse, bir dahaki seçimlerde Saadet Partisi’nin diğer partiler için önemli bir rakip olacağını şimdiden kestirebiliriz.

Bu seçimler bir zihniyet değişiminin başladığının belki de ilk işaretiydi. Türkiye’de uzunca zamandır konuşulan demokratikleşme süreci artık yavaş yavaş olgunlaşıyor. Seçimlere dair en iyi okuma da bu yönde olmalı: Sözün millette olduğu günler çok uzakta değil.