sidretül münteha
Mon 31 January 2011, 06:02 pm GMT +0200
3. Yeminden Kaçınma:
Ulema, davalının kendisine teklif edilen yemini yapmaması ile dava sabit olur mu, olmaz mı diye ihtilaf etmişlerdir. îmam Mâlik, îmam Şafiî, Hicaz fukahası ve Irak fukahasından bir cemaat, «Eğer davacı yemin etmez veyahut onun bir şahidi bulunmazsa, yalnız davalının yemin etmemesi ile o davacıya herhangi bir hak sabit olmaz» demişlerdir. İrnam Ebû Hanife ile tabileri ve Küfe fukahasının cumhuru ise, «Davalıya üç defa yemin teklif edildikten sonra eğer yemin etmezse -davacı yemin etmese bile- taleb ettiği hak sabit olur» demişlerdir.
îmam Mâlik'e göre, bir tarafın yemin etmemesi ise yemin hakkının diğer tarafa geçmesi, ancak bir erkek ile iki kadının şahitliği veyahut bir şahidin şahitliği ve davacının yemini ile sabit olan davalarda olur. îmam Şafiî'ye göre ise, yemin lazım gelen bütün davalarda bir tarafın yemin eanemesi ile yemin hakkı diğer tarafa geçer. îbn Ebî Leylâ da, «Ben yemin hakkının bir taraftan diğer tarafa ancak, yeminden çekinen kimsenin haklı olduğu şüphesi bulunmadığı zaman geçtiği görüşündeyim. Böyle bir şüphe bulunduğu yerlerde ise, yemin hakkı diğer tarafa geçemez» demiştir. Yemin hakkına sahib olan tarafın yemin etmemesi ile bu hakkın diğer tarafa geçtiği görüşünde olanlar, İmam Mâlik'in «Peygamber Efendimiz, Kasâmede yemini önce En-sara teklif etti. Ensar yemin etmekten çekinince bu sefer yahudilere yemin etmeyi emretti» [26] mealinde rivayet ettiği hadise dayanmışlardır. îmam Mâlik de, kendisine göre hukuk davaları ya davacının yemini ve bir şahid ile, ya davalının yeminden çekinmesi ve bir şahid ile, ya da davalının yeminden çekinmesi ve davacının yemini ile sabit olur.
Hakimin, bir başka hakim tarafından kendisine talimat yazılması üzerine karar verebildiğinde ulemanın ittifak etmesi de bu bâbtandır. Fakat cumhura göre, talimatın diğer hakim tarafından yazıldığına dair, adaletli iki kişinin şahitlik etmesi gerekir. Kimisi de «Talimatı gönderen hakimin onu kendi eli ile yazmış olması kâfidir. Zira ilk devirde tatbikat böyle idi» demiştir. İmam Mâlik, imam Şafiî ve İmam Ebû Hanife, «Eğer talimatı gönderen hakim, talimatın kendisi tarafından yazıldığına dair şahit tuttuğu halde şahitlere talimatı okumamış ise, diğer hakim bu talimata göre karar verebilir mi, veremez mi? diye ihtilaf etmişlerdir. İmam Mâlik «Verebilir» İmam Şafiî ile İmam Ebû Hanife «Veremez» demişlerdir.
Ulema, yerde bulunan yitik paranın, içinde bulunduğu keseyi ve kesenin ağız bağını bilen kimseye ait olduğuna -şahit dinlenmeden- hüküm edile-bilip edilemediğinde de ihtilaf etmişlerdir. İmam Mâlik «Şahit getirmese de, keseyi ve kesenin ağız bağını bildiği zaman, paranın kendisine ait olduğuna hükmedilir», İmam Şafii ile İmam Ebû Hanife ise, «Şahit getirmeden, yalnız yitiği tarif etmekle hükmolunamaz» demişlerdir. İmam Mâlik'in görüşü hadislerin nassına, İmam Şafiî ile İmam Ebû Hanife'nin görüşü de usûle daha uygundur.
Hakimin, kendi bilgisine dayanarak karar verebilip veremediği hakkın-. daki ihtilaf da keza bu bâbtandır. Zira Ulema müttefiktirler ki: «Hakim, bir şahidi doğru veya yalancı bildiği, yahut şahitler onun bildiği şeklin hilafına olarak beyanda bulunduklan veyahut davalı, iddia edilen şeyi ikrar veya inkâr ettiği zaman, kendi bilgisine dayanarak karar verebilir. Ulema, hakimin taraflardan birinin şahitlerini diğer tarafın şahitlerine -eğer mes'elede ihtilaf yoksa- tercih edebildiğinde de müttefiktirler. Fakat eğer mes'elede ihtilaf varsa, hakimin bilgisine dayanarak verdiği kararın bozulup bozulmadı-ğında ihtilaf etmişlerdir. Kimisi «Eğer hakimin karan icmâa aykırı olmazsa bozulamaz.» Kimisi «Eğer hakim kıyas yaparak karar vermiş ise ve onun yaptığı kıyas da Kur'an veyahut sünnette mevcut olan sem'î delile uymuyorsa bozulur» demiştir, ki en doğrusu da budur. Meğer usûl hakimin yaptığı kıyası destekler, Kur'an da kıyasın uyduğu mânâ ihtimalini taşır veyahut sünnet gayri mütevatir ise...
