seymanur K
Sat 20 August 2011, 11:47 am GMT +0200
[Yeminin Gerekli Olup Olmadığı Durumlar]
îmam şöyle demiştir: "Yemin etmek asla vacip olmaz". Bu söz genel olmayıp, açıklanması gerekir.
[Davalı Açısından Yeminin Gerekli Olduğu ve Olmadığı Durumlar]
Davalının yemini yalan ise vacip olmak bir yana helal olmaz. Yemin doğru ise dava konusu hak için iki durum söz konusu olur:
Birinci Durum: Mallar gibi sahibinin serbest bırakması ile serbest olan haklar.
Kişi, hasmının yalan yere yemin etmeyeceğini biliyorsa yemin etmek ile yeminden kaçınmak arasında seçim hakkına sahiptir. Kesin olarak veya galip zan ile hasmının yalan yere yemin edeceğini biliyorsa, bana göre münke-ri yasaklamanın vacip olması gibi burada da hasmının yalan söylemesinin yol açtığı kötülüğü ortadan kaldırmak için yemin etmesi vacip olur.
İkinci Durum: Öldürme ve Cinsel konular gibi ibaha ile mubah olmayan haklar:
Burada da iki durum vardır:
A- Malla ilgili davalarda olduğu gibi kendisi yeminden kaçındığında hasmın yemin etmeyeceğini bilmesi halinde yemin edip etmemekte serbesttir.
B- Kendisi yeminden kaçındığında hasmın yemin edeceğini kesin olarak veya galip zan ile bilirse yeminden kaçınması helal olmaz. Çünkü bu, kötülüğe yol açar. Zira Yüce Allah, hak doğuran sebeplerden mükellefin güç yetirebildiği kısımda hakların korunmasını gerekli kılmıştır. Burada yemin hakkın korunmasının tek yolu olarak kaldığından terk etmek caiz değildir. Aynı gerekçe ile kul hakkını yalancı yeminden kaçınma konusundaki Allah hakkına tercih suretiyle de olsa, yalan yere yemin edip vediayı zalimlerden korumak vacip kılınmıştır. Bunun başka Örnekleri de vardır:
a- Bir kimsenin aleyhine yalan yere öldürme ve el kesme iddiasında bulunulması halinde, kendi canını yok etme ve elini kesme konusunda başkasına yardımcı olma durumuna düşmemek için yemin etmesi gerekli olur. Yeminden kaçınmak helal olmaz.
b- Bir kimsenin yabancı bir kadınla evli olduğu iddia edilse, söz konusu kişinin evli olmadığına dair yeminden kaçınması helal olmaz. Çünkü yeminden kaçınması halinde, o kadın ile zina yapmaya yardımcı olmuş olur.
c- Hür bir kadının cariye olduğu iddia edilirse kadının yeminden kaçın-
ması helal olmaz. Aksi takdirde kendisine köle hükümleri uygulanmasına yardımcı olmuş olur.
Hür olup olmadığı bilinmeyen bir kişi hakkında kölelik iddiasında bulunulması halinde, o kişi hür ise yeminden kaçınması caiz olmaz. Çünkü o kişinin köleleştirilmesinde Cuma namazlarına katılma, cihad vb. gibi hür kişilere vacip olan hakları ıskat etme durumu söz konusudur.
d- Bir kimse aleyhine kazif haddini gerektiren iftira suçlamasında bulunulsa, söz konusu kişinin yeminden kaçınması helal olmaz. Çünkü kaçınması halinde kendisine sopa vurulmasına, adaletinin geçersiz sayılmasına, devamlılığı gerekli olan velayetinden azledilmesine sebep olmuş olur.
e- Zorla evlendirme yetkisine sahip olan kişinin kızını evlendirdiği iddia edildiğinde, o kişi kızını evlendirmemişse yeminden kaçınması helal olmaz. Çünkü kızını, onunla zina yapacak kişiye teslim etmiş olur. Yetimin velisinin de malî tasarruflar konusunda yemini meşrudur. Yeminden kaçınması caiz olmaz. Yoksa haksız yere yetimin mallarının elinden alınmasına sebebiyet vermiş olur.
Koca, yalancı olduğu halde karısına lian yaptığında kadının Handan kaçınması helal olmaz. Aksi takdirde kendisine sopa vurulmasına veya recm cezası uygulanmasına sebep olduğu gibi ailesinin şerefine de leke sürmüş olur.
[Davacı Açısından Yeminin Gerekli Olduğu ve Olmadığı Durumlar]
Davacı yalan yere yemin ediyorsa vacip olmak bir yana bu yemin helal olmaz. Doğru ise dava konusu hakkın iki durumu söz konusudur:
Birinci Durum: Hak sahibinin serbest kılması ile serbest hale gelen haklar:
Burada davalının yeminden kaçınması halinde onun batılda ısrar etmesi gibi bir kötülüğü ortadan kaldırmak için davacının hakkım mubah kılması veya davalıyı ibra etmesi daha iyi olur.