İşte fukahadan kiminin bazı yerlerde sem'î delile tercih ettiği kıyas, bu olacaktır. Nitekim böyle yerlerde İmam Ebû Hanife kıyası sem'î delile ter-ceh ederdi. İmam Mâlik'in de böyle yerlerde kıyası sem'î delile tercih ettiğini söyleyenler vardır.
Ulemanın -bu konudan olmak üzere- ihtilaf ettikleri mes'elelerden biri de, hakimin ceza davalarında kendi bilgisine dayanarak karar verip vermediği mes'elesidir. İmam Mâlik ile tâbilerinin çoğu, «Herhangi bir ceza davasında eğer şahit bulunmaz ve suçlu da suçunu itiraf etmezse, hakim -o kimsenin suç işlediğini gözü ile görmüş olsa bile- ona ceza veremez» demişlerdir, ki İmam Ahmed ile Kadı Şüreyh de buna katılır. İmam Şafiî, İmam Ebû Hanife, Ebû Sevr ve bir cemaat da, «Hakim kendi bilgisine dayanarak ceza kararını verebilir» demişlerdir. Ashâb ile tabiînden, birtakım naklî ve aklî delillere dayanan bu her iki görüşü de söyleyenler olmuştur. Birinci görüşün naklî dayanaklarından biri, Ma'mer'in Zührî'den, Zührî'nin Urve'den, Urve'nin de Hz. Âişe'den, «Peygamber Efendimiz Ebû Cühm'e zekat toplama görevini vermiş, Ebû Cühm de bu konuda birisi ile münakaşa ederken aralarında çıkan kavga adamın başının kırılması ile sonuçlanmıştı. Başı kırılanın adamları da Peygamber Efendimize gelip Ebû Cühm'ü şikâyet ettiler. Peygamber Efendimiz onlara diyet verdi ve
-'Ben şimdi minbere çıkıp halka hutbe vereceğim ve sizi memnun ettiği- . mi onlara söyleyeceğim. Memnun oldunuz mu?' buyurdu. Onlar da;
-'Evet', dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, minbere çıkarak halka durumu anlattı ve başı kırılanın adamlarına da dönüp:
- 'Memnun oldunuz mu' diye sordu. Fakat onlar bu sefer;
-'Hayır', dediler. Bunun üzerine Muhacirin yerlerinden fırlayıp onlara doğru yürüdüler. Peygamber Efendimiz, minberden inip durumu yatıştırdı. Onlara bir miktar daha verdikten sonra tekrar minbere çıkıp;
-'Memnun oldunuz mu?' diye sordu. Bu sefer:
- 'Evet', dediler» [27] mealinde rivayet edilen hadistir. Derler ki: Bu hadis, Peygamber Efendimizin kendi bilgisine dayanarak karar vermediğine dair açık bir nastır.
Bu görüşün sahibleri aklî yönden de, «Eğer hakim kendi bilgisine dayanarak karar verebilirse, kendisinden, taraf tuttuğu şüphe edilecektir. Bunun içindir ki ulema, babanın oğluna şahitlik yapamadığı, kişinin öldürdüğü kimseden miras alamadığı ve benzeri konularda ittifak etmişlerdir.
Hakimin, kendi bilgisine dayanarak ceza kararını verebildiğini söyleyenlerin ise, naklî delillerden biri Hz. Aişe'nin. Utbe b. Rabia'nın kızı Hind, kocası Ebû Süfyan'ı «Cimridir, beni ve çocuklarımı aç bırakır» diye şikayet etti. Peygamber Efendimiz ona;
'Kocanın malından, sana ve çocuklarına normal olarak yetecek kadar al' buyurdu» [28] mealindeki hadisidir. Derler ki: Peygamber Efendimizin Ebû Süfyan'ı dinlemeden karısına bunu söylemesi, hakimin kendi bilgisine göre hüküm verebildiğini gösterir.
Bunlar aklî yönden de «Hakimin, zan ifade eden iki şahidin ifadelerine dayanarak karar verebildiğine göre, sahip olduğu kesin bilgiye dayanarak karar verebilmesi evleviyetle lazım gelir» diye delil getirmişlerdir. îmanı Ebû Hanife ile tabileri, hakimin kendi bilgisine dayanarak karar verebilme yetkisini sınırlandırarak, «Hakim, şer'î cezayı gerektirmeyen davalarda ve ancak karar meclisinde elde ettiği bilgiye dayanarak karar verebilir. Şer'î cezayı gerektiren davalarda ve daha önce edindiği bilgiye dayanarak karar veremez» demişlerdir. Rivayete göre, Hz. Ömer de kendi bilgisine dayanarak Mahzumoğullan kabilesinden bir adam için Ebû Süfyan aleyhine karar vermiştir. Mâlikî ulemasından kimisi de «Hakim -şahitler tarafından ifade edilmese bile- mahkeme meclisinde herhangi bir şekilde edindiği bilgiye dayanarak karar verebilir» demiştir, ki Cumhur da -yukarıda söylediğimiz gibi-bu görüştedir. Bununla beraber Mâlikîlerin görüşü, şeriatta cari olan usûle daha uygundur. Çünkü her ne kadar hakimin, gözü ile gördüğü zaman edindiği bilgi, şahitlerin ifadesinden edindiği bilgiden daha kuvvetli ise de, şeriatta asıl şudur ki hakim hiçbir delile dayanmadan karar veremez. [29]
[26] Mâlik, Kasâme, 44/1, no: 2.
[27] Ebû m\MtDiyât, 33/13, no: 4534.
[28] Buhârî, Buyû\ 34/95, no: 2211.
[29] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/365-368.