İkinci Durum: Hak sahibinin serbest kılması ile serbest hale gelmeyen haklar:
Davalının yeminden kaçınması halinde davacı hakkın kendisinden alınacağını biliyorsa, harcanması haram olan şeyi koruması için yemin etmesi gerekir. Şu durumları buna örnek olarak zikredebiliriz:
a- Bain talak ile boşanan kadın davacı olup kocaya yemin teklif edilse, koca inkar edip yeminden kaçındığında, kadının namusunu zinadan ve erkekle başbaşa kalma vb. zinaya götüren fiillerden korumak için yemin etmesi vacip olur. Yeminden kaçınır da erkeğe teslim edilir ve erkek de onunla ilişkiye girmek isterse kadın gücünün yettiği ölçüde kendini erkekten uzak tutmalıdır. Buna gücü yetmez de ilk başta onu öldürmeye gücü yeterse bunu yapması gerekir.
b- Cariye efendisinin kendisini azat ettiğini iddia eder de efendi inkar edip yeminden kaçınırsa, cariye namusunu korumak ve özgürlüğüne bağlı olan Allah ve kul haklarım yerine getirebilmek için yemin etmesi gerekir.
c- Köle, efendisinin kendisini azat ettiğini iddia eder de efendi inkar edip
yeminden kaçınırsa, özgürlüğünü korumak ve Özgürlüğe bağlı olan Cuma namazına gitme, cihada katılma gibi Allah ve kul hakları sebebiyle davacının yemin etmesi vacip olur.
d- Kısası gerektiren suç işleyen kişi, mağdurun velisinin suçu affettiğini iddia eder de veli inkar edip yeminden kaçınırsa, canını ve organlarını korumak için davacının yemin etmesi vacip olur.
e- Zina iftirasında bulunan kişi, iftira attığı şahsın kendisini affettiğini iddia eder de diğeri bunu inkar edip yeminden kaçınırsa, kendisini seksen sopa yemekten kurtarmak için davacının yemin etmesi vacip olur.
Veli kasame[32] yeminlerinden kaçınırsa, bununla kısası gerekli kılarsak yemin gerekli olur, değilse olmaz.
[Hâkimin Dava Taraflarından Yemin Talep Etmesi]
"Hakim, yemin etmesi gerekli olan şahsa yemin etmesini emreder mi yoksa herhangi bir talepte bulunmaksızın yalmzca yemini arz mı eder?" diye sorulursa şu şekilde cevap veririz: Hakim herhangi bir talepte bulunmaksızın yemini arzeder. Çünkü onun doğru mu yalan mı söylediğini bilemez.
Hakim kişiye "yemin et" diye emir verirse, dış görünüş açısından bana göre problem olmaz. Çünkü din yalnızca zahiren doğru söylediği bilinen ve doğruluk tarafı galip olan kişiye yemin arz eder.
Bir köleyi ona sahip olmasının hemen ardından satan kişiye karşı alıcı, kölede sonradan meydana gelebilecek bir kusurun önceden bulunduğu konusunda dava açsa Şafiî köleyi kusursuz bir şekilde sattığına dair satıcıya yemin ettirmeyi caiz görür. Çünkü aslolan köledeki kusurun eskiden olmasıdır.
[Dava Taraflarından Birinin Karşı Taraftan Yemin Etmesini İstemesi]
Şöyle bir soru sorulabilir: Davacı davalının yalan söyleyeceğini, suçlu olduğunu bile bile ondan yemin ermesini istese bu caiz olur mu? Zira genel kaideye göre "helal olmayan bir şeyi talep etmek haramdır". Özellikle de bu yemin Allah'ın gazabını celbeder. Çünkü Hz. Peygamber'den (s.a.v.) sahih olarak nakledilen bir hadiste o şöyle demiştir: "Bir müslümanm malım onun elinden alabilmek için yalan yere yemin eden kişi Allah kendisine öfkeli olduğu halde O'na kavuşur".[33]
Bu soruya şu şekilde cevap veririz: "Yapılması haram olan şeyi talep etmek de haramdır" şeklindeki kaidenin bir istisnası olarak burada yemin talep etmek caizdir. Bunun iki nedeni vardır:
1- Bunu caiz kabul etmezsek yeminlerin bir anlamı kalmaz, pek çok hak zayi olur.
2- Bu haram olsa, hakimin davacıya hasmının yemin etmesini isteme konusunda izin vermesi de caiz olmazdı. Çünkü o, hasmın hem inkar hem de yemin konusunda yalancı olduğunu itiraf etmektedir. Hakimin, günah olduğu itiraf edilen bir şeyi talep etmek için hiç kimseye izin vermesi caiz olmaz. Şu halde bu, genel kaideden yapılan bir istisnadır. Nitekim "yemin, yemin eden kişinin niyetine göredir" ve "lafızlardan kastedilen, lafzı söyleyenin niyetine göre değerlendirilir" kaidelerinden istisna edilerek yemin, yemin talep edenin niyeti açısından değerlendirilir. Din, maslahatı bu ölçüde genel olmayan konularda bile kaidelerde istisna yapmışken böyle bir maslahat için istisna yapılmaz mı?
[32] Kasâme: Katili meçhul olan ve üzerinde katil eseri bulunan bir maktulün bulunduğu bölge halkından elli kişinin belirli bir şekilde yemin etmelerine denir.
[33] Buharı, Şehâdât, 5, 279